13 Şubat 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

13 Şubat 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| ği eee ” : > — Ae eee ARAMAMA . e EŞE ve EE Sahife 8 mik AKŞAM 13 Şubat 1935 DÜN ve YARIN Üç babalı adam e Tefrika: 59 > a Ferda kollarında kalmış hafif | rek ağır ağır merdivenden iniyor EE Hi kây (2 zi bir apeme Ünder sarıldı. Onu , tutmak, salıvermemek istiyordu. Uşak kilitlediği sokak kapısının iğ — Giyinip koşanarak, İn sevgilisine, es vala yal ii) arkasınde helecan içinde bekli- Oğuz üç senedir bir şirkette memurdu, Akşama kadar gezdi.. Dünya onun nesine|.. — Gitme, Faruk... yordu. Faruk: , / çalişir yorulurdu: - yü ve İz tai buluşmak lâzım geldi, Faruk gülerek cevab — Kapıyı aç, dedi. ana, ne kardeşi, akrabasi, ne sevdiği, ne eşil. Beyoğlunda yerleşmiş küçücük bir agir Iki yetmişlik kadın zam Bay Oğuz sessiz be Biyeli yorgundu, Ömrü, havuzlardaki lir gibi durgundu |, —2— Fakat bu sessiz hayat bir gün birden değişti, ir kızla o, göz göze gelmişti|.. B Güz el ri be yi Val Rek, dedi! Fk memur mn ötedilki jstiyecekti i izin, en yanına girditereddüd etmeksizin, me ki; “Babam öldü, gelmiyeceğim yarın|., Müdür rdı: “K imdiden eve varın, “Babanız öldü ise, böyle oturulur mu?..., Memur dışarı çıktı: Şirkette durulur mu, ğ e yl ii elbet değil m şeytan al çe m “Ne lim bu ayr vay canma?.., Sonra kayıtsız daldı bay müdürün yanın Bitkin bir hal ağ Yüzü beer agi Dedi ki: “Babam öldü.. Izin v bugün! lee — “Peki, gidiniz.., diye, bay kile 7 izin vi Bizim sevdali memur gene murada erdil... Bu, el ele, baş başa gezmeler ne güzeldi, Bu coşgun Mn vular Oğuza tatlı geldil.. Genc kızı düşünmekle, aradan geçti bir ay, dir kolay: den gen irdi, — mke ldül..,, m gene bir çam devirdi Müdür biraz düşündü: “ Hay, hay. Gidinizl,, dedi, Gene kızla dolaştı, emi para yidil.. Dördüncü Hdi “elsi annesini, Gene izin vermişti eski memura müdür — “Annem öl ii Eli gene ve birgün, rilen ili artık cinleri büt De: — “Öldürdü ünüz babanızı üç kere, cdet Rüştü Diyarıbekir e Şarkılı konser, 22 Çekçe neşriyat, 23,05 en lizce yiye, 24,05 Almanca neş- ei 470 m. 17 Ski reponajı, 18 Çocuk mem 18,3 Plâk, 18,40 i z Sözler, 18,50 Plâk, sözler, 19,05 Plâk, 19,10 Amele neşriy. 1,20 Alma Diyarıbekirde yapılmakta olan vere binalarından bir kismi — ww 1 e yere ve sair: iigrerel 11 (Hasusi) — Diyarı! şimendifer istasyon bina- 1,05 Şarkılar nın yapılı gom di bir saca Gan ediliyor. Binaların ei a LA ne eylül sonuna doğru bi teceği kuvvetle or, . İstasyon binaları R Urfa şosesinin sağ tarafındadır. Buraya henüz yol yapılmamıştır. > taş döşeterek bir yol ları dökülmektedir. Şimendilerlerin doğruca İstasyon önüne gelmesi İçin bazı yerlere üçten sekiz metroya kadar toprak doldurulacaktır. Dekovil hatları mütemadiyen toprak taşimaktadır. Radyo 13 Şubat Çarşamba İstanbul 18 Fransızca ders, 18,30 Jimnastik: Baylar için: Bayan Azade, 18,30 Senfoni Bethoven Hunare (2 Plâk ile, 19,30 Haberler, Balalayka ortel İse sı, 21,20 Son hibeler 21,30 Radyo orkestrası, 22 Radyo caz ve Tango or- kestrası, Moskova, 1814 m. 18,30 Kizılordu için neşriyat, 17,30 Sözler, 19,30 Sonat 1a? 5 "adın; Ül 35 inle Sidi âk, kılar, Se TE hü musikisi sözler, 22 Ch erlerinden kon- ser, 22,30 Fani ör ülsi — 40 Şarkılar, 23 Reklâmlar, 23,15 Dan: konser heyetini v e zeybek oyunu a gösteri Leipzig, 382 m. 18 «Dek klaine e ve adlı iki perdelik çocuk op 0 Haberler, 19 Plâk, 19,40 Kon- ia 20 Paul Linöhenin idaresinde filarmonik konser, 21 Haberler, 21,15 “Dur senfonisi, 23,10 HER 23,20 Plak ile gürler, 24 Gec Budapeşte, 550 m. ii ei a sari, 19 Amele le söati, 19,30 Çigan Aikisi, 20,10 Keğn 21 Plâk, ra mg der 14 Şubat perşembe İstanbul: 17.30 önklâp dersleri Üni- Kiye emi İzmir saylayı p > d Bozkut is 30 el "To, 5 iz lele şan piyano ile, 20 mi ve içtimai mu: gVenet iabapi lığı namina O konferans, wa haber 2 21, 30. kr orkestrası, 22 radyo caz va tango orkestraları ve şan, verdi: mi gitmiyeyim? Demek safi tanımıyorsun, sen — Ne kadar Bari oldukla- Görmüyor musun, Faruk” Na- sl a e duymuyor mu- sun? — İşte nk oldukları, hay- kı: rdıkları in, böyle olduğu için e lâzım ya! Edda) la işitince hüngür hün- gür ağlamağa başladı. Farukun en çok korktuğu da onun bu göz yaşları idi. Tatlı tatlı: — Ağ giysi bei Beni dinle, Ferda. Şu di ia benim için hayatın feci — sir e başlıyor. lk herkesin hücumlarına er- mek için bütün kuvvetle top- lamağa mecburdur. Galib gelmek yahut mağlüb olmak onun receği azme, metanetle Sana yalvarırım, beni silâhsı rakma. Korkma. delede sen de bana arkadaş ola- caksın. Müthiş günler geçirece- Müthiş mücadelelere göğüs gereceğiz. Fakat ben galib gelmek istiyorum, anlıyor musun? Galil gelmek istiyorum, çünkü seni se- viyorum, Sen benim ayaklarımda bir zincir olma! L on'cümleyi söylerken Fer- dayı âdeta, bir dakika için nefret ediyormuş gibi, şiddetle geriye doğ- ru itti” 5 Ferda âşıkına itaat lâzım gel- diğini anladı. Sadece dehşet için- de kalmış gözlerile ona bakmak- la iktifa etti. — Sana bir fenalık yapacaklar diye korkuyorum. Faruk haykırdı: — Ne fenalık yapabilirler? eli- ni uzatmağa ilk cesaret edecek ği alnına ta daya- ri çekilmezse ateş ederim. Biz OE ilk defa olarak birini ye- re sermek cesaretini gösterirse ka- labalık ondan korkar. Zaten, halk benden nefret ediyor değil. Benim düşmanlarım asıl halk değil, baş- kaları, itilâfçılar... Ben onlara öyle kolay kolay mağlüb edilebi- lecek bir adam olmadığımı gös- teririm! Durd e sevgilisine baktı. O, perişan bir halde, sözlerini din- Tiyordu. Farukupn dudaklarındaki müstehzi tebessüm acı ve mahzun bir tebessüme mü ldu, Solgun yüzünü ruhunda büyük bir acı ile Ferdaya ELİ eğerek saçlarından öptü. Sokağa çıkarak lişmanlarının kr mağrurane yürümeğe başlamadan evvel bu Puseye e bir ihtiyac duymuş- tu. Ferday: va rada bekle, dedi. kerim ne Sn m evden gık- 'n tabancasını aldı, ce- ketini ilikledi. Başını mağrurane kaldırdı, Ferdanın elini öptü ve ıktı, Ferda, uzaklaşan âşvkımn arka- sından ra kadar ha- fif bir Si le seslendi. Sonra, pencereye koştu. Faruk, eldivenlerini düğmeliye- çılgınlık bu... ri aldı. Kendisi kapıyı açtı. Soka- ğa çıkımca anahtarı içeri attı ve Hasana: — Çabuk kapıyı kapa, dedi. Çehresi o kadar sakin idi ki sokak kapısının önünde duranlar çıkan ve Fa duğuna ih- timal ver ii iri incili yüzüne bak- madı. Sokak kalabalık idi. Faruk ellerini ceketinin cebine sokmuş, gözleri ileriye matuf, hızlı fakat sakin adımlarla, sai aki hiç bir şey kendisini alâkadar etmiyormuş bi, yürüyordu. Bütün düşündüğü şu idi: Şimdi Ferda pençereden beni seyrediyor! Yukarıdan kendisine bakan o sevgili gözlerin hayali bir mak- du. Etrafın- Cesur insanlardan hepsinin için- de uyuyan bu mücadele iştiyakı birdenbire uyanmıştı, ruhunda bir musiki gibi çınlıyordu, Kendisi- ni harb meydanında bir asker sa- Damarlarında kan hızlı hızlı hi mücadeleye şiddetle atıla- a üzerinde boyunun, hali- i bi ğını 1 bilirdi. bu imtiyaz onun için haz kaynağı idi. Teşkilâtsız halk kalabalığı pek zalim ve vahşidir, fakat hepsi birden bir şeye hayran olmak ihtiyacını pek hissederler. Onlarda bu his uyandığı daki p tık bir zincirle bağlanmışlar de- mektir. Faruk kimsenin kendisine doğ- rusu aranirsa, düşmanları 3 Fa- ruka derin bir ki ! dı. Billâr gibi berrak SöMii ona karşı düşman saflarında mevki al- mış. olanlarda bile hayret ve tak- dir uyandırıyordu. Faruk yürümeğe başlayınca, ip- tida ortalığı derin bir süküt kap- ladı. Yürüyordu. Bir kaç kişi, bir ei e peşine düştüler. i cesaretine hayran kar beri. İhtimalki nereye gideceği- ni merak ediyorlardı. İhtimali ora ya toplananların hiç biri Faruk ile yüz yüze geleceğini aklına getir- memi Onun öyle bir düşman alakaliği arasına yalnız başına çi- kacağımı kimse tahmin etmemişti. polis ve jandarms ile dağıtıla- caklarını tahmin edon ve bu yüzderi İstanbulda bir mesele rmağa çalışan bu kalabalık gnd bir ha- yal sukutuna uğramış gibiydi. diğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: