10 Teşrinisai Tetrika No. 33 Yazan? ARBAROS İskender Fahreddin — Hızır bey, Şeyh Saitle beraber Telemsan üzerine yürümüştü. Romalı prenses, sultanın sarayında ve sıkı bir nezaret altında yaşıyordu. Hızir bey ve arkadaşları İspan- yol amiral gemisini çok aradılar., Üç kola bölünerek, doğu, bat Taflarına aktılar., Hızır bey de sa- hilleri araştırıyordu. Amiral Hugo De mak kabil deği Hızır bey kendi kendine şu hük- mü vermiştiz «— Amiral o kadar korkmuş ki.. Deniz ortasında tek başına ka- linca kendini karaya atmaktan başka kurtuluş çaresi bulamamış olacak» Dönüşte su üstünde bir takım tahta parçaları ve yelken bezleri görünce, Hızır bey, bu hükmün- de isabet olduğunu anlamıştı, Amiral Hugonun sahil köylerin- den birine iltica ettiği muhakkakti. ta- Hızır bey gemilerini kalenin et- Tafında demirlemişti. Türk alan ları ikinci bir bayram hazırlığı- pa başlamıştı. Bu bayram bir ev velkinden çok daha büyük ola- caktı. Marki dö Gumardan daha müt hiş bir dayak yiyen İspanyol ami- Yalının sözleri herkesin kulağında çınlıyordu: «— Türkleri denize dökeceği «— Türkleri yeryüzünden kal- dıracağız!» Türkler kolay kolay denize dö- külmüyordu. Türkler, yeryüzünde yaşamağa Jâyık bir millet olduğunu isbat et mişlerdi. O gece sabaha kadar şehir için. de ve etraftaki köy ve kasabalar. 'da Hızır beye tâbi bütün ahali ve Kabileler bu büyük zaferi kutlulu- yordu. Hızır beyle ittifak eden kabile- lerden (Mera) kabilesi reisi Sait © gece Hızır beyin karargâhinda misafir olarak kalmış Sait, Telemsan emirinin İspan- yollarla ittifakından sonra kendi- sine muğber olarak; «— Bu adamı katletmek Diye fetva vermişti “ Bir müslüman hükümdarin küf. | farla ittifak ederek islâm üzerine | yürümesi Saidi fena halde sinir- lendirı Hızır bey, Saidin infialinden ve Mera kabilesinin müttefikan Te. lemsan üzerine yürümek arzusu- mu göstermesinden çok hoşlan- aştı, Bu fırsat her zaman Hızır beyin eline geçemezdi. Mera kabilesi beş bin kişiden fazla bir kuvvete malikti, Hızır bey yanındaki Türk akıncılarından bir kısmını yanına alarak Meralarla birlikte Telem- san üzerine yürümeğe karar verdi. Türk cengâverleri bir kı dinlendikten sonra Sait harekete geçeceklerdi Hızır bey, amiral Hugonun ve ondan evvelki amirallerin sığın dıkları (Oran) kalesini zaptet- mek için de denizden bir kuvvet göndermeyi ihmal etmemişti. Bu- im de limanda hazırlık rüyordu. İspanyollardan aldığı ge- milerin eksiklerini tamamlıyarak yola çıkaracaktı. Deniz kuvvetle rine Hızır beyin serdarı Hasan reis kumanda edecekti. Hasan reis Türk denizcileri arasinda cesaret ve atılganlığı, ve deniz harplerin- deki meharet ve muvaffakıyetile tanınmış genç ve yakışıklı bir kah- zamandı. ... Hızır bey Telemsan yolunda mutlaka muvaffak olmak ve o ha- valideki Araplardı siz kardeşinin yordu. «— Zavallı Oruç! Şimdi hayat- ta olmalıydın! Sana o kadar çok ihtiyacım var ki.. Şimdi canlanıp geleceğini bilsem, uğrunda birçok memleketler feda ederdim!» Diyordu. almak İsti Yola çıkmışlardı. Hızır bey, Mera kabilesi reisi Saidi yanından ayırmıyordu. Akte, Cezi maştı, Romalı prenses Hızir beye çok düşkündü. Fakat, bu sefer onun Telemsana gitmesine muvafakat etmeimişi «— Siz meşhur bir denizcisiniz. Kardeşiniz Oruç bey bile dağlık yerlerde düşmanla dövüşeme: Denizciler ancak denizde muvaf- fak olurlar. Buradan ayrılmanıza taraftar değilim!» Demiş Hızır bey bir defa Telemsana gitmeyi zihnine koymuş, kararını vermişti. Sait te ona yardım ede cekti.. Bu fırsat her zaman ele ge- çer miydi7. Hızır bey sevgilisi — Bizi denize dökmek istiyen- leri karada boğacağım, Çok ça- buk döneceğimi umuyorum. Demiş ve kendisi fızlarına teslim etmişti. irde gene yalnız kal Akte, sultanin yordu. Saray etrafı muhafızlarla çev- rilmişti Şehir muhafızı da sarayda otu- ruyordu. Sarayda kalan muhafızlar Hı- Zir beyin en emin ve sadık adam- larıydı. Akte sarayda sıkılmağa başla- maştı. Roma dilberi şaraba çok düş- kündü. Fakat, Hızır bey on: «— Ben gelinciye kadar ağzına bir damla şarap koymuyacaksın!» demişti. Akte, Hızır bey dönüncüye ka- dar şarap içmeden nasıl yaşıyı caktı? Hızır bey şehir muhafızını da ayni emri vermiş «— Aktenin şarap içtiğini du- yarsam, bağırsaklarını dışarı dö- kerim!» Şehir muhafızi saraya yabanci bir kimse sokmuyor ve hizmetçi- lerden çarşıya gidip gelenleri sıkı bir muayeneden geçiriyordu. Akte o gün şarap içmeden du- Tamıyacaktı. Hızır bey şehirden ayrılalı he- iz bir hafta bile olmamıştı. Romalı prenses şarapsız yem. Yiyemiyardu. Sadık: hizmetçisini çağırdı ve kulağına yavaşça fısıl- dadı: — Ayşe, bugün bana biraz şa- Tap bulamâz mısın? (Arkasi var) Her akşam bir hikâye kirmizi mendiline | Ekmeğini sardıktan sonra evinin yolumu tut- tu. Bardaklardan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Fenersiz, ka- ranlık sokaklardan geçerken ar: #ra ayağı küçük su gölcüklerine batıyordu. İliklerine kadar ıslan- mişti. — Hey Allahim! diyordu, san- ki bu gece gökyüzü delinmiş Aksaraydan, Lângaya sapan sokağı döndü. Pencerelerinden dı- şarıya ölü bir işık süzülen küçük tahta, evin kapısını çaldı, Etrafı. nı bir sürü çocuklar bir genç kı din sardı, Kırmızı mendil açıldı Ekmek dışarıya çıkarıldı. Kadın: diyerek rdı. Mangalın kenarma kurusun diye astı. Duvarcı Kadri efendi bu ak- şam evine bir ekmekten başka bir #ey getirememişti. Tam 10 gün- denberi boşta idi. Hiç bir yerde iş bulamıyordu. Çocuklarla kar ri koca biraz sonra bir yer sofra: sinin başında toplandılar, Katıksız lokmalar Kadri efen- dinin boğazından geçmiyordu. “Aklında, fikrinde hep iş bulmak meselesi vardı, Bu gidiş fena gi- dişti. Yarın öbür gün belki bu ek- meği de bulamıyacaklardı. Yemek çok neşesiz geçti. Bu sırada idare kandilindeki gaz da bitmişti. Fi- til fena fena kokuyor, alçak ta- vanlı yer odasına pis bir koku y: yılıyordu. Nihayet idare kandi #amamile sönmek üzere iken yere bir şilte serdiler. Uzunlamasına serilen şiltenin üstüne hepsi yan- yana sıralandılar. Lükin Kadri efendi için uyu- mak mümkün değildi. Dışarıdaki gürültüden, şakırtıdan yağmurun büsbütün ziyadeleştiğini anlıyor. du, Tam bu esnada sökak kapisi cı çalındı. Allah Allah!., Gecenin bu saa- tinde kapıyi çalan da kimdi?. Dehşetli bir'merak içinde koştu. Kapıyı aştı. Tam kapının önünde Iâmbaları sönük bir otomobil du. ruyordu. Kadri efendi uzun boy. lu zebellâ gibi bir adamla karş Taştı... Hiç tanımadığı halde bu adam kendi ismini biliyordu: — Kadri usta... dedi, bu gece sana iyi bir iş var... — Söyle beyim, — Sabaha kadar çalışırsan bir ay kılını kıpırdatmadan seni yaşatacak para kazanacakan. — Allah ömürler versin beyim, — Amma ne söylesem yapa” caksn... Hiç itiraz yok İşte bu biraz garip bir şartti. Içine bir korku düştü — Fena bir şey olmasin be- yim!. dedi. Yok, yok.. Merak etme Haydi önüme düş.. İkisi birden otomobile bindiler. Tıpkı masallarda olduğu gibi yarı, pehlivan kılıklı adam cebin- den büyük bir mendil çıkardı. — Gideceğimiz. yeri katiyen öğrenmeğe çalışmıyacalesın.. Son- | ra halin fena olur.. Bak ben peh- | Tivanım da... Halbuki sen çiroz gi- bi bir adamsın. | Böyle söyliyerek Kadri efen- | dinin gözlerini mendille sıkı siki bağladı. Otomobil mütemadiyen | liyordu. Bazan fena yolların | üstünde sarsılıyorlar, bazan düz | yollardan kayıyorlardı. Nihayet ötodobil durdu. Kadri usta bi sinin koluna girdiğini hiseetti. Bi kapıdan içeri girdiler, Bir merdi venden aşağı indiler. Korku, he- yecan, merak içinde çırpınan du. | varcınin gözleri bir mahzende Bir gece macerası İdi. açıldı, Pehlivan kılıklı adam kar- gısında duruyordu. Köşede mah- zenin en kuytu yerinde garip bir geşme vardı. Meçhul adam: — Şu çeşmenin altına küçük bir yer yapacaksın... Bir mezar gibi bir şey... Duvarci itiraz ettiz — Aman beyim... Nasıl olur. Ya fena bir şeyse, — Fena bir şey değil diyorum... Yap sen. Gece sabaha kadar çalıştı, Or- talık ağarmadan biraz evvel çep menin tam altında küçük mezar gibi bir yer yapmıştı, İş bitince ivan kılıklı adam gözlerinde garip bir parıltı ile gülümsedi — Şimdi gel bana yardım et.. Buraya gömeceğimiz şey var. Duvarcının tüyleri diken diken old — Ben öyle şeye karışmam, — Gel diyorum sana... Mahzenin öteki tarafına gitti ler. Burada tahta bir sandık du. ruyordu. Dev ibi adan sandığın kapağını açtığı zaman duvarci kendisini peri masallarında yaşı- yorum zannetti. Sandığın içinde dört kavanoz altın vardı. Kava mozlar ağız ağıza dolu idi, Dev adamla duvarcı kavanozları alıp çeşmenin yanındaki küçük meza- ya altınları boşalttılar, Küçük me- zarın içinden sarı bir parıltı yük- seliyordu, Dev adam: — Şimdi, bu mezarın kapağın ör bakalım, Duvarcı âdeta istemiye istemi- ye mezarın kapağını kapadı, dü. — Artık gidebiliriz. Duvarcının gözleri tekrar siki sıkı kapandı. Dev adam koluna girdi. Otomobile bindiler. Kadri ustanın hiç bilmediği bir sürü s0- kaklardan geçtiler. Dev adam: — Haydi inelim. diyerek oto- mobili durdurdu. Kadri efendinin gözleri hâlâ bağlı idi. Dev adam onun eline bir sürü lira sıkıştırdı: — Gözlerini sakın çözme... Şim- di sabah ezam okunacak... Ezan okununcıya kadar gözle bakarsan rini çözer de arkana halin fena olur. Kadri efendi korku içinde eza- nı bekledi. Nihayet sabah ezanı okunmağa başlayınca gözlerinde- ki bağı çıkardı. Derhal elindeki paralara baktı, Tamam on lira! Artık korkusu, heyecanı geç- mişti, Y. hiş bir sevinç içinde evine döndü. ... iki ay sonra tekrar işsiz kak mıştı. O gece hayalinde hem kor. kulu, hem tatlı bir rü giyordu. Acaba nereye O ee idi? Hiç bir şey tahmin edemi- yordu. On lira çoktan suyunu çekmiş- ti. Bir gün Kadri ust yılı zenginlerinden rasgeldi, Nuri bey son derece cimri idi, Kadri ustaya: — Bana bak... dex beye Ben bir ev aldım. Sahibi birdenbire için- | Fakat harap, şunu ta- Ga- de ölmüş... mir için ne kadar istersin... yet ucuza tamir etmelisin... — Peki beyim. Epey yürüdüler. Nihayet harap bir konağın önünde durdular. Ev hakikaten pek berbat bir haldey- di. Her tarafını gezdiler, Mahze- ne girdikleri zaman duvarcının gözleri parladı. Köşede bir çeşme | Radyo 10 Teşrinisani cumartesi Bükreş (550,5 m.) — 18,35 Hurma bahçesinden nakil, 19,45 plâk, 20,40 The joumeya end isimli radyo tiyatrosu, haberler, 22,35 Friedlin İdaresinde open) va orkestrsi ( Bükreş (364,5 m) — 13-15 gündüz plâk nepriyatı, 18 haberler, 19,15 ors kesan devamı, 20.20 yeni plâklar, 21 Fransız Leharın Çareviç © operet temsili, habtrlr, Yana (1348 m) İRİ 19,15 piyano konse musik, Hf musiki orkestra le, 22 senfonik kons ser, 23 konserli yeklâmler, 23,15 dana musikisi, 24 dans musiki, , Prağ (470 m.) — 18,05 kılar, plâk, almanca neşriy plâk, müz Viyana (507 m) — 18,35 hafif musiki, 19,40 halk sarkılar, 20,10 baz berler, 20,20. ektünlie, 20,45 yaylı sazlar konseri (Bruckmer), 21,30 rad. yo kabaresi, 23 radyo orkestra, 23,30, haberler, 23,50 konserin devami 2,45 dans musikisi. nasıl bir güzellik ve sağlamlıkla sana varlığını gösterdiğini çabuk gil ve gör de göğsün fahirlarla kabarsın. Unutma ki tenzi. tarife de var. MİveT.C, Urfada yeni mezbaha ve bahça Urfa » (Hususi) — Belediye nin yaptırmakta olduğu baha binasının beton inşaatı bit- miştir. Üs örtülmesile ka Pı, pencere vesair işlernin de bir aya kadar. bitirileceği tahmin edilmektedir. Bu biimm yakmak skn idaresine ait büyük bir bahçenin hükümet tarafından istimlâkine karar verilmiştir. Bu bahçe nü- mune bahçesi olacaktır. Ispanyada sükün Madrit 8 — Hükümet tarafın- ran alman çok şiddetli tedbirler neticesi olarak umumi grev cere- yanı durmuştur, Her tarafta sükün iyor. Geçen hadiseler münasebetile idama mahküm edi- lenlerden biri asılmıştır. AKŞAM Abone Ücretleri Türkiye SENELİK 1400 kuruş 2700 kumaş S AYLIK 750 > 1450 > SAYLIK 400 > 800 1AYLIK 150 » — Fosta irlihadına api e ğe ace enedi 3000, altı aylığı aylığı 1000 kur Far öne içn yirmide Karuştk pl göndermek lâzımdır. a. ç Jak Güme Oy di Aim E ORDA 146 701 SANIR 500 G2 1138 19 1656 1D ve Tlarehane: Babul civarı Ri NN vardı, Derhal o esrarengiz gecer" Yi hatırladı. 2 Nuri bey: — Buranın sahibi pehlivan Ah» met bey diye bir zatı. Geçen haf ta kalp sektesinden ölmüş. Kim- sesi de yok. Evi ben mahlülden' aldım. İstersen sana bu evi biras" kayım. Altı ay içinde otur, Kira" istemem. Bunun yerine evi temip' et. Baksana çok harap... ğ Duvarcı razı oldu. Altı ay sonra hem harap konağı iyice tamir et- miş, hem de karşısına kosko man bir apartıman yaptırmıştı. / Bir yılda ——