Sahife 10 Teyrinisani 1934 Boğaziçi sizlere ömür: 7 Fırınsız, hamamsız, eczahanesiz, lokantasız bir sayfiye: Kanlıca.. « Damat bey evvelâ Çengelköyüne hamama gider, yıkanır, sonra gerdeğe girer! » Vapur Kuzguncuğa uğradı. — Kuzguncuk efendim... Kuz- guncuk!,. Yok mu inecel Memurun uzun uzun bağırma: na rağmen iskeleye tek ki madı, Bundan sonra iskele kapıla- rı ardına kadar açıldı — Haydi gidiyor.. Gidiyor.. Yok mu binecek?. Uzun uzun bağırdı. Fakat iske- eden tek kişi çıkıp ta vapura bin- medi. Sanki metruk bir adaya uj Tamışız gibi ne inen var, ne e, — Böş yere ardına kadar açılan kapılar kapandı. İskele memuru güya bilet toplayıp içine doldur mak için aldığı bilet torbasını bom- boş olarak tekrar vapura attı, va- pur nafile yere zehmet edip dur. | duğundan kızmış gibi homurdana homurdana kalktı. Bundan sonra dikkat ettim. Beylerbeyine r imam efendi &, Çengelköyüne iki Kuleli talebe- si, Kandilliye ne kimse çıktı, vapura kimse bindi. Anadolubis rına tıpkı Kuzguncuğa olduğu gi- bi vapur nafile yere yanaştı, Za- ten vapurda topu topu kaç kişi idik? Yolcuları uğradığımız iske- lelere taksim etsek mez bile., Bir zamanlar İstanbulun en meş- bur kibar yataklarından biri olan Kanlıcaya geldi zaman da - hususi vapurundan hususi iske- .ilesine çıkan bir milyarder gibi - elini, kolunu sallıya sallıya tek bir e de gani gani rah- İyi, güzel yerdi rah- ,metli..» diyerek ileriledim. Benim çıkışım i .cağız uzun müddettenberi bir yol- cu görmemiş olacak ki âdeta hay- etle, «Allah, Allah.. Bizim iske- leye bir yolcu çıktı!» gibi bir ma- na ile yüzüme bakıyordu. Uzun müddettenberi müşterisiz. kalan bir otel s yağlı bir mi karşılaması gi- bi biletimi elimden, memnun, gü- imsiyerek aldı. Ve «teşekkür ede- rim» dedi. Bundan bir kaç hafta evvel Si- Tivriye gittiğim zaman sokaklarda ördüğüm petrol lâmbaları gari bime gitmişti. Meğer sokak başla- da petrol lâmbalarını görmek için o derece uzaklara gitmeğe hiç hacet yokmuş. Burada da ayni manzara... Büyük ve güzel yalılar semti olan canım Kanlıcanın her sokağının başında bir fener, de bir gaz limbası, Yanında isli şişeleri duruyor. Akşam olup hava karardıktan sonra Kanlıcanın fenercisi merdiveni sırtında sokak sokak dolaşır, bu gaz limbalarıni yakarmış, Bazan merdiven kırılır, yahut fenerci hastalanınca Kanlı. ca o gecelerde ışıksız. kalırmiş. Petrol lâmbalarının ölü ışığı altın: da Kanlıcalılar uzakta piril pırıl > yanan İstanbul elektriklerini me Kil melül seyreder dururlarmış, fe- meler çocuklar petrol lâmbalarıni Melpiştirmasın diye gayet yüksek lerde asılı olduğundan merdive. # duvara dayamak, kibriti çakıp ibayı yakmak uzun sürermiş. Bütün Kanlıcanın fenerlerini yak mak bazan saat on biri bulurmuş. Ekser geceler kesilmemiş fitiller inin milyoner, er kişi düş- | | tan kalkınca refi Kaklıcada boş duran y. kuvvetli bir rüzgâr çıkınca rap bir konak dikkatime “çarptı. Posta ve telgraf binası inliş. Ke da bir takım yazılar görd mızı levhalar.. Bunlarda pğx'aha- menin hangi saatlarda açık, hangi saatlarda kapalı olduğu yazılı. Postahane 9 dan 12 ye, 14 ten 19a kadar açıkmış. Bir de baktır, başka bir yazı cuma tarifesi... Cu: ma günleri de sekizden ona kadar açıkmış. Kanlıca yoğurtunun tarihi bir şöhreti olduğunu biliyordum. So- kaklarda bop yere yoğurtçu arama. ön başladım. Ne gezer? Nihayet sahilde kibrit kutusu kadar küçük fakat tertemiz bir tek yoğurtçu dükkânı bulabildim. Hüseyin rei- in dükkân... İçeride bir masa ba- şında iki kerli ferli şişman bey, yoğurt kâseleri lerinde müte- madiyen atıştırıyorlardı. Ben de bir kenara iliştim. Meğer şişman beyler bilhassa yoğurt yemek için ta İstanbuldan kalkıp Kanhıcaya gelmişler. Konuşuyorlardı — Birader bu yoğurt gözümde tütmeğe başladı. Bu sabah yatak- a söyledim. «Ben dayanamıyacağım! Gidiyo- rum» dedim. İtiraz etti. «Yahu, vazgeç, Bugün baksana hava pek sisli dedi, Dinlemedim. Va, atladım amma sis yüzünden gide- miyeceğiz diye ödüm patladı. Karilcahıri gur Yagurdunu. ba 10 oda Filânmiş. Kirası 13 ire Efendi oğlum bir kâse daha getir- Toprak kâselerin içinde sap- sarı yoğurtlar önümüzde bir kaşık şakırtısıdır gidiyor. Yoğurdun bu derece sarı olması dikkatime çarp- tı. Sebebini yoğurtçudan sordum: — Bütün hususiyeti orada.. Yo- ğurt ne kadar kaynarsa o kadar iyi olur, cevabını aldım. Kanlıcanın meşhur yoğurdunu, meşhur yoğurtçularını sordum. — Kalmadı ki beyim. d kiden bir yoğurtçular çarşısı var» miş amma şimdi bir tek dükkün kaldı. Yoğurt yerken lık başladi: Ban tamam dört dük- kânlık çarşıyı gezdirdiler. Ne al çı var, nâ fırın var, ne eczane ve ne de yıkknmak için hamam v Ekmek başka yerden geliy başka semtten alınıyor. Diyorlar ki z — Yıkanmak için ta Çengelkö- yüne gitmek geliyor... Ge çen gün bir düğünümüz oldu. D. madı koltuktan evvel Çengelk yüne hamama götürdük, yıkan, Getirdik. Kolte girdi, Bütün di günler de böyle. Damat gelin ha- nımın koluna RR için ya Çengelköyüne gider, va İstanbula. N Kanlıcadaki yalı, köşk, ev uöüzen luğu karşısında hayretle durala- dım, Koca bir yalının önünde dur- duk. ilk katı gezdik. Yalının kar- şısında büyük bir de rıhtım. Ge Burada balık, yoğurt, süt ve sa- ire de ucuz. Tekaüt aileleri için bulunmaz yer doğrusu, Bazı Amerikah seyyahlar garip şeyler görmek için Afrika ortala Tına kadar giderler. Ve dönüşte seyal zarlar, Bizim için bu Bir şirket vapuruna binip ü reklik mesafede bir sa. en büyük şehre yarım saat uzak olduğu halde sokaklarında elek: rik değil, havagazı değil de an- cak petrol limbaları yaniyor. O do rüzgârsz gecelerde.. Eczane yok, fırın yok, hamam olmadığı için damat beyler ta İstanbula, yi- kanmağa gidiyor, Postahane ma matincleri, seansları gi ma tarifesine tâbi Eh İnsaf edelim!, Bu şartlar al- tinda Boğaziçi gene ölmesin mi7. Şimdiye kadar yaşadığına hayret, Hikmet Feridun Bol yağmur Birecik ler zarfında Bireciğe İ murlar yağı Yağmurlar İ sonbahar ekimi için çok faydalı- dır. Çifçi büyük bir hevesle tohum. ekiyor. Yağmurlar yüzünden su- suzluk korkusu da kalmamıştır. Yağmurun bir zararı olmuştur. O da Birecik - Urfa yolunda oto- mobil seferlerinin güçleşmesidir. | Birecik - Karkamış postasını & yan otomebil Bayındır köyü ei rında çamura saplanmış ve gön- derilen hayvanlar otomobili çeke- bilmişlerdir. Kışın çok bozulan bu yol 17 kilometredir. Bu yolun bir an evvel tamiri lâzımdır. Hububat satışı Burada mühim miktarda büğ- day stoku vardır. Fakat talip yok- tur. Hububat satışı | durgundur. Buğdaym kilosu yüz para, arpanm altmiş paradır. Suriyeye koyun ihracı devam ediyor. Belediye seçimi Yeni belediye seçimi bitmiştir. Reyler ki gösterdiği namzetlere verilmiştir. İlk toplantısını kaymakam ve belediye reisi Baki beyin riyase- tinde yapan yeni şehir mecl Tarı, bu toplantıda; şehrin ihtiyaç- ları üzerinde durmuşlar ve aşağı- daki işleri karar altına almışlar. dır: Fırat nehri erinde işliyen ip- (Baş tarafı 1 inci sahifede) alınacak vesikaya istinaden devle- tin kefalet ve mesuliyeti altında mal karşılık: gösterilerek kıymetli dâğıt çıkarılabileceğinden alâka- darlar mallarını muhafaza ettik- leri halde mütedavil sermaye gibi İ, kullanabileceklerdi | mal sahiplerinin hü Yuf vesikalarile ka ne müracaat etmeleri Müracaat vukuunda, alâkadarla- Bunun için lâzımdır. bunun Üçte ikisi nisbetinde kıy- metli evrak çıkarmak hakkı mal sahiplerine verilecektir. Bu, kanu- ni bir haktır, Teminatlı olan bu kıymetli ev- para gibi kullanılarak muka- bilinde her şey alınabileceğinden böylece, Sedül Hipoteker ile, top- a yatırılmış büyük servetler mütedavil bir sermaye haline ge- ecektir. Apartman, çiflik ve sair gayri menkul sahipleri) yerlerinde oturmakla beraber mahişın değeri mukabilinde faizli ve kıymetli ev İstifade rak ile bu servetlerden edeceklerdir. Faiz, nizami miktardadır. Bit tabi vadesi geldiği zaman kıymtet- li evrakı ödemiyen alâkadarların malları satılarak bu evrakı almığ bulunanların hukuku temin edile- cektir, Zaten kadastro inde ilen halk fırkasının | Kadastro bitince nn gâyri menkullerine hükümet | | tarafından kıymet konulacak ve Birecik mektupları yağdı, susuz kalmak korkusu kalmadı gemilerin bakaralarla otoma- tik olarak işletilmesi, şehrin en iyi içme suyu olan Mağara camii su- yurun şehire tevzii, şehrin yukari kıci”adaki karakol binasının 15- ls “ ufak mikyasta bir hastane teiz* ve elektri 'b”hrin belli başlı ihtiyaçlarını AN yeni âzal lardır: sezi yeni âzalarımız şunlardır: Tüccar Fincan Mahmut, tüccar Cafer Edip, ticaret odası başkâti- i Tehim, eczacı Halil Nejat, €s- mai an Mehmet, davavekili Asaf, ve Âdil, tüccar Sami, Şakir, Enver, Ki nil, Mahmut Sakip (tüccar), İk ahim Hakkı bey ve efendiler. di Kır bekçilerine elbise i HKaymakam Baki ve jandarma kumandanı Ali Riza beylerin hi- mayelerile bütün kır bekçilerine bir çeşit elbise giydirilmiştir. Kömür ihtikârı gün içinde, şehirde, bir damla kömür bulmanın imkâ- nı kalmamıştır. Burada kömür ve İ odun işlerile uğraşanlar Maraş or- i müdürlüğünün e gösterdiği lâ den vesika alama- ını iddia ediyorlar. ire kaçak giren kömürün ilosn, çok güçlükle, 6 kuruşa te- darik edilmektedir. Halbuki pek yakın komşu Ne- zip kazasında kömürün kilosu 2 kuruştur. geniş istifade de budur ve ançak “kadastro yapılan yerler için tatbik edilebilir. Tekemmül etmiş bir * kadastro | plânında istenilen malın hudut ve | miktarı iki dakika içinde bulunu- yor. Bu plânlar, bilhassa ihtilâf vaziyetlerde çok işe yarıyor. Hudu- | da tecavüz edilerek beton bir du- var yapılsa da plânlar üzerinde eski hudutlar görülüyor; haksız- lığa meydan verilmiyor.» Halit Ziya beyin tetkiklerine gö- | re, şark vilâyetleri arazisinin hu- dut ve miktarları kadastro ile fen- ni surette tayin edildikten sonra bü yerler bilhassa muhacirlere ga- yet müsait toprak ve yuva ola- caktır. Halit Ziya bey bilhassa Kars vi- güzel bulmuş ve meyva bahçeleri: min büyüklüğü nazarı dikkati celbetmiştir. Koca Iğdır ovası İse ikinci bir Mısır telâkki edilir. Aras nehrile sulanabilecek 150,000 hek- da tar kadar arazi vardır ve bu pirinç mahsulü bire elli derecssi de bereketlidir. Pamuk, çekirdeksiz üzüm de gok feyizli oluyor. Salkımı iki ki- lo gelen bu çekirdeksizler pembe ve kırmızıdır. Iğdırın ihracat em- irmek hususunda çok