a AKŞAM Sahife 9 Tefrika No. 116 (BA Yazan: RBAR İskender Fahreddin Adada vi nn gemilere Senişiek Kar: anlık basınca körefzden gemisinden çi ai verildi : iy u dü GA Amira nbula ümen kırınız Barbaros gemin a sında dolaşırken, birden hatırına bir şey im gibi gözlerini aça- rak bağırdı — Birer küfe kömür getirin bm Görelim. eyi düşün- dükce hiddetinden dişlerini gicır- datıyordu. Kömür küfelerini geminin gü- rtesine çıkarmışlardı. Bütün gemiciler kömür küfe- nin etrafında ray hayel biribirlerine | bakışı Gemicilerden biri kömürleri ka- rıştırırken, birden gözlerini aça- rak: unlar ne biçim kömür be?!. Küfenin Ra tozlar parıl pa- mil parıldıyı Diye EMEN emicinin sözlerine k ve ren Barbaros küfelerden birine Kömürlerin içinde altın - dolu idi!, Herkesin yüzü birden gülmeğe lamıştı, 2 EŞ Venediklilerin hilesini yaka- adım diye bağırdı- kâfirler bizi aldatmak i için, altın mahzenlerini kömürlük şekli ne sokmuşlar.. Al tn yığınlarının üstüne kömür to- Zu serpmişler, İşte, altınlar suyu Börünce güneş gibi parıldadı. Ve öteki e de su ile yıka- dılar.. iri köm ür parçalarını “— rile toplayıp Mile. Kömür su ile sıyrılıp gidince, Mele dibinde biriken avuç avuç altın kümelerini gördüler. ba; acıları tekrar fili- lara bindirerek, mahzenlerin ln ve küfelerle gemi- Ye getirilmesini emretmişdi. Yapıyorlardı. mahzen, altın dolu idi, Venedikliler, hilelerinin Türk- ler tarafından keşfedildiğini sez- miş olacaklar ki, tepeden tekrar ö p ateşine başla- Gerçi atılan gülleler Türk gemilerine isabet etmiyorsa da, nihayet donanmanın döneceği Zaman bu ateşin altından geçme- sü zaruri idi. miciler sevinçlerinden şenlik Göze görün: üç > g m 6 N 6 > Türk gemicileri güneş batınca- ya kadar çalıştılar ve el birliğile bütün eke boşalttılar. Gece olm Ortalık Li harnlik Barbaros gündüzden bi n ge- Kii e eden talimatı e Gemiler sahil boyunu takip e derek, birer birer körfezden çıka- caklar ve adanın arkasından dola- #ıp gideceklerdi. in Altınları gemilere yüklemişler- miral gemisinin kıç ambarı baştan İg kömür küfelerile dok ya ir İstanbula götürme- ğe muvaffak olursa, Türk devleti- ne üyük bir br ve yar rarlık göstermiş olacak Kanuni Süleyman Re otur- uğu günden beri bir kaç kere donanma düzmüş, bu donanmala- rın hepsini Akdeniz 'yutmuştu. Türk devleti bu altınlarla dört yüz teknelik bir donanma yapabi- lecekti. Barbaros, ortalık karar- dığı zaman küpeştede ince he- saplar yapmakla meşguldü. Bu hesapların ucu Ea ros: — İşte otuz yıllık öleğim şim- di canlandı... ii kandırıp Hind sefe- çıkmak sırası geldi. be ve güvertede kendi ken- dine bir çocuk gibi seviniyordu. Gece ve olmuştu. Gemiler en aldıkları talimat üzerine, birer birer sahile pir 7 karanlıkların derinlik- ne dalıyorlardı. Tepedeki ka- vari atılan onar e denize savruluy. Adanın imei hafif şimal rüzgârı eserken, Türk gemileri birer birer körfezden çıkmışlar ve yelkenlerini şişirerek engine doğru açılmışlard (Kastelnove) den ayrılan do- nanmada Sarı Hüseyinden başka yaralanan yoktu. Barbaros fener işaretile gemi- lere, adanın arkasından şu işa- reti vermişti: «Batıya doğru dümen kırınız. İstanbula dönüyoruz.» e bir işe toplandık- onra Arşipel an ay- > yiv tut- s.. Yolda gelirken, eski gemiciler. den Salih reis Barbarosa anlatı- ordu: — İstanbula gidince umarım ki yas paşanın çevirdiği dolapla- rın hepsini padişaha anlatacaksı- ız! görmüyorum. Kanu- Ey bir adamdır. Etrafında- L lerin ii fenalığını gören gözleri vi yi b iyi düşünceli olmak, her zaman için kârlı değildir, emir, Türk develtine ve Türk milletine büyük yararlıklar gös- ei Ayas paşanın yaptığı fenalığı da göstermek bir vazi- fedir. Ayas paşa sizin ayağınızı kaydırıp, (Kaptan deryalı kamına oturmak isitiyor, — Muvaffak olabilirse, gelsin otursun, Benim altın yaldızlı kol. tuklarda gözüm yok. Ben, coşkun dalgaların sırtina başımı dayaya- rak yatmasını ve denizlerde ya- ğe rağ ma» şamasını severim bula varınca Asim ge yas şa ile kozumu ala önünde paylaşacağım. Haddi varsa ağzı- nı açsın. Ben, koynunda yatan Venedik Di arzusile hare- ket eden bir vezire, dünyanın kaç bucak olduğunu göstermesi- © Arkas var) OS | | Her akşam bir hikâye öylemesi ayıp numara yapı- yorlar, marifetler gösteriyorlar- Câr Çingene çalgıcılar gelmişti. Onlar ten sonra Viyanalı kızlar > ei a bü- yümüştüm. S terbiye gör- müştüm. Kadından dak, yaşamış- tım. Şimdi bu serbesliği bulnca on- EŞ etmez miydim hiç? Birden güzel, altın saçlı eme a gâzinonun bir kö- eki küçük sahnenin üzerin- lif çalgılar çalarak hüner göste- riyorlardı, fakat ben onların çal gılarını dinlemekten ziyade gü- zel vücudlarının çizgilerini seyre- diyordum. İlk eşin eve e bei iü düm. Be Ah şu Vk klar biririni kollarım arasına alabilmek ne de- rin bir saadet teşkil peer Fa- etmek lâzımdı. Bu en gençleri, en fıkır fıkır olanı idi. Pek tatlı silgi. Kiri İçlerind. e en alay- cisi, € nı © görünüyordu. Dans len küçük sahnenin üzerinden seyircilere doğru pek yaklaşıyordu. Söylediği şarkıların bir kelimesini bile anlamıyordum. Besbelli Almanca olacaktı. im için ondan başka bir kadın kalmadı. e saadet onun aşkına kavuş- ikiz o kadar kalabalık içinde, k tiyen bir kadının gözlerini öteden nasıl çekebilirdim? Kendime na- sıl dikkat ettirebilirdim? Oldu- 'pacak hare- dum a ki yüzüme bakanlar halimin bir hale ğe Etraftan: Sus! Yetişir lardı. . Bir hayet bu kü: diye ekilen defasında, Rahatım, huzurum kaçmıştı, ya- zıhanede yapmadığım sersem-' ik kalmıyordu, Çünkü aklım ba- şımdâ değildi. Bizim (hemşehri tüccar bereket versin babamın hatırını çok sayıyor da bâna ta- hammül ediyordu. Yoksa çoktan beni defetmesi lâzımdı. Benim bütün düşüncem bu Viyanalı ar- tstti, Gretayı, düşünmekti. Yal- nız kalsak ona hangi lisan ile der- dimi anlatacaktım? ir ya kal Viyanalı artist akat hele bula-. lum, ondan sonra Allah kerim! diyordum. ir ei konserlerini mekten kesilmiştim. Zey dum Bir akşam gazinoya m mas dım. Beni içeri girdiğim sahnenin üzerinde ek larını kaldırarak dans ediyordu. Girince, gördü ve bana gül dü gibi geldi. Hemen kendimden e Sahneye O yaklaşmak is- tedim. Masaları, iskemlelleri çe- iŞ her zamanki yerime, sahne- nin ta Ey ii çalı- şıyordum. Yer bulmağa uğraşır- ken siir kadın ile bir ma. sada oturmakta fena halde çarptım. Yüksek ses- le söylenmeğe başladı. Mazeret beyan ettim, Etraftan: Sus! diye haykırıştılar. Greta gülüyordu. uzun kirpiklerinin arasından ban: sie bir in vardı ki deli olu- ordum. tamamen geçmiş- tim. Gide Gretaya ia «Ah canım!» diye söyleniyor- dum. Yanımdakiler muhakkak beni deli zannetmiştir, Bu perişan dalgın vaziyette ne kadar kaldım? Bilmem. Fakat birdenbire omuzuma bir el yapış- tığını hissettim. Başımı çevirdim. Bir polis: Arkamdan geliniz! diyordu. Şaşırdım. Polisin yanında bir az SMM çarptığım adam gözüme! ? — Diğ diyordu. Cüzdanımı aşırdı. Ben cüzdan mı b Aca- ba rüya mı görü Sağımdan sökekdiğ yakala- mışlar, beni götürüyorlardı, Bir- denbire, gazinonun içinde bir gü- neş doğdu. Greta sahneden inmiş, bize yaklaşik Fasih bir Türkçe ile: Gri Uyuyordu. Cüzdanı 5 Sonra izahat verdi, Ben o ada- ma çarptığım zaman yan kesici bu vakadan ietifade le rek ada- n inmiş, ül edilebilir miydi Bu ne talisizlik idi! Beni gazinonun arka tarafında bir yere götürdüler. Gret da oraya çağırdılar. Greta bu sefer rken biraz kekeledi. şübhelendiler. Fakat gazino sahibi işe karıştı, Cüzda- nın elde olduğunu, yalnız içinde para bulunmadığı: iddiası işidil- şahad Memurlar diğini böyle bir lâ ası mıyacağını söyledi. Filhakika, rtada bir cürüm görülemediğin- den zabıta memurları işlerine git- tiler. Ben de serbes kaldım. Kapr- dan çıkarken Greta yüzüme gü- lürerek: de sevimli yüzü var! diye söylenmez mi? nu öyle bir ak kışladım ki mn şişti, Gazinoda halk dağıldıktan beş dakika sonra Greta koluma gir- mişti. Ne mini mini, zarif bir kız- dı. ni olması meğer uydur- olan bir daa | Radyo 3 İstanbul; 18 Otel İl emi tran- yem i çay saati, muzik telsiz caz, 19 Jimi Selim Sırn len 1830 Hes bal iğ 40 Zekeriya ve arkadaşları Havayen kitar, 20, Dirsek vekâleti namına kün vacılık ve ağağ sevgisi şecaat, 20,30 Bayan Nimet Va, hit Şan, Piyano ile 21, Operet parçaları plâk, 21,20 haberler, borsalet, 21,30 Radyö orkestrası, 22 Radyo cez tango orkestraları, : (1345 dana süz sikisi, 50 konferans, “19 sözler, 20) Rin i Mei A Tonik orkes- eee sözler, 'mbergten 'na- ii 5 iz sözler, imiz 23,30 dans Me (Stalin 3 ) — MN orkestra tarafından e (Flüt solo ve şarkılar), 18,20 bir opera temsili (Mos- ei iğ n makil), 22,30 kan şık konse: Bilapenzi (550 m.) — 18.10 salon orkestrası, 19,20 sözler, 19,50 Macar şarkıları, 21: konf: 21,35 opera orkestrası, 22,40 haberler, 23 bandi muzika 24,10 Charly Gaudrio cazı, | 4 (437 m.) — Remi ya 4 Saba 20, Eğ Gm e o KE L e ler, per *. 30 24,10 di Prag: 0. m.) — a karışı mk > 5 ık kör 18,45 plâk. 18,55 riyal 19,55 den baba “20, 05 le, 21 Bethov; rlerinden di 21,50 siler” 220 5 Çek pini Parçalar, *23. habe: ii 23,20 plâk, ar manca deb yusikisi, 1,40 $ Popüler Romen mu: bl , 2145 senfonik konser, 22,30 konferans, 22,45 vize orka ha- berler, 23,40 meyli Stutgart: (52 ni 19,30 neşeli kaba meyiyat, ün, 30 40 Par- irhnden kış operası, kani km bir balladı, me e. Tel nalı artist diye karşımıza ç mışlar! Bana: — İyi kurkurnazlık ettim, de- gil mi? dedi. — Ne iie ğı enkli adam falan yoktu, sre şübhelenmesinler” an hirine sap- . Beni uzun uzun, tatlı tatlı “o inilen sonra ayas nede iş bittikten sonra, Greta hep ty” vakit iyisine Bera- bir hayat sürdük. i # » mesud hayatın nihayete aklıma sığdıramıyor- bama yazdım Greta ile evlenmek için onu kandırdım, ri — Yarın edi ruz! dedi. a yi — Ns dedi. Hayat bu, | benim gibi lan 1 insana karı olur mu? Biz kırlangıçlar gibiyiz. ağlıyordum, birdenbire, çel tini toplar gibi doğruldu ymiş, reyi ia — Allaha e diyerek kollarımın arasından kaçtı.