Sahife 10, Yazan: SULEYMAN KÂNI AKŞAM 9 Ağustos 1934 SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ 5 Tereüme, iktibas bakla mahfuzdur Tetrika No. 334 “Ayastafanos muahedesini imzaladığı- nızdan itiraza hakkınız yoktur,, Prens Bismark kongre riyase- #inde kudret ve müfuzunun, ehli- yet ve fetanetinin, bazan unf ve siddeti nu derecelerine göre hemen her- kese hissettiriyordu. Çok defa her- kesten evvel mütalensını beya eder, serdedilmiş mülâhazaları bir göz işaretile kabul. ettikten sonra kâtibe selâsetle takrir irnlâ ettirdi. Kongrede müzakereler fran- sizca cereyan ederdi, Yalnız lord Bikonsfild ingilizce söyle — Prens Bismark devleti ikbalinden ümitli değik batın samimi olacağına, menf vereceğine de inanıyordu; dev- eti aliyenin zatı ve politikası hak kında hüsnü zannı pek azdı; şark- Iı kavimlere muhabbeti yoktu. Devleti aliyeyi Avrupa konse- Fine ithal eden Paris mushedesi ahkâmna hakiki bir ehemmiyet atfetmediği gibi Osmanlı devle- tinin Avrcpa devletleri sırasına girmekten mütehassıl hukukuna da, bazan Avrupa konserinden hariç tutulmasına karşı da ayni vaziyeti muhafaza ederdi. Yarım işten hoşlanmazdı. Devleti aliyenin diplomasi usul. ahli politikası gibi, metin bir esasa müstenit görmezdi. Dev- 1 aliye murahhaslarına bir defa: — Diplomasi usulünüzde esaslı dost zannedersiniz. Bu kaide eke seriya insanı hataya sevkeder; Türkistanda her devletin ayrı menfaatleri olduğu için hele ora- ca hiç tatbiki kabil değildir. Ba- baâlinin sülük ettiği kaide ise yak nız budur! demişti. Bütün şark kavimleri hakkında- ki hissiyatı şu hareketlerinden belli olur: Kongrede Bulgar meselesi mü- zakeresi uzüyordu. Bismark: © — iki gündür bur âli heyet Buk gar meselesi üzerine bahis ve mü- zükerede bulunuyor; bu ise Bul garların memul etmedikleri bir şereft Bir müzakere esnasında, Ka- rFakaçan, Kuçovalâk isimleri ge- — Kuçovalâk ha! İşte hakkile tay ve tenkih olunacak bir kelime! Dedi ve bu kelimeyi kurşun ka» lemile çizdi! Salaborinin Ermenistan mese- lesi için bir gün tayinini ikinci de- fa talep etmeşi üzerine sabırsız lanarak: — Al bir dahal Diye bağırdı. Bismark kongrede dinlenecek Romonyalılara da sadet haricin. Prens daha ilk mülâkatta dev. eti aliye murahhaslarına şu i dede bulunmuştu: — Tarafımdan göreceğiniz sit kü hülüsu başkalarında bulamıya. caksiniz. Hali hazırı sizden sak lamak istemem, Kongrenin dev. eti aliye için toplandığı zannında, in ne mertebede olduğu- | bulunarak kendinizi aldatmayı- mız! Devleti aliye ile Rusya arasın- 'da yapılna Ayastafanos muahede: Avrupa devletlerinin menfaatleri ne dokunur bazı maddeleri havi olmasaydı halile bırakılırdı. Bu menfaatlerin matlup bir surette tesviyesi için devletler bir kongre toplamağa karar verdiler, Ben de yiyasetini kabul ettim, mevcut müş- külâtm hallinde Ayastafanos mu- ahedesi ahkâmindan Şiddeti tadil edilmek mümkün, belki tabiidir. Bundan istifade edersiniz. Lâkin daha ileriye git mek ister iseniz hiç bir şeye mu- vaffak olamıyacaksınız. Padişa- hin adamlarından (muharebeye tekrar başlamak hayırlı olur) Fik- rinde bulunanlar olabilir. Bunlar bu mütalenda gafildirler. Devleti aliyenin harpte tsrarr devletler arasında, yahut bazı devletler ara- sında muharebeyi davet eder mi, bilmem; fakat böyle bir muhare- be kadar devleti aliye hakkında muzır bir şey yoktur. Ayastafanos muahedesi devleti aliyeyi parçalamış ise de gene ka- im bırakmıştır. Avrupada muha- rebe vukuu ise bugün müfahham ve müstakil bir hükümdar kalan padişah için pek muzır olacaktır. Avrupa muharebesi bazı devlet ler için kârlı, diğerleri için zararlı olabilir; fakat devleti aliye için | | bazılarının izmihlâli mucip olur! Osmanlı murahhasları diğer dev- etlerin murahhaslarile de temas- larından şunu grede devleti Bız kalmıştır; alâkadar devletler Ayastafanos muahedesini devleti aliyenin menfaatleri noktai naza- rından değil, kendi hususi men- | faatleri noki fak eylemişler seleler için hal suretleri kanı tayin edilmiş gibiydi; manı murahhaslarınca bu kurul- muş esasları yıktırmak kabil ol mıyacaktı. Ne Berlin kongresi bir Viyana kongresi idi; ne devleti aliye Fransa idi; ne de Osmanlı murahhasları bir Taleyran! Berlin gazeteleri Osmanlı mu- | rahhaslarının diğer murahhaslar | arasında fesat illa etmekte olduk- larma dair yarım resmi telgraf nameler neşrediyor, bunların Ba- bıâliden aldıkları talimat hakkın- 'da şayialar çıkarıyorlardı. Her ta. raftan kendilerine ihtarlar yağı" yordu. Prens Bismark kongre işlerinin süratle devamı için devleti aliye murahhaslarımın diğer devletler murakhaslarının bususü içtimala yında hazır bulunmalarına lüzum görmüyor, Avrupa devletlerinin ittihat ettikleri mühim meseleler hakkında Osmanlı murahhaslari tarafından beyan olunacak fikir. ler üzerine mübahaseyi lüzumsuz addediyordu; bunu değişmez bi kaide olarak kabul etmişti. Bis- markın bu hali herkesçe görülü: yordu. Fransiz murahhaslari Osmanli murahhaslarına: — Meraminızi ade | söylemek istese bile sözlerini mark tarfından size müsaade edilmiyecektir. Hakkınızda ret ile mubakkirane muamele vukuuna meydan vermeyin; ziyade tafsi- İâta girişmeyin; müzakere esna sında (hayır, bunu kabul etme- yiz; filerimiz bu değildir) gibi sözler söyliyerek kısa müdafaa- larla iktifa etmeniz hakkınızda daha hayırlı el Yolunda tavsiyede bulunmuş- lardı. Osmanlı murahhaslari hakında İngiliz murahhoslarile konuşuyorlardı; şu cevabı aldılar: — Avrupa devletleri arasında ittihaz edilmiş kararları değiştiye- bilecek ıslahat yoktur! Eğer bu kararlar haricinde kongreye ısla- hat teklifinde bulunursanız kon gre bunlara kanaat etmiyecek, daha ileriye gitmek istiyecektir; bu sebeple ıslahatınızı kongreden sonraya talik edin! Kongrenin dördüncü içtimam- da, Varna müstahkem mevküile Sofya Bulgaristan ıslahat eti teşkili müzakeresinde Kara Todori paşa vakit kazanmak için bu teklifin muhteviyatına hakkile vukuf kesbeylemesine müsaade olunup olunmıyacağını sormuştu. Prens Bismark kızdı . ve sert, söyliyecek sözü varsa derhal ve vakit kaybetmeden söylesin. Dev. eti aliye murahhası derhal söz bir takım itirazlara alet etmesine mü- İ sande edemem. Hükümeti Ayas tafanos muahedi için murahhasın burada hakkı yoktur. Avrupanın, menfaatleri devleti aliyeye ait olmak üzere, ettiği mü- i imzaladığı itaraza | saadeleri bugün buraya gelip mü- ahaze etmekle devleti aliye büs- nü teveccühe mazhar olamaz. Av- rupanın bir tedbirine karşı bu yol- da hareket etmek devleti aliye murahhaslarının kengre müzake- işköl bulunduklarına Buna müsamaha ede mem. Eğer devleti aliye mu- rahhasları ısrar ederlerse mütale- alarmı fiile getirmeğe mecbur olacağımı, bu bapta hazır bulun- duğumu ifade ederim, dedi. bakışı sözlerinin sertliğini aruriyordu. Kara Todori paşa teklifin esasi hakkında mütalea heyanında 1s- yarın tehlikesini anladı; söz si lemek hakkından feragat etms- mekle heraber sudan bazı müta- lealar arzile iktifa etti. ni etmek — miye- delâlet Prensin tavrı, ifadesi, Bismark devleti aliye murahha- sına karşı kullandığı lisanı şid- detini kendisi de anlamış olmalı bugünün kongre zabrtnamesine sözlerini tadilen yazdırdı. Eldeki protokol devleti. aliye: murahbas- larina prensin bu âmirane ve teh- ditkârane tevbih ve tekdiri hak- kında bir fikir vermeğe kâfi de- ğildir 0) (Arkasi var), Kökeni paşa Tayan, Takan ekli afrika; 57 PA'T Erkekler, haklarında ciddi bir karar vermedikleri genç kızlari imide düşürüyorlar, bu doğru de- ğil, diyordunuz. Değil mi? — Evet! — Şu halde mis Lidyanin bu arzusunu yerine getirmekle, Be- beğe gitmekle ona ümit vermiş olmuyor musunuz? Suat Rahmi durakladı. Böyle bir ihtimali hatırından ge mişti Genç kadı onu kendi iddiasi üzerinde yakalamış olmaktan ge- len kuvvetli bir hâkimiyetle bakt- yordu. — Doğru değil mi, dedi, Bir genç kızın arzusu ile semtini, evini değiştirmenin manasını izahı eder misiniz? Suat Rahmi bunu dostluk, ar- kadaşlık kelimelerle ifade ede- miyecekti. Karşısındaki zeki ka dının onu kıskıvrak edeceğine phe yoktu. Fakat bu müşkül vaziyetten kurtulmak ta lâzımdı. — Bunu hiç düşünmedim, dedi. Fakat Avrupa terbiyesi almış kız- ların böyle bir hareketlen mana gıkaracaklarım da zannetmem. Seviye hafif bir dudak bükü- şile ona baktı: — Bu kadar samimi şekilde mü- nasebetlerde Avrupa | terbi ile şark terbi bey. O dediğiniz geçici, hav: görünen flörtlerdedir. Fakat sizin vaziyetiniz öyle değil. Düşününüz nu yaptığınız takdirde herkes si- zin neden Bebeğe naklettiğinizi anlamıyacak mı?, Hani o kadar sevdiğiniz klübünüz, her akşam buluştuğunuz spor arkadaşlarınız vardı. Suat Rahmi artık sıkışmıştı. Fa- kat bu meseledeki kararını de- öiştirmekten de nefsine karşı bir utanma duyuyordu. Şimdiye ka- dar verdiği bir karardan dön: yen delikanlı bu dakikada ilk te- reddüt azabının içini kemirdiğini hissetti Seviye simdi okşıyan, himaye eden bir kadın şefkati ile ona ba- kıyordu. Dedi ki: — Beni arkadaş diye kabul et- menizden cesaret alarak söylüyo- rum Suat bey, eğer Bebeğe gider seniz ona en büyük ümidi vermiş olacaksınız. Bu kızı bilmiyorum, tanımıyorum, fakat madem ki ar- kadaşız, size söyliyebilirim, eğer onun için ciddi bir fikriniz yok- sa bundan vaz geçiniz. Hiç tesir altında kalmıyan, kanaatlerinden £ şaşmıyan Suat Rahmi o kadar sarsılmıştı ki ye- ni bir hamıle ile toparlanmak kuv- vetini bulamıyordu. Seviye onun sükütunu şüpheli buldu, şeytani bir kadın cevvali- yeti ile hemen ilâve etti: — Yok, eğer hisleriniz bağlıyorsa ve bu hislerinizi mun- tazam bir şekle sokabilecekseniz o başka... Bu açıktan açığa onu istintak eden bir cümle idi Suat Rahmi kendini tartar, yok- lar gibi bir baş hareketi ile cevap verdi — Hayır. Bi medim ve düşünmedim. Genç kadının göz bebeklerinde gizlenemiyen bir sevinç parladı. Zeki kadın uzun kirpiklerile bunu | göstermemeğe çalışarak gözleri. İl ni yere indirdi ve tabii bir sesk le bir şey hisset Bürhan Cahit RON — O halde, Bebek meselesinde acele etmeseniz iyi olur Suat bey dedi. Çünkü istemiyerek muhiti. Bizi bulandırmış olacaksınız, Ve çok ileri gittiğini anlamış gibiz — Maamafih.. Tabii bir fikir olarak söylüyorum, hareketinizde serbestsiniz. Suat Rahmi mahküm olduktan sonra cezası tecil edilmiş bir maz- Bun gibi şaşkın ve perişan, bilmi yerek işlediği bir kabahatin ağır. İiğından yardırala, şefaatla, kur. tulmuş bir çocuk teerübesizliği ile başı önünde iyordu. Uzun bir sükütten sonra yal nız iki kelime dudaklarından dö- küldü! — Evet, hakkınız var arkadaş! Geniş bir nefes Seviyenin göğ- sünü hareket ettirdi. Genç kadın bu bahsi daha fazla kurçalamaya lüzum kalmamış gi- bi onu meşgul edecek başka ha- diselere, hikâyelere geçti, Biraz sonra delikanlı açılmı ferahlamıştı. Gece yarısından bir saat sonra yukarı kata çıkarken genç ka nin elini hararetle, kuvvetle sık- tı. — Teşekkür ederim arkadaş, Allah rahatlık versin. — Size de Suat bey. Yarın ak- şam evde iseniz belki gelirim, Suat Rahmi mister (Greve) ini istediği raporları hazırlamak için bir kaş gün çalıştı. Ankaradaki dosilarile muhabere etti, Nihayet topladığı vesikalara göre âdeta bir dosya olacak büyük bir rapor yazdı. O gün bunun hakkında izahat vermek muavin mister Di- dis te olduğu halde yazıhanede toplandılar. Suat Rahmi Türkiyenin yeni ik- #isadi programları üzerine, uzun — Yeni Türkiye bugünkü me- 'deniyet dünyasına derhal ayak uydurabilmek mecburiyetindedir. Bunun için o geniş mikyasta program yapmağa ve bunu yılla ra ayırıp çalışmağa karar vermiş tir, rında yetişen iptidai mahsulleri kendi sınai merkezinde mamul hale getirmek, memlekette sana- yi ha; uyandırmak, halki cemiyet hayatına, tasarruf fikri ne alıştırmak... Bu maksatla aras zi, su ve hava, kıymetleri esas tu- tularak memleket bir kaç san: yi mıntakasına ayrılmıştır. muayyen muntakalarda ihtiyacı mız olan fabrikaları kuracağız. | Mister Didis delikanlının sözi nü kestiz — Dışarıdan aldığınız mamul eşyayı memlekette yapmakla ne kadar gümrük iradı kaybedeceği" nizi hesap ettiniz mi? Bütün hesaplar milli mak- sada göre yapılmıştır. Her halde bizim gümrükten kaybedeceğimiz. kıymet kendilerile ticari münase- bette bulunduğumuz memleketler rin kaybettikleri kazançtan daha azdır. Grevs ağır, temkinli dinliyor du. Suat Rahmi devam etti: (Arkasi var)