Sahife 8 AKŞAM M2 Ağustos 1934. Yazan; SULEYMAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ 5 Terenme, iktibas hakkı mahfuzdur e Tetrika No. 336 > Devleti aliyenin yaraları, idarei Reşit paşanin eteri Ali, Fuat, Mithat paşalarda üç muakkip bul- muştu. Bunların hattı hümayununun hedefini ken- siyasi mal edinmek kabi- Fakat üçü de inçe cibetlerde diğer vü- kelâya rüçhan ve tefevvuklarına rağmen devleti kurtaracak esaslı ve kuvvetli bir ıslahat programın taibike muvaffak olamamışlardır; hattâ Mithat paşanın kanunu esa- sişinden manda böyle bir progra- mu tanzim bile edememişlerdir. İkinci Sultan Mahmudun mira si evvelâ kabiliyet derecesi yüks sek olmıyan oğlu Sultan Abdül mecide, sonra keyfine tâbi, kayıt- sız bir müsrif gibi davranan ikin- ci oğlu Abilülâzize, sonra torunu cinnete müptelâ beşinci (Sultan Murada, nihayet Mithat paşanın kanunu esaşisini kabulde muztar kalan ikinci torunu müvesyis ikin- ci Sultan Abdülhamide geçti Bu dört saltanat varisinin dör- dünde de ikinci Sultan Mahmu- © dun samimi fakat bilgisiz ve mu- © önsiz aslahat arzuları cideli ve ha- : Senelerce müddet, bilhassa Ab- — Odülmecit saltanatında, Avrupa li aliye- ve Rumelide varlı. © ğümristi — Kaldı; bu Avrupa umumi hukuleur © nun esaslı bir prensi © alkidesi olmuştu. (1) Fakat ıslahat için biribirini ti kip eden hattı hümayurlar, irade- ler hakikatte göz boyamak yolun- ; d sarfedilen gayretlerden, kırta- in mükemmel nümünele- © Örinden ibaret kaldı, Bunlar garp © Ghüleümet prensiplerinin alafram- ga zevahiri ile ve biter emir siga- sile ösmanlıcaya » burada bu tâbir tem yerindedir - nakil ve tercü- mesi gibi bir şey oldu. Başta sarık, ayakta mest pabuç Varken Grek giymek gibi bir şey! Osmanlı imparatorluğu on do. huzüncu asrın ikinci masfına kaz bir siyasi ihtiyaçlarile telif kabul edecek halde değildi; köhneleşmiş, yıpra- miş usul ve ahkâm haricine bir #örkü çıkılamıyordu. Sultan Mahmut bu ananeleri kırmak; müesseseleri bozmak iste. iş, fakat nasıl kırıp bozacağını bilemermişti. Sonra haleflerile Saray ve Ba- brâlide asri ışlahata tevessül eme rinde ihtiyat ile hareketi ihtiraz derecesine vardırmış, kendilerini daima avamın, müteassıpların mu- halefet ve mukavemetlerini gö” zetmek mecburiyetinde görmüş idiler. Bu iki taraflı «idarci maslahat» — siyaseti bittahi hakiki ve cezri 1ş- — lahat yoluna çıkacak engelleri her- taraf edecek bir şiddet ve sürat steremezdi. Avrdpada demokrasi hi iyade burjuva sınıfına ip. 7 maslahat siyaseti tinat ediyor, inkişaf kudretini bu | de olmaz, yahut büsbütün ihmal Sınıftan alıyordu. Osmanlı içtimai heyetinde bur- juya sınıfını olsa, olsa gayri müs- limler temsil ediyorlardı Devleti aliyede hâkim unsur bu sınıf olan müslümanlarda teşekkül etmemişti. Bunlar mür, asker, ülema, köylüden iba- yeti Müslümanlar şarka müteveccih kapısında bulundukları garbin iç- sadi inkişaflarını takip edemiyorlar, bu hususta Osmanlı hıristiyanlardan da aşağı merte- bede kalıyorlardı Umumiyetle asri terakl haricinde kalan devleti aliye Av- rupalıların hırs, tamah, meharet ile çevirdikleri siyasi, iktisadi do- laplar ve çemberler içinde gün- den güne kendini müdafandan âciz bir vaziyete düşüyordu. nin. İkinci devleti aliyeyi Avrupada timsi, yatin nisfından muhafaza hakkında ümitler büsbütün kırıldı. Osmanlı devletinin padişahi ve vükelâsı bile bu ümitsizliğe kapıl- maktan nefislerini menedemedi- ler, Artık devlel için kuvvet ve şev. ketile yaşıyor denilemezdi! Hayatını günden güne sürükli- yebilmek siyasi meharet addolu- muyordu. “Abdülhamit iptida kanı ile umumi ıslahat gayesini ele ak mış gibi göründü. Kanunu esasi meriyetten iskat edildikten sonra umum memlekete şamil ve yek nesak düsturlar ile Osmanlı ülke- sinin idaresini tanzim eylemek muhal olacağı kanaati umumi” leşi. Berlin muahedesinden sonra Giritte, Ermeni yilâyetlerinde, Arnavutluk ve Makedonyada ma- halli icabata göre ıslahat icrasi icap ediyordu; İngiltere daha er- velce Kıbrısı benimser iken yal mız Anadoluda ıslahat meselesini öne sürmüştü. İngiliz. elçisi Hanri Layard islahat yapılmazsa Ermenistanın nihayet Anadoluda bir Bulgaris tan haline geleceğini boş yere ih- tar eylemişti. Abdülhamit İngiliz Baker paşayı suiistimalleri tahkik için şark vilâyetlerine gönder mekle iktifa etmiş, fakat bngilte- renin istediği mahalli ıslahatı cide diyetle icraya ypnaşmamıştı. Ataletle hareketi, işgüzarlıkla akameti mezcetmek Abdülhamit siyasetinin başlı düsturu idil 1878 de Lord Salebori Kıbrıs mukavelesinde Anadolu islahatı hakkındaki kaydi ihtar edince Abdülhamit kaçamaklı bir cevap vermişti, İngiliz filosu İzmir önün- de görününce de; (Islahatın tat biki esbabını, acele etmiyerek, dü. şünmekte) olduğunu bildirmişti! 1880 de neşredilen vilâyat ka- nunu yeni ve ayni teşkilâtı bütün vilâyetlere teşmil ediyordu. Rumelide ıslahat için teşkil edilmiş komisyondaki ecnebi ko- mişerler bu kanunu görünce: hiç eksik olmamıştır! ların tatbikidir ki ya kâfi derece edilir! Demişlerdi. Bunları hakkile idrak ve tatbil için padişah ile beraber devlet memurları da başka bir maya ile hamurdan yoğurulmuş olmalıy- dılar! Bir kaç sene İstanbulda kalmiş olan Fransa elçisi M. Bompar: (Devleti aliye memurlarında me- suliyet hissi yoktur; mesuliyet korkusu vardır) demişti. “Abdülhamit zamanında bu me- suliyet korkusu da me kadar azal muşta! Abdülhamidin muhakeme ali na alınmamasıni mürteşi bir kaza kaymakam içi — Tabii! Bal tutan parmak Abone ücretleri Türe SENELİK 1400 kuraş 2700 emma S AYLIK 750 Xx 1450 » SAYLIK 400 >» 800 3 AYLIK 1 Ecnebi ermedi smemlakaler; Senel 8600, allı aylığı 1900, 0 aylığı 1000 kuruştür Adres tebdili için Yirmi beş Kürüşluk pül göndermek kizamdı Gemaziyoleyval 1 — Ruzılızr : 89. 5 imsak Glam Üre lie Ayam Yal E 58 9s0 Sas BIR va Ve 3N2 SAT şi 16AD 18418 20 İlarehana: Babil civa NR Açmısluk Sk. 13Ne, Radyo 12 Ağustos pazar İstanbul : 18,30 plâk neşriyatı, 19.20. ajana haberleri, 19,30 Türke musiki mey- siyam, (Kemari Reşat, Met Cemil Muzakter beyler ve Vecihe, Vedia Rıza Rıza hanımlar), 21 Ateş © Güneş klür bünden naklen konferans, alana ve bor 3 haberleri, Proğram. Varşova (1444 mi) — 18,10 sol, kameri, 19.15 dans plaklar, 20 muhte hi, 20715 tazanili © orkestem konseri, 21,15 popüler konseri, 21,50 haberler. 22 Lemberelen neşeli meğriyati 2330 sesli ilimlerden şarkılar plâk, 2410 düne miki. Bükreş (0645 m) — 1815 Ro men musikisi, İ9 hava raporu, 1905 dana melis, 20.45 plâk,/ 21.13 Bel. sika münir 22 ver, İ210 Romen muikii, 23 haberler, 39:30 Lido hatı yalarından naklen konser. Peşte (550,5 m.) — 2030 Şa vap simli köylü piyesi, 23 dana müs kii, 23,45 Past; orkestra kanser, | giz dam rmüsikini, 13 Ağustos pazartesi atar 18,30 ransizen deri, 19 ey tarafından konferan, 19,30 Türk musiki neşriyak, (Ekrem, Rüsen, Cevdet, kemani Cevdet, Şeref, İbrabim beyler ve Vecihe hanım), 21,20. ajans ve borsa haberleri, 21,30 bedriye Rasim hanımın işirakile tango Ve caz orkestrası Varşova (1444 m) — 18.40 kon ser, 19,15 plak, 19,45 muhtelif bahis len, 20,50 haberler, 21.12. örkesira, 21,50 haberler, 22,12 senfonik konser, 23115 dana musikisi Bükreş (504,5 en.) — 19,05 karink. kanser, 20,15 orkestra konseri, 21,15 odu musikisi, 22 tasanni, 22,30 tasan- ni, 23 haberler, 23,30 kahvehane kon. Peşte (550.5 m) — 21,05. meşeli 22 Salaburetan naklen kon 21,30 orkestra, karışık | “ “Akşam, ın edebi tefrikası Bürhan © Fakat Bu değişiklikler har bin maddi ve biraz da suni neti- cesi oldu. Asıl büyük inkılâp ik- tisadi bünyelerde görüldü. Müs temlekeler, geri memleketler, kü- Gük devletler dünya üzerindeki mevkilerinin değerini anladılar. Harp, daima müşteri vaziyetinde kalmanın cezasıni onlara öğret . Onun için derlenip topar- lanmağn başladılar. Mister Didis homurdandı « — Faydasız, dedi. İktisatta bir Kaide vardır. Büyük sermaye Kuvvetli para, me çe tin buhran geçirdiklerini görüyo” ruz. Bilâkis şimdi kücük serma- yeler tehlikesiz iş görüyorlar. Kuvvetli paradan bahsediyorsu- nuz. Bu hangi mesut paradır aca- ba? Sterlin mi, dolar mı, frank mı7.. Dünya altınlarını Bank Döf- rans kasalarına yerleştiren Fran- sa yeni müstemlekelerini doyur mak için kendi masrafından feda- kârlıklar yapıyor. Frank dün ok duğu gibi bugün de beynelmilel piyasada hâkim bir kuvvet de- Zildir. (Dolar) in geçirdiği kriz Amerikan sanayiini harice karşi İsviçrenin. kâğitleri mızraklı İngiliz altınla. rından daha emniyetli. Mister Grevs kızdı: — Bu bir mikyas olamaz, de di. Bütün İsviçrenin serveti yak nız Londra piyasası için ancak bir günlük (ciro) dur. Suat Rahmi istifini bozmadı. — Bu bir hakikat ifade etmez ki, dedi. Sağlam para çürük pa- rayı kovar diyen siz değil misi niz? Netice şu ki harp âdeta Fran- sa inkılâbı gibi milletlere, babu- Sus küçük ve geri milletlere ibret Fransa in- yasi şekiller de Avrupa ve Avru- memleketler yerleş- paya bağlı miş, anane haline gelmiş iktisadi sistemlerle yoğurulmuşlardı, Bir tarafta geniş insan kütleleri mü- #emadiyen toprakla didişiyor, bir yanda mahdut bir site halkı mü- temadiyen para kazanıyor. Bu mü- savatsızlık büyük harbe kadar göze çarpmıyordu. Çarpsa bile si. yasi teşekküllerin kuvveti bu far- kan bir iddia haline gelmesine kar- şi siper oluyordu. Harp ne akideler çözmedi. Ne sistemleri çürüğe çıkarmadı. Ah- lük, terbiye, maişel, zevk vasıta ları her şey her şey altüst oldu. Büyük Avrupa devletlerinin müstemlekelerden gelerek asker yaptıkları yarı vahşi insanların bi- le gözü açıldı. Hintli mecusi, Ye” ni Zelândalı vahşi, Çat gölü ha- valisinder alınıp ayağına İskoç pantalonu geçirilmiş Berberi, hâ- Tâ beyaz insan etine diş gıcırda- tan Afrika yamyamaları Fransiz ve İngiliz ordularında medeniyet dersleri aldılar, Onlar bile şimdi istiklal © davasındadırlar, Terihi Avrupa milletlerinin mazisinden eski olan Türkler için bir silkin- me, kurtulma hamlesi çok görül mez değil mi? yutkkundu. Mister (Grevs) in gözleri sü züZ. Ve Suat Rahmi dedi ki: le görünüyor ki Mötero- pole, müstemleke ve yarı müs temleke ayrılığı bugünün kafasın- 'da birleşiyor. Yarı müstemleke ER O.N Cahit sayılan geri ve zayıf memleketler yavaş yavaş gümrüklerine hâkim oldukça canlarımi (Meteropol) un dişlerinden © kywtarıyorlar. Müş- temlekelere gelince onlar site içini daha büyük birer tehlike... Çün kü gümrüklerini kapayan geri ve küçük memleketler nihayet artık sütü kesilmiş birer inek sayıla- bilirler, Fakat müstemleke, göz- lerinde istiklâl hırsı merhametsiz bir boğa gil centilmenlerini, sinyorlarını tehdit ediyor. Bu o demektir ki bir buçuk asır- danberi dünyayı piposunun manı arkasından seyreden eferidi ayaklarının altına mizraklı altın lar dökerek kendisinden kefinl bez parçası istiyen müstemleke- nin ayağına kadar gidecek, tıpkı köyleri dolaşan Bohemyalı bir çer ibi kapı kapı malını gezdi- recek, fakal cebine bir peni ke. yamadan geri dönecektir. Bu son cümle patronun yüzünü kırbaç yemiş kızartı, (Didis) dişlerine acımasaydi, onların gıcırtısı duyulacaktı. Suat Rahmi i biraz düşündü, sonra de- ir sey hatırla yerde okumuştum, şim di aklıma geldi. Yarım asır ev- vel bir İngiliz muharriri, vatanın. dan bahsederken: ve Rusya bizim buğday tarlamız. sayılır. Ambarlarımız Şikago ile Odesadır. Kanada ve Baltık sa- billeri ormanlarımızdır. Ayustral ya koyun ve öküz ahırımız sayi- lir. Altın ve gümüş ihtiyacımızi Kaliforniya ve Peru temin eder.” Bütün Hindistan bizim bakkal dükkânmızdır. Çin çayımızı ve- Tir, Akdeniz meyva gönderir, ve Fransa bizim has şarapçımızdır.» İngiliz muharririnin bu sözlerin. de Londra katedralının kubbesi kadar azamet var. Insan bunlari okurken kendisini orta devirler. de tahayyül ediyor. Bu yarım asır evvel böyle idi. Fakat bütün bu ambarlar, depo- lar, kilerler tabiatin yetiştirdiği mahsulleri © devşiren insanların malı idi ve Londra efendisi bu ambarları boşaltmak için yalnız. firmasını, (Made in england) ini vermekle iktifa ediyordu. Fa- kat bugün her memleket alacaği inde yalnız (yerli ma- 1i) etiketini arıyor, Yeni dünyanın rejimlerin şekline, ne de iktisadi sistemlerin manasına bak maya lüzum yok. Bu bir kelime ile bülâsa edilebilir! Menfaat! Şim- 'di her millet hayat programını bu kelime üzerine kuruyor. Bütün öm- rünü katıksız ekmekle geçiren ge- ri memleketler işçisi ve köylüsü, yalnız kahvaltısında pençesi ka- dar sığır eti yiyen ve yemeğini i şarap, viski ve bira ile hazmedeğ ileri milletler amelesinin seviye. | sine yükselmeğe hazırlanıyor. Bus nun en sade ifadesi şudur: Mü- savileşmek ve ayni sâye karşı ay- ni hakkı almak, Bunun beynelmi- lel politikaya akseden davası da geri ve toprakçı o memleketlerin sanayileşmesi davasıdır, Suat Rahmi sustu. . Mister Didis geniş bir nefes al- dı. Başına tokmak yemiş gibi sersemliyen patron kımıldadı. Fır- tnalı havada ağızdan çıktığı gibi. kaybolan bir ses işitildi: (Arkasi var),