27 Temmuz 194 Amerikalılar Dünya kupasını İngilizlerden koparmağa çalışacaklar çildiği Davis kupası maçlari de- vam ediyor. Davis kupasini sene- lerce muhafaza ettikten sonra ge- çen sene İngilizlere “kaptıran Fransızlar, bu seneki müsabaka ların daha ilk seçmelerinde tasfi- ye edildiler. Son kalmış olan Ame rikan takımı ile Avustralya taki- minin şiddetli çarpışmaları Ame- rikan şampiyonlarının galebesile meticelenmiştir. Bu surelte D: rını İngil Amerikalılar oynıya» kupasının final mı lere karsı çaktır. Dünya tenis birinciliğini Ameri- kaya götürmek üzere ellerinden geldiği gayretle çarpışacak olan Amerikan tenisçileri kuvvetli ra- kipleri Avustralyalılari © yenmek üzere çok yorulmuşlardır. Tenis münekkitleri havaların fevkalâde cak gitmekte olduğunu ve Ame- Tikalıların tasfiye maçlarında faz a yorulduklarını hesaplıyarak bu sene de İngilizlerin kupayı muha- faza edeceklerini tahmin etmek- tedirler. Evvelki güne kadâr İngiltere rikalı Shields Avustralyalı Mac Grarth maçini Amerikalı 626,4 ve 6,4 kazanarak Amerikan takı- minin Avustralyı mağlüp etmesi; Havaların dayanılmıyacak ka- dar sicak olmasına rağmen Davis kupasından hariç olarak yapılan Beynelmilel kadınlar müsabakala- milletlerin kadın şampiyonlarm- dan daha kuvvetli olduklarını is- bat etmişler ve kadınlara aik bi- rincilik kupasını almışlardır. kupaları tenis müsabakaları 20 temmuz 1934 tarihinde ya- pılması takarrür ve bilâhare tehir edilen «Challenge» kupaları te- nis müsabakalarına 3 ağustos cu- ma sabahı, saat 10 da Ateş-Güneş tenis kortlarında başlanacaktır. işbu müsabakalar yalnız tek ve çift erkek ( arasında olacaktır. Maçlara iştirak için kaydiye bu- günden itibaren 30 temmuz 1934 akşami saat altıya kadar devam edecektir. Yorgos cevap bekliyor Paristen avdet Paskalyan efendiyi bir müsabaka- ya davet eden boksör Yorgostan aldığımız bir mektupta; Paskal yan efendinin davetine cevap ver mediği halde ötede beride kendi sini mağlüp edeceğini söyledi Idiriliyor. Yorgos efendi Paskalyan ile is- tediği şeraitte dövüşe amede ol- duğunun ilânını rica ediyor. Şimdi cevap, Paskalyan efen- iye düşer, Merkezi Avrupa kupa- sının en mühim maçı Merkezi Avrupa kupasi maçla rinin en mühimmi Admira ile Sparia arasında 20,000 seyirci önünde icra edilmiştir. Bidayette Çek şampiyonu iyi bir oyun göslermiş ise de sonra “Admiranın tefevvuku başlamış ve maç Admiranın 4-0 galebesile ne- #icelenmiştir. Kasımpaşa spor birliği Kasımpaşa spor birliği reisli- Şinden ; Birliğimizin senelik ku- rultayı 3 ağustos 934 cuma günü #aat 10 da birlik binasında top- lanacağından bütün arkadaşların eden boksör gelmesi ehemmiyetle rica olunur. Kadınlar tenis müsabakalarının bunaltıcı fasılalarında mis Roond ile rakibesi mis Jacobs buzlu ve naneli gazozlarla içlerinin yangınını gidermeğe çalışıyorlar. zAkşam, ın edebi tefrikası; # PA'F Bürhan Seviye bu anlattıklarindan ken- dine de pay çıkarmak ister gibi biraz durdu, Sonra gülerek ilâ- ve eti; — Ben kendim de böyle bir ai- lenin kurbanıyım işte! dedi. Suat Rahmi dikkatle genç ka- dinin yüzüne baktı. | Konuşmasına, haline , tayrına | bakılırsa iyi yetişmiş, oldukça düzgün bir tahsil görmüşe ben- ziyen genç kadının kim ve kimin nesi olduğu hakkında esaslı bir fikri yoktu. Ve Seviye de şimdi- ye kadar buna dair bir şey söy- lememişti. | Şimdi bahis buraya kendiliği den dökülmüştü, Suat Rahmi dikkatle bakınca genç kadın bir kere ipucu verdi- Bi bahsi açmağa mecbur oldu! — Evet, dedi, Ben de böyle tesadüfle zengin olmuş ve fena bir aile hayatı içinde ezilip & denlerdenim, Babam, eski Httihat- çılardan bir tüccardı. Vaktile Rumelide kaymakamlık ediyor. iyet inkılâbından son- işlerine karışmış, son- ra muharebede büyük ticaret iş- lerine başlamış. Ben babam İs- tanbula geldiği zaman, yani hi Tiyetten bir kaç ay sonra doğmu- şum. Ve Suat Rahminin zihnen bir heşap yaptığını gördüğü için gür erek ilâve etti: — Muhakkak yaşimı hesap edi- yorsunuz. Yirmi beş yaşındayım. Hesap ta meydanda... Asıl mhe- seleye gelelim. Babam bir za- man çok para kazanmış. Ben İn- giliz mürebbiyesi elinde büyü- düm. Sonra Damdösyonda oku- dum. Harp yılları benim çocuk- luk devirlerimdi. Sonra müta kede babamın işleri yavaş yavaş bozuldu. Nereye baş vurdu ise aksi oldu. Büyük bir fabrikasi vardı. İşletemedi. Alacaklılar bi- 2i sıkıştırmağa başladılar. İşgal zamanında hep hazir paramızı yedik. O sıralarda babam ka- zanmak ümidile İzmire gitti. Be- ni mektebimden kalmamak için teyzemin yanına bıraktı. İşte © günlerde akrabamızdan bir genç- le seviştik. Evlenecektik.. Bana öyle söylüyordu. Onun da baba sı zengindi İzmire giden babamın elinde- ki son kalanları da büyük bir iş- te kaybettiğini haber aldığım gün nişanlım ortadan kayboldu. Bir y sonra onun tahsil bahane- | sile Avrupaya gittiğini haber al. | dım. Kim bilir o belki de kendi benden ayrılmak istemedi. Belki de babası bizim fakir düştüğü müzü görerek oğlunu benden uzaklaştırdı. Neticede ben orta dn birakılmıştım. Hayata karşi lk kinlerim bu zaman başladı. Evinde misafir olduğum tey- zemin halleri de bana dokundu... Artık kendi hayatıma kendim hâkim olmağa mecburdum. Babam tükenmiş, bitmiş adamdı. İzmirde iken | sene politikacılık © yaptığından bu hareketin işlerine de tesir et tiğinden bahsediliyordu. O artık kendi derdine düşmüştü. Ve ben iyi görmüş, fena yetiş- imiş bir yarım kız olarak hayatta yalnız) kalmıştım, ilk aldanışım beni erkeklere karşı âdeta düş man “etti, Fakat anladım ki on- larla mücadele etmek şerefli bir : i atıl bir — RON Cahit ça kendi gururundan, şerefinden kaybediyor. Suat Rahmi dudaklarına ka- dar gelen bir suali zaptedeme: — Madem ki tahsiliniz vardı. Niçin hayatınıza daha düzgün bir yol vermediniz. — Anladım, meselâ mualiim- lik, memurluk etmediğimi merak ediyorsunuz. Muallimlik te, me- murluk ta yapabi Fakat siz kimsesiz bir genç kadının, on Hele bu genç kadın yı Bı, giyinmesini bilen ve yüzüne bakılan bir kadın olursa!., Bir ya- zihaneye, bir şirkete, bir mües seseye memur olan genç kadın hayatını kurtarmış sayılır mı? Seviye ince samur kaşlarını kaldırdı. Göz bebekleri büyüdü, sonra kafasında birikenleri bir hamlede boşaltır gibi döküldü: — Erkekler ne kadar kendile- rini beğenir, kendilerini sever, kendi zevkleri için çalışırlar. Ba- kın size bir hikâye anlatayım. Damdösyon arkadaşlarımdan gü- zel bir kız vardı. Babasız kaldı- ğı için bir yere girmek istedi. Ga- latada bir büyük çirkette iş bul du Daha ilk gün müdür karşısına gekmişt — Şimdi ceğim, demiş. Zekânıza, istidadı- mıza göre daha çok kazanabile- ceksiniz. İlk hamlede bunun manasıni anlamıyan kız işe başlamış Üç gün sonra bir kâğıt imza- latmak için müdürün yanına çık- miş. Patron sormuş: — Nasıl işe alıştın mı? Ve bunu sorarken hiç tereddüt etmeden, ödela daldan bi mut koparır gibi kızın göğsünü karıştırmış. — Vay, vay, vay! — Ya... Kız kaçınmak istedik- ge ellilik patron damızlık aygır ibi şahlanmış ve Şevkiye kenter içinde kapıdan kendini atarken arkasından on sekiz yaşında mektepli bir âşık gibi yalvarmış: — Canım, mahvettin beni! Bugünden sonra Şevkiye direl törün yanına çıkmak istememiş. İşi bıraksa aylığından olacak, bırakmasa adam işi azıtacak. Sonrasını bilmiyorum. Fakat Şev- kiye hâlâ orada çalışıyor ve kı. yafeti de günden güne çıklaşıyor. Bu hayatı kabul etmek bir mok- tadan insanı avutur, herkes çalı- $ıyor, hayatını kazanıyor, diye- bilir, Fakat hakikat değişir mi? Suat Rahmi genç kadının bu müdafaasını zayıf bulmakla be. raber yeni bir itirazda bulunma- dı. Seviyenin yorgun bakışları ye- re dikilmişti. Ağır ağır, âdeta uykuda sö; lenir gibi devam etti — Muhakkak olan bir şey var- $a dünyanın her tarafında güzel- ce bir kadının rahatı yoktur. Ev. lense de, çoluk çocuk sahibi de olsa gene rahat bırakmazlar. Am. ma diyeceksiniz ki ciddi bir ka- dın gururunu daima müdafaa eder... Bu da bir dereceye kadar. Güzel bir kadın iyi giyinir, iyi yaşar ve karıştığı hayatta binler. ce insanla tanışır. Kabil bu hayat onu Meryem gi dis edilecek bir bekârette: saklar sm (Arkası var) size kırk lira vere-