12 Temmuz 1934 Yazah » Murat bey şiddetle kamaradan içeriye gireceği sırada Jüzettanm. kahkahasını işitmişti mişsin! Ben seni denemek iste- 'dim.. Sen bütün sözlerimi ciddi zannettin! (Amdiriya) nın serbest kalmasına Murat razı olsa bile, ben onu bu fikrinden vezgeçirme- ğe çalışırım. Çünkü | (Andiriya) Türklere intikam hissi besliyen inatçı bir adamdır. Onu İstanbı Jun zindanlarında müebbet kür ğe mahküm etmeli. : Hüseyinin sesi çıkmadı. Murat kapının önünde geniş bir nefes alarak kendi kendine söy- leniyordu: — Az kaldı ki hiddetle içeriye ip Jüzettanın kalbini kıracak- tım. Kadıncağızın bana karşı gös- sadakat ve fedakârlığı ça- bucak unutuyordum. Hüseyin sa- hiden, günler geçtikçe aplallaşı- yor... Jüzetia onu denemekte çok haklıdır. Ve birden kapıyı Şen bir sesle her ikisini de 5e- lâmladıktan sonra: — Nasılsınız çocuklar? Diyerek dış elbisesini çıkardı.. Jüzettanm yanına oturdu: — Kaç gündür me yapıyorsunuz. bakalım? Gemide ne var, ne yok? Hüzeyi Hepimiz iyiyiz.. Gemi, bırak- ağın gibi Jüzettar — Seni çok özledim, Murat! - diye söze başladı - Atinayı iyice gezdin, değil mi? Murat her zamanki gibi “rek konuşuyordu: — Ömer beyle her tarafını gez- dim. Hakikaten görülecek bir şe- bir, Geçen sefer gezememiştim. i) çok eğlendik. Ati- bekâr kızları koca aramak için sabahlara kadar ateş kümeleri üzerinden atladılar. Ne manasız bir itikat! Jüzettn Ili değiştirmek istedi Burada çok kalacak mıyız? — Pire limanını korsanlardan temizledikten sonra gitmemiz lâ- © zumdır. Fakat, ben Atinada bir Rum tabibi ile tanıştım. Bu adam. yarın Pireye gelecek... Kendisime — biriş havale ettim. O işin metice- sini alıncıya kadar burada kalma- ğa mecburuz. — Bu işin bitmesi tahminen kaç gün sürebilir? — Belki on beş gün.. Edlki de ay. Jözett dudaklarımı bükerek: © — Bu masıl iş, Murat? Diye sordu. Murat Rum tabibi. ne yaptıracağı humbaraların ma- hakkında hiç kimseye bir şey söylememeğe karar vermişti, toplarımda sar- tı yüzünden temire muhtaç ba- Zi yerleri var. Bu adam İstanbulun muhasaras | N . , , güle- da Kostantinin mai- yager olarak lerden anlıyor: yaptım. G. a bizim i bulun. Kendi- miz için çalı- Diye cevap verdi. l AKDENİZDE TURK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Rum tabibi gemide çalışırken herkesin kulağı kirişte idi. Bütün gemiciler (Yorgios) tan şüpheleniyordu. Birgün humbaralardan biri ateş alırken.. Tetrika No. 110 — Atina dilberleri arasinda nin kadar güzel ve sevimli görmedim, Jüzettai Gel, Uzun saçlarını göğsüme dük... omuzuma daya!., Ilık nefesini doya doya içeyim! Jüzetta başını Muradın omuzu" na dayadı. Biribirlerine sarıldı” lar.. Uyudular.. Ve Murat o gün akşama kadar kamarasından d- şarıya çıkmadı. Aradan üç gün geçmişti. Tabip Yorgiyos kâh gemide, kâh karada çalışıyordu. Rum tabibinin ne yaptığını Muratlan başka bilen yoktu. (Marmara kartalı) nda bütün gemiciler (Yorgios) dan süphe ediyorlardı. Rum tabibi gemide hiç kimse ile konuşmazdı (Yor. gis) un topların başında ns yaptı- ğini Muradın en sadık dostu olan dümenci Hüseyin bile anlıyama- maş. Hüseyi tesinde bir gün, gemi güver- gemicinin çok merak- lı bir muhaveresini dinlemişti — Bu adurun topların başım- da ne yaptığını anlıyabildin mi? — Hayır — Elinde bir kaç toprak çömlek var... Bunları topun içine sokup çıkarıyor. Bir takım ölçüler alı: Yor... Ertesi gün tekrar geliyor. Gene ayni çömlekler... Ayni gü alışlar... Merakımdan çıldlı- Tacağım. Bu ne biçim kimyazer.. Ne tuhaf top mütehassısı. — Bu gibi işler sr hali saklamır. Herifin çok usta bir | ihumbaracı olduğunu duydum. Bir kaç sene evvel Karaman be- Yi bile kendisini Atinaan (Köy- | ie sahillerindeki topları ona tamir ettirmiş. — Desene bu. herif İbrahim beyle de dost olmuş hi — Adamım Herkesle dost olabilir. Bundan ne çıkar? — Ne mi çıkar?! Murat reis Yorgiosun İbrahim beyle dost ol. duğunu bilse, onu gemiye sokar miydi? Hüseyin, gemicilerin sokulmuştu. Karaman beyinden şüphelenen | ve rum tabibinin gemide çalış” | masını tehlikeli gören gemi sordu: Yorgi gittiğini kimden öğrendin? — Kendisinden. — Kendisinden mi? Yorgios kendini şüpheli bir adam vazi yetine sokacak kadar budala gi rünmüyor... Bunu nasıl söyledi? — Ağzından kaçırdı... Ben ya- nında duruyordum. Şuradan bu- radan konuşurken, bana Pireye nereden geldiğimizi sordu, Köy- cikten — geldiğimizi söyledim. «Çok iyi yerdir. Dört yıl evvel itmiştim» dedi. Ve sonra ken den şu sözleri de ilâve et «Karaman beyi yanına & gağırtmıştı ni tamir ettim» çok ikalmış mı? Hem iri olarak Karamanı dol di im beyin Karaman beyinin Bu herifin gemiye Denizin dibinde (Baş tarafı 8 inci sahifede) malümatın arttırılmasından bir çok faydalar beklenmesidir. Biz- den milyonlarca kilometre mesa- felerde olan yıldızlar hakkında bugün ilmin elde ettiği derin bil giler unda denizaltı hayatı için hiç bilinmiyor diyebiliriz. buki denizlerin dibinde pek çok harikalar bulunduğunu Nev Yor- kun zooloji cemiyeti âzasından Dr. William Beebin riyaseti altın- da bir kaç sene evvel çalışan bir ilmi heyetin tetkikatı meydana çıkarmıştır. üniversitesinin deniz hayvanlari dersini veren profesör Pearson da bu heyel ile beraber çalışmıştı. Profesör Pearson yeni Sene derslerinde başlıkları daha Ziyade tekemmül ettirecekmiş. Bunlar arasında telefon tesisatı yapılacak, muallim talebesile ve talebe biribirlerile denizin dibin- de koruşabileceklermiş. Bir de deniz dibinde bir saha bölmeler. e ayrılarak bazı heyvan ve ne- bat nümunelerinin orada muba- faza edilmesi, büyütülmesi temin edilecek ve böylece hayatlarının hakiki muhitlerinde tetkiki müm- kün olacakmış. Profesör Pearsonun bu dersle- rinin pek iyi neticeler vereceği ümit ediliyor. Bu derslerden dip- loma alanların Amerika babriye- sinde mühim hizmetlerde kullanı- lacağına şüphe edilmiyor. Bilhas- sa deniz dibi haritaların çizi in de bu tecrübeli talebe- den istifade edilecekmi; sile ahşap gemilere, kö larına veya iskele tahtalarına mu- sallat olan teredos denen deniz kurtlarının tetkiki de mühim bir mesele sayılıyor. Miami üniversitesinin bu ders- leri takip eden talebesinden Miss Olga Minor denizaltı dersleri hak- «Su altmda yürümek, şiddetli Bir rüzgârda ilerilemeğe, uğraş maya benziyor. En iyi çare biraz 'eğilmek ve adımı kuvvetle ileriye atmaktır. Fakat bu ders tatbika- tında su içinde yüzmek, muhtelif hareketler yapmak yasak olduğu için denizin serinliği insan vü- cudu üzerinde fena bir tesir yapı- yor. Buna alışmcıya kadar epey sıkıntı çekiyoruz. Bize müsaade edilen hareketler inmek ve çık- mak için gemiye bağlı iplere tır- manmak ve dibe vardıktan sonra yürümekten ibarettir. Bu yasağı bozanlar olursa profesör onların bir daha arkadaşlarile beraber de- hize inmelerine müsaade etmi- yor...» A, Nezih girmesi hepimizi için üeklikel dir. işi derhal Murat Teise açma- Byz. — Sen bilirsin! Biz duydukla- rımızı söyleriz. Ötesini kendisi düşünsün, Bana filerimi sorarsa, açıkça söyliyebilirim ki, bu he- rif Karaman beyinin eski bir ha- fiyesidir. Geminin srrmı ifşa ederse mahvolduğumuz gündür. Öteki gemici söze karıştı: — Bakışlarını hiç beğenmiyo- rum. "Tilki gibi topların dibine siniyor... Saetlerce sessiz ve gi rültüsüz. çalışıyor. Ne yaptığını bir türlü anlıyamadım. Bu sabah getirdiği humbarelardan biri az. kaldı ateş alıyordu. Hepimiz b: vada seyehat edecektik ket versin diğ ler cabuk yetiştiler de humbur nın fitilini rdılar | Selma güzel dudakları arasin- daki sigarayı sinirli sinirli içi Il sinirlenmesin? Aylar: vin bütün işini gören hizmetçisi Eleni kaçmıştı?. Hem | de haber vermeden. Bohçasımı ahp beyin arkasından çıkıp git- miş Halbuki ne işgüzar, ne ça buk elli, ne kıvrak kızdı. Ne ça- re ki güzeldi, geneti, Gözü dışa- rıda idi. Selma hanım sigarasını mani- kürlü parmaklarile o bastırırken kendi kendine: — Muhakkak, dedi, herifin bi. | rine kaçmıştır!, Fakat şimdi ne olacaktı? Ye- | meği kim pişirecek, ortalığı kim süpürecek? Orayı burayı kim toplyacak- 47 Eleni yemek te dahil her işin altından giriyor, üstünden çiki- yordu. Halbuki Selma hanım kocasi” ni çok severdi. Necdet işinden yorgun argın döndü mü güzel bir sofra, lezzetli yemekler, temiz bir ev bulmalı idi. Selma hanı: — Çare yok. Kolları sıvayip mutfağa girmeli!.. dedi. Fakat bu elbise ile mi?, Evvelâ Eleni- min odasına uğradı. Eleni eski Prostelâsile, eski bonesini bırak mıştı, Temiz kızdı. Bu eski gi ekle, etki bone de tertemiz, ülü- lü ve yıkandıktan sonra hiç kul- lanılmamıştı. Selma hanım önlüğü önüne ge- çirdi. Bonsyi başına taktı, Ayna nin karşısına geçti: — Simdi tam hizmetci oldum! diye gülümsedi. Bundan sonra doğru mutfak, Fakat işler öyle tabmin ettiği kadar kolay değildi. Bilhassa ye- mek pişirirken çok sıkımtı çekti, Soğan çenterken soğanm suyu gözlerine kaçtı. Dehşetli yanmağı başladı. Göz yaşları sicim gibi akarken acıdan terter tepiniyor- du. Ellerile gözlerini oğuşturdu. Fakat parmakları soğanlı olduğu çin gözleri büsbütün yanmağa başladı. Tahamesül edemiyecek- ti, Musluğa koştu. Lâkin terkos | 8 ikesilmiğti. | Hay Yarabbim!. Nedir bu | başıma gekenler?, diye az daha | oturup ağlıyacaktı. Nihayet pros- delâsinin eleği ile gözlerini sildi. Acısı dindikten sonra kendi ken- dine: — Haydi bakalım. Şimdi ka- bağı ayıklıyalım!, dedi, Bıçağı eline aldı. Fakat ilk kabağı soyar- ken dehşetli bir acı ile bıçağı da kabağı da yere atlı, Baş parma- ğından kan akıyordu. Elini kes- mişli. Odaya koştu. Parmağı tirdiyotlu pamukla sardı. mutfağa döndü. 1 tem Tekrar Tavada zeytinyağını kızdır yordu. Kızgın zeytinyağının içine kabakları attı. Fakat tam bu es nada yağ çatırdiyarak etrafa sıç radı. İri iri kızgın damlalar çıp- lak kollarına o siçradı. Kolları | adamakıllı yandı. Tavaya yaklaş- masına imkân yoklu. Artık yağ içıramasın diye kabakları tava- ak atıyor yağı muzipli ya uzaktan nişan al du. Sanki zey pıyormuş gibi tam o yak ya çatırdıya etrafa sıç çatır: et yordu. Ancak fak bi | ve he kolları sarılmı ğı kadar şişmi — Amanan, diyordu, yemek pişirmek tavalete benzemiyor!,.' Fakat akşam kendi elile pişirdi- ği yemekleri kacağma çıkaracak- ti ya... Bu düşüne ile kolunun Sızısını, gözlerinin acısını, kesi- len parmağının. zonklamasıni unuttu. Akşam kocası gelince onu! güzel sofranın başma oturtacak: — İşte kocacığım. Eleni kaç- ti amma bak ben kendi elimle sa- na ne yemekler pişirdim!. diye- ceketi, : Necdet bazı takşamlar içerdi. Selma zile basıp apartımanın ka- pıcısını çağırdı, Bakkaldan raki, buz deposundan da üç kilo buz ismarladı, Artık hava kararmıştı. Necdetin gelmesi" yakındi. Rakı- yı da buza koydu. Her zaman Selma onun içmesine mâni olur- du, Fakat bu göce ona buzlu Ta- ka ikram edecekti. A İçinden: R — Ne güzl sürptiz olacak!, di- yordu. ii Elektriği yakmak istedi. Aksilik biribirini kovalıyordu. Elektriğin igortası bozulmuş olacak ki bir türlü yanmıyordu. Kendi kendir Bugün de aksilikler üstüste rl. diye düşündü. Ne ise Necdet gekdikten sonra elektrik” çiyi çağırırlar, sigortayı yaptırır. ardı... Birdenbire kapı çalındı. Selma; — Eyvakilar olsun... Mutfağın derdinden — giyinemedim de. Şimdi beni hizmetçi | gömleği, hizmetçi bonesi ile görecek!., di- ye gülümsedi. Bir an prostelâ ile boneyi çabucak çıkarıp elbisesini giymeği düşündü. Fakat kapı bir daha hem de hızla çalınmea vaz geçti, Koştu. Karanlıkta bir şey devirmemek için çok dikkat edi- yordu. Kapıyı açtı, Necdet içeri girdi. Genç erkek ilk adımını ihtiyatla attır — Eleni, dedi, niçin burasi “kapkaranlık... Selma cevap vermedi. Necdet kendisini karanlıkta prostelâ ve bone ile Eleni zamnetmişi det: — Eleni hanım yok galib; Odasında ışık yanmıyor! diyerek belini tuttu, Selma kocasının du- 'daklarnı ensesinde hissetti. Ku- laklarımda hafif bir ses: Şeker kız! diye fr, Bir yıldız Kır balosu Himayei Etfal Cemiyeti Kadıköy 'kaza idare heyeti riyasetinden : Himayei Etfal Cemiyeti Kadıköy şubesi tarafından B.M. M. reisi muhteremi Kâzım paşa hazretleri- nin bimayelerinde (19 Temmuz 934) tarihine müsadif Perşembe günü akşamı Suadiye plâj gazino su bahçelerinde bir kır balosu tertip etmiştir. Kadıköyün kibar ınperver hanım ve beyefen- dilerimden mürekkep tertip heyet | tarafından idare olman mevsimin en mezih balosu olacaktır. Davet liler için köprüden saat 2,4516 ve Suadiye: d te, gidiş ve Kadıköyi