© muş, k SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM | yaza — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 439 İğtişaşın izalesi ve Ermeni pai- rikhanesinde toplanmış Ermenile- rin dağılması için Ermeni büyük- lerinden Apik, Noryan, Kapril e- fendilerle müzakerelere devam ©- diliyorduz Sadrıazam Said, Adliye nazırı Rıza, Dahiliye nazırı Halil Rifat, Hariciye nazırı Turhan paşalar- dan teşkil edilen hususi vükelâ encümeni kararlar veriyor, muha- ne uygun düşecek kl bu iş için asker kullanmaktan mümkün olduğu derecede katli gösteri- yordu. İstanbulda iğtişaş ee Ab- sadrazam dağıtması teklifine Said paşa- gelm 1 vam ya mabeyine da- edebilirim?, Yolunda verdiği cevab da taak lâl addolunmuştu. Zaptiye nazırının sedarat ma- kamına çektiği bir telgrafname- ğildir. M ew e için zabıtaca takayyüt ifasi geri durulm; ri emrini ermipii e. bulunduğu sırada * Said paşa kurenadan Arif beye bu mira göstermiş ve: Böyle ihbarlar mücerred hizmet arzı maksadile asılsız ola- rak vukua geliyor; gailenin meni ü olan itinalar sarf- olunmaktadır. Endişe (o (padişah ) akp a ifadelerde u hal ve sözlerden Abdül. reti elinde, vükelâ encümenine geldi. — Cevab metninden (Sarayı hü msenin had- çıkarık ruldu!. e di, Adliye nazırı Rıza paşa: — Zaptiye nazırı kendi telgra- fından (Ermeniler saraya hücum edeceklerdir) fıkrasını çıkarırsa biz de o ibareyi çıkarırız. Cevabi- deki asıllarından ve ma İstanbulda ihtilâl varken Abdülhamid nelerle uğraşıyordu? nı verdi. aiİ paşa ise muhatabına vasıl lmuş bir cevapta yazılmış bir cümleyi padi, an ne illa için kaldırtmak istediğini keşfe- demiyor, buna hayret ediyordu. Bu garib teklife sonra başka evrakın talebi de inzimam etti: Abdülhamid Ermeni la ıslahatina dair evvelce verdiği bazı iradeler evrakının iadesini Said paşadan is | Buna iradelerin tarihleri görül- mek istenildiği vesile ogösterili- yordu. Said paşa bu teklifi de: — İstenilen tarihler nezdiâli- tabet dairesindeki kayıtlarından malâm olur. Diye geçiştirmek istedi, Taleb tekrar edildi. Hariciye nazırı Turhan paşa: — Hi nezaretine sadaret buyrultusu ile tebliğ edilmiş mu- retler yanımdadır. Diyerek bunları Arif beye gös- terdi. Arif bey huzura gel di; gene asıl evrakı ii id e hazinesinde mahfuz ileri “ği devletin usulüne mugayirdir "ear vermekte mustar kal- Bi ifadeyi Abdülhamid kendi- sine emniyetsizlik manasile tefsir etti, Said paşaya: Mademki itimadı yok! İra- 7 bizzat getirsin! Baka- ! Baktıktan irade evrakını getirmek için A- medci Mebmed Ali beyi Babıâli- ye gönderdi. (Böyle mühim saatlerde padi- şah nelerle uğraşıyor, vükelâyı de nelerle uğraştırıyor!) e id artık Said paşayı a b karar vermişti. pıyı ee dl sını Said paşaya işaret etti ve pa- şayı alıp kendi ee msi Daha oturmağa vakit b an mühürü aldı; Bir murahhasahaneda bulunan Taşnaksutyon ihtilâl komltesinin arması İl) Memduh paşa: Esvatı sudur. rar an a ç dakika sonra bir bekçi ii ald paşaya hanesine av- detine mezun olduğunu bildri. (13 Rebiülâhır 1313- 4 Wi evwvel 1895 ” Kâmil si ikinci defa sadrıa- zam oldu. Kâmil paşanın bu defaki sada- reti ancak bir ay sürdü. Kâmil paşa «Müsellem olan ha- pi mebel bu sırada bu ma- hâdise- si deri başlı bir illet olmuştu. paşa Ermeni meselesi sesim büyük devletlerin alçi: erile yi de arada em ei dev işlerinin artık so davran > lüzumunu açık olarak gösteriyordu (1). Bu mübremiyeti anlıyan Kâmil paşa bu babtaki mütalealarını bir Beer nazırı Halil Rifat paşayı ge- Hükümet Ermenilerden teda- rik ettiği ere vasıtasile Bey- oğlundaki Ermeni kilisesinin du- varında bir ei silâh bulunduğu- nu öğrenmişti. Zaptiye nazırına tebliğ edilen bir irade üzerine bir heyet marifetile kilisede taharri- yat yapıldı; duvar yarıldı; silâh deposu meydana çıkarıldı, (Devamı var) DÜN ve Yazan: M. Uygaç Ferda, şimdi bir çocuk gibi ne- şeli idi. Ruhundaki facianın hatı- bukluk- yordu. İçinde yalnız mesüd bi kahkahasını taşıyordu, Vücu- — lâkırdıları, tavırları eskisin- den ziyade zevk ve haz verir bir mâna almıştı. Üzüntü ve elem içinde geçen ev- lilik hayatında inkişaf edemiyen kakiki gencliği şimdi bir çiçek gibi açılıyordu. aha sonra, ihtiyarlığın ilk alâ- metleri başladığı zaman haki 1, Fakat şimdi için- de bu kadar Kk bir feyiz ile EE kadar şiddetle hissettikçe onun ru- hunda yalnız tek bir ahenk çınlı- yacaktı. ruk arada mağmum görünü- yordu. Fakat Ferdanın bir okşa- yışı onu oteskine kâfi geliyordu. F üzerinde haiz olduğu et ve tesirin şuuru Ferda- yı âşıkının ruhundaki faciaya göz- lerini eğmekten, onun sebebleri- aktan menediyordu. İçin- ve iztırab olabileceğini düşüne- miyordu. Günler, ağır bir gerdanlığın ta- melâl bulutu ile kaplandığını his- sediyordu. Esik Bi 1 olduğ manlarda Ferda hep evde kalı- yordu. Farukun oraya hiç adım attığı yoktu. İkisi de ölüye karşi bu hürmet eserini göstermek hu- susunda, birbirlerine bir şey söy- lemeden, ittifak Fakat öğle ve akşam zamanları, Farukun evine döneceği saatler e Ferda çarşafını arka- peçesini indirir, merak. k pil takibinden kendisini kurtarmağa çalışarak âşıkının yı nına koşardı. Bir kaç Ni yaşadılar. İlkbahar gelmek üzere idi. Bir gün Faruk içinden düşündü. — Çok yorgunum! Neden yorgun olduğunu Ne yordu. Yalnız, yorgundu. R nun üzerinden büyük ve ve tün haytından yorgundu ve usan- GJ lömel çapa 4 ber hanği bir sebeple sinkferi iyi çalışamıyanları kurlaran Bromural « dir. olup sinir bale giderir, cahat bir uyku getirir ve uzun zaman alınsa da alışıklık w latin ilâcidır. z. Bromural — Knoll A-G, kimyevi al sinil Merin, teheyyçlülerin ve uyuyam. 20 komprlmeyi Gay tüp eni ein Tefrika: 67 ZARIN Edebi roman mıştı. O zamana kadar takib et- tiği yoldan bıkmıştı. Sebebini bil miyordu, fakat kendi dimağın- dan da bıkmıştı. zun zamndanberi lâboratu- varına girdiği yoktu. Yarıda bi- raktığı araştırmalarını düşündük- çe ve bir üzüntü duyuyordu. Artık ne tecrübeler, ne kitab, ne ilim onu li edemiyordu. Sanki birdenbire yüzünden bir nikab düşmüş ve Faruk kendi ken- disini olduğu gibi görmüştü, Onun he çinde tanımadığı, başka bir Dys « Dimağına o kadar gunluk anes ki beni kendisi hakkında bir hüküm ve- rebilmek kuvvetini elik İnsanları tedavi etmek, ölüm- den kurtarmak için o ana kader beslediği hadsiz şevk ve arzunun da içinde zayıfladığını duyuyordu. Bir vakitler bu onun için kudsi bir vazife halinde iken şimdi gö- zünde zaruri ve âdi bir sanat ha- line düşmüştü. Bir makine gibi, kliniği idare- de devam ediyordu. eğleniyordu. Boş bir şey için uj raşan bir adamla istihza ettikle- ri gibi m mi el görmek için erak pey- da e Mademki Ber mahlük için âkibet bu idi, «başkaları» nın bir gün evvel yahut bir gün son- ra ölmelerinin bir ehemmiyeti ola- bilir miydi? «Başkaları»... Faruk insanlar iclal sözle aiseileJuilüfınm dünyaya bu kadar yabancı kal- mıştı. «Başkaları» için insanın fedakârlık edebilmesine, hayatını tehlikeye atabilmesine şimdi aklı kide midi mı ten gelen tembellik içinde. araş hakemelerinin gizli bir derd ve maraz sokulmuş gibi, onun günden güne fenalaştı- ğını, bir dakika, birdenbire çö- küvereceğini hissediyordu. Bütün varlığını tahrib eden bu derdi 5ö- p atmaktan âciz kalıyodu. Bütün kabahatlar arasında ona aldatmak ve hiyanet etmek en fe nası görünüyordu. bile büyük bir cesarete ihtiyac göste- rirse bazan güzel olabilirdi. Fa kat hiyanet için cesarete hiç lü- Şimdi hastaların ya" doktorlar i timalki kendisi kadar âlim de gildiler, Fakat ondan daha de ğerli kimselerdi. Kolları sıvanmış üstlerine kan lekeleri siçramıf operatörler de yara yor Fakat bu kurtarmak içind Şimdi Faruk bir reçete yaplr ğını gördüğü zaman, izi bulu maz bir ölümü dostunun kanın LE kamp için hazırladığı zehiri ordu. Şimdi her sabah pey alaya aşi Ferk din temiz, merd ve fedakâr yü" zünü de göremiyordu. Bu onu9 için büyük bir azab oluyordu (Arkası var) j Gin il iğ