Sahife 9 AKDE NiZDE TURK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN LK rika No. 109 Murat (Atina)dan (Pire) ye döndüğü zaman (Jüzetta) nın kendi aleyhinde bulunduğunu kulağile işitmişti. Jüzetta Venedik korsanını kaçırmak mı istiyordu? Murat günler geçtikçe (Jüzet- | 4a) yı eskisinden çok daha derin bir aşkla seviyordu. Atinadan Pireye gelirken müte- Tmadiyen onu düşünmüştü. Murat nerede bir kumral saçli ve uzun boylu kadın görse, Jüzet tayı görmüş gibi heyecana kapılır, kalbi koparcasına çarpmağa baş lardı. — düzetta, Murat için bir cesaret, an ve bir gayei hayal Murat bir vakitler İstanbulda maneviyatı bozulmuş, irki ümitsiz bir halde yaşarken, Jüzet- ta ona cesaret vermiş ve Murat onun sayesinde çifliğe giderek kendini toplamıştı. şimdi imanı sarsılmaz bir © Halbuki bir zamanlar ne Yaşadığını bilmez, ümitsiz, heye- cansız ve maksatsız sokaklarda dolaşırdı. Jüzetta ona ümit, iman ve ateş Yermişti. Murat eski heyecanını bulmuş ve uyuşan kanının tekrar kaynadığını duymuştu. Murat şimdi yirmi beş yaşında- ki gençlik heyecanını taşıyan imanlı bir kahraman gibi, bastığı yeri titretiyor ve baktığı zaman gözlerinin içinde yanan bir ateş kaynağının alevleri seziliyordu. Murat (Marmara Kartalı) na avdet edince (Jüzetta) nın kendi- Atinada yordu. Güvertede herkesten evvel Ka- fa Ali ile karşılaşmıştı. Murat reis bir kaç günlük yok- luğunda gemide neler olup bitti- isorduz. — Karım ne yapıyor. ya ne âlemde? Dedi. Kara Ali çok neşesizdi. Fakat, verdiği cevapta Muradın canını sıkacak bir nokta yoktu; — Her şey yolunda, demişti, Andiriya bıraktığınız gibi. Su mahzeninde yatıyor. — Bir şikâyeti yok mu? — Hayır... Yalnız bir arzusu var: Venediğe gitmek istiyor. Andiri. Murat gülerek yürüdü: i öbür gelişte Murat reisin geldiğini gören ge- iciler sağa sola kaçışmağa baş- lamışkı. Murat rel kamarasına indi yavaş Kapısını açaca ğı sırada kulağına bir erkek sesi aksetmi - Hüseyin sert bir sesle söyleni- yordu: — Sen yanlış düşünüyorsun! Venedikliler bizi daima arkamız- dan vurmuşlar ve aramızda yapı- lan muahedelerdeki ümzalarına hiç bir zaman sadık kalmamışlar. dır. Eskiler şöyle dursun.. Avlon- ya, Midilli, Otranto, İstanbul mu- ahedelerini on sene içinde on de- fa ihlâl eden kendileri olmuştur. Türk verdiği sözü geri almaz... i Zasına sadıktır. Ve emin ol ki ek- seriya düşmanının faziletlerini bile tastik ve teslim eder. Türk milleti hakkı, adaleti ve doğrulu ğu çok sever, Jüzetta! Jüzetta hırçın bir sesle cevap veriyorduşi * — Evet. Türk hakki, adaleti ve doğruluğu sever amma.. Ben Mu- ratta bunların hiç birini görme- | dim. Onda varlığına inandığım tek bir kuvvet var: Aşk... Kadın aşkı. Murat bu heyecanlı muhavereyi merakla dinliyordu. Hüseyin, eskisinden daha sert bir sesle cevap verdi — Kadın aşkı.. Yani senin aş kın! O her şeyden evvel seni se- İ viyor. Bir kadının erkekten iste- de bu değil mi | — Biraz da hemcinsine merha- meli olsa. — Yani (Andiriya) yı affetse.. Bir kayıkla memleketine gönder 8e demek istiyorsun, öyle mi7 — Tabii... Çünkü Venedikliler. le sulh halindeyiz. Onların meş- hur bir gemi kaptanını esir alma: ğa hakkımız var midir? — Andiriya bize karşi daima düşman vaziyetinde kalan bir kor- sandır. Murat onu serbest bıraka- maz. Bu salâhiyet ona verilme- — Nihayet o da bu sularda kor sanlık yapmıyor mu? — Korsanlık yapan bir kendi hükümetinin valilerinden ve kale kumandanlarından iltifat ve himaye görür mü? — Murat onları aldatıyor. Eğer Ömer bey, Muradın (Andiriya) dan farksız bir korsan olduğunu anlasa, evvelâ onu tevkif eder- adam di... (Arkasi var) ora mama a Falk Sabri HAYVANLAR ALEMI Eyük ktada 980 sahife - 880 resim 4 renkli lâyha » 8 motin harici tabla Bu meraklı, eğlenceli Kira okudunuz mu? Fiyeti l Taşra için post Heryerde 150 re Karuştar. ret alınmaz, “Tevzi ve Gatış merkezi yalnız AKŞAM KITAPHANESİ 121, Ankara caddesi, İstanbul Para yerine posta pulu da. Nişan merasimi Şebinkarahisar mebusu profe- sör Sadri Maksvdi beyin kızı Adile hanım ile hariciye vekâlet memurlarından Kâmil Kâmi beyin nişanlanma merasimi geçen cuma günü Ankarada Sadri beyin evinde icra edilmiştir. Genç ni- şanlıları tebrik ederiz. Balkan talebe mümessilleri geliyor z 15 temmuz pazar günü şeliri mize gelecek Balkan talebe mü- messillerinin şerefine, Milli Türk talebe birliği tarafından bir vapur tenezzübü tertip edilmiştir. Bu | tenezzühe davetli olanlar Beykoz Ve Adalara gideceklerdir. Italyada halk trenleri Kalya münakalât vekâleti yaz mevsiminda halka mahsus tertip edilen tenezzüh trenlerinin ade- dini çoğaltmıştır. Bu trenlerde “, 50 ile (oh 75 tenzilât yapıl maktadır. İ 29 Haziranda 73 tren tahrik edilmiş ve bu trenlerden 55,716 yolcu istifade etmiştir. Ali Reşada uzaktan bakılınca kendisinde fevkalâde hiçbir şey göze çarpmazdı. E temiz giyinmiş, sevimli bir delikanlı, Meşhur bir avukat yanında ça- lışıyor ve yapayalnız yaşıyor. İm- sanlara çok karışmayı sevmezdi. içinde yaşa- O kendi hülyaları ildi. Bilâkis pek nadir dost- larına karşı kalbinde büyük bir şefkat ve merbutiyet hisleri bes- derdi. Ali Reşadın üç tane dostu var- | dı. Kendisi ne kadar sade, müte- | vazi ve iyi kalpli ise onlar da © kadar züppe, havai ve ahlâksz idiler. Ali Reşadı ziyarete gel dikleri zaman bazan bir gümü siğara kutusunun, yahut başk: kıymetli bir şeyin ortadan kay- | bolduğu görülürdü. İl Bu dostlar başlari sıkıldıkça resmen Ali Reşada müracaattan da geri durmazlar, ellerinden! kadar delikanlıyı sızdı- Borç para islemek için Ja ir münavebe usulü tesis etmişlerdi. Biri biter, öteki derdi çıkardı. Bir aralık bu dostlari Ali Re şadı evlendirmeyi düşündüler. birinde Ali Reşadın ken- defedememesi için böy ir müttefike ihtiyaç hissedi- yorlardı. Ali Reşada bulacakları kadın gayet zengin ve bilhassa gayet güzel olmak icap ederdi. ediyorlardı. Hepsinin zevki ayrı olduğu, hepsi bir türlü güzelden hoşlandığı için artık karşılıklı fe- dakârlıklar yapmaktan, mütevas- sit bir kadın tipi düşünmekten başka bir çare bulamamışlar, Ali Reşadın zevcesi nasıl olmak lâ zım geleceğinde nihayet ittifak etmişlerdi. Ali Reşat dostlarının kendi hakkındaki bu sihtimamlarından, “düşüncelerinden bittabi habersiz. kalıyordu. Evlenmek onun aklın- dan bile geçmiyordu. Mamafih yakında sırf hülya halinde de- vam eden bir aşk ihtiyacı pek canlı bir surette yaşıyordu. Bir gün, Ali Reşat müzeyi zi- yaret ederken yalnız başına do- laşan Amerikalı bir genç kadına tesadüf etti, Genç kadın bazı eyler söylemek istiyor, fakat me- ramını anlatamıyordu. Ali Reşat biraz ingilizce bilirdi, Tavassut etti. Bu, genç kadın ile bir mua- | vefe tesisi için iyi bir vesile oldu. otomobilde / beraber Müzeden döndüler. Dostlar bu vakadan haberdar oldukları zaman son derece se- vindiler. Onlar bu Huma kuşunu boş yere arayıp dururken Ali Reşat kendiliğinden onu bulmuş- bul Artık bu üç cebidelik şık, züppe bu Amerikalı kadın ile Ali Reşadı evlendirmekten baş- ka bir şey düşünüyorlardı. Kadının çok | zengin olduğu anlaşılıyordu. Bir kere Ali Reşat ile evlenecek olursa hep berabe, kalkarlar, Amerikaya giderlerdi. Orada nasıl: olsa bir kolayını bu- lup kendileri de zengin olacakla- | rını, milyonlara kavuşacaklarını | ümit ediyorlardı. Hiç bir şey ya pamazlarsa bir sinema yıldızı da olamazlar mıydı? | Fakat Ali Reşat Amerikalı ka- dın ile ahbaplığı pek ilerilet halde, dostlarının bütün teşviki ne rağmen genç kadına daha ni aşk etmeğe bile cesaret göste vemiyordu. Dostları onu muttasıl sıkıştırıyorlar, zorluyorlardı: — Aptal, her gün bu kadın ile buluşuyorsun, geziyorsun, belki de kendisini bir kere bile öpme- din! — Ben terbiyeli adamim. — Sen terbiyeyi görürsün, Ka- dı nihayet senden bıkacak, bay- di başımdan defol diye atacak! Dostlar Ali Reşatian bir ha- ber çıkmadığını görünce kendile- ri gidip Amerikalı kadın ile gö- rüştüler ve Ali Reşat namına Ona izdivaç teklif ettiler. © kadar seviyor ki ar- Kanızdan Amerikaya gelmekte bile tereddüt etmiyecektir. Biz 'de Ali Reşat gibi bir dosttan ay- rılamıyacağımız içim hep bera- ber Amerikaya geleceğiz. Genç kadın Ali Reşada karı pek derin ve ciddi bir hiz besli yordu. Dostların bu tavassutunu memnuniyetle kabul etti. Dostlar hemen Ali Reşada müjde götür- düler. — Haş diyoruz! Hikâyeyi anlattılar. Ali Reşat pek sevindi. Fakat yan bir nokta vardı. Artık seyahat hazırlıklari baş- lamıştı. Dostlar harıl harıl yol- culuk tedarikâtina koyulmuşlar- di. Ali Reşat bir türlü işlerini bi Gremiyordu. Hali değişmişti Dostları onun bu mahzun tavrını, garip muamelelerini bir türlü izahı edemiyorlardı. «Acaba Ali Re- şat bize bir oyun mu oynıyacak, Amerikalı kadını mi alıp gide- cek, bizi Istanbulda mı bıraka cak?» diye korkmağa başlamış. lardı. Kendileri daha evvel dav: ranmak istediler. Napoliden ha- reket edecek transatlantikle gi- deceklerdi. Ne olur ne olmaz on- lar İstanbuldan iki gün evvel çık” tülar. Napolide buluşmak üzere sözleştiler, Ali Reşadın hep Amerikaya gi inde sızlı- çekti iztırap memleketini terketmek mecburi- yetinden ile doğduğu, bi eliyordu. içinde saadetlerine ve elemlerine iştirak ettiği vatanı bırakarak yabancı bir memleket hayatma atılmak ona pek acı, pek fena bir hareket geliyordu. Sokaklarda dolaştıkça, gördü- ğü en ufak şeyler bile kendi sanki sitem ediyor gibi geliyor. du. Evet, Amerikalı genç kadım seviyordu. Fakat bir kadın vatanını bırakıp gitmek çok acı ve fena bir hareketti. İşte Ali Re- şat bu iki hissin çarpışması yü- Zünden muztarip oluyor, hareket dakikası yaklaştıkça tereddüdü Gidecekleri ve azabı artıyordu. gün gelmişti. O akşam ekspres ile hareket edecekler, Napoliye gidecekler. di. Fakat hâlâ Ali Reşat rar veremiyor, perişan eşyaları nm. arasında dolaşıyordu, Birdenbire, nişanlısı telâş ile içeri girdi. — Hölâ hazır değil misin? Ali Reşat son dakikada bir- denbire kararını verdi. — Ben gelmiyorum! — Seni pek çok Fakat arkan sira Amerikaya ge lemem. İstanbuldan bir şark ma- hı almış gibi beni de peşine takıp Ben ir ka- seviyorum. götüreceksin. gitmiyeceğim. Genç kadın şaşkın şaşkın sor. dı — O halde ben ne yapacağım? Radyo . : Ji Temmuz çarşamba İstanbul 5 1830.19 Fransizca deri 19-19,30 möneleğ (sehir Giyattosu artşilerindeni, Muammer bey tarafına dan), 19,30-21,20 Türk musiki meşriyan! tu. (Mesut Cemil, Ruşen, Cevdet, Müse| tafa beyler, Vecihe, Semiha hanımlar), 21.20-21.30 ajans ve borsa haberleri, 21.30-22.30 örkestin konseri, kanşıkl program, ve “Nurullah Şevket bey tas rafından teganni, a Varşova (1414 m) — 18.30 piya, no konseri, 19,15 plâk, 20,15 çift pi yana konseri, 20,50 haberler, 21.12 orkestra, neşeli monoloğ, 21.50 haz berler, 22.12 tayannili solist konseri, 23,15 dene ins ilereş (364,5 m.) — 13-15 ber günkü nesriyat, 19,05 orkestra könse ri, 26115 radyo örkestram, 21.15 oda musikisi, 2145 tazanmi, 22,30 keman konseri, 23 haberler 23,30 kafekan-, Budapeşte (550.5 m.) — 18,30 Ma- car halk şarkılar, 20,13 piyano, ke onan sonatlar, 21,30 (Ponztamın şar. kası) ösireli musiki temsil, 22,45 haz berler, 23 dana musikisi, 24 gizen mun ikisi, Roma (3202 m.) — 2145 (Du to e castigo) isimli musiki temsil Viyana (506,8 m) — 20,10 mu ikide gülüş (plak ve söz), 21,35 ak Baberler, 23,15. garkılar, 24 yece konseri, cazbant i 12 Temmuz perşembe İstanbul : 18,30-19,20 plâk neşri- yatı, 19,20-19,30 ajans © haberleri, 19.30.21 “Türk musiki neşriyatı (kez mençe Kemal Niyazi bey, ut Hayı hanım, Azmi bey ve Müzeyyen hac mma), 212130 Selim Strri bey tarar fından konferans, 21,30-22.30 stüdyo, caz ve tanno orkesiram. Varşova (1414 m.) — 18,15 Franz Leharın eserlerinden konser, 19,15 Vik madan nakil, 20 muhtelif, 20.15 Lem- bersden neşeli. neşriyat, 20,40 pâk, müsahabe, Zİ.12 tansnnili popüler konser, 23,15 dans rausikisi. Bükreş (304,5 m.) — 10,05 arko? wee, ZI plâk ile Püecininin — (Madarş Butterily) opera Budapeşte (550,5 m.) — 19 sekeri konser, 20 karmk müsahabe, | 20,30 plâk, 32 çizen musikisi, 23.20 ope orkestrasının konseri, 24.20 cazbant, Roma (420.2 m.) — 2145 mütet evci mesriyat, 22,45 mizahi meştiyat, 23 hafif müsiki ve dans parçalar, 24 haberler ğ Viyana (506.8 m.) — 21 senfonik konser, 23 haberler, 23,25 orkestra 1 Palmmhof kahvesinden dans musiki AKŞAM Abone ücretleri Türkiye Posta illihadına dahil gimayanı Geneli memlakatlar: Seneliği 5800, #ltı aylığı 1800, öç Aires tebdili için Şi Kurüşluk pol göndermek Kebinleyvel :29 — Ruzıhazır : 67 £ sk Güneş Oğie İlini Akşam Ye 437 887 AE 19 1219 1618 1, Babüli civarı asla Sk. 13 Ne — Sen gidersin. Seni alakoya- mam, Çünkü ozaman benim lâ- ikırdılarımı sen de bana karşi tekrar edebilirsin. Genç kadın gözlerinde yaşlarla, mırıldandı; — Fakst ben dünyada yape- yalnızıml — O halde... i Ali Reşat «burada kal!» de, meğe cesaret edemedi zi — Dostların Napolide vapur3 diler, bizi bekliyorlar. — Hiç umurumda değil. Sen benim olsaydın ben onların hep sile alâkamı kesecektim. Ablâk- «ız heriflerdir. Sen şimdi serbes- sin. İstersen onlarla beraber Ame- rikaya sit, istersen benimle bu: rada İstanbulda kal, > Genç kadın hiç tereddüt etme-! den cevap verdi: — Seninle kalıyorum. Hihâyeci |