MED Kl. 10 Teşrinisani 1934 YA Filim yıldızları neden çabuk unutulurlar? Kay Francis Moris Şövalye ile sadece dost olduğunu söyliyor Paris 4 (Hususi) — Parise ge len Hollivutun en şık ve en za if sinema yıldızlarından Kay Francis ile yaptığım mülâkatın ilk kısmını geçen mektubumda yazmıştım, Kay Francis bu k da sinema artistliğinin güçlü den bahsediyordu. Son zamanlarda sevimli artistin Moris Şövalye - ile evleneceğine dair bir takım. şeyialar çıkmıştı. Bunun ne derece doğru olduğunu sordum. Kay Francis gülerek şu cevabı verdi — Moris Şövalye ile aramızda büyük bir dosthuk vardır. Bu şa- yiaya da bu sıkı dostluk sebep olmuştur. Aramızda evlenmek meselesi katiyen görüşülmemiştir. Sadsce dostuz. Hollivutta dı beraber gezerdik. Parise gel: zaman da gene beraberdik. Nise gittim, kendisine misafir oldum. Çok iyi vakit geçirdik, Moris çok nazik ve sevimli bir Fransiz artistidir. Konuşması pek hoştur. Dostlarını çok sever, hat- içinde bulunanlara pa- Ta vererek yardım bile eder. Mo- ris daima şendir. Fena düşünce- lere kapılmaz, Böyle düşünenlere z0f olmalarını ve hayatı iyi gözle görmelerini tavsiye eder. Moris her şeyi fena görenlerin heyatta muvaffak olamadıkları" mı, bilâkis iyi görenlerin hayatın güçlüklerine tahammül ettiklerini söyler, misaller gösterir. İptida «Benden âlâ misal olamaz. Eğer her şeyi fena görmüş olsaydım hayatta katiyen muvaffak © olamazdım. Hiç bir müşkülüt karşısında kırık- madım, hiç bir teklifi reddetme dim, sebat ettim, çalıştım, bugün- kü vaziyete çıktım» diyerek arka: daşlarımı teselli eder. gin Hepborn, Greta Garbo, Mae Vest... Mao Vest son zamanlar. da yapılan propagandalardan mü- tecssir olmuştur. Sinema yıldızlı" ğı çok nazik bir sanattır. Bugün pek büyük bir şöhret kazanan yıl. diz yarın ufacık bir sebepten şöh- Fetini hemen kaybeder, hiç bilin- mez. Bilhassa yıldız olmak pek tehlikelidir. Bu sebeptendir ki birçok artist- ler meselâ Vallas Beri, Liyonel Barimor ve saire gibi bazı büyük artistler hiç bir zaman yıldız ol. mak arzu etmemişlerdir, her türlü filimde her türlü rolleri oynıyarak şöhretlerini muhafaza etmişlerdir. Çünkü bir artist bir kere yıldız ilân edilecek olursa kendi filminden başka hiç bir fi limde oynıyamaz. Şayet tesadüfen üstüste bir kaç fena filimde yıldız rolünü yap- mağa mecbur olup ta kendini gös- teremiyecek olursa birden düşer, bir daha da hiç bir zaman kalkı- amaz, ondan sonra küçük roller yapmak isterse bütün bütün göz- den düşer, artık o rollerde de çe- kilmemeğe başlar. Hülâsa düşen bir yıldız sönmeğe mahkümdur. Halbuki yıldız ilân edilmezse bir ertist istediği rolü istediği filimde oynar ne fazla çıkar ne de bir hamlede düşmek tehlikesine ma- ruz kalır. kendicini ileri sürer: daima Böyle bir arkadaş sevilmez mi? Moris Şövalyeyi bir arkadaştan çok severim, ona hakiki bir dost diye bakabilirim. Fakat bütün dostluğumuza rağmen Şövalye ile aramızda samimi bir dostluk- tan başka hiç bir şey yoktur. — Ikinci bir havadis te Willi- am Povel ile evleneceğinize dair. dir. Buna ne diyorsunuz? — William ile filimlerde bera- ber oynadık, dost olduk, fakat şimdiki halde izdivaç projesi yok- tur. İstikbelde böyle bir şey ola- bilir mi, olamaz mı? Buna dair bir şey diyemem. n çok takdir ettiğiniz sine- ma artistleri hangileridir? — William Povel, Con Bari- mor, Jorj Arlis, Lyonel Barimor, Ramon Novarro, Klark Gabi, Mo- ris Şövalye Amerikada Amerikan artistlerden daha fazla bir şöhret kazanmıştır. Sevimliliği ve sanati ile Amerikada bütün kalpleri ka- zanmıştır. Şimdiye kadar Ameri- kaya giden ecnebi Avrupadan giden bazı yıldızlar bu akibete uğramışlardır. Tesadü- fen karakteri ine uymıyan Tol. lerde ve fena ilimlerde yıldız ro- lünü yapmak neticesinde Ameri- 'ka ahalisinin gözüne girmeden düşmüşlerdir. Halbuki bu artist. ler ikinci derecede roller yapmak- İn iktifa etselerdi hem daha iyi muvaffak olurlardı, hem de daha gok para kazanırlardı, çünkü böy- le serbest roller yapan artistler yıldızlardan daha çok para kaza» indirler. nasıl buluyorsunuz? inyanın en güzel şeh- Amerikada en çok sevilen <cnebi memleket Fransadır. Pa- nırlar ve ze tistleri ara- sında en ziyade şöhret kazanan Moris Şövalye ve Greta Garbo- dur. Kadınlar arasında, An Harding, Norma Şharer, Helen Heyz, Kat- | rise geldiğim zaman bir akşam Kay Francis Moris Şövalye, Charles Boyer ile beraber gece kabarelerinden biri- ne gittik, Pek eğlendim, sabaha kadar dansettik. Orada tuhaf bir şey oldu, Ben arkadaşlarımla beraber bir masa başında oturuyorduk. Gayet güzel yininiş nazik bir mösyö hürmet. kârane yanıma yaklaşarak: «Be- nimle danseder misiniz? Ameri- kan sineması artistlerinden birile 'dansetmekle iftihar ederim» dedi. lenbire şaşırdım. Moris Şöval yenin yüzüne baktım. Kabul et, diye başını salladı, kalktım, bu tanımadığım mösyö ile dansettim, Beni tekrar yerime getirdi ve teşekkür etti ayrıldı. Bu zatın kim olduğunu çok merak etmiştim. He- men Şövalyeye sordum, «Frans nın en büyük sanayi erbabından biridir» dedi, Ertesi gün sabahle- Yin daha yatağımdan kalkmamış. tum. Kapı çalındı, fam döşambrım. kapıyı açtı, şasör orkide ile sia lenmiş büyük bir sepetle içeri di. Bu kadar büyük pahalı bir he diyenin kimin tarafından geldiği- ni anlamak üzere hemen çiçekler. le beraber gelen karla bir nazar attım, Dansettiğim zatın ismini gördüm. Bu incelikten çok müte- hassis oldum. iç İstanbula seyahat etme- diz mi? Maaticessüf © memleketiniz gok uzak, Fakat kim bilir belli bir gün giderim. Tür in şimdi Avrupanın bir nümunesi olmuş diyorlar. Pek terakki etmiş. Türk hanımları da sinema yapıyorlar» mış, İstanbulda bir filim çevirmek çok enteresan olur, Sizde büyük sinema kumpanyaları teşekkül eder ve Amerikadan artist çağir- mağa başlarların, Am. tütlerinin — güzel memleketinizi görmek ve orada çalışmak için ko- şacaklarına şüphe etmeyiz B.O. X Bir çek filimler çevirmi olan tenor Kiepura bu sene P; riste opera komikte oynamakta- dır, Artist ayni zamanda bir filim 'de çevirecektir, Yeni bir sanat Varyete artistliği içi çalışanlar çoğaldı Hicran H. beş arkadaşile birlikte bir kumpanya teşkil etti, Anadoluya gidiyor Son zamanlarda kadınlarımız arasmda sahne hayatına fazla meyil vardır. Evvelce yalnız se ine rağbet edilirken di dans numaraları yapmak varyete artisti olmak için nlar çoğalmıştır. Bunların arasında Hicran hanım da bulunu- icran hanım 928 da yapıla Türkiye güzellik kraliçesi müsa- bakasında 52 reyden 46 anı ka- zanmıştı, Fakat evli. olduğundan kraliçe olamamış, yerini Feriha Tevfik hanıma bırakmağa mecbur olmuştu. Hicran hanım bir senedenberi alafranga dans ve numara yap- mak için ders almakta idi. Bu dersler bittiğinden bir heyet teş- kil ederek Anadoluda bir seyaha- #e çıkmağa karar vermiştir. Hic- ran hanım tayyare cemiyetile bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşma mucibince seyahate Trabzondan başlıyacak, Rize, Gireson, Sam- sun, Ankara, Eskişehir, Balıkesir, İzmir, Mersin, Adana ve Konyayı dolaşarak Istanbula dönecektir. Hicran hanımı o Taksimdeki apartmanında ziyaret ettim, Be- ni nezaketle kabul etti, seyahati hakkında anlatmağa başladı: — Beş arkadaşımla bu hafta içinde seyahate çıkıyoruz. Gitti ğimiz yerlerde en yeni alafranga dans numaralarını yapacağız, şar- kılar söyliyeceğim, Bu hayata ka- zanç için atıldığım zannedilirse yanlış olur. Çünkü hasılatımızın hepsini tayyare cemiyetine bırak- mak istedim ve bunun için İstan- bul tayyare cemiyetine müracaat- ta bulundum, Fakat cemiyet ya- pacağimız masraftan bir kısmıni karşılamamız için hasılatın yarısı» ni bize bıraktı. — Şarkı demiştiniz, alaturka Hilerarı H. ma alaturka şarkıların kaldırıl. masında son derece memnunum. Hicran hanım bu sırada odada gardrobun üzerinde duran ut ve kemanı göstererek dedi ki — Bunlardan ut artık tarihe karıştı. Annem çalardı, paydos etti, Yalnız keman işime yarıya cak, Alaturka şarkı üzerine ders almadım ve hattâ bilmem. Hep alafranga çalarım, alafranga şar- kı söylerim, — Sahne hayatınız var mıdır? — Hayır yoktur. Ve ilk sahne hayatım Anadolu seyahatinde başlıyacaktır. Seyahatten Istan- bula avdetimde Amerikaya geçe- ceğim. Bir filim kumpanyasndan teklif vardır. Hazırlanan yeni bir türkçe sözlü filimde rol alacağım. — Filmin ismi nedir? — Bunu şimdi” söyliyemem. luipanyanin bana tevdi ettiği bir sırdır. Yalnız bü Firsattan is tifade ederek Amerikada Türk kadınlarının da alafranga dansta ve şarkılarda, diğer Avrupalılar kadar muvaffak olduklarını gös- Bu sene Romanyada meyva çok bol olmuştur. Fakat satiş bu bolluk nisbetinde değildir. Diğer taraftan alınan vergiler de çok olduğundan Romanya meyvacıları Bükreş sokaklarında bir nümayiş geçidi yapmışlardır. Bu geçit halkı meyva yemeğe teşvik, ayni zamanda meyvadan alınan vergilerin indirilmesini temenni İçi yapılaıştır. Geçide mubtelif vilâyetlerden milli elbiselerile gelen binlerce meyvacı iştirak etmiştir.