“Baki kalan bu kubbede... Sene 17 — No: 5787 — Fiatı har yerde 5 kuruş Altın ışık Eski Türklerde bir inanç var- dı: Arasıra, gökyüzünden göz ka- maştırıcı bir aydınlık yere iner, neye konsa, nereye dokunsa onu kutlu kılardı, Bu kökleşmiş inanç, bütün Türk ertemlerinde varlığın kay- nağı oldu; boylarda oobalarda, yaşlılar çocuklara, uzun savaşsız geceler, bunu anlatırlardı. Yeryü- zünün dört bucağına ün salmış Uğuz ataları, yüz yıllarca bu ışık» | tan güç aldılar. Soy sıkıntıya düşse, göz ka- maştırıcı parıltmın gökyüzünden yere 'ndiğini görürler, yeniden uğur bulmakta gecikmezlerdi. Kut getirici ışık, onlara kurtarıcı bir Baş armağan verir, dirlikleri- ne dirilik katardı. Bu gizdolu ışığın ne olduğunu anlıysbiliriz: Bu ışık, umutsuz günlerde, es- ki savları, geçmiş övüçleri atala- Tımiz eninca, yüksek duyguların bir arada kaynaşıp çarpışmasın- dan doğan kıvılcımdı. Yalçın ka- yalar gibi sert yüreklerinden çakmak gibi fışkıran bu ateş, 80- ğumuş canlara sıcaklık verir, ka- rarm'ş benliklere aydınlık ser. perdi. Yürekte parlıyan bu kutlu alev, onları o denlü kendilerinden geçirirdi ki içten duygu ile dış- (ân görüşü biribirinden ayırt ede- mezler, içlerindeki ışığı dışarlas tırlardı. Yıllar, yüzyıllar geçti. Asya bozk'rlarında Türk atlarının ün- Tü sanlı şakırtısı artık işitilmedi. Büyük göçler oldu. Ersiz kalan Türk ellerini ören bürüdü. Yıllar, yüzyıllar atasız kalan Türk ülkelerinde, şimşeksiz ka- raltılara bakan gözler, ayrılık aci- sının ağısını tattılar, Gökteki vurdum duymaz tam rıların yeryüzüne yolliıyacağı kut- lu ışığı boşuna aradılar, boşuna beklediler. Çünkü yürekler, sönmüş bir volkan gibi soğumuş, taşlaşmıştı. Kafalar düşünemez olmuştu, Öne eğik başlar, bu korkunç ses- sizlik, bu boş karanlık içinde bi- | DÜŞÜNCELER Ankarada bir inkılâp müzesi açılıyor 27 birinci kânun için hazırlıklar başladı Ankara 26 (Hususi) — Gazi yıldönümü olan 27 birinci kânun- da merasim yapılacaktır. Bu mü- nasebetle halkevinde hazırlıklara başlanmıştır. Ayni gün halkevi- nin alt katındaki salonda inkılâp müzesinin açılması için hazırlık- lara başlandı. Müzede eski ve yeni Ankara arasındaki farkı gösteren kurtu- luş mücadelesi senelerine ait re- simler, birinci Meclis zamanında kullanılan eşya ve bu devre ait hatıralar, gazete ve fotograf ko- leksiyonları gösterilecektir. Müzede bir Gazi köşesi bulu- nacaktır. Komisyon bu iş için her gün toplanacaktır. Yakında res- samlarla mimarlar müzede çalı- şacaklardır. Henüz projeler . bit- memiştir, Müzisyenler kongresi dün toplandı Ankara 26 (Hususi) — Mü. zisyen kongresi bugün maarif ve- kilinin reisliği altında toplandı, müzakerelerde bulunuldu, Toplantılara devam edilecektir. m us nm rinin gelişini bekliyor gibiydi. * Acıların, ezginliklerin çok art- tığı bir gündeydi, doğu yerinden ansızın bir gürültü koptu. Dağ- ların yarılmasına benziyen, can- evine işliyen bir gürültü. Gürül tümün ardından eşsiz bir parıltı be- | lirdi, Gök 'bitiminde kocaman bir altın baş, göğen bakışlı iki göz göründü, Yıllardanberi bekleşen sayısı bilinmez kalabalıktan kük- remeler çıktı. Ona doğru, ileri atıldılar, bir ağızdan © sevinçle haykırdılar: ATATURK, ATA. TURK!.. O gözlerden fışkıran kamaştıri- cı altın ışık yere indi. Türkeline kavuştu, ona tükenmez kut verdi. Necmeddin Sadık GÖVDE İLE CAN Osmanlıcada: «Musiki Ruhun Gıda- sıdır» diye bir söz vardır. Eğer, gövdenin dışında, gövdeden ay- rı CAN denen bir nesne olsaydı, biz de: «Şunu aç bırakmıyalım, besliyelims deseydik, ona musikiden daha doyu- rucu bir yiyecek bulamazdık.. . Ancak, neyliyelim ki, o tek başına, şurda burda dolaşıp duran, gözle gö- Tülmez, elle tutulmaz CAN denen bir Bösnenin ayn varlığına inanmak sanıl. diği kadar kolay değil... Gövdeyle can bir birliktir, Gövdenin dışmda, karaktş gibi uçan, can adlı bir nesne yok... Gövdeyle can bir birlik olunca, ca- sın yiyecek içeceğile, gövdenin yiyip iç- tikleri arasında sıkı bir bağ var de- mektir,. Gövde rakıyı çekip kafayı tutunca, gövdenin yiyip içliği farulya piyazile İmamsuyu olunca; canın yiyip içtiği de &hey, hey» İi, «medet, yandım» lı mu- siki olur. Bunun için değil midir ki; tanınmış adıyla; alaturka» dediğimiz musikiyi rakı bardağı karşısında en iyi anlarız. : Alaturka #musikiyi dinlemek, bumun- la can beslemek için; dinliyenlerin ku- lakları, okuyanların gırtlakları bile ken- dine göre bir biçim alır. Diyeceksiniz ki, Avrupa tekniğile ya zılmış türküleri de dinlerken şarap fıçı Doğru.. Yalnız, bu dediğiniz, o tek- nikle yazılmış müsikinin bir iki çeşidi. ne göredir. Geri kalanı ancak sağlam kafayla, dumansız gözlerle dinleniline duyulabilir, anlaşılabilir. o Bethoveni, Vagneri bir çilingir sofrası başında din- leyip te anlıyabilir misiniz? Buna kar- şılık; kendi payıma çok sevdiğim; ala- turkanm «klâsik» lerini bile kafayı çe kip dinlemekte zorluk yoktur., Hani rakı içmiyelim, demiyorum, zıkkım tatlıdır, içilir; hem bu benim de- gil «Yeşilay» ın bileceği; benim dedi- ğim: Musikinin salt bir eğlence; bir gün geçirme, bir «DEF'İ GAM3 işi olmadığını gözönünde tutmak, gövde- mizi buna alıştırmaktır ki, canımız da yiyeceği yeni yemekle kolayca bağda şabilsin... Orhan Selim SALI — 27 Teşrinisani 1934 Zelzele Muş vilâyetinde oldukça zarar yaptı 14 köyde evler yıkıldı, epice yaralı vardır r 7 yaya Hz.nin Ankaraya geldikleri günün) ! Muş şehrinin uzaktan görünüşü Diyarbekir 24 (Hususi) — Pazartesi günü Diyarıbekirde ol- dukça şiddetli bir zelzele duyul- muştur. Zelzele şehrimizde zarar yapmamıştır, Fakat bazı kazalar. da evler yıkılmıştır, Bu cümleden olarak Lice kazasında bir çök evler yıkılmıştır. Vali Faiz bey tekikat için Liceye gitmiştir. Zelzele Mardin, Elâziz, Siirt vilâyetlerinde de duyulmuştur. Mardinde bir çok ev ve dükkün- Jarın camları kırılmıştır. Fakat en ziyade Muş vilâyetinde zara- ra sebep olmuştur. Çapakçur ka- zasının Helen, Elmalı, Telbesma- rık, Perkenköy, Camköy, Fhran, Kadımadrak, Kaş, Göl Götedere, Yakarı Kraveliyan, Dü- germa, Ercak, Alikrek köylerin- de bir çok evler yıkılmıştır. Muş valisi Mithat bey Çapak- çur kazasma gitmiştir. Kayma- kamla birlikte köyleri dolaşarak ilk tedbirleri almıştır. Yıkılan evlerin altında kalanlardan bir kısmı yaralanmıştır. Mithat beyin aldığı tedbir üzerine bunlar te- davi altına alınmışlardır. Yara- ları hafiftir. İhtiyaten kendileri- ne tetanos âş1s! yapılmıştır, Sarsıntı devam etmektedir. merasi, | İ de şikâyet edilen güçlüklerin önü- .. Bir hoş sada Imişl... ,, Telefon : 24240 (İdare) » 24249 (Tahrir) - 24248 (Matbaa) « 20113 (Klişe) Türk - Alman #icari münasebetleri Alman hükümeti nezdinde teşebbüste bulunulacak Ankara 26 (Hususi) — Türk « | Alman ticaret münasebetleri et- rafında İstanbul ve İzmirden Türkofise (o şikâyetler | geliyor. Türkofis dün ve bugün bu mesele- ler hakkında hariciye vekâleti va- sıtasile Alman hükümeti nezdin- de teşebbüsata geçmiştir. Türkiyede Alman mallarına karşı çok kolaylık gösterilmekte- dir. Bu itibarla 'bir kaç gün için ne geçileceği umuluyor. Maa- mafih Alman hükümetinin 24 eylülden itibaren ithalâtı müra- kabe kararı bütün memleketlere şamildir, Çikolata ve şekerleme fabrika- larından muamele vergisi Ankara 26 (Hususi) — Mali. | ye vekâletinin çikolata ve şekerle- | me fabrikalarından muamele ver- gisi alacağı söylenmektedir. Milletler cemiyeti sofrasında Yugoslavya — Buyurun efendilerin POLITIKA Fransız - Sovyet anlaşması Fransanın Sovyet Rusya ile bu kadar sıkıfıkı dost olması, son İ zaman politikasının en hoşa gi- den, fakat en garip cilvelerinden biridir. Sovyet Rusya tek komü. nist devlettir, Fransa en kapitalist hükümet... Avrapa sulhü bu dostlrr”w icap ettiriyordu. Bir tarafina Rusyayı kuşkulandıran, Fransayı korkutan Hitler A yası, bu iki devleti, kendi sırt tünden el ele verdirdi. Romanya (ve bu sayede kü lâf) Rusya ile anlaştıktan, Rusya da Milletler Cemiyetine girdikten sonra, Fransanın Rusya ile bir- öbür taraftan leşmesine hiç bir engel kalmıyor- du. Bu dostluk, biraz Polonyayı sü- cendirdi, Fransadan uzaklaştırıp Almanyaya yaklaştırır gibi olda. Fakat fransız ittifakına daya nan, iki büyük kuvvetli devlet ara- sında sıkılıp kalan Polonyanın er- geç bu işe eyvallah demesinden İ başka çare yoktur, Bize gelince: Sovyetler ile müt- tefik derecesinde dostuz. Fransa ile aramız çok iyidir. Fransanın müttefikleri olan ve Rasya ile de dostça geçinen Kü- çük ltlâfla bizim Balkan antlaş- ması arasında çok iyi ve sıkı bağlar var. Şu halde, garpta Fransaya, şarkta Rusya, Küçük İtilâf ve Bal- kan misakına dayanan büyük an- laşma Avrupada sulhü koruya. cak kuvvette bir kitle teşkil edi- yor. Fransız « Ras anlaşması bu- nun temel direklerinden biridir. Politikacı Yardımcı muallimler kanunu Ankara 26 (Hususi) — Yar. dımcı muallimler kanunu bu sene | meclisten çıkacaktır. Kanun ace- le işler arasına alınmıştır. Bu ka- nunla muallim ihtiyacının önü- ne geçilecek ve hiç bir mektepte i boş yer kalmıyacaktır.