27 Ağustos 1934 — Bak sana kıravatlk kumaş oldum. — Ayol bin kıravat çıkar. Üst tarafle ben bir tuvalet yapa" Ölüm Hasizin biri yol ortasında öldü. Yoldan geçenler şöyle şehadet ettiler: “Yerde bir şey gördü, koş- te, aldı ve öldü. Doktor rapor verdi — Sektei kalpten öldü. Ölünün bulduğu şeye baktılar. ltın'lira sandığı şey bir şişe kapsülü imiş. Raporu şöyle tas- hih ettiler: — Heyecandan öldü! Vakıt ben daha elli şa m üründeki şapka m Sen bu şapkanın alimdakine bap | Tımarhane Tımarhaneye yeni müdür ta- yin edildiği gün, delilerden biri sorduz — Buraya neye geldin? — Yeni müdür oldum. — Vay!... Demek kendini yeni ü sanıyorsun ha, etme seni de burada iyi ederler! Tembel — Sana iki saat mühlet im, İki saat zafrında «milyoner olursam ne yaparım?» mevzuu- unu yaz dedim. — İyi ya işte... Milyoner ol saydım bir şey yapmazdım! — Eğer bana borcunu bugün vermez Merak | PLAVRA Maryus anlatıyor: — Hindistana seyahate gıkmaştım. Hint mihra- celerinden . birinde bir müddet misafirdim. Bir sabah mihrace: “Söyle çıkınız da av lanınız, dedi. Hemen tüfeği aldım, çıktım. İki file rasgel- dim. Biri erkek, biri dişi idi. İki el attım, ikisini de vurdum. Fakat bir türlü dişisini bulamadım, göz- den kayboldu. — Ya erkeği? — Erkeğini köpeğim yakalayıp getirdi! Bir komşum var pek yakın; hede zahmet etmişsin. — Zahmet değil efendim, nasil olun buraya geçecektim. Şimşek: gibi çakannız, Yıldırımlar yaksanız, Söndürür her inişi, Kn kadim Türk işi, Dört mumlu fener gibi. SU | Beyefendi kimsesiz ve dekâr bulunduğu için | otellerden birinde birada tatta. Uzun müddet Avrupa: da yaşamış, her türlü konfora alışmıştı. Oteldeki odasına gi- rince etrafa baktı, sonra | garsona hayretle sordu: — Neo, odamda su yok mu? Otel garsonu hürmetle iğildi. ve şu suretle iti. zarda bulundı. — Affedersiniz. bey efendi, otelimizde düne kadar böl su vardı, fa- kat çatıda bozukluk düz. fp dm e çatıyı, aktardık , ilki “en, öbür. alacaldılarına borcumu verdi derim; 11 görünüz! — Ben ve karım bir ederiz. — Gel şuna bir buçuk diyelim. KOMŞUMUN Kizi Eve kapanın pat Pencereden di Görseniz © inişi, Sandala biner gibi. Lokantada İki arkadaş, karşılıklı oturup yemeklerini yediler. Garson sordu: — Meyva ister misi — Evet, bir. kavun. — Bir kavun amma tatlı olsun. Garson seslendi: Biri tatlı olsun! Evlenmek istiyen bir beye, han- gi çiçeği seversin? deyiniz. lar, 'Tramvayda Hıncahınç kalabalık. Şişhane karakolundan yukarı- ya doğra çıkıyoruz. — Yaka, cebimi yorsun?. Başka bir ses cevap verdi: — Afedersiniz, benim de evde tıpkı sizin deketinize benzer. bir ecketim var d Evelenmek istiyen bir kıza, hangi yemişi seversin, deyiniz. ne harıştırı- — Doktor eze bir balde bunün Için para iştemeisidiz. — Hayır, yalnız.cevabına para isterim. — Koca... yemişi! de Gece bir hap yutturur, sormak İstiyorutü. Her Vestiyi labalık, Vestiy yı görün aldıktan BAHŞİŞ. Tiyatro çıkışı: erin önü çok ka- Herkes itişiyor, kakiştyor. Uzaktan bir bey, bir lira uzat; >» — Al bakalım. Bana şapkamla paltomu çabuk biran güzü parladı, Lira- nce derhal atıldı ve herkesi birakıp lirayı uzatanın paltosile şapka- sını verdi. Bey şapka ve paltoyu sonra vestiyer memuruna seslendi: — Doksan kuruş. geri veri — Ver, eğer bir bir daha kapımıza İe10» da yatmaya gider, Bana pek tesir eder, Lâmbayı üfleyişi, Bir yıldız söner gibi. Münir Süreyya vardı » ihtiyardı. ve çok lendi. gecesinde disine s0 Şairdi, Damadın yakın arkadaşları, düğün — Fıkaraya yemek vereceğim. gün tadına bakarsa gelmez. — Üstat size son eserimi getirdim. — Eğer sonuncunu ise tebrik ederim. HAYIR hoş sohpekti, şendi. Fakat bir kusuru İhtiyardı . Çok Bununla bera ber gönlü gençti, koca. mamıştır. Kendisi ile yaşça çok farklı bulunan çok genç güzel bir ha 'nımla günün birinde ev. samimi ve sonra, ertesi! günü lâtifa tarzında ken- ordular : — Söyle bakalım, gü- vey girdiğin göce tabir aşka kaside yazdın, değil mi?.. Damat cevep verdi: — Hayır... Mersiye yazımız — Ben bir mevzu buldummu bir saat söz söylerim. — Bu bir şey değil, karım bütür Aferin içki düşmanlarının «bir toplu- luğu esnasında, doktorlardan biri konferans verdi ve dedi ki: — Elimde olsa, . her şarap fıçi- sını, ber rakı binliğini denize atar dam. Bir ses duyuldu: — Aferin, — Siz de demek benim kadar içki düşmanısınız? — Hayır, dalgıçım! Bana kalsın Maznuna sordular: — Üç yüz lira çalmışsın... Mü- dafaan için avukat tutacak misım?, — Hayır efendim, üç yüz lira bana kalsın! — Ben yaptığım resimleri yüz ira» dan aşağı satmam. — Çok satıyor musun? Gençlik Hanımefendi. gençleşmek için elinden geleni yapıyordu, Nihayet vücuduna ameliyat ta yaptırdı. İnceldi. Göğsü düzeldi, biri baktı da dedi — Eskiden elli yaşında genç bir kadındı, şimdi yirmi beş ya- şında ihtiyar bir kadın oldu! Benzeyiş — Aman ne kadar Mehmede benziyorsun? — Ne münasebet, — Ondan on lira alacağım var, senden de — Heni akar su var diyordunaz. — Dere önümüzde 'altr efendim!»