27 Ağustos 1934 AKŞAM AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan? İSKENDER FAHREDDİN Tehrika Mo. 156 Murat bey bir sabah, uyandığı zaman, karısının kaç- tığını gördü.. Kiliseleri ve ahbapları dolaştı... (Jüzetta) bunlardan hiç birinin Murat bey bir sabah gözlerini açın Murat bey o gece (Jüzetta) nin koynunda yatarken, sabaha ka. dar korkulu rüyalar görmüştü. Bir kaç defa uyanmış; gözlerini uğuşturarak: — Hayırdır inşallah., Diye söylendikten sonra tekrar uyukuya dalmıştı. ” Halbuki Murat bey akşamdan yatağa girerken çok neşeliydi. Ka- rısile eski günlerini yadederek, stıkta yatmışlardı. Jüzetta başını kımıldatmadan dnışıl mışıl uyuyordu. Murat son uyanışından tekrar uykuya daldığı zaman sa- Bah olmuştu. Haliçten gecen ka- yıkların kürek sesleri işitiliyordu. Bahçede uyanan kuşların cıvıltıları kesilmişti. Murat esniyerek gözlerini açti, — Jüzetta hâlâ uyanmadın mı? Ve başını karısının yattığı tara- zaman (Jüzetta) yi medi, evvel uyanmış... Diyerek yataktan fırladı. Oda kapısından aşağıya doğru seslendi: — Jüzetta, neredesin? Murat bir taraftan giyiniyor, bir taraftan da dudağınm yavaş yavaş şarkı ordu. Meydanda kimseler yoktu. Murat bu sefer de pencereden bahçeye başını uzallı: — Jüzetia, neden bu kadar er- ken kalktın? Murada cevap veren olmadi. © | Murat bey merdivenlerden aşa- | e kata indi.. Hizmetçiyi çağırdı. O da göze görünmüyordu. Evin her tarafını aradı.. hkta kendi gölgesinden başka kimseyi göremedi. Murat üyordu: — Acaba Venediklilerin bayramı mı vardı? Yoksa o gün, mukaddes günle- den biri mi idi? Çünkü Jüzetta bazan erkenden kalkıp civardaki küçük kiliseye gider, ibadet ederdi Murat karısının gaybubetini ge- ne böyle bir sebebe atfederek: Murat, o gün cuma olmak mi nasebetile tersaneye gitmiyecekt Karsile akşamdan konuşmuşlar» Öğle yemeğinden sonra ka- yıkla Azapkapısına geçerek, o ci- varda oturan ahbaplarından biri- ni ziyarete gideceklerdi. Murat öğleye kadar bekledi. ? Öğle ezanı okunuyordu. Vüzetta gelmemişti. Murat © güne kadar karisinin yemek vakti dışarıda kaldı hatırlamıyordu.. Güneş batıyordu.. Akçam ezanı olunmuştu. « Jözetta hâlâ meydanda yoktu. Murat o güne kadar karısının güneş batarken sokakta dolaştığı. m görmemişti. Yumruklarıni sıkarak bağırdı: ” — Ortalığı karanlık sarınca el bekte geleceksin! Alacağın olsun! Hele bir gel de bak, başıma ne ço- raplar öreceğim.f- kapısını çalmamıştı. Ortalığı o karanlık bürümüş. Yaksi ezani da okunmuştur. Sokaklarda köpeklerin arasira işitilen havlamasından başka bir ses yoktu. Murat evde aşaği yukari inip çıkmaklari ve yalnızlıktan bunal- aştı. Bu saatten sonra karanlık s0- kaklardan cinler bile geçmezdi. Demek ki (Jüzetta) o gece gel miyecekti! 7 “Jüzetta) o gece gelmedi. Murat bey karısını sabaha Gözlerini yemeden, odanın içindeki şamda- | kırpma: yemek nı yakmadan... Pencerenin önünde olurdu.. Başını Halice çevirdi. Ve güneş doğuncıya kadar uyu- madı. Ortalığı saran kara bulutlar ya- vaş yavaş sıyrılıyordu. yeniden aydınlanmişti. Her taraf ışık ve güneş içinde idi, Yalnız Muradın içi ve göz- eri kararıyordu... Yirmi dört ğzma bir lokma ekmek Canı şarap içmek bile istemiyordu. (Jüzetta) ikinci günün sabahi da, gittiği yerden dönmemişti Muradın karısı hizmetcisile be- raber kaçmış miydi? Fakat, niçin...7 (Jüzetta) nereye ve kimin ya- gündenbe! fından memmun görünmüyor muy- du? Zaten Murat ta o gündenbe, uslu başlı bir erkek gibi her ak- şam vaktinde evine geliyor, kari: $ina karşı eskisi kadar hürmetkâr örünüyordu. (Jüzetta) yı iğfal mi etmişlerdi? Murat ikinci gün, sabahleyin erkenden sokağa fırladı. Karısı- Jüzetta haya- nın her zaman gittiği kiliseleri do- İaştı.. İzini bulamadı. Zaten Ve- nedik dilberi cuma günü kilisenin semtine bile uğramamıslı. Papa: lar menfi cevap veriyorlar medik.. diyorlardı. Murat ikinci günü akşama ka- dar (Jüzetta) nın tanıdığı bü ahbapları dolaştı. (üzetta) bunlardan hiç biri nin kapısını çalmamıştı! (Arkası var) AKŞAM Abone Ücretleri Türkiye © Kenebi SENELİK 1400 kuruş 2700 kurup - Gör. GAYLIK 750 > 1450 » SAYLIK 400 >» 800 » JAYLIK 10 » — Posta iltihadına dahil olmayan. ecneli. mermlekcatler: Seneliği 4600, allı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Aires tebdili için kuruşluk pul gönderi Cemaziyelevvel 16 — Kuzılızır TL 1 Cnep Öğe kimdi Akşam Yak 42 10 823 S9 12 van Va dl 72 Tl 18659 1881 20 Tlarehane: Babi civan yy N Radyo 27 Ağustos pazartesi İstanbul 2 18,30 fransizca ders, operatör doçent Kü rafından konferana, 19,30 “Türk mu neşriyatı: 9 (Ekrem, Rumen, Cevdet, kez 21.30 etidyo or. kestras, hafif musiki, Varşova (1345 ya.) — 20.40 plük. müsahabe, 2I,IZ hafif musiki, 21,40 haberler. 22.12 orkestra, 22,40 piyano, konseri, 23.10 umumi harp hatıraları, 23,25 dans msikis Bükreş (364.5 m.) — 19 haberler, 19,05 radyo orkestrası, 20,15 yadyo or. kastras, 21,15 kunrhet oda mmüsikii, 22. Rus şarkıları ve musiki, 22,30 viyo- lonsel, 23 haberler, 23,30 kahvehane musikisi, Prağ (470 m) — 21,30(İstanbul) isimli şark musikisinden mürekkep neş- Tiyat, 22 saat ayar, orkestrm miks, 23 mat ayar, haberler, 23,15 plâk, haz berler. Budapeşte (550,5 m.) — 2045 ğan musikisi, 21,50 haberler, 22.10 opera orkestrası, 23,30 dan mut 24 salon orkestrası Viyana (507 m.) — 20.25 radyo ran, 22 orkestra konseri (kuar 23.30 haberler, 23.50 gece kon 28 Ağustos salı | stanbul £ 18,30 plik neşri Mesut Cemil bey tarafıdnan goruklara masal, 19.30 Türk musiki mesriyat (Stüdyo saz heyeti ve Rifat bey Belma, Mehlika hanım). 21,20 ajans ve borun haberleri, 21,30 Cemal Resit, Laşine İzzet Nezih, Memur Cemil beyler tarafı dan klâsik musiki, Varşova (1345 m.) — 19.05 hafif yuriki, 20,30 üniversite, 20.45. plâk, 21,15 sönfenik orkestra konseri. Budapeşte (550.5 m.) — 21 Trom- pet kuartei, 21.50 haberler, 22.10 çi ğan takımı, 23,20 Hudapemte komser Orkestrası, 24,30 dans musikiğ Viyana (507 m) — 20.35 Viyana kılar, 21,10 Mozartın esezlerinden konser, 22,10. musiki Semsi 23.10 eğlenceli komser, 23.30 son haberler, 23,50 konser 2443 gece konseri AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe İransızca ve ecnebi lisanlarda kitap, gazete, mecmua, fotoğraf levazımı ve modellerini temin eder, Merkezi: Maarit vekâleti karşısın da telefon 8377 Şübesi: Samanpazarında Sahte doktor mahküm oldu Sait birisi o mahalle aralarında dolaşarak kendisinin seyyar doktor olduğunu söylemiş ve uydurma ilâçlarla hasta tedavi etmek bahanesile birçok kimse- lerden para almıştır. Gene bir isminde yerde böyle mütetabbiplik yapar- ken cürmü meşhut halinde yaka- lanan Sait üçüncü ceza mahke- mesinde muhakeme edilmiş ve bir ay hapse, yüz lira para cezasına mahküm olmuştur. AKŞAM İlân tarifesi ilerde |» 60 lâm sabifelerinde « 30 elemi neydi nlar için mümenat Yeri: ilâncılık kollektif şirketi Ankara caddesi, Kahramanı zade han, Tel, 2009420095 Askerliğe davet Fatih askerlik şubesinden: 1 — 1 Eylül934 tarihinde sev- | ke tabi bilümum 328, 329 deniz hariç olmak üzere tam ehliyet nameyi haiz efendiler sevk edil mek üzere şehadetname ve ehli cüzdanlarile te şubeye müracaatları ilân yetnameleri nüfus birli olunur, Her akşam fl ir hikâye On biri beş vapuru Kadıköyün- den kalktı. Lemi beyle karisi Nu- riye hanım alt kamaraya indiler. Lemi bey şapkasını, Nuriye nim çantasını kanapeye yerleşti diler. Dehçetli uykuları vardı. Va- purun sallantısı Lemi beye rah bir beşik gibi geldi. Makinenin sesi uzaktan tatlı bir ninmi ha linde işitiliyordu. Yalnız alt ka- iraz sıcaktı, Lemi bey ce- du.Yavaş yavaş kendisinden ge Nuriye hanım bir müddet öteyi beriyi seyretti, Fakat onun da fena halde uykusu vardı. Nuriye hanım da kocasını taklit etti, Za- ten alt kamarada başka kimse yoktu. Karı koca yanyana mıpıl mışıl uyumağa başladı! Aradan ne kadar zaman geçti. Siz bunu ne Lemi bey: de Nuriye hanıma sorun. Çünkü iki si de bilmez. Yalnız gözlerini tıkları zaman vapur durmuştu. Hemen yerlerinden fırladılar, Le- — Ceketim, şapkam.. diye ba- Zardı, Nuriye hanım: — Şapkam.. Çanta yat etti. Ortada ne şapkalar, ne Lemi beyin ceketi, ne Nuriye hanımın çantası vardı. Arandılar, tarandı. lar. Yok, yok, yok... Yer yarılmış bütün bunlar içine geçmişti. Karı koca yukarı fırladılar. Büyük bir hayretle duraladılar. Vapur Ködiköy iskelesi önünde idi. Oradan geçen bir memur: — Yahu... dediler... Bu vapur köprüye gitmiyor mu idi?, Memur gülümsedi: — Köprüye gittik. Geldik, Yani tekrar Kadıköyüne dön. Aklınız nerede idi yahu?. Eyvahlar olsun... Başka vapur da yoktu, Vapur olsa da bilet pa- rası merede?.. Ceket gitmişti. Halbuki cüzdan da ceketin cebi de idi. Allah Allah biletleri mus- yene eden memur onları nasıl da görmemişti?. Surat bir karış Kadıköy iske- e çıktılar, Hava epeyce serinlemişti. Le mi bey tiril tiril titriyordu. Üste- ik beş paraları da yoktu. Nu riye hanımın o güzel çantası da ortadan yokolmuştu. İkisi de ka- bahati biribirinde buluyorlar, dü man düşman bakışıyorlardı. hayet Lemi be — Bütün bu olup sen mesulsün, dedi, görüyorsun ki ben uyuyorum. Sen ne diye uyuyorsun?. Bu söz üz. küplere bindi — Vay beyim.. Vay. Evvelâ sen uyudun.. Her şeyden sen me- sulsün. Eğer uyumayıp tatlı tatlı konuşsaydın. ben uyurmu idim. Sen benim uykumu | getirdin... diye fer- ine Nuriye hanım Karşımda esnedin, esnedin. Son- ra da dayanıp uyudun... Kabahat senin — Haydi oradan canım... Be- nim uyumamla senin uyuman da icap etmez ya — Yana... Ne iyi şey... Beye- fendi uyusun ben karşısında ce: ketlerine bekçilik edeyim değil i?, Sen beni bekçi diye mi al. Münasebetsize | bakin dın. kere. — Hanım ağzını topla Ben sana güvenerek uyudum. Asıl mü- nasebetsizlik sende, — Bak... Bak... Bak... Hem | kabahatli, hem de dil kürek... Akılsız —Lâhavle velâ kuvveti: .. Akıl.” $ız sensin... Eğer dişini sıkıp ta biraz uyumamış olsaydın... — Haydi, haydi... Kabahati' benim üstüme atma... Bütün se" bep senin budalalığında... Epey atıştılar. Bir türlü kab: hati üstlerine almıyorlardı. hayet kavgaları z tavsadı. — Peki... Şimdi ne yapacai ğız7. Ne otelde yatacak paramız, hattâ ne de İstanbula dönecek bilet paramız bile yok... Bereket versin ki iskele memuru halimize acıdı, İstanbuldan buraya biletsiz geldiğimize göz yumdu. Şimdi ne ası vardı. Senelerdenberi görme-' mişledi. “Hala hanımın son ze manlarda çok hasta olduğunu işitmişlerdi. Lemi: — Oraya gidelim!. de, Zunu işittik. Fena balde merak ettik. Ben de dün gece fena fena alar gördüm. İçime bir ateş düştü, Hemen geldik halacığım..» Bu makuldu. Yalnız böyle ceket- siz, şapkasiz ne diyeceklerdi Adam sende... O da şimdi moda idi... Mühürdardaki evin kapısı- nı çaldılar. Yukarı katta ışık var dı. Hemen kapı açıldı. Hala ha- nımın senelerdenberi yanında dü- ran evlâtlığı karşılarına çıktı. — Ah... dedi. Doktoru bekl. yorduk. Çok hasta.. Hem de ya- payalnız.. Ne iyi olduda gel diniz... Derbal yukarıya fırladılar, Ha- la hanım bitkin bir halde yatakta yatıyordu. Yanlarına yaklaştılar. Lemi evvelden hazırladığı cümle Yi söyledi: — Halacığım.. Hasta olduğu nu dün işittim. Fena fena da rü- yalar görmüştüm. İçime bir ateş düştü. Dayanamadım. Son vapur filân demeden atladık, geldik., Hala mennun, gülümse: ; — Berhüdar olun çocukla Az daha yapayalnız ölecekti; Şimdi akrabalarımdan kimin hain, kimin sadık olduğunu öğ rendim. Bilirsin ki çok zenginim. İlk kocamdan, ikinci kocamdan dehşetli para kaldı. Benim zürri- yetim yok. Hemen hepsi Rahat rahat yaşayınız. Hemen bana bitişik noteri uyandırın.. He- men.. Hemen muamelesini yaptı. ralım. Sabaha karşı hala gözlerini dünyaya kapadı. Artık dehşetli zengin olmuşlardı. Fakat gene kavgaya tutuştular, — Bak... Ben eğer vapurda uyumamış olsaydım. Şimdi beş paramız olmiyacaktı. Zengin ol mamıza ben sebep oldum. — Asıl ben... Senin uyuman kaç para eder. Eğer ben de uyu- mamış olsaydım seni uyandıra- cak, köprüye çıkacaktık, Benim uyumam zengin olmamıza sebep oldu. Sen bana dua et — Haydi... Haydi karşında esnememiş acaba senin uykun gelir mi idi, Esnedim, esnedim de seni uyut. tum. Zengin olmamıza ben seb*p oldum. — Haydi aman sen de kendi- ni beğenmiş ne olacak. — Haydi münasebetsiz... " — Sensin... — Ağzını topla. — Çenem pırt. Bir yılda PE EE