23 Ağustos 1934 AKŞAM AKDENİZDE TURK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Yaza: Prenses Mari, Karamanlıların eline düşünce Murattan ümidini kesmişti. O geceyi geçirdi ve gözlerini açınca sordu: “Nere; “Nereyo gidiyoruz? ,, Karamanlılar bu dövüşte galip gelmişlerdi. Tayfalar prensesi kucakladı- İar.. Ve yelkenliye kaçırdılar. iki gemi biribirinden ayrılmıştı. Kadirga kaptanı üç yerinden Yaralıydı. Türk gemicilerinden ölenler ardı. Birçokları da yaralanmıştı. Karamanlılar prensesi götür- İdükten sonra, kadirganın açıkta bocalaması veya yoluna devam etmesi manasızdı. Dümenci der- hel dümeni kırdı... Ve kadirga Ça- makkaleye döndü. © Hükümetin dest sandığı Kara- manlıların bu hareketi bayağı kor- sanlıktan başka bir şey değildi. Kadirga kaptanı İstanbula gelir gelmez saraya gidecek ve vazi- yeti sadrıazama, kaptan paşaya anlatacaktı, Bu kanlı hadise, iki hükümet ârasında esasen çoktanberi pa- muk ipliğile bağlı duran siyasi münasebetlerin koparılmasına kâ- fi gelmiyecek miydi? Prenses Mari yolda giderken kendine geldi.. Gözlerini açtığı za- man karşısında Karamanlıları gördü: — Ben neredeyim? Diye sordu. Kâraman gemisinin kaptani — İbrahim beyin emri altında bulunan bir gemide bulunuyorsu- muz... Merak etmeyiniz! Diye cevap verdi. Prenses şaşkın ve yorgun bir halde uzandığı yerden doğruldu. Başından geçenleri yavaş yavaş hatırlamağa başladı... Kendisini Türk kadirgasından cebren al. Yışlar, Karaman gemisine geçi işlerdi. Bıçak ve pala sesleri hâlâ kulağında çınlıyordu. Mari korsanların eline Züne zahip olmuştu. — Ibrahim bey isminde Diyerek kaptanın yüzüne baktı. Kaptan pişkin bir adamdı; — Karaman beyi İbrahimi, Mu- radın karısı tanımasın.. Buna ina- muhur mı hiç? , Dedi ve prensesin yanına otur- dr. Mari sordu: — Nereye gidiyoruz? — Köyeü — Orası neresi? — Karamanın bir iskelesi... — Orada ne yapacağız? — Onu ibrahim bey bilir... — ibrahim bey beni nereden ta- iyor? Kaptan gülümsedi: — İstanbuldan. Siz onu tani. anıyor musunuz? — Hayır, — Tuhaf şey. Karaman beyi böyle işlerde katiyen yalan söy. lemeğe tenezzül etmez, Kendisi, bir kaç defn sizin evinize gelmiş. Sizinle görüşmüş. Hattâ bir defa giflikte gece yarısına kadar bera- ber oturmuşsunuz.. Murat bey de yanınızda imiş! Bunları muz mu? unuttu. Prenses hayretle kaptanın yü- züne bakarak: — Ne güzel uyduruyorsun! de- efrika No, 152 hummalı bir uyku içinde gidiyoruz?,, di, efendiniz bunlari aliba. rüyasinda görm — Karaman beyi hiç bir zaman rüyaya inanmaz... Maamafih Mu- radı çok sevd en de biliyo- rum! Şimdilik her şeyi inkâr ede- bilirsiniz! Fakat, Ibrahim beyin Yüzüne karşı da hakikati inkâr edemezsiniz ya...1 Prenses Mari bu muhavereden bir şey anlıyamamakla beraber, Karaman beyinin kendisini sev- i ve bir tuzakla eline meğe çalıştığını tahmin etmişti. Çiflik hikâyesini de kaptanın uy- | durduğunu zannediyordu. l O geceyi hafif dalgalı bir de- niz üstünde geçirmişlerdi. Ertesi gün öğleden sonra Köycüğe vara- caklardı. ses Mari, kendisini sürgü- Bundan memnundu, Çünkü İmroz adasında belki de kendisini hap- | sedeceklerdi. Böyle olduğu tak- | dirde Muradı görmek ve tekrar | onunla buluşmak ta güç olacaki Prenses Mari kadirga ile geli ken, tayfalardan, kendisinin pa- dişahım gazabına uğradığını an- lamamış değildi. Bir Türk gemi- — Padişah, sizin Murat relsle &vlendiğinize razı olmamış. ondan ayırmak için İstanbuldan sürüyor..! Demişti. Mari yolda kendi kendine: — En doğrusunu bu gemici söy- ledi. Diyor ve teessüründen ne yapa- cağını bilmiyordu. | Karaman gemisile karşılaşıncı- ya kadar Murat beyden ümidi, kesmemişti. gelirken Muradın. kendisini arayıp bulacağından emindi. Fa- kat, Karaman gemisine geçtikten Ve vaziyeti biraz daha yakından anladıktan sonra, Muradın kendi- sini aramak imkânı kalmadığını görmüş ve yavaş yavaş Karaman beyine karşı gıyaben temayül et- meğe başlamıştı. O geceyi Karaman gemisinde hummalı bir uyku ile geçirdi.. Sa- bahleyin güneşle beraber uyandı büyük yelken gemisini ufacık bir sandal gibi oynatıyordu. Prenses Mari sabahleyin gemiciye sordı varacağız? ilk — Karaman beyi Köycükte mi? | — Evet. Orada bizi bekliyor. — Bizim geleceğimizi nereden biliyor? — Murat reisin yakında Akde- | nize çıkacağını haber almıştı. Bi- | zi yola çıkardı. On beş günden- ri buralarda dolaşıyoruz... Önü- müze gelen Türk gemisini çevirip araştırıyoruz. — Murat bu sularda karısile mi dolaşırdı? Gemi ? gülerek yürüdü; * — Benimle alay mı ediyorsu- muz? Murat reis Akdenizde aylar- <a sizinle beraber gezdi. (Marma. ya Kartalı) sizin eviniz. gibiydi. (Navarin) harbine bile - karı ko- ca - beraber gi Prenses Ma iz değil mi- alıgın ve müte- Birisi esmeyince (Baş tarâfı"B. inci sahifede) Halbuki “adalelerimiz harekette Olduğu müddetçe bunlar civarla- rındaki|kan'damarları “üzerinde icrayı tesir ile bunları sıkarak ka- nun haröketini kolaylaştırmış olu- yorlar, Halbuki uyuşan ense adaleleri- ni harekete getirmek için esme mekten başka çaremiz yoktur. Fa- kat bir hatibin, bir konferansçı nın, veya bir muallimin karşısın- da esnemek iyi bir hareket değil dir. Bu cihetle herkes kendini tut- mıya çalışır, fakat nihayet dinle- yicilerden biri bu arzusunu daha fazla yenemiyerek bir kere esne- di mi bu artık umumi bir işaret gibi herkesi esnemeğe sevketmiş olur. Dr. Lewis şunu da ilâve ediyor, diyor ki: Bir konferansçı hiç ye- rinden kıpırdamıyarak ve hiç bir jest yapmıyarak söz söyler veya bir kitaptan yahut elindeki bir kâğıttan okursa dinleyiciler ara- sında bu esneme hadisesi daha süratle ve daha büyük bir şiddet- | Je kendini gösterir. Halbuki geniş bir sahada dolaşır, ellerile, kolla- rile işaretler yapar ve daima ha- reket halinde olursa dinleyiciler, onu lakip için başlarını hareket ettirmeğe mecbur olmak suretile ense adalelerini oynatmış olacak- larından esnemek lüzumunu his- setmezler.» Hayvanlarda da böyle imiş. Hayvan bir şeye gözlerini diker, vzun müddet dikkatini oraya ve- Firse ense adaleleri yorulur ve ni- “hayebesner've gerimizmiş. Meselâ “kafes içindeki" bir kuşa beşi daki- ka böylerbazı ümitler besliyerek “bakan:ködidel bu hâlidaima görü- İür.Bu sıradaryanımıda'bir kaç ke- dirdaharolsasonlar'daresmerler ve gerinikler, uykuda iken esniyemeyiz, çünkü ense adalelerimiz gergin | değildir, vücut ufki vaziyettedir, kalp vazifesini kolayca görür. Fa- kat sabahleyin uyandığımız vakit ekseriyetle ayaklarımızı, kolları. mızı gerer ve bir kaç defa esner ve böylece kalbimizi faaliyete ge- tiririz. Uykularından uyanan hay- svanlar" hemen hepsi tarz” hareketler gi dan bu ihtiyacın pek tal olduğuna hükmedebiliriz. A. Nezih AKŞAM İlân tarifesi dede ayni iyor. Bun- ir hal Korup 400 250 200 100 s0 30 45 İç sabifelerde 3 Son ilân sabifelerinde e x Bir ay içinde 100 santimden fazla ilân verenlere hususi tenzilâtlı tarife tatbik olunur. Mektep ve nemiyat, doğum, mizan, Mei ine ya bk an çün ber varile tatbik umur Gazetemizde nesredilec: lar için müracaat Ye, ilâncılık kollektif Şirketi Ankara caddesi, Kahraman. zade han, Tel, 20094-20095 b hayyir.. Dudağını bükerek kama- rasına gir: — Ya bu gemicileri iyice aldat- muşlar.. Yahut ben bir şey bilmi- yorum! (Arkası var) Her akşam bir bikâye dedi, Nec- lâya gidelim. Kadıncağızn kim bilir nasıl canı sıkılıyordur. Şa- ka değil, dulluk bu... Genç yaşta kimsesiz kalmak kolay mı? Elbet te canı sıkılır... Haydi hemen gi- delim. Kadınlı, erkekli bir sürü genç yola çıktılar. Neclâ biraz ileride- ki köşkte oturuyordu. Genç dul ko- cası öldükten sonra tamamile köş- ke kapanmıştı, senelerdenberi he- men hemen hiç sokağa çıkmıyor, burada bir manastır hayatı yaşı- yordu. Halbuki çok güzel bir kadındı. Eğer isterse peşinde bir sürü âşık- lar bir kuyruklu yıldız gibi dola- 1 zaman İçe » dedi, Nec- lâ hanımefendiye bir sürpriz ya- palım. Ben pencereden içeriye gi: Tip size kapıyı açayım. Birdenbi- re karşısına çıkıvereli Bu fikir hoşlarına gitti, Kadri pencereden içeriye girdi. Kapıyı açtı. Ayaklarının uçlarına basarak her tarafta Neclâ hanımı aradıla, Yek, yok, yok. Nihayet ikinci katta bir hizmet iye rasgeldiler, Kızcağız onları birdenbire karşılarında görünce az daha korkudan çığlığı kopa- racaktı, Fakat ağızlarının üzerine işaret parmaklarını koyarak hiz- metçiye asus!» yaptılar. Sonra da hanımefendiyi sordular. Hanımefendi yatak odasında idi. Hep bi z ettiler: — Güpegündüz uyumak! Hizmetçi: — Uyumayor. galiba. dedi. «Yatak odasında roman okuya- cağım» diyordu. Hemen yukariya / fırladılar. Neclâ ile pek sıkı fıkı olan üç genç kadın kapıya el attılar. Ya- tak odasının kapısı sürmeli i Kapıyı vurdular. İçeriden bir müddet ses çıkmadı. Gene vurdu- lar. diye sordu. “Ayşe Neclânın hizmetçisi idi. Kendilerini anlattılar. — Durun.. de 'dem ki kapmın ö de var... Üstüme bir şey giyeyim. Bir dakik; Epeyce beklediler. Neclânın te- lâşla giyindiği çıkardığı gürültü- lerden belli idi. Nihayet kapıyı açabildi. Yatak odasının tam karşısındaki salon- da oturdular, Yatak od. ka Pısı açık olduğundan içeriyi iyice görüyorlardı. Arkadaşları genç dulun can si- kıntısını yok etmek için türlü lü oyunlar çıkarıyorlar. Nihayet ortaya bir fikir atıldı: — Haydi saklambaç oynıyalım... Hepsi bu güzel fikri beğendi- ler, Biri: — Amma nasıl saklambaç oyn yalım bilir misiniz7, İçimizden yalnız bir kişi saklansın. Hepimiz. onu arıyalım. Bakalım en iyi kim saklanmağa muvaffak olacak? Kimi arar da yarım saat içinde bulamazsak o «saklanma şampi- yonu» olacak, Daha heyecanlı bir oyun değil mi?.. — Evet... Evet... Derhal Faaliyete geçtiler. Sıra ile hepsi birer birer saklanıyor. du. Kimini bir iki saniye sonra, a rk mm 1 1 1 lü 9 iğ al 2 | ! | beş altı dakika içiniz de hemen buluveriy.7a Yalnız. içlerinden Nazan öy! bir yere saklandı ki tam 11 daki ka olduğu halde kendisini bulaş) mıyorlardı. — Eyval diyorlardı, eğer! 19 dakika doha bulamazsak şams, piyon olacak... iv Bahçedeki kuyunun içine bile sarktılar, ağaçların sık dallar arasına bile baktılar, yoktu, Sant! ki yer yarılmış ta Nazan yedi kağ, yerin içine girmişti, Birit Sağl, deli. Yatak od 2 edecek oldu. Fakat onu dinliyeni kim?, Hemen içeriye koytuları| Paldır küldür yatak odasına çıkt, ula, Birer birer her tarafı aran tarar ettiler. Bir aralik karyolamn altına da bir pıtırtı oldu. Heyecanla: — Burada olacak!. diye karyot lanın eteğini kaldırdılar. Fakat, hayretle duraladılar. Onlar Nav, zam ararken karşılarına garip bir" kıyafetle Neclânin ahçıbaşısı çik-' mıştı. Şerif ağa pehlivan kılıkli iriyarı bir erkekti. Sırtına mer hum beyin son yaptırdığı ipekli pijamasını giymişt Şerif ağa mahçup” karyolanın altından çıktı. İ Çocuklar: — Şerif ağa orada me arıyor. sun?. diye sorunca kekeledi: — Hiç... Efendum... Hanıma ne yemek pişirelim diye soracak- tm da. m ems 23 Ağustos perşembe stanbul > 18,30 plâk neşriyatı, 19.20 19,30 Türk musiki meşe (Kemal Niyazi, Azıni beyler w e, Müzeyyen hanımlar), 21 Se lm Sırı bey taralından konferan 21,30 Nurullah Şevket bey tarafından tyanmi ve atüdyo orkestrası. Budapeşte (5505 m) —— 21,15 Salzburgtan nakil, 23,05 son haberler, 23,25 çiğen musikisi, 24,13 dans sa sikis sipsi (823 m.) — 20.35 konfe. yana, 21 haberler 2110 mezeli mask kanşık nesriyat, 23,20 haberler Varşova (1345 m.) — 20.13 operet. ve serenatlar, müsahabe, ZI,İ2 piyana orkestra ve taganmili hafif musiki, hav berer, 22,15 pol li). 23 mümhabe, 23,15 dans mmüsikis Bükreş (564 m.) — 13-15. gü düz. neşriyatı, 20,05 karsık orkestra, konseri, 20,15 Üniversite, 20,45 Lcom Kavalonun sPalyacor ve operaları Viyana (506.8 m.) — 20.05 haber len, 20,25 Föyton, 21.15 Viyana fil. harmonik takımı, 23.05 radyo örkese tram, 23,30 haberler. 24,05 konserin devamı, 24,45 gece musikisi (plâk). 24 Ağustos cuma İstanbul : 18,30 plâk neşriyat, 19,20) ajans haberleri, 19,30 Türk musiki meşe ziyaı; (Ekrem, Ruşen, Cevdet beyler Vecihe, Nedime, Nazan Feridun hanım: lar, Övrik efendi), 21.20 ajans ve bo tarafından Budapeşte (550 m.) — 20,45 Lis tin nadiren çalınan eserlerinden piyano, konseri, 21, 22 opera or kesirasi, 2 yanı 2320, plâk, 24 çiğan musikisi Varşova (1345 m) — 2015 piyaz no refakatile sarkılar, 20,35 plâk, 20,50. spor, 21,12 senfonik orkestra konseri, 21,50 haberler ves, 22,12 senfonik kon” serin devamı, 23 mürahabe, 23,15 dans, musikisi, Bülereş (364 m) — 1İ-15 güme düz neşriyatı, 19,03 opera parçaları, 20 konferanı, 20,15 konserin devamı, 20, konferans, 21,15 K. Şeman - gitar kons seri, 21,43 müsmhabe, 22 teganni (Eran: siz musikisi). 22,30 plâk, 23 haberler, 23,30 kahvehane konseri | cipsi (832 m) — 21 haller, 21,10 neseli hafif musiki, 22,10 teme! 20 haberler, 24,03 gece müsikisi. Viyana (507 m.) — 20,30 radio orkestra, 21,35 «Bunburya isimli Os kar Vildenin eseri piyes, 23,15 haber er, 23,35 kuartet konseri, 2415 gece, konseri (plâk). Bir yıldız * ki j