EE ÇğÇğÇğZğ—ğ—ğ—ğ—ğ—ğ7/ Vİ mmm ammaamamaaaaaaaaaaaaa9a02000999 4 11 Temmuz 1934 ,. AKŞAM Ticaret mektebini ıslah Yüksek iktisat kısmına lüzum var mı? İktisat vekâlei ticaret mektebi hakında yeniden bir proje hazırla- emaktadır. Bu hususta alâkadar bazı zevatın da fikirleri alınmak: Kadır, Ticaret mektebinin vaziye- ti hakkında ortaya sürülen fikir- erden biri de, bu mektebi bir ti- caret lisesi haline getirmektir. Bu isede lisan derslerine azami dere- cede ehemmiyet verilmesi tavsiye edilmektedir. Diğer taraftan yüksek iktisat kısmının fuzulü olduğu da iler sürülüyor, Esasen yüksek iktisat tahsili ihtiyacını, hukuk fakülte le iktisat ve içtimaiyat ens sü temin etmektedir. Bu mücsse seden başka, ayni maksatla ted- risat yapan yüksek iktisat mekte- bine lüzum olmadığı söyleniyor. i Bundan başka ticaret lisesi mu- allimlerinin dışarıda başka bir va zife ile meşgul © olmamalarına ehemmiyet verilecektir. Şimdiki zet mektebi muallimleri, it vekâleti teşkilâtında komi: ler ve diğer memuriyetlerle alâkadardır. Tütüncülük Almanya kendine mahsus bir tütün yetiştiriyormuş Almanyada şark tütünleri nefa- Setinde tütün yetiştirmek için sene» lerdenberi mesai sarf edilmektedir. Bu meselenin son aldığı neticeler hakkında, Hamburg fahri konso- losumuz alâkâdar yerlere şayan bir rapor gönderi raporda Karlsruhedeki tü üsü müdürü Paulköniz Şark tütünlerine | ait tecrübeleri hak- kında verdiği malümat kaydedik- mektedir. Enstitü müdürü, Şarktan gelen tütün fiatleri üzerinde yapılan devamlı — telkikat | neticesinde Almanyaya malısus bir bip siga- ralık yetiştirmek — kabil olduğunu iddia etmektedir. Bu tütün tipi, âboratuarlarda tetki- kat sahasından çıkmış, ziraat sahasına intikal etmiştir. . © Ege tütün ihracatı | Ege mıntakasından 933 sene- sinde muhtelif memleketlere 10 milyon 557 bin Tiralık tütün gön- 'derilmiştir. İhracat en ziyade “Amerikaya yapılmış ve kıymeti 4 milyon 726 bin lirayı bulmuş” tur. Almanyaya yapılan ihracat 3 milyon 553 bin liradan ibaret- halde Mısırda kaç otomobil var? Münaklât nezaretinin tanzim ettiği bir istatisiğe göre, Mısır kıtasında geçen senenin sonuna kadar 30,846 otomobil varmış, Bunlardan 193311 hususi oto- mobil, 40981 taksi, 3408i İkam- yon, 1312si otobüs ve 2207si motosiklellr, | | Amsterdamda yeni hadiseler Bazı bakkal dükkânları | yağma edildi | Amsterdam 10 (A.A.) — Ha- | vas ajansı bildiriyor: | Vaziyette sükünet vardır. Düm | sabah Jouraan mahallesi ile kalabalık mahallelerden hiç bi- zinde | kargaşalık © olmamıştır. Yalnız şimal mıntakasında bazi bakkal dükkânları yağma edil. miştir, Cumartesindenberi grev halin- 'de bulunan liman amelesi ile di- Zer amele yeniden işe başlamış- lardır. Polis, gayri meskân bir evde gizli bir komünist matbaası keş- fetmiş ve bir takım hicivnameler müsadere eylemiştir. Süküna rağmen, askeri kıtaat şehirden ayrılmamıştır. Amsterdam 10 (A.A.) — Po- Tis, boş bir evde komünistlere ait matbaa malzemesi ve neşriyat bulmuştur. Gandhi hasta Lahore 9: (A.A.) — Gandhi- nin. sıhhi vaziyeti pek iyi değil dir. Bu itibarla Mahatmanın zi yaret programı çok azaltılmıştır. Yunan pamukları Yunanistan 3 milyon kilo pamuk alacak Yunanistan hükümeti, pamuk ithalâtını tahdit etmek için, pamuk zeriyatına ehemmiyet vermektedir. Fakat bütün gayretlere rağmen yunan pamuğu, yunan sanayiinin ihtiyacını temin etmekten pek uzaktı Bu vaziyet karşısında Yunanis- tan hükümeti, son zamanlarda pamuk ithalâtını artırmağa mec bur olmuştur. Alınan bir habere göre Yunanistan hükümeti teçrini- evvele kadar 3 milyon 226 bin kilo pamuk alacaktır. Türkofis bu meseleden alâkadar ihracatçı. ları haberdar etmiştir. Kuru meyva tacirleri ticaret mümessilliğimiz- Ati den tahriratta © Yunanistanda üzüm, kuru ine ticareti yapan bazı Yunanlı tacir- lerin adresleri bildirilmiş ve-bizde de aynı işi yapan firmaların ad- resleri istenmişti Tabriratta Yunanlı tacirlerin | Ege mıntakasında bu işi yapan larla alışveriş etmek istedikleri de zilrolunmaktadır. icaret odasına gelen bir kuru ve kuru meyva Italyaya gönderilecek yumurtalar Ankara Türkofin. reisliğinden bildirildiğine göre bundan böyle Italyaya ithal edilecek yumurtaların silinmez bir mürekkeple damga- lanması icap etmektedir. Fransada incir resmi Fransa mebusan meclisi incir gümrük resminin arttırılmasını kabul etmiştir. “GUNUN MESELELERİ ) Sebze ve meyva 7 Kabamallar cemiyetini ortadan Kal drarak sebze ve meyva fitlerini venz- Bundan bir kaç gün evvel, bu meseleden bahsederken kabzımalların sebze ve meyva müstah- villerine avans vermek suretile iktisndi bir bolu; bu mütavassıların yerine. bu. vazifeyi İfa edebilecek bir bankanm kurulmasına, ihtiyaç olduğunu ilâve etmintik, Bu meseleleri tetkik etmiş, aalâhie yettar bir zak meyva ve sebze mü | tahslllerine kredi verecek bir banka | hakkında bize şu beyanatta bulunmuş bare atmak Fikri vardır. doldurduğunu yazmıs, larin, müytahsili tazyik ettiği hakkındaki iddialar yeni değil. dir Köylüyü kurtarmak ve köylüye daha <hven şarılarla para vermek için bir kredi bankası açmak ötedenberi hatıra gelmektedir. Farzedelim ki, bahçıvan: lara ufak kredi yapan bir mali mües sese kuruldu. Bu raüessese kabzmalla- tın sebze ve meyva müstahsillrile olan münasebetlerini elde” ettiğini kabul edelim. Para verme işi muayyen şartlar dahi- linde cereyan eder. Bu sefer banka, ve- ya sandık. ismini alacak mülessete, © kabzımalların 4— Kaba alan bu mali yaptığından gok farklı bir iş yapmıyacaktır. Köylü ye mahsul zamanından evvel, avans ve- zecek, idrak zamanı, avansa mukabil elindeki malı alacak, borcu bilği zen man, gene yeni borda girecek, hasıl ayni: şersit gene devam edecek, Evvelce, kabzimallardan şikâyet edir liken, bu sefer banka hakkında ezür- zaa kredi veriyor, köylünün borcunu tecil etmiyor» diye şikâyetler baslıya- cak... Nitekim Ziraat bankası hakkın da bu gibi şikâyetlere de tesadüf edil. miyor muğ, İktisadi. vaziyeti bozuk olan fakir müstahsiller, yani borcunu kolaylıkla ödeyemiyen kimseler oldukça Bunlara müşkül şarılar içinde para vermek kai- Bu kaleyi ortadan kaldırmak ve müstahsile az faizle daha kolay” para vermek için, müstahsilin vaziyetini alah etmek lâ zımdır, desi de devam edecekti Nitekim bazı yerlerde müstahsil bu vaziyetten kurtulünak kabzimal esnaf sa ağır faiz vermemek için koopera- Gifler açmıştır. Meyvahoşta bir gok mal- lar kabzımallar. hesabına satılırken, ap- ni: kabamallar. kooperatiflerin. malını yüzde beş gibi ufak bir komisyonla satmaktadırlar. Bu. kooperatifler ça” ğalrsa © zaman mütevassıtlar. azalır. hakiki ucuzluk başlar, Batan alman vapuru Geçenlerde Dresden isminde büyük bir alman vapüru Norveç sabillerinde batmıştı. Suların çe- | | | | kildiği zaman, yana yatmış olan | vapurun bir kısmı görünüyor. Resmimiz böyle bir zamanda çekilmiştir. Avrupa kupası futbol maçları Torino 9 (A.A.) — Juventus ve Uipest kulüpleri Avrupa fut- bol kupası için yaptıkları bir maç- bire berabere kalmışlardır. Hergün bir ata sözü; Komşunun tavuğu». & Komşuya kaz görünür Edebi müsahabe: Edebi terceme Ne zaman tercemenin zorlukla" rindan bahsedilse bunun mesuli- yetini türkçeye yükletmek âdet ol- muştur. Bu bahaneyi mütercimler ötedenberi işite işite alıştıkları için kullanırlar, okuyucular da ham parmakları daima kendisine doğru uzanan bu mücrimi öylece, muhakemeye lüzum görmeden ka- bul ederler. Türkçe dünyanın en güzel lisanlarından biri olmakl beraber zavallının kendi kendi ne tekellüm edecek bir dili olma- 'dığmdan susar, küt ikrar» dan gelir» diye ün üzerine mahkümiyet ilâmının hemen ya- pıştırıldığını görerek boynunu bü: kerek kaderin bu cilvesine rıza» 'dan başka bir çare bulamaz, Bu, bir perdenin arkı çi merek, kendi ayıbını başka suretle tefsir edilemiyecek olan usule, mütercimler, kendileri de, samimi bir kanatla müracast ederler. Ben, elbette benimle be- Taber pek çok insaf erbabı da var- dır, bu fikirde değilim. Türkçenin aczinden, fakrından bahsederek asıl kabahatın kimde olduğuna işaret etmemek yazısı çirkin olan- ların parmaklarını itham edecek- lerine kalemlerinin fenalığından 'dem vurmalarına benzer. Türkçe neden âciz, neden fakir imiş? Bu, ya lehçesinin dı 'dan, yahut, nahvinin hiç bir inhi. naya tahammül edemiyecek sert- liğinden, dikliğinden ileri gelmek icap eder, Garp lisanlarının lehçe- lerini teşkil eden kelimelerin kâf- fesine türkçede birer tam karşılık henüz tesbit edilmemişse, hele fenni, sınaf, felsefi ıstılablara bi- ver mukabil teayyün etmemişse bu çare bulunamıyacak bir mahzur değildir. Elde bir kelimeyi üç beş kelime ile tefsiren nakletmek, bu surete müracaat olunmayınca, tahşiye ile izah eylemek imkânı var iken bunu tercümeye bir en- gel mahiyetinde telâkki doğru olamaz. Vehleten doğru gibi görünel Iecek mazeret türkçenin garp sanlarına zıt olan nahvine atfolu- nabilir, halbuki hakikatte en yan- hş olan iddia budur. Türkçe ka- dar nahvi, şarkın ve garbin bütün lisanları arasında, her şekle, her nevi inşa usulüne uyan, eğilip bü- külen, kıvrılıp dolanan, bir camın mücellâ sathında akıyor gördüğü- müz yağmur dereciklerine bir sür pürge çöpile dokunduğunuz za. man nasıl yeni bir meçra verirse- iz yolu takip etmeğe hemen müheyya olan bir dil tani- miyorum. Türkçe nahvi hiç arapçanın, farsçanın mesnet nahvi değildir. Onlar da belki zaman ile, istiha: eler arasından geçtikçe, garp dil. lerile temaslarını artırıp onlardan müteessir. oldukça daha seyyal, muhtelif eşkâli almağa daha mü- heyya olacaklardır. Türkçeye ge lince, daha eski nümunelere çık- maksızın, bugünün — kullamlan türkçesinde tarihi arasında bir ce- velân yapılsa görülür ki «Tazarrı- at» sahibi Sinan paşadan Akif pa- şa, Pertev paşa türkçesine, Namık al, Recaizade türkçesine, Şi- ve bugünkü matbuatın türkesine kadar hep başka başka etmek rih dili, eski şürayı devlet mazba- talarile amedii divanı hümayun ve mektubii sadaret muharreratı bugünün resmi dairelerinden çi EZ kan yazılara nisbetle. değişiklikler gösterir; bi tahavvüller türkçe nahvinin her nevi kalıba girebilecek bir yumu şaklığa malik olduğuna, inkâri mümkün olamıyan, bürhanlardır. Hele edebi lisanda, matbuat dilin- de türkçe, tedricen artan garp te maslarında fıtratına ait seyyaliyet kabiliyetini genişlete genişlete öy. le bir kıvraklık iktisap etmiştir kü nahvinin esas bünyesinde garp li sanlarına zıt bir mahiyet olduğu na inanılmıyacak bir hal almıştır. Bugün meselâ Yunus Nadinin, Necmeddin Sadığın bir makalesi- ni, Peyami Safanın, Sadri Ethe- min bir hikâyesini hiç yorulma- dan almancaya, fransızcaya çe virmek ne kadar kolay ise maküs ameliyeyi yapmak ta ©. nisbetle kolaydır. Bu dava bence öyle sabit ve za- hir olmuştur ki bu noktada daha ziyade tevakkufa lüzum görmiye- rek edebi kıymeti haiz olan bir €serin - misal olarak bu zeminde en mühim unsur olduğu için ro- manı alacağım - nasıl terceme edilmesine taraftar olduğumu kay- dedeceğim. Her şeyden evvel söy- lemeğe lüzum görüyorum ki ben $u izah edilecek şekilde terceme yaptım, yahut, yaparım iddiasın- da bulunmaktan uzağım; belki tecrübe ettim, fakat muvaffak ok duğuma zahip değilim, Binaena- leyh filân ve filân ile beraber ben de dahil olarak bu işte hiç bir şahsiyet mevzuu bahsolmıyarak yalnız zatı mesele düşünülümüştür. Mademki yalnız romandan bah- setmekle iktifa olunacak, hatıra- larımı en uzaklara kadar sevke- derek arıyorum, bir edebi kıymeti haiz olmak üzere çocukluğumda Manon Lescaut ile o Alphonse Karrın «Ihlamur altı» romanlarını buluyorum, Ahmet Mithat efendi- nin Octave Fenilletden ve ,Alex Dumas filsten yaptığı tercemeler sonra gelir. Matbuata hizmeti yak nız mühim bir edebiyat hareketi; ne merkez olan sahibi bulunmaktan. ibaret olmıyan, yı- ğm yığın tercemelerile bir kütüp- bane dolduracak kadar hâlâ yo- Tulmak bilmiyen faaliyetile pek kiymellar hizmetler yapan Ahmet san edebi roman tercemesinde en başta zikredilmek icap eden bir isim. Andr& Theurist, Paul Bourget, hattâ son zamanlarda Roland Dorgelâs gibi Fransız edipleri Türk okuyucularına kendilerini tanıtmak fırsatını onun himmeti- ne borçludurlar. Lâkin bütün bu tercemeler ay- nen ve harfiyen, aslıma ait husu- siyetleri türkçede gösterecek su- rette olmaktan ziyade mealen de- necek bir mahiyettedir. Bunu söy- lemek mütercimlere karşı bir nevi sitem manasını tazammun edemez, öyle münasip görmüşler, öyle yap- mislar, her halde bir müfit hiz- enin met yapmışlardır. ki şükrana değer, Aynen ve harfiyen tercemenin ilk nümunesini Şemseddin Sami Vicktor Hugonun «Sefiller» ter- cemesile vermiştir. Son zamanlar- da da, belki daha çok olan nümu- neleri arasında, şu dakikada İs- mail Müstakın Emile Zoladan «Assommoir», Hüseyin Cahidin Anatole Francetan «Allahlar su- samışlardın, Yaşar Nabinin Bal- (Devamı 6 ıncı sahifede) Halit Ziya Uşşakizade