9 Teşrinievvel 1934 Tetrika No. 13 BARB Yazan: Türk Karargahinda birdenbire İeklenilmiyen bir telâş eseri gö- rülmüştü. Brberiye © ordusunda mensup üç yüz atlı Türk çadırla- rını yıkarak taarruza geçmişlere di, Bu ani baskın Berberileri yük ümide düşürmüştü. | Onlar, Türklerin uyuduğuna kanidiler.. Palalarmı bile çekmeğe lüzum görmeden çadırları çiğneyip ge- çiyorlar: «Barbaros | nerede?» diye soruyorlardı. Türk kahramanları :k olmıyan bir fert yoktu, Hepsi birden ayaklanmışlardı Berberiler birdenbire şaşırdılar. — Türklerin uykusu bu kadar çok hafif mi Diye bağrışırlarken, ileriden Acı bir ses işitildi. Berberilerin ta- nınmış zabitlerinden biri yaralan- isti. Berberiler: — Eyvah, şeyh Salim vuruk Diye haykırarak geri dönmeğe başlamışlardı. Halbuki bu feryat, şeyh Sali- min sesi değildi. Yaralanan, Ber- de uya berilerin çok güvendikleri bir za- bitti. Şeyh Salim vaziyeti arkadan idare ediyor ve göze görünmü du, O gece, baskından müsbet bir netice alamıyan Berberiler, Türk karargâhında hayli telefat ver. dikten sonra firara mecbu rolmuş- lardı. , Sabahleyin şehir dahilinde müthiş bir kargaşalık başlamıştı. Ölenlerin aile ve akrabaları kü- me küme sokaklarda dolaşarak: — Türklerden intikam almak zamanı gelmiştir! Diye bağrışıyorlardı. Barbaros kardeşler kendi ka Targâhlarından bu gürültülü ses- isi birden içlerini bakıştılar. çekerek birbirle isKak rei — Çok memnunum ki, Oruç | burada değil, Eğer burada olsay- dı, şu nankör mahlükları koyun gibi boğazlardı, Diye söyleniyordu. Hızır bey çok müteesiirdi. — Onları koyun gibi boğazla masını ben de pekâlâ bilirim, de- di, iyilik anlamıyan insanlara fe- malığın ne demek olduğunu gös- #ermeli ki, iyiliği anlıyabilsinler, Dedi... Hızır beyin damarları da taşıdığı Türk kanı, iyiliği tak dir eden asil insanlara karşı çok sakindi, Fakat, onlar Türkün asil ruhunu boğacak kadar küçüklük göstermişler, ve Adakale İspan- ollarile gizlice Barbaros kardej- er aleyhine mukavele imzalamış” ardı. Hızır bey bu hediseyi baskın gecesinin ertesi günü haber al. yaştı. Zeten (Şeyh Salim) in çe- irdiği fırıldakları uzaktan takip ediyordu. Berberilerin arasına ca- sus bile koymuştu. Yerliler, düşman zaman zaman Cezayir sahillerine askerlerinin gelerek bir çok kimselerin mal. Jarını yağma ve karılarma tece. vüz ettiklerini, hattâ sayısız genç kızları kaçırdıklarını ne çabuk unutmuşlardı, İskender Fahreddin Hızır bey, aleyhinde söylenen sözleri işidince çileden çıkmıştı. Berberiler, Türkleri kovmak için, Ispanyollarla mı anlaşmışlardı?! AROS Oruç ve Hızır kardeşler Berbe- ristan kıyılarını düşman istilâs na karşı az mı müdafaa etmişler. di? Barbaros kardeşler olmasaydı, acaba Berberiye bugünkü refah ve servete nail olabilir miydi? Yerliler bunu görmüyecek, di şünmiyecek kadar cahil ve duy- gusuz insanlar değillerdi. Acaba bu fedakâr kahraman lara karşı neden hasmane bir vaz Ziyet almışlardı? Neden bu halâ kârları Berberistandan istiyorlardı? Cezayir limanının. kapısı de- mek olan Adakale | İspanyollari acaba yerlilere Türklerden daha fazla mı munis ve yakın görünü yordu? Berberilerin onlarla birleşmesi Hızır beyin beyninde gittikçe alevlenen volkanlar tutuşturmuş- tu. — Ben bu cinayeti hazmede. mem! kovmak Diyerek İshak reisten ayrılmış halkın arasına karışmak kastile yanına aldığı beş on gemici ile şehrin büyük camiine doğru yü- rümüştü. Yolda Hızır beyi görenler biri- birlerine uzanarak: — İşte, diyorlardı, bugün de- ğilse yarın kanını toprağa akıt. mak istediğimiz adam avenesile birlikte arkamızden geliyor. Hızır bey bunu işidince yıldı rımla beyninden vurulmuşa döndü, — Ben bu memlekette hiç mi illete hiç mi sevilmemişim.. Bu iyilik yapmamışım? Diyerek halkın peşine takıldı. Büyük cami-civarına vardığı 2: man, (Şeyh Salim) in camide hal kı başına topluyarak Türkler aley- yollu vaiz Allahın huzurunda bir yemin! Türlün kanı bundan fazla se- rin ve hareketsiz kalamazdı. Hızır beyin damarları tutuşmuştu.. Yanındaki gemi den birine: — Haydi, karargâha git. Hep- si silâhlarile buraya gelsinler! Dedi, Aradan yarım sant geç- meden beş yüzden fazla Türk akıncısı caı Camide cemaat vardı. Bunlar Cezayirin en ileri gelen kimseleriydi. O gün hassatan Şeyh Salim tarafın- dan camiye davet edilmişlerdi. Şeyh Salim, cemaate ilk ve son söz olarak şunları söylemişi «— Türkleri memleketimizden ölü olarak çıkarmalıyız. Çünkü gemicilikte her m üstün olan bu adamlar sahillerimizi ya- karlar ve bizden intikam almanın yolunu bulurlar. Onları şehir da- hilinde birer birer boğup öldür- meğe Allahın huzurunda yemin edelim!» Türkler bu sözleri kulaklarile işitiyorlardı. Artık hiç bir Tür. kün bekliyecek vakti yoktu. Her. Derhal cami etrafında tertibat alarak ev- velâ kapıları tuttular.. Sonra be- şer beşer palalarını havada sallı- yarak içeriye daldılar. (Arkasi var) letten kesin sabrı tükenmişti. | cati Ereğliye gel dislerin gazetesinin a: murluğu odasında, kâğıte ralarına bakarak vücudunda ür- permeler hissederken bir ziyaret- çi geldiğini haber verdiler. Bu bir genç kadındı. Mehmet Zekiye doru dik dik yürüdü. Cebinden gazetenin bir Sayısını çıkararak, wzatli — Bunu siz mi bastınız? dedi. Mehmet Zeki kendisine hiç tax allüku olmıyan bir işten dolayı bir belâ çıkmasından korktu. Fakat itidalini muhafazaya çalışarak kas dının verdiği gazeteye baktı. Genç kadın ilân sahifesinde bir. fıkra- nin etrafını çizmişti, Müracaatına sebep o ilân olduğu belli idi. Oku- duz «Ayşe Berin hanım hiç bir se- bep olmadan kocasının evini ter- ketmiştir. Kocası sıfatile, bu tas rihten sonra onun yapabileceği borçlardan: ve girebileceği taah- hütlerden dolayı biç bir mesuliyet kabul etmiyeceğimi ilân ediyorum. Bundan başka Ayşe Berin hanı ma da ihtar eyliyorum ki dört haf taya kadar'eve avdet takdirde kanunun babşeti tün haklardan istifade etmek üze- ve lâzim gelen resmi teşebbüsler. de bulunacağım. Ali Necati idare memuru, bu ilânı pekâlâ hatırlıyordu. Çünkü pek asri bir gazetecilik yapmalarına rağmen, böyle bir ilân bastıkları hemen hiç vaki değildi. Epeyce dediko- duya sebebiyet vermiş Genç kadın: — Bu ilânda bahsedilen Ayşe Berin hanım benim dedi. Mehmet Zeki işi yumuşak tara- fından almak için derhal: — Müşerref oldum hanimefen- di! diye cevap verdi, Sonra biraz tereddütle sordu: — Demek kocanızın evine av. det ediyorsunuz? — Hayır, Bu budalaca ilânı gö- rünce, Ereğliden kalktım, buraya kadar geldim. Fakat kocam için değil, sizin için! Mehmet Zekinin ağzı açık kal- dı, Bu vakada kendisini alâkadar edecek cihet ne olabileceğini şünüyordu. Genç kadın kaşlarını çatarak devam eti — Evet, sizin için geldim. Ben böyle aptal ve haksız bir kadın mevkiinde kalmak istemem. Cere- yan eden vakanın bütün mesuliye- ti kocamdadır. Günün birinde Ne- Bütün hayatın <a madencilik etmiş, bilmem ne- relerde çalışmış olduğunu, İzmir- de bir altın madeni bulduğunu an lattı durdu. Ağzı da pek kalaba hıktı, Babam da aldandı, ben de aldandım. İşte bu palavralar neti- cesinde evlendik. Sonra kallıtık, İstanbula geldik. O zaman başı. ma gelen derdi anladım. Beni bir «ve kapadı. Ne hizmetçi var ne bir şey. Çalış dur bakalım! Gü nün birinde tahammülüm tüken- di, kaçtım. Şimdi buraya kadar gelişim gene sizin gazete onun ilânının çıktığı yere ayn yüklükte benim tarafımdan da bir ilân bastırmak içindir. İşte ilân. Genç kadın cebinden çıkardığı bir kâğıdı Mehmet Zekiye uzattı. Bu ilân şu suretle yazılmıştı: «Evden çıkışımı bütün âleme ilân eden kocam Ali Necati beye ihter ederim ki bir haftaya kadar Ereğliye gelmesi icap eder, Gel i takdirde yapacağımı ben Ayşe Berin» Iki ilân Mehmet Zeki derhal santimet- Teye sarılarak ilânin enini bojunu ölçtü — Santimetresi altmış kuruştan Hanimefendi... der Artık korkusu geçmişti. Şimdi Bu ilânın tekrar dedikoduya se- bep olacağını, bunun da sürümün artmasına biraz tesir edeceğini dü- şünerek: içinden keyifleniyordu. Hem doğrusu kari koca arasında böyle gazete sütunlarında bir kav- ga tam onların gazetesine yakışar cak bir vaka Birdenbire aklına bir şey geldi — Hanımefendi, dedi, kocanız bu ilândan başka açık muhabere a başka bir yazi daha i. Galiba ondan haberi- niz yok? Kolleksiyond bu yazıyı da genç kadına gös- adı, buldu ve işecek olursa A. N. dan sakın- masını kendisine tavsiye ederim. Çünkü peşini bırakmıyor. okuduğuna dair cevabı A, N, muzile «Yarının havadislerin ga- zetesine gönderebilir.» Mehmet Zeki sonra şu izahati verdi — Bunu bastırdığı zaman söy- lediği sözleri gayet iyi hatırlıyo- rum. Maksadı bir tuzak kurmak imiş. B. H, beyle birlikte kaçma- dığınızı anlamak istiyormuş. B. H. bey bu ilâna cevap verecek olursa aranızda bir münasebet bu- lunduğuna şüphesi kalmıyacak imiş. O bu lâkırdıları söylerken genç kadının yüzüne bir neşe geldi ni, âdeta güldüğünü hayretle gö- Tüyordu. © Lâkırdısım bitirince genç kadı — öyle ise, dedi, in daha koyunuz, hem o da bunun gibi açık muhabere sütunlarında olsun, Genç kadın bu ilânı oracıkta nverdi «A, N. beye: Ümit ederim ki daima B. H. beyin izi arkasında sınız gez, olduğunuz yerde kalı- niz! yı A.B» Berin hanım bu ilânin da para- sını verdikten sonra çıktı. Mehmet Zeki bey ertesi yaz ta- til mevsiminden istifade ederek Karadenizde küçük bir seyahat yapmak, Rizeye kadar vapurla gi- derek vapurdan çıkmadan tekrar İstanbula dönmek ve biraz din- lenmek istedi. Bir gün güvertede iken omuzuna ağır bir elin dokun- duğunu hissetti. Başını çevirince karşısında iri yarı, bir adam gör. dü. Hiç tanıdığı değildi. Fa- kat yanındaki kadın simasını g zü ısırıyordu, Birdenbire hatırla” | dı. O garip ilânı gazeteye veren || “Ayşe Berin hanım idi. Erkeğin ko- | luna girmişti. İkisi de mesut görü- nüyorlardı. Erkek söze başladı: Şimdi karımla sizi kanuş yorduk. O gazeteciyi bulsam ver- imiz dört ilân parasının dört maalmemnuniye tediyeye hazırım diyordum, Mehmet Zeki anlıyamamış, hay- retle bakıyordu: — Neden efendim? diye sordu. | Tekrar biribiri bahat benim mi Kadın atıldı: — Sizin ya! Çünkü açık muha- bere sütununda o fıkrayı bana göstermemiş olsa idiniz şimdi bi- ribirimizden ayrı bulunacaktık. buldunuzsa dan çocuklara masal ikiniz (Stüdyo saz hez Mehhika ve Nedime hanımlar) 5 Münir Nureddin bey ve arkas lar, 21.20 ajans ve borsa haberle 2130 müdye maz orkestra Bükreş (364.5 m) — 13415 gi düz neşriyatı, (olâk), 16 mili ymsikiz (siğan takımı)” 19 haberler, 19 öneerin devamı, 20,20 plâk, Zi senfonik konser, 22.15 senfonik kon serin devamı, 23 haberler il Varşova (1345 m.) — 18 piyanai konecri, 18,35 plik, 18,50 müsahabeşl 19 zirsat, İS.15 popüler kanser, ZU) konserin devamı, 20/30 plâk, 20,30 muhtelif bahisler, karışık nesriyat, 23 zeklim ve konser, 22,15 dans müsli Viyana (507 m.) — 18,0 piyana konseri, muhtelif bahisler, 20,30 öperek yusikisi, Halzer idaresinde, 23,30 benler, 23,50 kumrtet oda miki 24,45 Beri Silvan takımı 10 Teşrinievvel çarşamba İstanbul © 18,30 Fransizca ders, 19 plâk, 19,30 Türk musikisi, (Necati Şevki, Ekrem, Ruşen Cevdet, Mustafa, beyler ve Vecihe ile Semiha hanımlar.) 21,20 ajans, borsa, 21.20 stüdyo caz) e tango takımı © Bülereş (364 im.) — 13 - 15 gündüz” neşriyatı, İ8 neşeli musiki, 19 sna ayarı ve #nire, 19,15 radyo orkemtras, 20,20 plâk, 3I piyano könseri, 21,45. inganni, 22,05 orkestra szlon musikisi. Varşova (1345 m.) — 18 ki konseri, 18.35 plâk > muhtelif, 19.1 orkestra, 20 eaki piyano musikisi, 2012. solist konseri, 21 plâk, 21,45 haber er, 22 Copinin eserlerinden konser 22.30 cenebi dilile konferans, © 22.40 taganmi, 23 seklâm ve konser, 23.15. dana müsikisi, Budapeşte (550 m) kestra konseri — amele neşriyat, 20,30) operadan nakil, 23,30 çigan musikisi, 2420 dans musikisi konser, 23 Aktüslite 23.20 Emperan, taca, 23,30 haberler, 23,30 Şememel manik 1 Fransada bir maden kuyusunda yangın Albi (Fransa) 8 (A.A.) — Kam Cagnac - maden dehlizleri denir tünesinde 200 meire di rinlikte bir yangın çıkmış, amelenin -hariçle irtibatı kesik İç sahifelerde. 3 Son ilân sahifelerinde «30 Gazetemizde ngpredilecek ilinlar işin müracant yeri ilâncılık kollektif şirketi Ankara caddesi, Kahraman zade han, Tel 20094-20095 ecnebi memlakat, 3600, alta aylığı 1900, 07 aylığı 1009 kuruşt Aires tebdili için yirmi kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Üemeziyelâhir. 28 — Kuzıkızır: 162 6 mak Güm Oği kimi Akşam Yak E3OAZ 1225 GU SAN AR Va A7 608 ARD SAZ 7D iye Tlarehane: Baba RR Aamüsluk Sk, 13 Ko, Çünkü o ilândan kocamın beni kis- kanacağını anladım. —Ey? z — Beni cidden sevdiğine, beni hâlâ sevdiğine kanaat getirdim. Bir kadın için bundan daha mü- him bir şey olur mu? Hikâyeci