. A m ime zz mm 16 Ağustos 1934 > AKŞAM: ge Sahife 11 Radyo AKDENİiZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: Divan kâtibi telâşla içeriye girdi İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 145 *“Felâket.. Felâket.. Karaman beyi muahedeyi yere vurmuş. Yine harp var!,, Sinan paşa bu sözleri idince sararmıştı. “Onu, kırmızı sakalından asacağım..!, Ahmet ve Sinana paşalar Mu- radı bekliyorlardı. si Müttefik ehlisalip ordularinin uğradığı hezimetten sonra, garp devletlerinin uzun müddet Türk- İlerle harbe girişemiyecekleri tah- min edilmekle beraber, Papanın Romada in birinde kilise çan- larına sarılarak dünyayı tekrar ateşlemesi muktemeldi, İkinci Beyazıt bu ihtimali na- zarı dikkate alarak kaptan pa- saya: — Donanmayı harekete mühey- ya bir halde bulundurunuz! Demişti, O gün Murat bey samimi kaı atını kaplan paşaya anlatıyordı — Venediklilerin beş on sene kımıldamalarına imkân yoktur. Amiral (Andiriya) mın son dar- beden sonra korsanlık yapacağı- nı zannetmiyorum, İspanyalı (Gon- zalve) ye gelince, o iki yerinden yaralanmış ve canını müşkülâtla kurtarmış korkağın biridir. Kar- şımıza başka hangi milletin kah- | ramanları çıkacak? Bu sırada divan kâtibi Feyzul- Jah efendi telâşla içeriye girdi. Feyzullah efendi padişahın hu- Zurundan yeni çıkmıştı. Beyazıdın divan kâtibi çok akıl- Iı ve tecrübedide bir devlet adamı idi. Feyzullah efendiye: «— Padişahın akıl hocasi.» Derlerdi, Ahmet paşa, Feyzul- lah efendi haber getirmediğini sezmişti. < Feyzullah efendi: — Felâket. Felâket.! - diye sö- 7e başladı - Uzun müddet kan ve barut kokusu duymıyacağız diye sahillerin. rruza uğrıyacağımızı aklı- ile getirmemiştim, sevinirken, Karaman den t Sinan paşa Anadolu valisi ok duğu için, bu haber en ziyade onu tolüşa düşürmüştü.. Kaptan pa, pin yüzüne bakara! — Ne var, de Karaman hü- İcâmeti sözünü ve imzasını geri mi aldı? Feyzullah efendi bir koltuğa oturdı — Karaman beyi dostluk mı hedesini yere çarpmış. Padişaha gönderdiği bir mektupla tekrar Karaman devletinin istiklâlini is- tiye Sinan paşa şaşaladı: — Benim yokluğumdan istifa. de etmeğe kalkışmış. Ahmet paşaz — Ben zaten Ibrahim beyin kancık ruhlu bir adam olduğunu tahı ediyordum. Siyasette 8ö- de durmak bir zaaf eseri diyor- Jar amma, bu kadar çabuk sözün. 'den dönene de erkek demezler. Dedi. Feyzullah efendi şu sözleri de ve ederek: — (Köycük) kalesi muhafızi Hamza beyi esir aldığını ve yeni şarlları kabul edilinciye kadar Hamza beyi Karamanda göğtüne büyük bir taş koyarak tazyik altında bulunduracağını bildiren Ibrahim beye acaba han- giniz haddini bildirecek? Diye gülümsedi. Bu sözden &n ziyade müteessir olan Murat re- #sti, Hamza bey Muradın çok ©8- ki ve samimi bir arkadaşiydi. — Padişah müsaade ederse, ona ben haddini bildireceğim. Diye cevap verdi. ” Müzakere oldukça hararetlen- miş, kaptan paşa hiddetinden küp- lere binmişti — Murat denizden, Sinan paşa 'da karadan iki ordu ile Karama- nı baştanbaşa işgal etmek zamani gelmiştir. Bu iş hile ve muahede ile halledilemez. Sinan paşa: — Kaplan paşamiz doğru iyor, dedi, demir tavında dö Tür. Padişahımız ne fikirde aca- ba..? Feyzullah efendi ikinci Beyazi- dım bu kışı harpsiz gecirmek niye- tünde olduğunu söyle Efendimizin istirahate çok ihtiyacı vardır. Harp ve darp ile meşgul olmak Kendisi harbe iştirak edecek değil ya. Bu işi biz kolaylıkla hal ledel O gün sarayda verilen bu karar Türk tarihinde mühim bir yer Uzun senelerdenberi, Türklerle fırsat buldukça boğuşan Karaman devletinin ortadan. kaldırılması takarrür ettikten sonra, Feyzullah efendi bu kararı münasip bir Za- manda padişaha arzedecekti. İkinci Beyazıdın bu müzakere nin verdiği neticeden memnun ka- lacağı şüpbesizdi. Çünkü Beyazı. dın ağzından bir kaç defa: — Şu herifi ortadan kaldıra- madık Dediği işitilmişti, Feyzullah efendinin padişahi bu hususta ikna edeceği ve k munda ordu ve donanmanın Ka- ramana hareketi ümit ediliyordu. O gün saraydan dağıldıkları 22- man Murat bey memulün hilâfina olrak çok sevinmişti. Başka bir milletle harbe tutuşmak istemedi. ği halde, ibrahim beyle dövüşmek laşmak için kendisinde yuyordu. «— İbrahim beyi talih düşürdü. Fakat, fırsattan istifade edemedim. Bu sefer elime düşer- elime onu, kırmızı sakalından gemi- in sancak direğine asmak bor- cum olsun!» Diyerek yumruklarını du. Eğer padişah - Haydi, donanma hareket etsin. Diyecek olursa, Murat derhal donanmanın başına geçecek ve hiç bir şey düşünmeden yola çıka- caktı, Bu hadise, Muradın yıllardan beri uyuyan keyfini uyandırmıştı. (Arkası var) AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi lisanlarda gazete, mecmua, fotoğraf levazımı ve modellerini temin eder, Merkezi: Maarif vekilet da tolefon 8377 Şübesi: Samanpazarında ikıyor- karşısın 16 Ağustos perşembe İstanbul : 18,30 plâk netriyati, 19,20 ajana haberleri, 19.30 Türk musiki nes: Tiyah: (Kemal Niyazi, Azmi beyler ve Hayriye, Müzeyyen hanımlar), 21 Şe- im Simi bey tarafından © konferan, 21,30 Nurullah Şevket bey tarafından tağanmi ve stldyo orkestrası aşova (1345 m.) — 2015, musikisi, mhtelif, Zİ,IZ plBk, ZI, haberler, 22.12 seli konacri, 23.15, dans müsikii Bükreş (0645 m.) — 19 havar porü, 19,05 kanık konser, 2045 bir perdelik palyaço operasle* Cavalleria Rumücana operas Peyte (5505 m) — 21 mizahi neşriyat, 21,45 haberler, 22.10 plâk, 23,03 opera orkemran, 24.30 caz ta kimi Viyana (508,8 m) — 20,55 Viya. 22 komser, akti, 23,50 gece konu 17 Ağustos cuma İstanbul : 12.30 plâk meşriyati, 18.30 plâk memiyatı, 19,20 ajans haberleri, 19,30 “Türk musiki messiyatı:. (Ekrem: Ruşen, Cevdet beyler ve Vecihe, Nez dime. Nazan Feridun hanımlar. Övek efendi), 21,20 ajana ve borsa haberleri, 0 radyo orkestrası an hafif miki Varşova (1345 m) — 20,15 dans lük muhtelif, Zİ,İZ senfonik musikisi Peşte (530,5 m.) — 21 Peşte kon ser, orkestrası, 22,50 dans mesikisi 23,35 keman konseri, 24,15 çüğan baz imi İlân tarifesi Sahife Kuruş 1 Sentim 400 d > 250 Ba 45 > 100 İç sabhilelerde |» Soil mfelimde 8 30 x Bir ay içinde 100 santimden fazla ilân verenlere hususi tenzilâtl: tarife tatbik olun: Mektep ve mesriyat, doğum, nisan, aklı, teşekkür ve ölüm, icra, tapu ve mahkeme İlânları için bususl tarife tatbik Tamir. Gazetemizde ilânlar işin müracaat yeri ilâncılık kollektir Şirketi Ankara caddesi, Kahraman zadiz han, Tel. 2094-2096 SENELİK 1400 araş 2700 kurup SAYLIK 750 > 1450 > SAYLIK 400 » 800 >» HAYLIK 150 > — Posta Mühadıza dahil olmayanı ecnebi memleketler: Sen 8600, alı aylığı 1960, aylığı 1090 kuruştur. Aires telli çin yirmi beş Kuruşluk pul göndermek Tzımdır. Ürmaziyelevvek: 5 Acımus'uk Sk, 18 X0, Falk Sabri HAYVANLAR ALEMI Büyük kıtada 280 sahife - 350 resim 4 renkli bivhn © 8 metin harici tabla Ba meraklı, oplenceli kitabı okudunuz m? Fiyeti Taşra için posta Heryerde 150 play ama kuruştur. Dereti alınınaz, “Tovsl ve salış merkezi yalnız AKŞAM KITAPHANESİ 121, Ankara endelsi, İstanbul Tara yerine posta pala da. gönderebiliriz, | du. Birri * Sermet iriyari, sporcu bir genç ti. Sıhhatine çok düşkündü, O akşam Yalovanın meşbur Bülbül Yuvasinda biraz dolaştıktan son Fa erkenden bele döndü. Odasi- Ba çekildi. Hava kararmıştı, Oda- sinin önünde güzel bir balkon var- di. Balkon kapısıni açtı, Elektriği Kisti. Karyolasina uzandı. Elle- Fi başinm altında, gözleri tayan- da düşünüyordu. Yavaş yavaş uy- iyor, gözleri ağırlaşıyor. du, Böyle erkenden yemek ye- Yip, erkenden uyumağı det edin- işti. Gözleri aheste aheste kapanır ken kulağına bir gıcırtı geldi. Odasının kapımı / kilitlemeği unutmuştu. Kapı ağır ağır açıldı. Sermet gözlerini açtı. Gelen kim- âi2... Otelde hiç bir tanıdığı, hiç bir ahbabı yoktu. Kapıda ince, narin bir kadın gölgesi belirdi. Serme- esrarengiz kadın kim ola- bilirdi. Yattığı yerde sanki uyuyormuş yaparak gözlerinin bütün dik- katile kapıya bakıyordu. Dışa- rıdan gelen ışıkla meçhul kadının vücudumu şimdiden iyice seçemi yordu, Gayet endamlı, fevkalâde ütenasip bir vücudu vardı. Ser- met içinden: Bakalım ne olacak? diyor. du. Sakın meçhul kadın odasını şaşırmış olmasın... Fakat bu ümit iyen ziyaretçi hiç te odasını urmışa benzemiyordu. Sermet onun gölgesinden bile dehşetli bir heyecan, telâş ve korku içinde olduğunu. anlıyor. gür gibi içeriye süzül- dü. Gıcırdıyan kapıyı kapadı. Gü rültü etmemek için Bin ucuna basarak ileriledi, karyolanın başına geldi. İşle o 2a- man Sermet fena halde şaşırdı. Çünkü tam burnunun ucuna bir tabanca namlusu dayandı ve bir ses, ince, tatlı, fakat korkudan titriyen bir ses: — Eller yukarı!, dedi. Sporcu delikanlı hayretler içinde idi. Tıpkı sinemalarda, casus ilim- lerinde olduğu gibi bir macera ge- giriyordu. Yatlığı yerden ellerini havaya kaldırdı. — Teslimi, dedi, Teslimim! Şimdi yarı karanlıkta onu ce seçiyordu. Yüzünde siyah bir maske vardı. Koltuğunun altında bir tomar ip duruyordu. Sermet kendisine «eller yukarı» diyen se- si ve bu maskeli yüzü tanıyacak- ti. Bir türlü kim olduğunu kesti- remiyordu. Meçhul kadın. koltu- Zunun altındaki ipleri açtı imdi... dedi ellerinizi bağ- lıyacağım... Sermet cesur bir delikanlı pr sonra karşısındal dının korkusu ona âdeta bir zevk vermeğe başlamışt — Kuzum. dedi, Bir Amerikan filmi mi oynuyoruz. Maskeli kadın Kiddetlendi: Vay... Benden korkmuyor musunuz?. Şimdi şimdi tabanca- yı patlatırım. İşte parmağım te- tikte çekiyorum... Sermet sahte bir korku ile: — Aman aman.. Bana kiymayiz miz... Korktum, Fena halde kork tum! Diye yalancı bir telâş gösterdi. Fakat bundan daha fazla eğlen diği zamanı bilmiyordu. Maskeli kadın tekrar etti — Size wellerinizi bağlıyaca- Zum» diyorum... kalkayım da öyle ellerimi ba) sınız... Haydi bakalım. Dakika a Şirmemeli... Yoksa... Hımm Hiç şakam yoktur. Hemen tel 43 çekerim. Sermet rağa kalktı. Genç dına ellerini uzat vi — Buyurun bağlayınız... Maskeli kadın titriyerek ipi ile mik etti, sonra bu ilmiği Sermes, din bileklerine geçirmek içini uzandı. Fakat bu esnada Sermet onun elindeki tabancayı kaptı,” i açtı, Maskeli iş bir korku ile kanas| penin k. Sermet onun yanına yaklaşarak maskesini gir kardı. Delikanlı hayretler içinde idi Maskeli meçhul ziyaretçi bitişik dairede oturan genç kızların en güzeli idi. Kaç kere balkondan onu uzun uzun seyretmişti, — Ne arıyorsunuz burada?. Genç kız telişlan nerede ise ağlıyaçaktı: — Vallahi şaka yaptım Sermet yaptım, Bir bey... Billâhi şaka 'daha dünyada ük. Balkonda hep Jimnastik yapıyor, adalelerinizi siz Kıyorsunuz. Çok cesur bir haliniz. vardı. Ben iddiacı bir kızım. Ar. kadaşlarım sizin hiç kimseden korkmadığınızı söylüyorlardı. Beni iddia ettim: — Onu korkutur, koca yücudile tuştuk, Sonra bu Amerikan filim- lerinde olduğu gibi hareket et mek bana tuhaf bir heyecan veris yordu. Güya sizi yakalayıp, kısı kıvrak bağlıyacak şu dolaba t- kacaktım, Sermet iri vücudile bu narin, ufak tefek kızın yanına oturmuş. tu, Onun sözle du — Beni bu vücudumla siz şu küçük dolaba tıkacaktınız ha, Buna kahkahalarla güldü. Genç kız hiddetlendi: — Beni o derece kuvvetsiz mi zannediyorsunuz. Elimden taban- cayı almıya idiniz pekâlâ tıkar. dım da... diye meydan okudu. Onun bu hali Sermedi büsbütün güldürdü. Delikanlı güldükçe genç kız küplere biniyordu Sermet birdenbire ciddil — Şimdi ben sizi ns yapayım?. Hırsız diye otel müdürüne teslim edeyim mi?.. Ha... Hem bana ta- banca çektiniz. Bunun cezası ya idamdır, ya müebbet hapis, Genç kız dehşetler içinde kak. mıştı, Sermetin ellerine sarılarakı — Dünyada bir daha yapmam!, diye yalvarıyordu. — Peki ben de otel müdürüne haber vermiyeceğim... Amma bes hi şu küçük dolaba nasıl tıkacak- tiz. Ona aklım ermiyor. Çok korktunuz. Size bir likör vereyim! i? Güzel şekerler de var, Genç kız geniş bir nefes aldi, atlı bir gülümseyişle | Sermede baktı, Bir saat sonra elinde mas- kesi Sermetin odasından çıktı .Ar- kadaşları onu koridorda heyecan, a bekliyorlardı. Hemen sordu: — Ne oldu? — Nişanlandık!. Hemen evler a gir Bir yıldız hoşuna gidiyor. j