Federasyon harekete geliyormuş Iki milli maç hazırlanıyor Bir ingiliz antrenör getiriliyor Her sene Iki maç yapabileceğimiz komşu milli takı e be rik epi kupasının açılma e alınmış fotuğrafı Futbol in e ak ni- da gözlerimizi açmak sırası çok» tan gelib geçmiştir. kıpırdanmak üz: maddelik programın ilk maddesi, ilkbaharda iki milli maç yapmak, ikincisi de, bir İngiliz antrenör getirtmekmiş... Birazıcık tatlı yemek için mazanı bekliyenler gibi, aylar- danberi milli müsabaka bekledi- gimizi gözönüne getirerek şu iki tanecik milli maça da şükretme- miz lâzımdır. eyetin işini, şahısla kaim etmek kadar tehlikeli bir şey ola- maz, Futbol federasyonu reisi bay Hamdi Emin m san- dalyasını yalnız başi e ömrün- ce işgal etmek lek olan bi- ri değildir. Hattâ fazla müstağni gözük- ra» olgun bir insan olduğunu zanne- denlerdenim. Yalnız her işte olduğu gibi, bi- zim futbol faaliyetinin de iki yü- zü olduğunu düşünüyorum. Dü- şündükçe korkum artiyor.. Milli takıma antrenör getirtmek yeni bir şey değildir. Gelişi güzel, sadece bir iki mil li maç yapmak ta dişe vurulmuş yumurta! On beş se- nelik tecrübelerimizle | çalışacak ği hazırlamadan si sylia milli ta aze yaj m iel ta- rihlerde selde mecburi hale konmıyan mili maç- ların da faaliyete vesile olama- dıklarını biliyoruz. Bugün bay Hamdi Eminin teşebbüsile yapıla- cak bir kaç beynelmilel ondan sonra gelecek reis yapmı- yabilir. Milli takım antrenörü ise, çalıştıracak ve seçecek genç ele- manlar bulamıyacağı için isimleri malüm, adedleri iki düzüneyi ge- çemiyen ve oyunculuklarının ini- şine dönmüş futbolcularla vaktini çirecektir, rdan yunan Ml bu korkularım yersiz- dir. Belki bay Hamdi Emin antre- meleri veya federasyonun neza- reti altında olmaları meselelerini halletmiştir. Yapacağı iki milli maçin da her sene tekrarlanması- nı mecburi kılacak şartları hazır- lamıştır. Ben mekteblile: selesinin e halelemediini, gi maç ee Ra ia dan geçen bazı şeyleri buraya tek- rar yi ğım. nenin muayyen bir ayım- milif maç ; Yunan milli takımı olduğunu zan- nediyorum. O takım hem bizim zevklenebileceğimiz gibi, çabuk için kış mevsiminin de müsaid oluşunu düşünerek kendi kendi- me «bize kıştan daha uygun ge len yaz aylarında Türkiyede, kış aylarının birinde Yunanistanda olmak üzere bir kaç sene devam edecek bir temas projesi hazırla- nabilir» diyorum. Senede iki kere muhakkak olan mekt: sini anki olsak bile, e cek İngiliz antrenörünün alacağı maaşların yarısını olsun hakkede- cek kadar uğraşması temin et- miş olurürz. Senenin muayyen zamanların- da karşılıklı ve devamlı temas- temaslardan mayalı bir fayda ek de edilemediği her yerde tasdik edilmiştir. Şu yukarıya yazdıklarımı bir daha gözden geçirdim. Sözlerim- le gene bir kaç sbali kıracağımı Amma ne yapayım, el- . «Can çıkmahyınca huy Kara Ali bi genc olsaydı Dinarlıyı yenen Cim Lon- dos Bulgarlar karşı alacakları ne- ticelere göre, Londosla karşı- dü tedir. Güreş mütehassısları, Donkolof ismindeki Bulgar güreşçisinin çok acı kuvvette olduğunu, ondan da- ha genç olan Stoyçefi vikliği ve akrllılığı sayesinde iyi bir istikbale namzed olduğunu ya- zıyorlar. Bugün beynelmilel profesyonel serbes güreş âleminin iki şebri ya Biri Paris öbürü Nev York a pa pehlivan diğerinde de iş gördüğü anlaşılıyor. Dinarlı Meh- ilk defa Pariste başlayıp Amerikaya gitti. Bulgar pehlivanlarının muvaf- fak olduklarını okuduğumuz za- man, Kara Ali gibi pehlivanla- mağa sebeb olurduk, Amma, ne çarel. Teniste Fransızlar Avusturalyada yapılan üçüzlü rındı ne eski kuvvetini göstererek Ste- faniyi ((6 - 0) ((8 - 0) (8-0) yenmiştir. Dev adam sinemaya başlıyor Bir zamanlar cihan şampiyon- luğuna kadar yükselmiş olen dev adam Karneranın boksu bırakıp kat benim gibi gırtlağın yedi bo- ğum olduğunu bilmemek te ok maz galiba... Eşref Şefik öküzü NT Eş pay 14 Künunusani 1935 Yazan: M. Uygaç — Vuruyor. Sazkamı gilerini aldı. Orun de risine kendisine bir azab verdi. Bıraktı. Iki el kak çaların üzerine düştü. Bir daha kımıldamadılar. Dimağında biri, belki yabancı bir ses şu kelimeyi sakin sakin baykırdı: 'abut, İptida bu kelimeyi düşündü. Şimdiye kadar bir çok ölü gör- müştü, Ellerile dokunduğu, rih yaptığı ölüleri hayalinde gör- bazılarının bir ta- e sey geliyordu. İlk defa lu İemenin hareketsiz ve dak durmaktan fazla bir şey & duğunu garib bir cevelânile gikünilin önünde, baytar mek- tebini ziyar en görmüş ol- gi zavalilı bir Belin canlandı. beraber bir ieiiEi farksızdı. Sahibi onu derisi pahasına satmıştı. Çünkü ne kadar sopa atsa hayvanr bir ek adım bile yürü kabil olmu- yordu. Mekteb bunu tal ya; inde kullanı- yordu. Derisinin üzerinde kim bi- lir ne kadar cerrahi tecrübeler yen Hayvancağıza bir par- ve saman vererek karnını air EE berisine lâstik borular tıkmışlardı. O bu zavallı beygiri ela gün hayvan öl müştü. Baytarlar teşrih rn pi üzerine atılmışlardı. Bi ruğun bütün hayatınca Beişiiki kalmıştı, man- Şimdi o hayal tekrar canlanı- yordu. Dinledi. Nefes alıyordu, nefes aldığı gözle görülüyordu. Fakat artık za- yıf bir nefes. Çel in derisinin rengi deği- şiyor, ağarıyordu, Ağız biraz ka- barıyor, gözler kapalı durmakla beraber şişiyordu. — Reşid... Onun ismini söylemek istedi. Fakat ağzından çıkmadı. Reşid dedim zannediyordu. Evvelce b İsim onun hayatında büyük bir şey anlatıyordu. Fakat di ga- rib, âdeta gayri tabii, bir mağara ya boş bir se Faruk, bu gecenin başlangıcın- danberi iy kadar uzun bir zaman geçmiş zannediyordu. Gözle izde hâkimlerine zihninin sesi yordu: Ee İ eek Evet, onu ra, e haykıra de onu öldürdüğünü hatırlı yordu. Fakat öldi bilmiyor- «Evet, onu ben öldürdüm, ben. Görüyorsunuz, işte şu elimle, ben öldürdüm!» Tefrika: 30 | ledi v. DÜN ve YARIN Edebi roman izdi, çırpınıyorum, hay- kırıyorum. zannediyordu, «Kardeşim, benim için sen ce- vab ver. Kalk, söyle Bu benim hakkım değil miydi?» Fakat içinin ikinci parçası ölü, mün işaretlerini dikkatle gözö- sen cevab ver.» Sonra, ev uyanıyor, herkes yar taklarından fırlıyarak buraya ko- şuyor, kapının arkasından haykı- rıyor ani «Aç, aç! lan evvel onu görmek isteriz.. green aptal çocuk, Kendini ni bi yalete benzeten beyaz İn, gere kemanina da- yamış, kirişleri koparacak bir şid- detle ölüm şarkını çalıyordu. Hepsi, kapının dışında toplan- mışlardı. Kapıyı sarsıyorlar haykırıyorlardı: Aç İçindeki öteki adam etrafı e ve hiç bir pıtırtı duym oltuğun üzerinde, kukla, ie si berisi çekiliyor gibi kıvrandı. Ağzı gülüyordu. Kan hücum edib gerilmişti. Ayaklar heri çar- pıyor, hüzünlü bir çıkarıyor- du. Ağzından özrün salyası ak- tı. Doktor bunu sildi. Dışarıda, hafif, buğulanan camların arkasında (yıldızlar, gaçların rasında; elen re hayata dar». - Fakat ben yaşamıyor mu- — «Hayır». İçinde varlığının bir parçası böyle konuşurken, öbür parçası doktor, kuklanın kalbine doğru iğildi. Nefes A Fakat nefes al- dığı görülmü; «Aç içi 2 Uykum var! Yürümek istiyorum, sigara içmek, kımıldamak, gülmek is tiyoruml!ş Bu sözleri > bir galeyanla söyledi. EM i arzuları Obü- yük bir eg ile etti, Halbuki klar hiç birini ya- pamıyordu. Oraya, bu insan ha- rabesinin yanına mıhlanmış, zin- cirlenmişti. Uğraşılmaz bir kuv- vetin pençesinde idi. Bir ze gördü. Bir nisan ayında, İ, güneş- li bir yolda, kırda enin Çi- rim sa k ef- rail i uy almak... ips bir atın aaa girerer ii. i r halk kalabalığın gürültüsü patırtısı karışmak... Bir fabrike- mın kızgın ocakları karşısında terlemek... Nerede olursa olsun, fakat biraz kımıldasın, biraz hareket etsin, biraz yaşasın! Artık bunların hiş birimi yapa- o odanın dört bir tarafını dolaşır bir şey olmuştu. Sat ihtimallerin hepsini silib süpür- müştü,