ey 14” Teküimüz 1934 Hasret kavuşturan gelince... Bak Kadıköy vapurlarının bacalarını kırmızıya boyamışlar,, « Ah kardeşim.. Bu Turna değil.. Devlet kuşu.. Devlet kuşu canım » “Abla! © Galata rıhtımı hıncabınç... İğ ne alsanız yere düşmiyecek, Her- kete bir sabırsızlık, herkeste bir heyecan. Uzak vilöyetlerden gelen Ta- &: vapuru rıhtıma yanaşmak içi maktevralar yapıyor. Rıhtımdaki ler vapurdaki akrabalarını, dost- larm, tanıdıklarını karşılamağa gelenler Herkesin gözleri «Tar» da... Yolcular üst güverteye çıkmışlar. Vapur yaklaştıkça yolcularla kar- şılayıcılar uzaktan biribirlerini seçmeğe çalışıyorlar. Rihtımdan bir: çocuk sesi çm çın ötüyor: — Baba ... Babı cam, işte amcam... İşte... İşte elini sallıyor. Amca da vapurdan onları far- olacak ki mütemadiyen ellerini, kollarını sallıyor. yet vapur rıhtıma iyiden iyiye yakınlaştı. Artık herkes kendi yolcusunu farketmişti. Va- Pur rıhtima dayandı. Fakat daha merdivenler indirilmemi purdakilerle rıhtımdı da bağıra bağıra bir konuşma İşte ame İşte bak, Am ketmi « Sait bey... Ayol hani refika da beraber gelecek- - Ne oldu? — Gelemedi yim de anlatırım. — Amca... Halideyi de getir. im mi? — Getirdim... Getirdim... Be- raber bahçede oynarsınız. — Fırtınaya tutuldunuz mu? Yok yok, rahat geldik... Hiç sallanmadık... Nihayet sepetler, çantalar el de, denkler hamalların sırtında herkes merdiyenlere akın etmeğe Ya m iki insan oluğu haline gi Vapurdan inenlerle, rıhtımda: kiler sarmaş dolaş oluyorlardı. Sarılıp sarılıp öpüşmeler, ağlaş. malar, koklaşmalı — Ah hiyanet ab... Hiç mek. Vapurdan ine- tup yazmazsın ha... Dört mele 4 Hup yazdım.birime bile cevap vermedin. Gibi sitemler... Arkasından ür dilemeler: Vallahi de'yazdım.., Billâhi de yazdım... Postada kaybolmuş olacak... — Haydi haydi... nımlara gazeteler gi Safiye ha Sahife bife mektup gönderirsin de şu Ayşe kulu öldü mü, kaldı mı s0- Tup soruşturmazsın bile. Tabii. Tabii... Gözden irak olan gönül. den de ırak olurmuş... — A öyle söyleme Ayşe... Vak Jahi hatırım kalır... Bilirsin ki seni kimseye değişmem ayol... Yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler, Sanki sen mektup yazdın mi2, Öte yandan yükselen bir hay- ret sadas Tumu... Kırk bir » Ay billâhi te nımıyacaktım. A dostlar bizim küçük Kadriye bu mu?. Tu, tu, $u... Allah kem nazardan sak- asın... Koca gelinlik kız olmuş ayol... Sokakta görsem tanımaz- sosu dım, Kız gel bakayım elimi öp... — Abla... Abla... Bak... Bak. Kadıköy vapurlarının bacaları Eskiden sarıya boyar Şimdi kırmızıya, boy: » Peki o kırmızıların üs- tündeki «An işareti ne?. — Kız ben ne bileyim?. Va purcuların kâhyası değilim ya... Belki kaptanın markasıdır. Eğer ismi Ahmetse... — Sahi var abla... İstanbuldaki en büyük değişik” lik Akay vapurlarının bacaları" nın yeni boyası olacak ki evvel den burada bulunanların gözüne ilk ilişen bu oluyor. — Hamal oğlum... Hamal... Yahu nereye götürüyorsun?.. Dur bakalım... Şuradan otomobile bi- mecej — A vallahi anne şişmanlar mışsın,.. Havasi sana yaramış... Turplar gibi olmuşsun maşallah. Tahtayi tutayım, Allah gözden saklasın... — Kızım Amma hepsinde yordum hani ma o babam olacak adam yok mu?.. Ben tahta o burgu... Vir vir da virvir... İleride bir genç anne küçük, yaramaz çocuğuna teyzesinin eli- Fakat Necip utanıyor, sümü nü çekerek bir eli ile gözünü ka- Diyor, ann arkasına sakla miyor. — Ayol bu çocuk çok vakışi ol. muş... Öpsene yumurcak. Çocuğun bu hali babasini son derece kızdırmış olacak ki: Bak ka Haydi » Toka et tey — Necip... Haaa, rişmam sonra... Toka bakalım... Toka, zenle... * Necip utana sıkıla teyzesile «tokap etti. Baba memnun... Şaken değil Böyle medeni “bir nı boşaltıyor evlâda malik olmak! Daha ileride şimdiden dediko- du başladı, Hamalların arkasın dan yürürken bir taraftan da çe- neler 150 beygirli birer motör gi- bi işliy: — Ah Sabihacığım kardeşim. Nahide hanımı bildin mi?, Hani canım köye başmdaki aşı boyali &vde oturan sarışın bir taze... Bir gözü şöyle şehlâcı — Ha... Bildim bildim... Ne oldu? — Otuzumu “geçmişti de koca bulamamıştı... Nihayet ona bir talip çıkdı. Adam kâtipmiş, bi- zim efendi söylüyor: «Kalemin dan kan damlıyor.» dedi, Ge çen gün mahalleden de geçti, he- pimiz gördi » adam doğrusu. Gözde altin göz Hik. Elde gümüş baston... Baş- ta kara bomba şapka... Boy.bu «bomba şapka tabiri ne fena kızdı: — Hanim, hanım. Sana yet. imiş kere söylemedim mi? Şunun ismi melon şapkadır. Bir bomba | şapkadır. tutturmuşsun. Canim | biraz dikkat etsene... — Ay ne bilecekmişim ben... İşle böyle kardeşim. Gözde al- tın gözlük, elde güs topuzlu baston... Başta kara bomba şap- ka... Efendi, efendicik bir bey.. Talih dediğin buna derler işte... imeyyiz olmasına da iki sene kalmış... — Desene ki kadin durdu dur. 'du da turnayi gözünden vurdu., — Turna değil hemşire.. Dev. let kuşu, Devlet kuşu!.. Hikmet Feridun YurttaşI Unutmaki Bankadaki tasarraf hesabın kazancının tasarrufa: tanı bekliyor. Bugün herhalde tasarruf hesabına para koy. AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No, 112 Jüzetta sağ, elini kalbinin üstüne koyarak yemin etti: “Allah şahidim olsun; Muradı Karaman sahillerine hücum ve ateş etmekten menedeceğiml,, (Yorgiyos) un ihaneti ve yemi Murat bey o sabah Pireye çık: maki, Öğleye doğru ömer beyle bir- likte tekrar gemiye dönecek ve o gün korsan (Andiriya) yı Ömer beye teslim edecekti. ömer bey (Andiriya) yı bir kaç gün sonra Atinaya götürecek, ora- dan da muhafızlarile İstanbula gönderecekti.' O günlerde (Marmara Kartalı) nın arka top tecrübeleri yapıla” caktı, Ömer bey Atinadan Pireye bilhassa bu tecrübelerde bulun- mak üzere gelmişti. Jüzetta o sabah (Yorgiyos) un başını tenha buldu ve ve ko- nuşmak fırsatını elde edince ya- nına sokuldu. — Dün sana kaptan Andiriya- dan bahsetmiştim, Yorgiyos! Bu- gün bu büyük ve meşhur kahra- manı karaya çıkaracaklar... Acı- yorum.. Ona el birliğle ilik yapamaz mıyız? Yorgiyos elnideki toprak kaplı bumbarayı topun içine sokmakla meşguldü. Önüne bakarak cevap verdi: — Andiriyaya ben de sizin ka- dar acıyorum! Fakat, onun için başımı ateşe yakmı — Bilâkis.. Onu kolayca kurta- rabiliriz.. Ve bu tamamile senin elindedir, Yorgiyos! Rum tabibi başını genç kadina çevirdi: — Andiriya için ne dü; sun bakalım? — Anlatayım: Bugün Andiri- yayı götürecekleri zaman, Murat reise, bu meşhur korsanın da tec- rübelerde hazır bulunması Türk donanmasının istikbali için çok faydalı olacağını söylersen, Murat bu teklifi makul bulur. — Bana bunun faydalarını s0- rarsa...? — Çok basit canım... Türk do- nanmasındaki harikaları (O Vene- dikli korsana göstermek, Çünkü Andiriya bu geminin metanet ve fevkalâdeliğine inanmıyor: «Bir gün su de kalacaksınız!» di- ye alay ediyor. Yorgiyos bu teklifi makul bul. muştuz — Fena bir fi değik. Murat reis gelince söyliyeceğim. Fakat, asıl iyiliğe gelelim. Andiriya ile birlikte limandan ayrılırsak, onun bu kısa seyahatteki kazancı ne olacak? — Andiriya top tecrübeleri es- masında elbette gemide serbest bırakılacak. Zaten Murat onun ek lerini ve ayaklarını çözdü. — Peki, Sonra...? — Andiriya «ötesini bana bıra- kin!» diyor. Hava karardıktan sonra, kendisi denize atılıp kaça- cakmış. Bizden bu kadarcık yar- 'dım istiyor, Yorgiyos tereddütle sordu: — Ya gemiciler arkasından ok ve top atarlarsa. ? — Bu ihtimalden ben de bah settim, O: «Ben uzun müddet su altında durabilirim. Denizin altın- iyor. Aİ 2 Fiğ? Em Lt atamam dan yüzerek gözden kaybolurum» dedi, — Pekâlâ... Ben Andiriyaya bu yardımı yapacağım. Bu suretle kendi cinsinden, kendi milletin- den büyük ve tanınmış bir adamı esaretten kurtarmış olacakem! Fakat, buna mukabil ben de sen- den bir şey istiyeceğim, güzel Jüzetta! Jüzetta birdenbire şaşırmıştı. Rum tabibi, Muradın karısın. 'dan'ne istiyebilirdi? — Bu iş için para arzü ediyor. san; seni bop çevirmiyeceğimden emin olabilirsin! Dedi. Yorgiyos Jüzelta ile görüşti nü kimseye sezdirmemek için mür temadiyen önündeki işile meşgul kendi ken- oluyor ve yavaş yavaş, dine söylenir gibi cevap yordu: — Benim paraya ihtiyacım yok. Senden istediğim şudur: Sultan Beyazıdın ve onun adamlarının Karaman sahillerinde muvaffak olduğunu, ve bilhassa böyle eşsiz. gemilerle Karaman köylerini yak- malarını istemiyroum. Karaman. beyinden çok büyük iyilikler gör- ve her zaman ve her iliklerin şükranını mu- kabil iyiliklerle ödemeğe mecbu- rum, Kocanı Karaman sahillerini yakıp yıkmaktan menedebilirsen, hem beni memnun edersin.. Hem. de bir millete ve tarihe etmiş olursun! izetta düşünüyordu. Karaman beyine yardım etmek! Bu, o kadar kolay bir iş değildi. Karaman beyi, Jüzettanın hiç hoşlanmadığı bir adamdı. Muradın bütün gayesi, Ibrahim beyi mağlüp etmek değil miydi? Jüzetta, Muradın bu mâni olacaktı? Muradı, İstanbulda verdiği bu karardan hiç bir kuvvet vazgeçi- remezdi, hizmet arzusuna Murat, Karaman beyinden öç alacaktı. Jüzetta bir an içinde Mutadın bütün fikir ve arzularını düşün- dü.; Vaziyeti tetkik etti. Tabip Yorgiyosu kırmak ta doğru de- öildi, Yavaşça kulağına eğlidiz — Peki. Dediğini yapacağım! — Beni ne ile temin edebile- ceksin? Jüzetta sağ elini kalbinin üstür ne koyarak yemin etti? — Allah şahidim olsun.. Mura- dı Karaman sahillerine hücum ve ateş etmekten menedeceğim. Öğleden sonra. Gemi demir al. mağa başlamıştı, Murat ve Ömer beyler kaptan yerinde görünüyor- lardı. (Marmara Kartalı) Pire lima- Bından enginlere doğru açılıyordu. O gün yapacakları son top ve (Rum ateşi humbaraları) tecrü- besinden, sonra, Murat reis tek- yar Pireye dönecek ve Ömer beyi karaya çıkararak limanda gece- liyecek, ertesi sabah Pireden ayri- lacaktı, arkama |