18 Eylal 1934 Sahife 9 AKDE NiZDE TURK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 175 Prenses (Kiveli) nin fedakârlığı tarihe geçecek kadar büyüktür. Sultan Beyazıt, sihirbazın casusluğunu öğrenince: “Melünu hemen boğsunlar! ,, dedi ve celladı çağırdı Klio bildiklerini Murada kolay- ca anlatıvermek istemiyordu. Bu fırsat prensesin eline her zaman geçemezdi. O, sihirbaz (Yani) nin Papaya gönderdiği mektup müsveddesini Murada vermekle ir kaç şey birden temin etmeliy- . Evvelâ Muradı iyice kendine bağlamak, Ve sonra başka nam al - tında yaşamaktan kurtulmak yani serbest kalmak ve eski aile ismini taşımak, Prens Romosun kızi, melerdenberi (Klio) ismini taşıya- zak kendisini unutturmağa çalış- maçtı, Gerek saray muhitinde, gerek- 8e ecnebi mahafilinde prens Ro- mosun kızı (Kiveli) yi çoktan öl müş zannediyorlardı. Halbuki asıl ölen prenses, cenazesi eski saray- dan kaldırılan (Klio) idi. Herkes (Kiveli) ölmüş zannediyordu. Ve Kiveli o gündenberi Klionun adı- nı taşımaktan usanmıştı.. Murat- la Tekfur sarayında karşılaştığı zaman kendisine bunu uzun uza- diya anlatmış ve hayata ancak Klio adını taşıyarak karışabilece- ğini söylemişti. Prenses, eski düş- takip ve tarassut ettiğine zahipti.. Her- kesten korkuyordu. Murat reis: — Ben bu hakikati meydana çi- karacağım.. Ve seni bu üzüntüden kurtaracağım! demişti. Prens Romasun kızı: — Artık beni eski adımla ça- ğır.. Beni Midillide sevdiğin gibi sevi manlarının hâlâ “kendisini Diyerek her seyi anlatmağa ka- Bugün saraya gidersem, kap- tan paşaya: «Prens Romosun kızı hayattadır!» diyeceğim. babanın çok eski dostu i zamanında babana en büyük iyi- Tiği yapan da odur. Hayatta oldu. Bunu duyarsa, çok memnun ol caktır, Kendisine: «Prenses Klio- yu evime aldım» dediğim zaman dudaklarını bükerek gülmüş ve hiç te memnun olmadığını. ihsas et. mişti. Fakat şimdi ümit ederim ki... Prenses, Muradın sözünü kest — Babamın da Ahmet paşaya iyilikleri vardır. Çok küçüktüm.. Fakat, hatırlıyorum: Ahmet paşa bir gün Midilliye gelmişti. iki Rum balıkçısı kendisini nasılsa yoldan çevirerek soymuşlardı. Sokakta | don ve gümlekle kalan Ahmet pa- sayı babam eve aldı.. Elbise ver- di.. Giydirdi.. Ve bahçıvanlarımız vasıtasile © serserileri tutturarak eve getirtti - Ve biraz sonra bu adamlar hükümet kapısı önünde cezalarını gördüler. — Ahmet paşa bunları hatır. arsa. Prenses tekrar atıldı: — O, zeki bir devlet adamıdır. Elbette hatırlıyacak... Artık, o günden itibaren, Mu- Tat, Romosun kızına eskisi gibi, kendi adile hitap etmeğe bı şı, Prenses Kiveli hürriyetine kıs- emen olsun kavuşmuş olmaktan do- Zan bir sevinçle Muradın boynu- na sarıldı: Memlekete ve Türklere en yapan bir. adami elime düşürdü - di- yerek söze başladı - Bu adam Türk donanmasının ne zaman ve mere- ye hareket edeceğini padişahın ağzından duymuş... Gizlice Papa- ya bildirmiş. — Bunu sen nereden öğrendin? — Bir tesadüf bana yardım et- ti. İkinci Beyazıt Venedik suları- na akım yapacakmış... Bütün İtal ya sahillerini işgal edecekmiş. Bu büyük hazırlığın hedefi bu imiş. Murat hiddetlendi: — Kabil değil, Bunun aslı yok- tur. Uydurmuşlar. Kiveli, sihirbazın mektubunu uzattı; — İşte. (Yani) nin kendi elile Papaya yazdığı mektup müsved- desi Murat mektubu aldı.. İkisi bir- likte gözden geçirdiler. Muradın benzi sapsarı olmuştu. Vay alçak vay. Demek ki bi tün duyduklarını Romaya yazmış. Koca ihtiyar... Bu casusluğunun hi yatına malolacağını nasıl da dü şünmemiş?! Prenses Kiveli susmuştu. Murat birdenbire prensesin boy- nuna sarıldı ve gülerek alnından öptü: — Bu hizmetini padişah takdir. le karşılıyacak Kiveli! Biz Tü lere karşı gösterdiğin bu sadakat ve fedakârlık tarih sahifelerine geçecek kadar büyük ve değerli- dir. Bundan sonra seni unutma- yoktur. Seni şimdi, bü- kadınların hepsin- den bana çok daha fazla yakın görüyorum! Sen bilirsin ki, ben, en derin ve coşkun aşkları bile fe- dakârlıklarla ölçerim! Murat mektubu koynuna koydu: — Ben şimdi saraya gideceğim. 'Bu hakikati padişaha bizzat ken- dim anlatmalıyım... O günden sonra Murat tama- mile prenses Kivelinin malı olmuş sayılabilirdi. Çünkü, bu hadise Murat için, büyük bir fedakârlık. tı. Ve Murat bilhassa bu sahada kendisine fedakârlıklar. gösteren kadını, çarçabuk hayvanlaşan ka- dınlardan daha ziyade seviyordu. Kiveli katiyetle hükmünü ver. mişti — Artık Murat ne Jüzettenın.. Ne de Marinindir. O, benim oldu. Ve ölünceye kadar da beni seve- cek, Bir casusun cezası! Murat, sihirbaz (Yani) nin hel şeyi Romaya bildirdiğini padişa- ha anlatmış ve vesika olarak ta si- hirbazın kendi elile yazılmış mek fubunu göstererek: — Bunu eski aşinalarımdan bir kadın haber verdi. Dedi ve Kivelinin ölmemiş ol. duğunu da bu vesile ile ikinci Be- yazıda anlattı. Padişahın yanında Murattan Radyo 18 Eylal salı İstanbul 2 18.30 Pik meşriyati, 19 Menit Cemil bey tarafından çocuklara enes, 19,30 Türk musiki neşriyat (Stüdyo sa? heyeti ve Yaşar bey Fmel ve Mehlika hanımlar), 21,20 Ajans ve borsu haberleri, 21,30” Stüdyo orkes rna Varşova (1345 m) — 20 kahve hane konseri, 20,20 Akne, 20,30 dans musiki, 20,45 muhtelit sözler, 21 Lehann eTebessümler memleketis İsimli aperet temali, 23,15 konserli rek- lâmlar, 23,30 plâk, piyan, keman yelensel konseri, (Solist artile, kile), 23,45 ecnabi Tisanile konferans, 24,05 dans musikisi Bülereş (394 m) — 13-15 gündüz neşriyat, 18 karişik konser, 19,20 or kestra, 20,15 plâk, 21 senfonik orkes- tea konseri, 22,15 senfonik konserin Yaman, 23 haberler Budapeşte (550,5 m) 19,45 keman İkonseri, 20,30 müsakabe, Zİ | eceli ilimlerden parçalar, 21,40 radyo piyesi, 23,50 çizan mürikin Viyana (507, m) — 20,10 haber ler, 20.20 memleket mesriyatı, 21.50 smüsahabe, 22,25 bar musikisi, 7305 akşam konseri, 23,30 haberler, 24,50 Yohserin doyazan, 7430 pâk 19 Eylül çarşamba İstanbul : 18,30 fransızca ders, 19 plük neşriyatı, (9.30 Türk muski meş Tiyanı (Ekrem, Ruşen, Cevdet, Mustafa, beyler ve, Vesihe: Semiha, Şükran har mumlar); 21,20 ajans ve born haber. Tar; 21,30 eildyo caz ve tango orker: Varşova (1345 m.) — 20 şarkılar 20.20 akti, 20,30 salon musiki, 21 hak musiki, 2145 haberler 22 Glepinin enelerinden mürekkep kanar, 22,40 Beritan mugannl Tar tarafın. dan şarkıları 23 konseri. reklâmlar, 23,15 dana parçaları ve hafif musiki, 24,05 dane musiki Bükreş (3645 m) — 13 gündüz pesriyati 18 kal orkestra mik 19.20 radyo orkestra, 20 üniversite sadyosu, 21015 plâk, 21,30 gife piyano nasil, 2145 taah, 22113 viyalan- Sel konteri, 22,45 habeiler, 23,13 kah Yeke konseri Badapente (530.5 m) — 20,25 m garnili kanser, 21:33 Verese ciğer taz 2245 Küberler, yaylı sazlar kur 213 da sl Abone Ücretleri Türkiye SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş G AYLIK 750 » 1480 SAYLIK 400 > JAYLIK 150 > Tosta #ühadına dahil glrayanı ecnebi memleketi: Seneliğ 3600, alı aylığı 190 aylığı 1000 kuruş Kuruşluk pul göndermek 1 Cemaziyolâhir: 6 — Kuzıhızır: 186 5 İk Güneş Oak Akşam Ya AT TAN S2 SAZ NEZ Va. 402 843 1209 157 17 1 arala Erba avan yy İN acin sk İN in YENİ NEŞRİYAT İKİ İLMİ RİSALE Kötn i nbanı ye Türe tanki et ki çemiyei kuzamlin Roş Sar Ee yin bu sene kanında All cepe. 2 Hin kak arl veri öl duğu türkçe konferans ile Peştede Attilâ tarihinin tashihi lüzumuna dair Con- Aribütion â une hirtire sincöre d'Attila ismi altında yaptığı fransızca konferan sı ufak bir risale şeklinde inlişar elmiy” tir. Beyoğlu Tünelbaşında şireler icen hem. kütüphanesinde satılmaktadır. | başka kimseler yoktu. Beyazıt bi tün bu tedbirleri dan endişe ederek suya düşeceğin- — Melünu hemen boğsunlar... Diye bağırdı... Ve cellâdin va- kit geciktirmeden sihirbazın evi- ne gitmesini irade etti. Sultan Beyazıt bu hadiseden çek mütcessir olmuştu, Çünkü | düşman Türk donanmasının. Ve- nedik sularına akın yapacağını duyacak olursa, derhal Avrupalı. | lerdan istimdat edecek ve Türk donanması Akdenize çıkıncıya | kadar Avrupalılar da Venedik su- larını sarmış bulunzcaklardı..— | (Arkası var). | f eyi Kıskanç dost i Bülendin bana tevdi ettiği var zifeden dolayı gayet memnun ol- duğumu söylemiş olsa idim bu yalan olurdu. Fillkakika, ben böy- İe karışık işlerden hiç hoşlanmam, Bir dostun nişanlısı insanın başı- na bir türlü dert açal pin ahval ve harekâtın: tecessü etmek te yaradılışma uymazdı. Şimdi gider de Bülendin nişanlı- sının Büyükadada asıl vakit ge- girdiğini tecessüs etmek ve Bi ende rapor vermek gibi bir yükü üzerime nasıl alırdım? Fakat Bülent ısrar ediyordu: — Düşün bir kere Hâmit, be- nim. saadetim, benim hayatım mevzuu bahsoluyor. Nişanlım Bü- yükadaya gitti, Orada gezecek, eğlenecek, Bir ay sonra da evle- meceğiz, Ben onun neler yaptığını bilmezsem nasıl olur? Zihnime girecek şüpheler bütün hayatımı sonuna ka- dar rahat yüzü göremem, — Canım, sen çıldırdın mı Bi lent? İnsan bir kadına ya emni- zehirler, ömrüm yet eder, ya etmez. Edince de ha: reketlerini tecessüs etmeğe ne li zum var? —- Emniyet etmek iyidir amma, emniyet etmemek daha iyidir. Benden birisi para isterse hep böyle düşünürüm derdin, unuttun. mu? Bülent o kadar yalvardı ki ni hayet ben de yumuşadım. yordum. Kaç kere dans etmiş tik. Sahiden güzel bir kızdı. Ni- sanlısını tanımam Bülendin ho- “Aramızdaki dostluğu iylemememi tembih etti, Büyükadada Neclâyi bulmak- tan kolay bir şey olmıyacağını zannediyordum. Halbuki üç gün her tarafı aradığım, gezdiği halde kendisine tesadüf etmek kabil olmadı. Acaba başka bir ye- re mi gitti? diye şüphe ediyor. dum. gece pokerde çok geciktik. Daha doğrusu sabahladık, Saat altıda artık yatmağa gidiyordum. Bir de sokakta Neclâ ile burun buruna gelmiyeyim mi? Gülerek uzattığı eli sıkarken, içimden: — Maşallah sabahlara kadar eğleniyor! Öte tarafta Bülent üzü- ledursun! Diyordum. Bunu ima ederek ufak bir alay ettim. Eğlenmek mi? “Adaya sıhhatim için geldiğini bil miyor mu imişim? Akşamları ga- yet erken yatıyor, sabahları ga- yet erken kalkarak iki saat yol yürüyormuş. Doktor böyle tavsiye etmiş. Ben o gece daha gözümü kırpmamıştım. Halbuki © uykusu nu almış, sabah gezintisine çıkıs yordu! Neclâdan ayrıldıktan sonra Bü- lendi düşünüyordum. Zavallı Bü- ent, gezmeyi, eğlenceyi © kadar severdi, Böyle tavuklar gibi ak- lerini kapıyan bir kızı alırsa hali ne olacaktı? Ertesi günü hemen inerek Bülende — Böyle bir kızın halini & süs etmeğe hacet yok, diyordum. O mukabele ediyordu: İstanbula — Neclâ sana yalnız altıdan s2- kize kadar yi yeceğini söylemiş. Sen yürüdüğünü sahiden gördün mü? Hakikaten öyle bir sabah gezintisi yapıyorsa bakalım yal nız başına mı dolaşıyor, yoksa ya- mına birisi. katılıyor mu? Öyle ya! Bülendin hakkı vardı. O gece Adada gene her tarafı do- — ram laştım, Neclâyi meydanda görme” dim. Bizim poker gene sabaha ka- 'dar sürdü. Saat altıda gene Nec Iâya tesadüf ettim. Bu defa ya-' mından ayrılmadım. Ben de iki &aat Adanın serin, temiz, güzel” havasını teneffüs eltim. 'Neclânın hakikaten muntazam; dada kalmak lüzumsuz olduğunu anladım, İstanbula döndüm. Bülent gene kızdı: — Seni Büyükadaya | gönder. gmekten maksadım Neclâ burada yokken üzüntüsüz oturabilmek içindi. Neclânın nasıl vakit geçir diğini bilmek bence kâfi değil. Onun yanında emin olduğum biri daimi surette bulunmalı ki ben de burada emin olabileyim. Bülendin wrarına kolay kolay t cevabı veremedim. Çünkü bence hakikaten pek lü- zumsuz bir şeydi. Fakat Bülent bütün çocukluk münasebetimize, dostluğumuza müracaat ederek © kadar yalvardı ki dayanamadım, Tekrar Büyükadaya gittim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bü lent hep Neclânın yanında bulun- mamı, ondan bir dakika bile ay- zılmamamı istiyordu. Onun sabahları erken kalkmak, iki saat yürümek lâzim- dı. Dostluk hissine pek hürmet ederdim. Fakat iki ey sıraya ber sabah saat altıda kalkmak tahar- mül edilmez bir fedakârlık. Ne gare, buna da katlandım. Fakat bu hayat çarçabuk beni berbat etti. Neşem kalmamıştı Eötün gün malüm hülyalar beyni- mi sarıyordu. Geceleri korkunç rüyalar görüyordum. İçimde bir burs uyanıyor, bir intikam arzusu canlanıyordu. Beşinci günü bu intikamın ne olabileceğini karar- laştırdım. İntikamı Bülentten ala- caktım. Dostluğumuz kine mün- kalip olmuştu. Bülendin canını alacak değildim, nişanlısını elin- den almayı daha muvafık buk dum. Onun manasızca, budalaca kıskançlığı işte bu neticeyi hasıl etti. Ona lâyık olduğu dersi ver- mek lüzum. Bittabi, gene saat altıda kalk- mağa ve sokağa çıkmağa devam ettim, Fakat şimdi bu gezintiler de bir gaye olduğu için işin ren- gi değişmişti. Maksada doğru bir az hızlı yürümek istedim. İki gün sonra, Neclâ ile ilk busemizi ten © etmiş idik, Gene öpüşürken İz- mit taraflarından doğan güneşin ılık şuaları başımızı ok$uyordu. Artık ondan sonra sabahları saat altıda yatağımızdan fırlamaz ol duk. Bir kaç hafta daha Büyükada da kaldık, Bu müddet zarfında aşkımız gittikçe ziyadeleşti. İki ay sonra tamamen mesuttum. Bu #aadetim yalnız gayet güzel bir kızı sevmekten ve onun tarafın. dan sevilmekten ileri gelmiyor. du, Tam bir intikam almıştım. Neclâ il eevlendik. Ondan sonre da Bülendin yüzünü bir daha gör medim, Hikâyeci AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi lisanlarda kitap, gazete, mecmua, fotoğraf levazımı ve modellerini temin eder. Merkezi: Maarit vekâleti karşısın da telefon 8377 Şübesi Samanpazarında