AKŞAM Tefrika No. 128 BAR Yazan: ROS İskender Fahreddin Barbarosu Süleymanın gözünden düşürmeğe çalışı- yordu. Akdoğan saraya geldiği zaman, Venedik dilberi Padişaha takdim edilmek üzere idil “.. Umarım ki, Padişah, seni görünce ye ee ” zaman, kaptan paşanın bir şeyden haberi yoktu. Kanuni Salaş; küstah... Ben ona her- kesten fazla iltifat ve itimad et- m halde, ne cesaretle ban ba hürmetsizlik ediyor? erek odanın içinde hiddetle eee başladı, âmil bey: eddin paşa son günler- de kendini fazla içkiye vermiştir, şevketlim! dedi. Böyle içki düş- ünü bir adam bu ei fazla itimada lâyık olmasa Kanuni Süleyman hiddetinden ateş püskürüyordu. — Gözüm görmesin artık o ayyaşı.. Diye Sek hareme geçti. Barbaros bu hâdiseden sonra, şüphe yok ki, donanmanın ba- Şında kalam Kuşcubaşı muvaffakıyetinin Paşaya — bildirmek olmuş- tu. Kanuni Süleyman o gece saba- ha kadar uyuyamamıştı. Barbaros gibi bir kahraman- dan sonra, donanmanın başına Ecçecek bir kimse bulamıyordu. Padi dişah, Ayas paşayı hatırla- Mamış değildi. Fakat, o da çok $ına geçmiş de devlet ve millete Yararlık göstermişti? Kanuni Süleyman (güneş do- Zuncaya kadar kararsızlık içinde bocaladı... Yatağının kenarına Ain 1 uyur, yarı uyanık bir hal- de si rdu, vak sabah Barbarosa padi- ahı Göz züm görmesin onu...» kii söylemişlerdi. Barbaros dedi e u- sanmıştı... İbrahim ve Ayas Şaların kendi aleyhinde düştükce yaptıkları tezviratı za- mi halde zatışahane kaptan- bini ai bir kulunu tayin buyur- Ml cevab vermişti. Kâmil bey, Barbarosun bu ce- Yabını da padişaha ööniilleriikii Secikmedi, Barbaros sarayın semtine uğra- muyordu. Lİ Aradan üç gün geçtiği halde donanmaya bir kaptan buluna- Mamıştı ıştı Bi seven reisler bir sa- bah T ersanede toplanarak ko- Muşmağa a başladılar: — Padişah, Barbarosa (Ayyaş) demiş... — Öyle tanıtmışlar, Süleyma- hin kabahatı yok. Ayas eğ kaptanlığa getiri- lecek diyorlar!. — Doğ — Doğru ik şimdiye kadar Bi — Padişah Barbarosun yerine ondan daha işgüzar bir kaptan bulamaz. Bir LE ses, birden yükseldi: H n mekten kaçınan bir adam değil dir, Onun elini, ayağını tutanları meydana çıkarmak istiyoruz, di- yelim. Bir s — Süleymen 4 işi yok da bizi mi dinliyecek?. ei 0 atıldı: timadınız var mı, ar- kadaşia r?3 ir hep birden (bağrıştı- lar özü, sözü bir yiğitler- ear e kendimizden fazla inanırız!, — O halde bana bir kaç sa- at aze edin! Saraya Ta? bu işin iç yüzünü öğreneyim, kü Barbarosun İce şeyden Haberi yoktur. Onun, ahın gözün den se e ved i izel, bir suç işlemesi lâzi Salih reis söze karıştı: ğanın teklifini kabul la — Akdoğ elin; arkadaşlar! O, padişah 1 kilidin P' ğını öğrensi Akdoğan TE kürekli bir ka- yığa atladı... Ve Tersaneden ay- rıldı. ... Akdoğan, Barba: bir tuzağa düşürüldi nü ibrahim ve Ayas paşalar gibi ini dişli düş- ediyordu. Yarka, manı varken, elbette böyle tu- zaklarla karşılaşacak Akdoğan bütün bildiklerini ve gördüklerini padişaha in karar vermişti. Kendi kendine: — Adam sen de... Ne olacak?, Nihayet beni de onun gibi donan- madan atarlar, Bundan başka ne yapabilirler? Ben de bir çektirme bulur, İstanbuldan çıkıp giderim. Denizde büyüyen, denizde ölür- Akdoğan düzgün e kar- şısındakini her zaman inandırma- ğa muvaffak olan bir gencti. nu donanmada sevdikleri kadar, gı idi. O, doğru- yu söylemek için, kimseden çe- kinmezdi. #s gün, Ayas paşa, veziri: mın' ısrarile, (Merih Er ri fırsat buldukca Süleymana A- yas paşanın fazilet ve meziyetle- rinden bahsedecekti!. Sarayda, baş e oda» sında konuyor — Şimdi huzura ireceksin ami Sakın sıkılma! oYapa- cağın işlerin kreme sen de - | il etmeğe çalış, yavrucuğum > ( Her akşam bir hikâye a. Korkulu rüya ) Nazan baş ucunda sesler işiti- yordu: — Gözlerini açıyor. — İyi olacak mı dersiniz dok- tor?.. — Vaziyet öyle Her halde çok üi — Gözlerini açıyor. — Evet... Evet.. mühim.. — Ha ii bir şey olmasın . Eski hatıralarını kay- sor diği Si bu gayet doktor. betm Ak ei Pddldie bastanin üze rine bir kere e cek... Biz dışarıya ya İzm. hastalığa tutulduğu günün vazi- yetinde, bütün eşya o halde ol saydı işimize çok yarardı... Yü- rüyün, yürüyün biz dışarı çıka- lım. Nazan gözlerini açtığı zaman başı ucunda beyazlar geyinmiş bir kadın buldu. Hasta bakıcı tatlı bir gülümseme ile yüzüne bakıyordu. ga olsun.. cevab verdi Te şekkür ederim... Çok has- ta dim değil mi?. vet.. . dedi. Nazan . Çok.. zan kendi ki düşün- meğe 6 İaşindi Sanki kocası niçin yanında değildi . Evleneli beş gün olmuştu. Beş si ia ak yal gün ederdi. > günlük karı koca idiler. Gn e gi- saçları, içleri tatlı tatlı gülümse- yen güzel sarı gözleri, uzun, iri fakat endamlı bir vücudu vardı. ikleri zaman herkes onlar için «Ne güzel bir çift oldular.» emişti. Kocasını görmek için sa- bırsızlanıyordu. Hasta bakıcıya sordu: — Eşref nerede acaba? — Beyefendi mi efendim? Dışarıda... — Lütfen ağırır mısınız?. et çinde dona kaldı. Bu odanın her seyi, her şeyi ne kadar da değiş- mişti. Bunlar ne garib mobilya ie iğri e... çelikten büğrü 28 ea A rım ki, aa e Bebe anında güneş bile kalır... Sen İstanbulda li gösterilen, eşsiz güzellerdensin! Zatışahanenin ufacık bir iltifat ve tebessümünü bile gözden ka- çırmıyarak, hemen kendisine Mi Arkası iğ e le Gele Gülümsiyerek Nazana yaklaştı: a: .. dedi... Geçmiş ok s > Teşekkür ederim.. n bu sesi tanır gibi olu- si Cr lale — Eşrefi çağırır mısınız?... de- di... an adam yatağın yanında- oturdu: . Beni tanmıyor mu- sun ai Kocanı... Eşre- ta hayretle doğruldu. Ağ- gm farkı: Sm olmaksızın, şu kelimeler çıktı — Ne münasebet, : Ak saçlı a — Çok mu NÜ Na- zan?... Çok mu çökmüşüm? diyordu. Nazanın aklı duracaktı. Ne ol- uştu?. r haf- ra hastalanmıştı, Haydi yatsa yat- sa dalgın iki ay yatmış olsa 65 gün içinde o deli gibi sevdiği uzun boylu, iri yarı, yakışıklı Eşref böyle göbekli, ak saçlı bir «19355 gyerdi. 1935 senesi!.. Ne tuhaf!.. Her halde takvim yanlış basılmış olacaktı.. 14 yazması lâzım değil mi idi. Gördüğü her şey onu şaşırtıyordu. Bu şişman adam. da azılı bu acaib takvim, bu çelik Bip ler. .. dedi... ılmış?... Bu takvim — Öyle ise niçin üstünde 1914 yazmıyor da 1935 yazıyor... — 1935 senesindeyiz de on- dan... ş Hayretle, dehşetle İnanamıyor, kendisile pıldığını zannediyordu. doğruldu. ya- bakıyordu. Evet, evet... Bu Eşre- fe çok benziyordu. İşte igözer Eş refin gözlerine çok benziyordu. Fakat bu nasıl Eşref olabilirdi?. Şişman adamın yanındaki ak zat hastanın yanına yaklaş; — iye a vi doktorum. rim.. Dia deliğe: enlem > hastalığa tutulmuştu: Bu has- ık bazan pek şiddetli olur, has- vx seneyi 1914 zannediyor- Sen uyuduktan sonra neler, ne- ler oldu, Muharebeler, ne değiş- meler... Şimdi kocana daha dik- katli bak. Nazan kulaklarına i inanamıyor- tirmişti ha... Bi korkunç bir şey geldi. Bağırdı: - n bana bir ayna veri- Hasta bakıcı mütereddit bir halde aynayı uzattı, zan on gözlerini Eğer: Hasan TRİHOFIL Saç ile saç- larınızı tararsanız.. Eğer: Hasan Sabunile yalnız saçlarınızı yıkarsanız.. Eğer: Haftada iki defa Hasan Şampuanile beslerseniz : Kat'iyyen saçları-j nızı dökmekten ve kepekten kurtarırsınız.. Çocuklara ve hastalıktan kanlara mahsus k nefis ; Brekfast Biskülis ii Kutusu 80 safi bir kiloluk 250 kuruştur. HASAN deposu: Ankara, İstanbul, Beyoğlu “korkunç bir rüya içinde karanlık- ta osta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği lığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Zilkade 14 — A Mi İdarehane: Babiâli civarı İM, A cımusluk Sk A 13 No. açtı, Bu aynadaki ak saçlı, kor- kunç bakışlı, buruşuk DEN ze dın kendisi mi idi .. be dudaklı, altın Eli ei bar kışlı genc kız nereye gitmişti... Kulağında tek bir cümle cnbi ordu — Tamam 21 sene uyudun? Şimdi evlendiği günü, kocasi- le geçirdiği bir tek haftayı ha- tırlıyordu. Hayatında ancak bir hafta yaşadığını hissediyordu. Bu tek bir haftanın hatırası bile tıpkı yer yer kopmuş bir sinema filimi gibi hayal meyal gözünün önüne geliyordu. Beyazlar geyinmiş sarışın gü- z Pembe ipekli yorganlı bir y Gelin odası. Bir mayıs sabahı.. Bahçeden gelen çiçek kokuları... O yalnız bir hafta yaşamıştı. Bütün geneliği, saadeti 21 senelik koşân bir ekspres treni geçip gitmiştir. kaçırmıştı, Tekrar yatağına gir. - di. Şimdi tekrar uyku bhastalığı- na tutulmak hep uyumak, tekrar, tekrar uyumak istiyordu. Tekrar uyumak ve bir daha hiç uyanma- gibi Ve o ekspresi (Bir yıldız)