Her şubemiz güreşimiz gibi olsaydı Güreşçilerimiz bu sefer de ka- zandılar; hem öyle bir kazanışla kazandılar ki, rakiplerimize bile parmak ısırttılar, Bu. kı ar pürüz- süz galibiyetler, mağlâbiyet aci larile bulanmış gi adam- akıllı parlatı. İçimize" yeniden ümitler geldi. Diyoruz ki; Balkanlatın müna- kaşa rım. yetiştirdiğimiz. gibi, futbol cularım, atletlerini de yetiştirebi- lirmişiz demek! Üç gecede yaptığımız yirmi gü- reşin hepsini birden kazanmak kolay değildir.. Bunun ne kadar müşkül olduğunu, iki futbol mö- çını arka arkaya bir türlü kaza» namadığımızı hatırlıyarak anlı; biliriz. Bu sefer de muvaffakiyet- lerini gözümüzle görerek alkışla" dığımız Balkan şampiyonlarımiz zın önümüzdeki seneler uzaktan haberlerini al iz. Çünkü ge lecek Balkan birinciliklerinin komşu memleketlerde yapılmasi mevzuu bahistir. Üç kere buraya gelen rakiplerimize biz de üç ke- re iadei ziyaret edeceğiz. Balkan güreş şampiyonasına dört mille- tin girdiğine göre, her birinin memleketinde üçer şene müsaba- 'ka yapacağımızı düşünerek on iki sene kadar bu müsabakaları göz- den kaybedeceğimizi anlıyoruz. Doğrusu seyri bu kadar heyecan ve zevk veren müsazakalardan uzak kalacağımız aklımıza gek dikçe sıkılıyoruz, Keşki bu iadei ziyaretler olma- .sada gelecek seneki maçları da alkışlıyabilseydik! |, Fakat ne yapalım, Önüne geçile- 'miyecek zaruretler karşısında boy. mumuzu bükeceğiz. Geçireceğimiz on iki senelik hasreti başka şe- kilde telâi vatandaşlar önünde yirmi galibiyet kazanmış şampi- yonlarımıza Balkanlılardan daha <etin rakipler bularak" hem on- ların bir derece daha olgunlaş- çmalarına, hem de ahalinin güre, iyice bağlanmasma yol açabiliriz. Şimal memleketlerinin güreşçile- rini seyredenler onlardan çok iyi ve çok takdirle bahsediyorlar... Senelerce olimgiyatlarda şampi. yonlukları inbisara almış Finlün- diya, Estonya, İsveç gibi yerler. den getirilecek şampiyonları mut- laka yencceğimizi iddia etmiyo- ruz, Fakat bizimkilerin Balkanlı. lardan daha ileri güreşçilerle de boy ölçüşmek haklarını tanıdı mizi göstermek lâzımdır, Bir vâkit Macarları getirtmiş- tik. Geçen sene İtalyanlar da gel. diler. Bu seferki kati gı iyeti- mizden sönra hep dünya şampi- bir milletle de kendi memleketi. mizde derecemizi o denemek zamanı gelmiştir. Güreş federasyonu böyle bir teşebbüse razı olduğu takdirde «Akşam» namına © müsabakala. Fin tertibini alabilir mez güreş şampiyonla- | Viyana bulur LE rinde türk süvarileri... Iki zabitimiz, çok güzel dereceler kazanmağa muvaffak oldular Viyana (Hususi) — beynelmilel konkur ipikler sene muntazaman yapıldığı şe hirlerden birdir ve bu müsabaka- lar için eylül ayını seçmiştir. Kâ- nunusanide Berlinde, martta Pa Tiste, nisanda Niste, mayısta Ro- mada, haziranda Varşovada, temmuzda Achende ve nihayet ağusterin Lucernedeki beynelmi lel müsabakalardan sonra atçılar eylülde Viyanada sözleşmiş gibi- dirler. Ancak bu beynelmilel kon- ik takvi da sık sık temin edilebilmektedir. kur leiler ara: temaslar Bu sene o merkezi Avrupada belki 15 senedir görülmiyen fev- 'kalâde güzel havalar Viyana mü- sabakalarına bir başka güzellik Polo meydanında ve pek mükemmel vermektedir. hazırlanmış mizden maada Macarlar, Fransız- lar, İtalyanlar, Hollandalılar, Çekler, Avusturyalılar iştirak et- mektedirler, Sabahın onundan ak- şam yedisine kadar yüksek he- yecanlar veren muhtelif müsaba- kaların bir kısmı yüksek hayvan terbiyesine, bir kısmı da mânili müsabakalara tahsis edilmiştir. İlk gün yalnız. Avasturyalılara yeahsus müsabaka vardı. Bu sakip yapılan birinci bey- | müsabakaya bütün mil etlerle beraber bizim süvarileri miz de girdiler. 1,30 yüksek de 16 mania ve 4 metre genişli Zinde iki hendekten ibaret olan konkur idi, Geniş mesafede tertip edildi. ğinden ve tasnif sürat üzerinde olduğundan biniciler âdeta yan ta dörtnal ile koşuyorlardı. Bizim zabitlermizden yüzbaşı Cevat ii sayesinde mik | bey iki hayvanile, birinci mülâ- zim Cevat bey, mülâzim Saded- din bey müsabakayı hatasız bitir. dikleri halde zaman hesabile de- zeceye dahil olamadılar. Birinci- dalı, ikinciliği Fransız, Macar zabiti kazandı- alar arasında bilhassa bir tünel vardı ki müsabıkların ekserisi içinde kalıyordu. Zabit- 1,50 üzerinde yüksek ve güç 13 mâni vardı, Tasnif hata üzerine yapılıyordu. Buna 74 müsabık gir- | di, Burada beynelmilel en yüksek üvarileri en meşhur hayvanları ile görmek mümkün oluyordu. İşte İtalyanların Fransadan bu se- ne on bin liraya aldıkları Judex İşte Fransızlarm IU Volantı.. iş- te Hollandalıların meşhur Dan seuse Roseleri... Senede on, on beş defa beynelmilel müsabaka- lar yapan bu konkur devleri ile dövüşmek pek müşkül... Bu çetin savaşta. birinci mülâzim Cevat bey altıncı, yüzbaşı Cevat bey dokuzunculuğu almak | suretile güzel bir biniş göstererek derece- ye girdiler. Burada birinciliği Macar ve İtalyan zabiti taksim ettiler. Üçüncülüğü Fransız, dördü ğü Fransız, beşinciliği Macar ka- zandılar, Akinci Fransızlar çalışıyorlar 934 de Berlinde yapılacak olim- piyat için Fransız olimpiyat ko- lü hazırlanma tahsisatınden sarfiyat başlamıştır. Fransız olimpiyat komitesi letleri birinci ve ikinci sınıf ola- rak ikiye ayırdıktan sonra iptidai idmanlara ve nazari derslere bâş- lanmıştır. Zehra içeri girdi. x Zehra oratuvara ayak bas- mazdi.., Kadıni eşikte görünce bir felâket görmüş gibi ürperdi.. Zehra ileriledi, merakla, teces- #üsle etrafına baktı, her şeyi yok- adlı ve merakla sordu: — Altın sira yapılan çilelerin altını burada mi eriyor? Aman ne tuhaf, hiç görmemiştim. Nasıl eri- | *liyor?.. Ve o, bir makine gibi, Zehra- Ya yiraflı anlatıyor, altının nasıl eritildiğini gösteriyordu: » — Buraya asit nitrik dökü Sakın wlini sürme, yakar, insan ölür. Sonra 40 derece ofort ilâ- za edilir... gülümsüyor, yari kulak- ik dili iliyorün. Onun gözü, demir | Ni pencereden süzülen güneşle gözler alan yaprak altın destele- Tindeydi. e Kl gal gn öl mi? Nahit cevap vermedi. 4 — Sana soruyorum, bunlar çok püra eder mi? $ — Eder yı eder. Bir destesi on li- — Kaç deste var burada? — Bilmem, yüz, yüz elli tane var, — Haydi sen de, bilmiyorsun. Burada bin lira imi var?, — Daha da fazla var. ltınlar her gün senin elinden mi geçer? — Evet. ” Nahidin gönlüne bir korku gir- mişti. Ne diye bunları soruyor du? Ne diye bunları sesini alçak tp kulağına fıslıyordu? Fakat gene de cevap veriyordu. Bu ka- dinin esiri olmuştu. Ona doğru eğilmişti, Dudaklari yüzüne deği- Yor, mefesi göğsüne iniyor, saç- larına çıkıyordu. Zehra şimdi, destelerden birin- den bir yaprak çekmiş parmakla rının ucunda evirip ( çeviriyor, uzağa götürüp seyrediyor, güne- şe tutup pırıltısile gözlerini ka- maştırıyordu: — Ne güzel şeyl Sanki altın yaprağının kokusu varmış gibi burun delikleri açılı- yordu. Kâğıdı büküyor, bir ok gibi saçlarının arasına sakuyor- du... Nihayet Nahit sabredeme- Elini uzattı, yaprağı almak istedi. Bu altın Tekin beyin ma- lıydı. Ona emanet edilmişti. Fa- kat Zehra vermiyordu: i — Bak bakalım, yakisiyor mu? — Ver onu bana, koy yerine... Hepsi sayılıdır. Şimdi, asit nitrikli kaptan, ki- zil bir duman yükselmeğe başla- mmiştı, Nahit imbiğin başında sap- sarıydı. Zehranın gözleri alev yanıyordu. — Şu desteler bizim olsa, ha yatta rahat ederdik... İşte asıl © zaman mesut olurduk Nahit, Nahit bu sefer sahiden kork- tu... Zehra iğilmiş, bir kaç des- te altın yaprağı almış, bağrına bastırmıştı. Nahit çılgın gibi dön- dü, kızın bileklerine yapıştı... Fa- kat Zehra hem gülüyor, hem de asabi bir takallüsle mukavemet ediyordu: — Deli olma Nahit, kim farki- Bia varacak? Ve birdenbire öksürdüz 7 .— OF, insan dumandan boğu- alev kapamak ibi kaldırdı, altın kâğıt altına gizledi, sert bir Akşam'ın edebi tefrikası No. 5 NİKÂHSIZLAR Yazan: Selâmi İzzet açtı, çıktı. Nahit arkasından, sere sem sersem baka kaldı... Sonra işinin başına döndü... Bu kızgın asidi içmekten başka çaresi kal- mami... Dışarıda, Zeliranin kahkahasi duvarları yalıyordu. ş Bunu ömrün sonuna kadar unutmıyacaktı. Bu sahne gözleri- nin önünden gitmiyecek, silinmi- yecekti, On adım ötede Zehra kahkaha ile gülüyordu, o Yâbora- tuvarda düşünüyordu: Ne yapa- yım? Ne yapacağım?.. O güne kadar kabı hati karısmı aldatmak, evi sade irile- paraları yemekten ibaret- ti. Bu bir çok erkeğin başına ge- len bir maceraydı. Tamiri de ka- bildi. Fakat bugün iş değişmiş Artık Zehrayla yalnız sevda orta- ğı olmaktan çıkmış, onun hırsızlı. ğına iştirak etmişti. Artık onun cürüm ortağı olmuştu... Hırsız unydı? Evet, hırsızdı, Mademki Zehrayi ele vermiyordu, hırsızlık etmiş demekti ve işin asıl fenası bu hırsız kızı gene de seviyordu. Hem de nasıl seviyordu?.. Tapar. casma! Bir hafta sonra, Zehra o yak pızken gene lâboratuvara gelip 4e, bir iki deste daha altın kapın. ca tahammül edememiş, kıza bir #okat atmış, bir tekme ile onu ka- Pı dışarı etmiş, ondan sonra da başını alıp kaçmış, büyük vapur. lardan birine ateşçi yazılmıştı. İşte başını alıp gidiyordu. Kânun sabahının geç beliren ilk ışıklarile kalktı, Titriye tir- iye aşağı indi. Merdiven başında oda kirasını verdi, çıktı. Galata dan mektubu postaya attı, rıht ma yürüdü. ze Gazino bahçesindeki köşkün pencereleri bol ışıklıydı. Cazban- dın gürültüsü ta caddeye kadar geliyordu, kulak verenler, kah- kahaları işi Dans eden çiftlerin sokak duvarına kadar uzanan gölgeleri beliriyordu. Tekin fabrikasının üçüncü yı- lının son günü, Anadoludan mü- yafeti bir haf. da geciktirmişti. Bir hafta sonra da, yazlık bir bahçenin kışlık köşkünü kapatmış, fabrikanın ka- pıcısma, gece bekçi kadar herkesi davet etmişti. Fabrika işçileri, patronun kari sina büyük bir çiçek demeti hazır lamışlardı. Nahit olmadığı fabrikanın emektarı Cezmi, zi- yafetin sonunda buketi alıp pat- Tonun evine götürecel evvel de, bir iki söz patronu tebril Sofraya yemişler konduktan sonra, i, eline şarap kade bini alıp kalktı. Karşısında, Su- mer hanımefendiye gidecek bu- ketin önünde duran Tekine baktı, biraz sarardı, dudakları kurudu. Cezmi mahçup değildi. Fakat böyle kalabalık bir sofrada, pat- zonun önünde, nutuk verir gibi söz söylemeğe hiç alışmamıştı... z att, Bir kadın vardı. Sevdiği bir kadının o an- da tatlı bakışlarını görmek, on- lardan cesaret almak ihtiyacım 'daydı... Biraz. ötede sofranın ta öbür ucunda oturan, kadife göz- Iü, çocuk yüzlü bir kızla gözgöze geldiler... için, (Arkası var)