BARBAROS )HSM KANI) (EEE an Yazan: İskender Fahreddin Imperator Şarl, Barbarosun diri olarak yakalanmasını retmişti. Andrea Tunus kıyılarında ordu rakibini “ Barbarosu diri olarak emir dale ". nr 000 ği uzun saçları köl Skünden keserek büyük reise bir hatıra olmak üzere bırakmıştı. ye Barbaros gemisinde bakarak içini çekti: — Sen benim onlar okunmakla b in, ey ökyü: vi Me ve ışıldıyor.. Kızgın lerinde asırlardanberi dolaşan dövüşen kabileler hâlâ kanlı sa- yaşlardan barışa dönecek yolu b anan alet, sene isi masu iskel lerile karlmaş kz i alma vz de ndişesiz orlar. Tunus! Nankör Te Tunus! im de yıllarca yedi büyük devlete boyun eğdiren Barbarosu arıya- caksınız! Barbaros bu veri ağa sonra İstanbula ne yüzle gidec: ğini düşünüyordu. — Cezair benim uğrağım ola- cak.. Günün birinde * Hasandan öcümü alacağım. Diyordu. On beş kalyon.. İki büyük ka- ler ve kiliselerde ayinler yapmış- lardı. gittiler. İki gün iki gece i Ne kıyılarda, ne de enginde'bir düşman gemisine raslamağiler. Halbuki (Mayorka) kalesi fe- lâketi imparator Şarlın kulağına imi) Baros dese Ve Mayor- ka kalesini , bütün sa- hili ein İçindekileri esir ak miş! ı» Mayorka Erer ese ne Av gönderdiği sail eee susu- dı, eri yolda, imparator Şar- lın (A: kendisini e üzere ia > parçadan ibaret nanma ile Akdenize skariğim haber almakta gecikme: Talih Barbarosa pri gülme- ğ iğ * arıyor! ğe başlamış olacak ki, Çanakka- kadar düşman ge yılarında Barbarosu ararken, Bar- baros Boğazından ge- amiral An- çiyondu. «İmparator Şarl, iü emirler ver- dreaya çak şiddeti mişti: «— Bu dokuz canlı herifi diri larak yakalayıp o getireceksin, Andrea! Üç büyük devletin ordu ve donanması önünden kurtulup kaçan ve öldüğüne mii halde şimdi teki 3 kan bu (fevkalbeşer mah yakından bir defa olsun görmek isterim!» ... Sabahtı.. Gelibolu sahillerinden geçiyor- — arbaros geminin baş tarafın- il. Sinan reisle konuşuyordu: — Bu mpi Savaşta iki unu- tulmaz can ki ms Sinan! Biri Akte... Öteki Akdi — Ta Adoğen üşüme nmıyorum, m! Biz Hisar Mi emnik. eri ii | sonra Tunusa gönremiştik. Orada biraz iyileşmişti.. ultan Hile gibi bir Türk mn eline geçen Tunus şehrinde Akdoğanı yaşatırlar mı sanıyorsun — İçimde bir şüphe var... Ak- doğanın öldüğüne inanmıyorüm vesselâm. — Sen onu çok sevdiğin i için, ölümüne in istemiyorsun! Fakat, bu bir acı hakikattir. doğan ölmüştür. olsay- dı, biz Tunus iin döner- ken, aramıza karışırdı.. a hain döneklerin arasında kalmaz- dı. Zavallı Doğanım! Dünyasına d ili uştum. Keşki evlenip te m kalsaydı. İbrahim paşa ona kızını ve- ii miydi? — Ondan iyi bir e mi bulacaktı?! recekti.. Hattâ bana bile sö; Zi — ilkönce (Cezair baldırı çıp- roya diyerek gök ime alay i, Demek ki an fikri. mn. e ami daha fazla konuşa- e kederliydi.. Yumruldlarım sıktı: — Allahım! Şu hain ve marikör sultandan benim öcümü almayı unutma! Diyerek, gemideki kamarasına di, ndı, Avrupalılara dayanarak hem Türkleri, hem de bütün Ceza'r halkını ezdiren sultan Hasanı ve onun yaptığı fenalıkları Barba- unutmuyordu. e o sabah İstanbula gelirken, bu Kızıl sultandan öç almaya ye- min etmişti. lale m. param Cemiyetinden ba kası sizden fitre ve Sall nızı isterse ire vermeyini e Bunları Cemiy İhtiyarları gençleşti- rir ve gençleri güzel- tirir. limon çiçekleri kolon- yasıdır. Viyolet losyon ve Ta- vantaları çiçeklerin ve inceliğin ruhudur. Nesi Kolonyası Hasan kolonyasının yavrusudur. Çok güzel ve çok ucuzdur. asan Briyantni. Gençlerin hayat ar- kadaşıdır. Likid ve arjantina nevileri bir şaheserdir. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk al göndermek lâzımdır. Ramazan 26 — Ruzukasım 65 İmsak Göneş Öğle İkindi Akşam Yat 1248 235 727 947 12 138 ILK MEKTEP KITAPLARINI Kitaphanesinde Bulabilirsiniz 121, Ankara caddesi Şekerleme ve pastahanesi Çikolata : Kilosu > 140 K. am “fastıklı Nuga (3 14 Kesan Şimdi 5> K stalar LİKORTU Ri E b gikolataları Bütün mallarımız en halis tera yağile yapılır Çay, Nişan ve Düğünler için gayet ehven şeraitle hususi siparişler alınır. Telefon: 41554 İstiklâl caddesi Ko. 154 Şık sinoması karşısında iv FLORYA İhtiyarlık geldiği zaman, hafı- zamız âdeta ba döner. Gözlerimizin önünde hep gefiçlik hayalleri canlanır, Selim de haya- tının son yaz; ağını tahmin et- tiği mevsim gelince, İstanbula dön- mek istedi, — Dışarılarda artık ne yapaca- ii diyordu. İstanbula gidelim. rada gözlerimi kapıyayım. Rai Saniha İstanbula gitme- yi hiç e Çünkü si bul o en acı rini hatırlatıyordu. Selim hiç m s mağa a bir cesaret bulamı- yarak üzi öz yaşları için- de YLM) elimi Simdi | s- tanbul bu eski hatıralar ve acılar ta idi, Doktorlar gibi Saniha da ondan ümidini kesmişti. Onun için bi yerine getirmemek di, İstanbul hasta üzerinde iyi bir tesir yaptı. Aman vermiyen hi lık ilerilemekten geri kalmıyordu. Fakat Selime ümid ve cesaret gel mişti, İçinde bir ümid peyda ol- muştu, Yataktan pek kalkamıyor- du. Arada şezlonga kadar gider, şezlong ile kendisini balkona çı- kartır, oradan bahçeyi seyrederdi. İşte bahçeyi, ertafındaki taze ve asta- - tmek için mul mez bir ihtiyac duydu. Bunları ke rısna anlattı. Saniha kocanın bu hissini âde- ta teşvik etmişti. Çünkü hâlâ sön- miyen kıskançlığı ona hiç olmaz- akikatleri öğretmekte bir me e Bilmek, her yi isti; Fi e uza dı ve Sanihanın Kisir lığı o ka- dar canlandı ki nihayet haykırdı: — Biraz da beni hatırlamıyor ? Ben senin Hes iç bir bei haiz olmadım Selim karısına aid ir kan da tazeledi. Nişanlandıklarından, be- raber geçirdikleri mesud saatler- den bahsetti ve sonra ilk biyaneti- B Hi 23 gs 2. lemedi: — Sus, Allah aşkma! dedi. Team içinde bir intikam arzu- uyandı. Ertesi ocasına: eee geldikten sonra eşe dosta hiç görünmedim, dedi. Mü- “e edersen ben biraz sokağa çı- kayı totida, Güzide hanıma gitti. Bu avukatın a idi. Sonra, dokto- run karısı Müzeyyen hanımı, son- ra eski velilerden bi birinin haremi, ıma hanımı, sonra eski saray- Yarak Huriye hanımı t etti, semi öğ hastalığını hikâye eder! ik bahsediyor, sizi birk imi daha görmek istiyor, dedi. Güzide hanım hiç bir şey anla- mamış gibi davrandı. Tombul, yus- kalırken şimdi âdeta bıyık haline gelmiş tüyleri ile pek sakil bir ha- le girmişti. Anlamamazlıktan gel- diğini rn Saniha hafifçe: — Her biliyorum, yener hayatımda Ny yı bana siz verdi: dedi. ilk m > İle eğ teselliyi deriğ edemezsiniz, Nazıma hanıma da hiç bir şey anlamamış gibi görünmeğe çalı- şıyor, buruşmuş ellerile başındaki yapma kara saçları düzeltiyordu, Saniha ona da: — Her şeyi biliyorum, dedi. Fas İat içimde size karşı hiç bir kin yoktur, yalnız, gelip onu görme- nizi rica ederim, Müzeyyen hanımın gözleri pek zayıflamıştı, gözlük takıyor ve pek z etle etrafını görüyordu, ona a: — En 2 sevdiği sizdiniz, de di. ime ri ile « oynayan Huriye has nıma vi şunları söyledi: <8 SE g , Ef a e EE N z ş iŞ haldi dir. se gelip bir kere görü- e dedi e de i günde, ayni sa-. ii da kararlaştırdı, Eve dönünce doğru kocasının yatak odasına gitti, Selim serzeniş ediyordu: — Ne kadar geç e Saniha gittiği yerleri anlatma- ğa başladı. Selim eski e daldı: — Güzide hanım mı? Ouz sene- den ziyade oluyor... dıncağız, seni o kadar severdi ki Ri emi razı olmak ray sd vimli E kadındı — aliş rmek İsi ei or, Selim, — razı Gene Yarın gelecsk. Na- ma hanım da seni görmek iste- dini söyledi. — Aman dikkat et Güzide ile rasgelmesinler. Benim yüzümden biribirinin saçlarını başlarını yol- mu: aşi — Benim işi bildiğimden haber- leri yok. ii diyemezdim ki... kkın var, Hem Nazıma beni deli gibi severdi. Onu dinle- se e ii kaçacaktık! i zeyyen hanım ile Huriye — Ne güzel m Hatır lar mısın? Huriye ben i ğildi. Fakat bana o ii düşküm- a göstermişti ki,.. Dayanama- — - Biliyorum, bise Kararlaşan saatte hanımların dördü de geldiler. Dört harabe! Saniha hastadan bahsederek: — Biraz ateşi var, dedi. ii ederim, yanında 4 Hep birlikte yanına giderseniz dan ha iyi olur zan eri nımlar iblkeğilieii tani- Em Hastanın yanına ayrı a w den Selimla 1 odasına Vaktile güzel Selim denilen za- 4 dehşet içinde kaldı: vi Beni hatırladığınıza çoh tes şekkür ederim, dedi. Zorlukla nefes alıyordu. İçlerin- de acı ile yanından çıktılar. Hasta ha; ıs # — Saniha, buraya gel! Karısı i e ge e acı ı güldü: — Her in! dedi. Zed mü ese ğ — Berbad şeyler. Ah ne yap! bana — Bunlar için benim haya iz çiğnemek değer mi; i?