e Ay YAMA ve Sahife 10. Yazan: SULEYMAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ 5 Totem, iktibas hakka mahfuzdur 4 Telrika No. 342 İngilterede Türk dostluğu için cidal açan bir siyasi: Urguhart Mançester iktisat mektel Pişvası olan ve Rusyanın İngiliz maamulât ve masnuatına pek yük bir ihraç sahası olduğunu dü- şünen Kobden 1836 da hıristiyan- İk namına devleti aliyenin taksi- mini istiyenler safına açıktan açi- ğe geçmişti. O şark haritasının de- öişmesinden İngilterenin: ik den kazançtan başka bir şey gör miyeceğini iddia ediyordu. Kobdenin bu fikri ingilterede ön dokuzuncu asır liberal kabine- leri için şark siyasetinde umde ol- muştur. © Foxtan Gladistona, son zaman- larda Edvar Greye kadar Rus mu- bipliği yolunda yürüyen bütün li- beral kabineler İstanbulu Rüzlara Herketmekte bile mahzur görme mişlerdi : Çar birinci Nikolanın lord Sey- mura devleti aliyeyi taksim için açılıp (Türk meselesini ingiliz ha» riciye nazırile on dakika sürecek bir mükâlemede halledebileceğini) söylemesi liberallerin bu meyelâ- nına ziyade ehemmiyet vermesin- den ileri gelmişti, Buna mukabil 1833 tanberi İn- gilizler arasında Çarlığın şarkta- ki siyaseti aleyhinde şiddetli bir cereyan uyanmakta idi. Bunu da uyandıran İskoçyalı David Urgu- hart idi, Urguhart siyaset meyda- nında iptida Yunan muhibbi ola- yak görünmüştü. Fakat 1827 de şarka yaptığı bir seyahatte Türk- ler hakkında kuvvetli bir sempati duyarak avdetinde İngilterede Türk muhipliği cidalini açmı; kardığı gazetesindeki meşriyatile lord Palmerstonu Ruslara karşi ihtiyatlı bulunmağa mecbur et mişti. Urguhart bu siyasetile Js- tanbulda büyük nüfuz kazanmişti. Bir asır evvel humbaracı başı Ahmet paşanın oynamak istediği rolü şimdi Urguhart muvaffakıyet- le ifa ediyordu. Rusya 1829 Edirne muahödesi- le devleti aliyeyi münhasıran kendisi ve Yunan dostları hesabı- na parçalamağa muvaffak olama- yınca Osmanlı imparatorluğunu panın Rus ihtiraslarına karşı ko- yamıyacağı bir âne kadar mevcu- diyetini muhafaza etmek kararıni vermişti. Bu muvakkat muhafaza ve ida: me siyadeti şark meselesine tesiri- ni yavaş yavaş gösteren bir zehir katmaktan başka bir şey değildi! Rusya «hasta âdamınz sıhhati bir asırdanberi beklenen ıslahat ile iade edilmek kabil olamıyaca- ğını, bu ıslahatın ancak şark hiris- tiyanları üzerinde bir ortodoks vesayeti ile vücuda gelebileceğini isbat eylemek istiyordu; el altın dan hazırlıklarla devleti aliyeye tahakküm etmek emelinde idi. Bu yavaş fakat müessir zehirleme si- yasetinin pek geniş tehlikelerini ilk defa olarak Urguhart meşriya- tile ve bütün vüzuhile meydana vurmuştu. Bu izahat göstermişti ki: (Hük- metmek için tefrikaya düşürmek ve parçalamak, tâbi ve esir etmek için karıştırmak, ayni mensubiyet vesilesile'şark orto- hıristiyanlarını himayeye kalkışarak bunu bir hak diye dev- lete tanıttırmak, hemirklık iddin- larile himayeyi ve nüfuzu kuvvet- lendirmek Çarlık Rusyasının he- define vüsul için takip ettiği muh- telif yollar ve çareler idi; dev- leti aliyede çıkarılan her iğtisaş ve ihtilâl devletin inhilâlile bütün memleketin kendi hükmü altına alınmasına, olamaz ise en büyül hisse kendisine ayrılmak üzere ra- kiplerile taksimine hizmet ede- cekti. Bu da İngiltere için vahim bir tehlike olacaktı.) Urguhartın bu düşünceleri pek çok İngilizler tarafından takdir edildi. Urguhart Türk milletinin bey- nelmilel manzumeye ithalini isti- yordu. Onun fikrince (dahili işle- rine müdahaleden içtinap edilir- se devleti aliye - garp milletlerine istinat ederek - bu fasılasız müda- halelerin kendisini daldırdığı ata» letten kurtulabilecekti; hasta ada- mın yakında ölüme mahküm ol- duğu, buna deva bulunamıyacağı fikri bütün fenalıkların memba olmuştu; bu fikir ise hadisatın hakikatine istinat eden bir şey de- Zildi; bunu ortaya koyan hasta- nın mirasında alâkadar bir tabip liseye Devleti aliye kendisine iyi gel miyen Avrupakâri bir tedavi usu- takip etmeğe ikna edilmişti; bu suretle vücuduna kendisini hasta eden zehir zerkolunmuştu!) Bonapartın meşhur İstanbul ek gisi Sebastiyani bile devleti aliye- Yi (bir maaş!) olarak tasvir edi- yordu. Urguhart müslümanların hayatlarına Avrupa medeniyeti formüllerinin idraksizce tatbikine muhalifti; o müslümanların siyasi esisatını, dini ve Fili itiyadat ve mevzuatını tetkik eylemişti; islâ- mi anane ve teamüllerin muhaf: zasını isterdi. ri Türk ırkının hayatiyetine haki- Katen sıtk ve kuvvetle kani muştu. Bu tetkikleri ve kanaatı ile © bu müslüman ve Türk mevzuat tesisatında sağlam bir teşkilâtın formülünü bulmuştu. Urguhartın Tü dine tercih ettiği bu Formül şu idiz (Avrupa devletleri şark işlerine huhüs ile ve tamamile müdahale- den içtinap eylemelidir ki müslü- man kavimlerin modern milletler haline tahavvülü zarureti tarihi- yesinin tabii yolda kemale erme- #i kabil olabilsin. Münevver ve şark işlerine vâkıf Avrupalılar diplomatik müdahalelerden ve beynelmilel entrikalardan masum kalarak bu milletlere yardım eyle- iler.) Urguhart hiç tereddütsüz be- yan ediyardu ki Moskof diplomat- larının Avrupaya arzettikleri şe- kilde Türk meselesi şarkta karı- şıklıkları idameye hödim bulunan ye bir gün istirahati umumiyeye pek pahalıya malolacak olan bir düzenden, bir aldatmacadan iba- ettir. Bu fikirleri neşirde Urguhart yalnız kalmamıştı. İstanbulda Monitör Oryantal müdürü Blacgue dahi Türk ırkı nın hayat kabiliyetini Fransaya anlatmak için uğraşıp duruyordu. Fakat o sırada onuncu Şarlin Fransası Ren sahillerinde bir taz- min mukabilinde İstanbulu Rus- ara bırakmağa müheyya bulunu- yordu; Fransa öğünlerde hiç te Urguhartın ve Blacgucun fikirle- rini kabul edecek vaziyette. de gildit Navaren vakasi Avrupa buristi- yanlık âleminde öyle bir | şevk ve hahiş uyandırmıştı ki Çarlığın Avrupayı aldatmakta olduğunun farkına varanların adedi ancak bir kaç kişiye münhasır kalmıştı. Avrupa Türklerle Ruslar ara- sindaki mücadeleyi hareketsiz ve galip Rusya hesabına adela tas- vipkür nazarlarla seyrediyor gibi idi. Hünkâr iskelesi o manhedesi devleti aliyeyi Rus tahakkümü al tana sokmak semeresini hasıl et- Şark seyahatinden avdetinde Türkleri methede, ede bitiremiyen Lamartin gibi bir şairin yazılari bile Fransada Türkler lehine bir cereyan uyandırmağa kifayet et- miyordu. Amma İngilterede Ur- auhart boş durmuyordu. Siyasi akidesinin sağlamlığına iman derecesinde bir itimat ile İn- izleri ikaza durmayıp çalışıyor. (Arkası var) Abone ücretleri Pa SENELİK 1400 kurup 2700 kurup 8 AYLIK 750 > 1450 > SAYLIK 400 » 800 » HAYLIK 150 » — Fona hanıma dahli olmayanı ezatbi mamleketlr: Senel 3600, alı aylı 1000, 0 aylığe 1000 kuruştur. Aren tebii çin yirmi beş Kuruşluk pul göndermek lâzımdır. emaziyelevsek 12 — Ruslar; 110) 5 cm Gönen Ole Tdi Akşam Yak E 830 100 Sila 395 12 19 Va 328 518 AZ 1602 ABB 2037 İlarehane: Babul civan Acımusluk Se. 13 X0, Falk Sabri HAYVANLAR ALEMI ia meraklı, eğlenceli kitabı okudunuz mu? Fiyetk Heryerde 180 kuruştur. "Tevzi ve satış morzoz! yalniz: AKŞAM KITAPHANESİ 121, Ankara caddesi, İstanbul Para yerine şosta pulu da gönderebilireiniz. Taşra için posta hereti alınmaz, “Ve ilüve ettiz Şu halde tavlaya başlıyalım. kaldırıp yerine tavlayı getirdiler. Suat Rahmi bu küçük salona, abajurun rengine, bu rahat koltu- ğa ve Seviyenin apartımana yer- İeşen kokusuna © kadar alışmıştı ki âdeta kendi eyi gibi sıkılma” dan öteyi beriyi karıştırıyor, dü- zeltiyor, yerlerini değiştiriyordu. Ve bu akşam dikkat etti ki piya- monun üzerindeki Hulüsi beyin resmi oradan kalkmıştır. Bunu salonun başka köşelerinde de ara- dı, göremedi. İki parti tavlayı berabere bitir- dikten sonra Seviye piyanoya geç- ti, evvelâ bir kaç alaturka şarkı, bir hicaz peşrevi çaldı, sonra Ma- car rapsodilerinden bir ikisine geçti, Şehrazattan bir pasaj çal- dı. Saat on ikiye gelmişti. Suat Rahmi kalktı, Keni iyi saatler geçirttiği için kadına teşekkür ederken: Şu halde yarın akşam bizde- siniz, dedi. Fakat bilmem ki be- kâr apartımanında aradığınız ve alıştığınız ev eşyasını bulabilecek 7 Seyiyenin gözleri dalmiş gibiy- Bi. — Endişe etmeyin, dedi. Kadın elinin girdiği yerde her şey bu- Tunur, ... Üç gündenberi limitet şirkette işler yeni bir şekle girmişti. Suat Rahmi mister Grevsin odasında bir yazıhaneye geçmiş, mukavele» leri, siparişleri patronile beraber tetkik ediyor ve beraber imza edi- yordu, Bu değişiklik yazıhanede çalı- şanları ayrı cephelerden alâkadar etmişti. Veznedar Hamayak Tor- kumyan Suat Rahminin yeni va- ziyelinden gocunmuştu. Bunda haklı olduğunu da küçük bir va- ka isbat etti, Çünkü Suat Rahı müdi irlük vazifesini aldığının ikin- ci günü kendi muavini olan Muh- sin beyi Agop Mamolyanın yerine Hamayak efendinin yanına mua- vin tayin etmişti. Komisyoncu Mi- kacl Torosyan zaten kendisine iş düşmediği için bu değişiklikten sonra yazıhane alâkasını büs- bütün kesmişti, Muhaberati idare eden matma- zel Rayel Suat Raheninin tararı ile eyi adamakıllı öğrendiği için artık kaçamak suretile olsun İfrenkçe ve yahudiçe konuşmak- tan vaz geçti. Mister Grevs işleri bırakıp çe- kileceğine hattâ mister Di- dise bile bir şey söylemediği içi direktör muavini bu değişiklik. ten bir şey anlıyamamıştı. Fakat © kendisine ait vazifenin artık bir isimden ibaret kaldığını an- liyordu. Suat Rahmi esasen bu adamin şirketteki vazifesini pek manasız buluyordu. Onun hakkında bir çok rivayetler vardı. (Didis) in bir zamanlar da hükümet işlerinde müşavir gibi kullanıldığı, vaktile jandarma zabitliği ettiği, aslında İngiliz erkânı harbiyesine mensup olduğu söyleniyordu. Bu dedikodulara pek ehemmi- yet vermemekle beraber Suat bu adamın her halde esrarengiz bir hayat sürdüğünde şüphe et- miyordu. Beyoğlunda oturduğu malüm- du, Fakat hepsi bu kadardı. En sık görüştüğü (Grevs) ailesi idi. 23 Ağustos 1934 Fakat kendi adı, ailesi hakkında, bir şey sızmıyordu. Hattâ bir gün mis Lidya ile ko” nuşurken bu bal li dis) in hayatına ait tafs kız da bilmiyordu. Suat Rahmiye öyle geliyordu ki bu adam İstanbulda manifatura dan başka çok mühim ilerle meş- guldür ve buradaki vazifesi © mühim işlerini örtmek için icat edilmiştir. Zaten patron kendisile beraber onun da çekileceğini haber ver- diğinden Suat Rahmi bu adamla meşgul olmayı lüzumsuz buluyor. du. Suat Rahmi yeni işinin progra- mini hazırlarken © bu kurulmuş muntazam ithalât şirketinin teşki- Itından daha başka şekillerde is- #ifade edilebileceğini di du. Bu şirketin geniş itibarı ve kuv. vetli sermayesi ile ihracat işine de girişebilirdi, Memleketin mah- #ullerinden İngilterede aranan maddeleri toplayıp gönderel di. Bunu patrona açti. imdiye kadar memlekete ken- kadar yabancı yerlilerin akıl hocalığı ile iş gören mister Grev ğrudan doğruya şu cevabi üyor- yapabilirsin. v.. O akşam Suat Rahmi apartıma- nina döndüğü zaman kendi dai resini âdeta değişmiş buldu. Yeni aldığı ve beniz vekit bulup yer- Jeştiremediği için kalfanın zevkile hasta bekleme odası gibi omuz omuza dizilen koltuklar biribirin- den ayrılmış, masalar, kanapele- Tin yanına çekilmiş. Salonun kü- çük seccadeleri biribirinden ayrı- lıp çaprazlama köşelere serilmiş &. Alçak sigara masalarının üze- rine küçük vazolar yerleştirilmiş- 8. Vazolarda ikişer üçer mevsim çiçeği başlarını uzatmışlardı Her şeyden evvel onu alâkadar eden genç kadının apartımana si- pen kokusu idi, Kafanın işine göre çok defalar yağ, sovan, ça- maşır kokan bu bekâr apartıma- minin havası derhal değişmişti. Seviye meydanda yoktu Suat Rahmi şöyle salona bir göz gezdirdikten sonra yazı oda- sına doğru yürüdü. Kalfa ile Se- viyenin rum hizmetçisi mutfakta. Şalışıyorlardı. Yazı odasının ka- pısında karşılaştılar. Genç kadın: - Böyle ev sahipliği olur mu ya, hem misafir davet eder, hem geç gelirsiniz diye lâtife ediyor. du. O özür dilerken Seviye neşeli ve heyecanlı: — Fakat ben de fırsattan isti fade apartımanınızı altüst ettim. Darılırsanız diye de korktum. Suat Rahmi memnun ve rahatt — Ne münasebet, ne münase- bet, diye cevap verirken yazı odak sındaki değişikliklere bakıyordu. Odada göze çarpan bir başkalıle vardı. Kitap rafları temizlenmiş, masa biraz daha aydınlığa çekil- miş, dağınık kitaplar istif edil. mişti. — Darılmiyoraunuz ya? Gözgöde — geldikleri zaman Suat Rahmi gülümsedi — Bir şey değil, beni intizama alıştıracaksınız. Sonra her zamani bunu arıyacağım, (Arkasi var)