13 Şubat 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

13 Şubat 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No. 123 BAR Yazan: ROS İskender Fahreddin Ayas paşanın gözdesi, zehirli şarab kadehini Barbarosa uzattı: “Bu şarabı, Paşaefendimiz ta Midilliden getirtti... e olur? Benim hatırım için içinizl,, Zehirli şarap kadehini Barba arsa uza ttilar..I Siz m Venedik şövalye- si Gribaldinin kızı olduğumu ne- reden biliyorsunuz? — Ayas paşanın eline esir düş- tüğünüz günden beri..! (Merih yıldızı) bir kadeh şa- rap uzattı bamı sie adalarında ama geçir- Ne mi ptığınız gibi, esir alıp İstanbu- la getirirdim. — Babam sizden çok korkmuş- tu.. Venediğe geldiği zaman her kes sizin Venediğe baskın yapa- cağınızı umuyordu. Papa ve bü- tün kadınlar dağlara kaçmışlar- EB urgud vg i de beraber mi i eöliklilağı i? — Elbette.. O, hükümetin elin- de krallardan daha büyük zincir vurarak şehirden uzaklaş- tırdı. — Kos koca bir hükümetin, bir adamdan bu kadar çok korkaca- İbrahim paşa, Ayas paşanın yü- züne baktı: öze sen cevap ver, Ayas! Çünkü Hayetdlin paşanın ba bu- susta bana itimadı yoktur! Veziriâzam hafif ve manalı bir gülüşle önüne bakarken, Ayas Paşa söze karıştı: —Henüz aradan iki gün > geçmedi, eeğteiei, er reis) in esaretten için, büyük a Fame ile Ve. rbaros bu sözleri derin bir sessizlik e dinliyordu: dişah bu teklifinizi kabul etmedi sy Diye sordu. Ayas paşa: — Hayır, “dedi, kabul etmedi. Bir adam için, bir donanmayı tehli: keye atmakta: mana Eği söyledi. — bana bu cevabı ver- seydi, kendisine: «Bütün gemiler batsaydı da, o düşmana esir düş- meseydi!» derdim. Ti bolursa, yerine başka bir Turgud bulmi ak güçtür, Fakat, her kaybo- Tan adamın yerine - kisa zmaanda- bir yeni donanm. oyabi- Tiyoruz. İşte, ben aile böyle söylerdim. — senden başka kimse syliyemez, paşam! Sa kellemizi sokakta bulmad. e de tavsi- ye sare Sakın Sul Süley- mana bu meseleden bahsetmeyi- niz! Çok sinirleniyor ve bu bah- sin her açılışmda bir kaç kişinin canı yanıyor, Barbaros sakalını N — Merak etmeyin - Ben padişahı ri ll de (Tugud) u düşman elinden kur- tarmasını bilirim. Akdoğan, yavaşca, Salih reisin kulağına ei — Şu fettan kadına iyice bak..! — Mia var. — Elindeki kadehi mütemadi- yen Barbarosun önüne sürüyor. undan ne çıkar. İşte ye orya m Basbez rosun önüne koydu! Ha: vi ini bırak şu saç- maları..! Ne güzel kadın. büyü kâsesinden. boşalan zehir gibi Or, — Bu akışından memnun de- gil misin? n, bundan som ın önüme: atacakları ağlara kolay kolay düşmem. O, bir defa olur.. İki defa olur. — Kadın yaşadıkca, erkek bu ağlara on defada, yüz defada düşmeğe mahkümdur, Doğan'm! Sen hâlâ İlim bir” ateş oldu- ğunu anlıyama m) — Ateş duğunu anladığım için kaçıyorum ya... Elimle bu ateşi, tutmağa savaşırsam, O Zâ- man yanacağıma hükmedebil'r- sin! — in ae — bu ge» e hazin nağ- doğan defin bir göğüs geçir- dikten sonra: — Evet. Hazin nağmeler... Ölüm nağme “ei al mırıldandı.. Ve kims sezdirmeden önündeki şarap ei ii yere dökti Salih rei mi açarak sor- La — Ne yapıyors — MERE abimi dö- üyoru: — er mi? vet... Sen istersen iç! Ben b sonra, gidinceye kadar içmiyeceğ ydi önüne bak Kimse bir sezmesin... Ay: Akdoğan dalgin bir tavırla sa- zı dinliyordu. Venedik dilberi Babarosa ısrar ediyordu: — Haydi paşacığım! Bu kade- hi de benim hatırım için içiniz! Bu şarabı paşa efendimiz ta Mi- dilliden getirtti.. kadar nefis ve lezzetli Ki... 'eziriâzam, Ayas paşanın gö- züne bakıyordu. Barbaros kendine kesi ze hirli kadehi eline almı yas paşa her zaman Mi- dilli ve mı içer.. Diye eri idm) şen ve tatlı bir sesle gü — a Paşamız halis üzüm şarabı içmezse hasta olur. Siz şarabınızı Midilliden getirtmiyor Siya railiği ibi i m ( senedenberi mektublaşıyorlardı. Fakat biribir- lerini görmemişlerdi. Feriha bir mekteb hocası idi. Yaşı otuza gel- mişti, Şiddetli bir miyopluk onu koca bir gözlük taşımağa mecbur mi idi güzel bir inin deni- Tebilirdi. Fakat o nasıldı? Feriha vize bir şey bilmiyordu. Yalnız kitab dığını, gazetelere makaleler sari dığını biliyordu... Mektublarına muntazaman c€- vab 2 Bunlarda bir coş- kunluk kle be- raber ince ce kizli, müşfik bir ruh hissolunuyordu. Acaba mesud ki miydi? Genc üzel mi, KA meraklarını bi Her akşam bir hikâye İ) “ mi, ihtiyar mı? güzel miydi? Feriha la türlü izale edememişti. Uzaktaki bu esrarlı dost kendi gelem halinden ekten katiye eye e bei derini yüksek ve temiz bir şefkat | pe içinde ein dikkat edi- ildiğ öne ve yalnız yaşamasın- dan ibare İlk mektub yazan ibn ol muştu, Onun bir bunda o kadar ii AN hisler ve m i bir kalb bu miz ve yüksek hislidir. Taşrada hücra bir yerde yapayalnız çalı- şan bir zavallı kadının kalbini anlıyabilir.» İşte, can sıkıntısının pek bas- kın geldiği bir günde kalemi eli- ne alarak bu roman muhatririne Ik mektubu yazmıştı Bir hafta sonra gelen cevab Ferihaya bü- yük bir saadet ve hülya ufku açtı. Bu suretle başlıyan muhal Ferihanın yalnızlığım, Mn f ğini biraz hafifletmişti. Pos nü postahaneye kadar ea Ekli kendi alıyor ve eve ge- lerek rahat rahat okuyordu. Bu nasıl adamdı? Ne yapıyordu? Nasıl yaşıyordu? İstan! i o kadar güzel kadın- lar onu nasıl olup ta kapışmıyor. lardı? Feriha bu meraklarını bir #ürlü teskin edemiyor ve günden güne 2 i burgu di i yordu. > dene bir e ve ire ii onun erkan vaz izim Fi eriha aynaya bakıyor, hiç te çir- Uzaktaki dost ape 7 pal paha iyi vi bir yerden olmalı..? — Hayır.. Hayır.. Ben evimde şarab falan yam Bö a bir, dostlar Ve siiri Dalai ağzına gö- e Bu gece bundan fazla içe- mem, dedi, bunu da paşanızın hatırı için içeceğim... (Arkası var) sürmeyi, sonra bu uzaktaki dostu ziyaret etmeyi Tatil mevsiminde bu fırsat düşe tü ve Feriha İstanbula geldi. Şim- ” he: sinde kaynagı muttasıl fışkırıyor tatlı bir şarkı dolu- him u. Feriha, bir sabah, saat on bir- de gidip onu ziyaret etmeğe ka- Tar vermişti. İbtimalki güzel bir roman ig yazarken bulacaktı. İhtimalki de o dakika kendisini me Tk Feriha nm kapısına ge- lince, içinde bir korku duydu. bie şey münasebetsiz bir ha- reket değil miydi? Kendisi, ne ol- bir genc kadındı. başka bir mâna verecek bir adaı ise? Feriha dönmek istedi. Fakat artık çok geçti, Kendisini teselli için: Fena ve kaba adam olamaz! dedi, Kapıcıya sordu: Muh; iL da oturuyor, değil mi şişesi 50,, “10 gramlık 315, araştar. HASAN GÜLSUYU Da en nefis gülsuyudur. yarım 50, İ kiloluk. arak HASAN ÇİÇEK SUYU Halis turunç Hema yas pılmış olup. bir dami bi cennet iza Baygeik ir ve heleca Ib Şişesi 40, yarım 50, bir kiloluk 60 kuruştur. m Es um Hasan dzek suyunun esansı- dır. “Bir gramlık şişesi 59,, “5 gramlık 200,, “10 rini 375,, kuruştur. HASAN DEPOSU: Ankara, Istanbul, Beyoğlu — Evet, birinci kat, 2 numara. Ferihaya kapıyı bir af açtı. Genc kadın şaşırarak sord — Muharrir ni Şefik bu- rada — oi sekli Burası.Buyurunuz. Yüzbaşı mı? Feriha bir şey an- İıyamıyordu. Fakat düşünmeğe, âna çıkarmağa vakit yoktu. Nefer kendisni küçük bir oda- ya aldıktan sonra ismini sordu ve çıl imdi bir g 5: güzel bir salona soktu. Feriha taş kesilmiş gibi kaldı. Ön lu teker- lekli bir koltuk üzerinde otuz beş yaşlarında kadar bir adam oturu- yordu. Dizlerine bir örtü örtülmüş- tü, leri bu aris üzerine da; YE ra acı bir Merakla vam okunuy: AE gibi gözleri ei tatl ai serzeniş ile Paihaya bakıyord Zoraki bir Köl elini uza- — Beni tanımak istediniz, de- di. İşte artık gördünüz. Hem ken- dinizi hayal sukutuna uğrattınız, yard de e rüyalarımı parçala- dımı; ne kadar güzelsiniz! Tep İk düşündü, güm gib a sıcak ve tatlı idi. İnsana de- rin bir şefkat hissi veriyordu. Sa» kin ve ziyaretten meğe çalıştığı belli idi. Feriha bir müddet kendisini toplıyamadı. Fakât bu hissine galebe çalmak İâzım geldiğini derhal takdir et- ti, Meçhul dostunu böyle bir hak de görmekten hissetti 7 de hi: olur- sa onun iztırabını artıracağında şüphe, yoktu. , üsaadenizi istemeden, de- di, sizi ziyaret ettiğimden dola- yı affınızı rica ederim. Benim i İZ, td ir eee kıza cevab vermek, mektub yazmak lüt- funda bulu: ahi için teşek- istiyorum. Orada, kür o yalnız hayat içinde sizin m. tubunuzdan ve kitablarınızdan başka bir arkadaşım yoktur. Si zin yazılarınızın benim için ne büyük bir kuvvet ve giyen teşkil ettiğini düşü — Ya sizinkiler! Sonra acı bir tebessümle ilâve etti: — Artık gördükten sonra bir daha yazmazsınız! — Bilâkis... Şimden sonra da- çok ha yazarım, Neden yazmı yayım? Bahusus sizi tanıdıktan Nefer zabit olduğunuzu — Birinci derecede harb ma- İâluyum. Neferi hizmetimde bi- raktılar. Genc kadın bir çok şeyler söy- lemek istedi. Fakat kekeliyordu. boğazına bir ağlama düğümü tw kanıyordu. ene, vw ki erkeğe karşı içinde acıma ve sevme hisleri Ve yerdi Ne- den onun kar rabası de- ğildi? a imi ihtimana ve — ona bakar, hizmetle. rini görürdü. Beha bir şey söylemeğe cesa- ret edemiyor, delikanlı da mağ- taşra be Kitablardan, edebiyetta tiler. Delikanlı: amima Ziyaretinize de çok mem- Sizinle beraber odadam iilkbmhar da ve geneliğim ği elemi kar- min etti riha göz tuğun önünde diz göktü, delikan- lının ellerini tuttu, ö kuvvetli biz ağlamak e his- sediyordu ki eve dön: yemedi, sanki pek ai biri ök müş e e el sarsık mağa Hikâyeci

Bu sayıdan diğer sayfalar: