29 Haziran 1934 AKŞAM AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan * Fatih Sultan Mehmed'in İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 97 lümünden bir gün evvel yatağında çıkan küçük zehirli yılanı, sihirbaz (Zamora ) mı koymuştu? Deli müneecim neler söylüyor? : Murat can sıkıntısından müte- Mmadiyen şarap içiyordu. Başı dön- meğe başlamıştı. Kendi kendin: — Keşki buraya gelmeseydim., Bu sözleri işitmeseydim... Diyordu. Hamza beyin anlat- mak istediği kahraman kendisin- 'dan başka kim olabilirdi? Istanbulda Murat beyden baş- ka bir Venedikli kızla evlenen kim yardı? Acaba Murat bey hakkinda ağızdan ağıza böyle dedikodular dönüyor da o mu duymuyordu? Murat reis biraz düşündükten sonra, birden silkinip doğruldu., Ve bir an için zihninden geçir. mek istediği bu ihtimalin pek Yıf ve manasız olduğunu anlı rak, başka bir mevzua geçmek tedi: Şu bahsettiğin deliyi ne va- kit göreceğiz? p Hamza bey kadehini boşalttı: — Deli, gündüz akşama kadar uyur, ortalık kararınca uyanır ve sabaha kadar yıldızlarla uğraşır. Zaten bu yüzden çıldırmış. — O halde bu adam deli değil, akıllı. Hem çok akıllı desene..! — Çok akıllı olduğu iç sapıt- mış ya. Yıldızlarla konuşurken, — Türk sarayında, — Fatih gerçi ecelile öldü am- ma,, Acaba bu adam, kimse far- | kında olmadan, padişaha bir sui kast mi yaptı? Bu delice sözlerin belki de manası vardır. Bu noktayı ben de düşün , Sultan Mehmedi zehirlemiş ünerek tah- da olması ihtimalini de olmadığını gördüm, — Bu sözleri diline dolamaş Önın sebebi nedir acaba? © — Ben de senin gibi bu ciheti gok merak etmiştim. Biraz sakin zamanında deliye sordum. Ba: şu cevabı verdi: «Padişahı, baz Zamora öl ler sihirbazı elde etmişlerdi. Za- mora bir sabah saraya geldi, Sul- tan Mehmedin yatağına küçük ze hirli bir yılan bıraktı. Ve bu yılan padişahı zehirledi.» Bunları söy- erken tekrar sapıttı: «Zehirlen- dikten sonra, ıztırap çekmesin ye padişahı kestim, parçaladım dedi, Ki Murat başıni sallıyarak: irdü. Venedikli- — İnsanı düşündüren bir. hi- ye. Diye mırıldandı, ciddiyetle: — Evet, Bu hikâyeye ben de ehemmiyet — vermiyor, değilim. Çünkü Fatih Sultan Mehmedin, ölmeden bir gün evvel yatak oda- sında bir yılan gördüğünü ve ken- di hançerile başına vurup vücu- dunu ikiye böldüğünü işitmiştim. Delinin söylediği hikâye ile çok münasebeti var. Hamza bey — Zamorayı çağırıp istintak et- ömemişler mi? — Aradan kaç sene geçti.. Zamo- “ra öldü., Oğlu ve torunları var am-| ikat yaptım ve endişemin yerin- | ma. Onlar bu hikâyeyi nereden ve nasıl bilsinler? — Fatihin ölümü bir sır halin- 'de kalacak demek?! Sofradan kalkmişlardı. Hamza bey önde.. Murat arkı 'da., Odadan çıktılar. Delinin ya iyorlardı. Hamza bey fazlaca sarhoş ol- makla beraber, muhakeme ve iti dalini kaybetmemiş Murat ondan a asabi ve heyecanlıydı. Fatih. Ve Zamora gözünün önün- den gitmiyordu. ” Kalenin eski ve korkunç duvar: larında sanki bu üç isim yazılıydı. Jüzetta... Fatih > Zamori Murat kalenin her köşesinde bunları görüyor, her taşın üzerin de bu isimleri okuyordu. © « — Şimdi de deliyi Kafamın içinde yali yerleşip kalacak, Diye söyleniyordu. demir parmaklıklı küçük bir odaya girmişlerdi. Hamza bey: — Böyle esrarengiz bir adami her yerde ve her zaman göremez- sin, Murat bey! Diyerek, delinin yanina sokuldu. Deli pencereden göklere bakı- yor ve kendi kendine konuşu" yordu: — «Ay hastalanmış, öyle mi? Ob. Ne âlâ. Gebersin.. Bulutlar altında inlesin, dursun. Ben de yıldızlarımla başbaşa kalayım.» Hamza bey yavaşça Murada Penceresi | döndü: — Ay doğduğu zaman gök ay. dınlanır ve yıldızlar iyi görünmez. Onun için kendisi ayın düşma- mıdır. öğe bakti: — Ay yok... Kara bulutalrdan başka bir şey görünmüyor. — O bulutların arasındaki yık dızları bizden iy Ve gök yüzü karanlık olduğu için sevi- iyor, Murat bey evvelâ kendi yıldı- zına bakılmı rica edecekti, Hamza deliye döndü: — Kolay gelsin, dedi, gene ki- min yıldızını arıyorsun? Deli başını çevirmeden cevap verdi: — Papanın yıldızını arıyorum amma. Bulmak mümkün değil, Rüzgâr şiddetli biribirini koval Hamza delini Bulutlar süratle orlar. omuzunu okşadı: — Şu arkadaşımın yıldızını bu- labilir misin? Deli Muradın yüzüne baktı; — Adın ne? - Murat... — Babanın adı? — ismail... — Hangi ayda doğdun — Ağustos nihayetlerindi — Gece mi, gündüz mü? — Sabaha karı — O halde bekliyeceksiniz.. Seher yıldızını arıyacağız.. Arkası var) Radyo 29 Haziran Cuma tanbul 5 18,30 plâk neşriyat, 19,20) ajans haberleri, 19.30 Türk musiki neş- (Mesir “Cemil bey, Ruşen bey, Cevdet ber, Vecihe hanım, Nazan Fer dun hanım, Nedime hanım, Ösrik efen. di). 21,20 ajans ve borsa, 21,30 Ta Yo orkestrası tarafından çiğan musikisi ve hafif musiki Yamova (1414 mi) 1918 Lek 21.15 plâk; 2115 Senfonik. ler, 22 senfonik konser, 23,30 salon musikisi, m.) — 19 popüler , 20,45 pâk, 21,15 popüler mu siki ve koro havaları, gift piyano kon deği 2230 Ramen romanlar agam: Roma (420.2 m.) — 21,45 (1k bala di Rorimberge) isimli opera mük konser kaben(Dic acöne Galater) isimli Süz Penin operası, Budapeşte (550,5 m.) — 1830 Beriha salon takımı, 21 (Gümüş ok uçu-) yor). isimli musikili 23 üzerin eserlerinden mürekkep konser, 24 çiğan takımın. Viyana (506.8 m.) — 20,30 radyo popürisi, 23 haberler, 23,30 halk opera) 23,50 akşanz konseri, 1 dans 0 cumartesi İstanbul : 18,30 fransiye ders, 19 konlerans, Rusen Ferit bey tarafından 19430 Türk musiki neşriyatı, (Fahire ha-| nun, Refik bey, Fikret bey, Sadiye haz namı), 21 Eşref Şefik bey tarafından Konferans, 21,30 orkcsten konseri, kan sik program, Varşova (1414 m) — 18,25 Solist konseri, müsahabe, 19,15 keman kon. seri, (piyano refakatle), 20,15 plâk 20.50 spor, 21 Chopinin eserlerinden mürekkep konser, 21,45 Terinodan Bek İininin (Norma) operası Bülereş (361.5 m.) — 13-15 ber gün- kü nepriyar, 19 hafif Romen müsikisi, 21.15. plâk, 21,45 Romadan naklen: Belliminin (Normm) operas Roma (420,2 m.) — 21.20 plak, 21,45 karışık halk neeriyatı, 23,10 dans Budapeşte (550.5 m.) — 18,30 Ku talkımı konseri, 20,30 Macar şar- 21.30 neseli nesriyat, 22.20 opera Orkestrası, 23,45 Sahibinin gesi plâkları Viyana (506,8 m.) — 21 Viyana daki beynelmilel film şenliklerin nakil, 23,05 haberler 23,25. Peşteden mal içn çikan mask, haberler, 1 gizem Yine Drama mübadilleri Geçenlerde Pendikte oturan dört yüz elli nüfuslu 76 Dramalı ailenin, diğer mübadiller hilâfına olarak kendilerine hiç bir şey ve- rilmediğinden bâhis bir şikâyet mektuplarını neşretmiştik. Dün gene bu mübadillerden mürekkep bir heyet matbaamıza gelerek şi- kâyetlerini tekrarlamış, Dahiliye 'Vekâletinin kendilerine Pendikte- ki emlâki metrukenin verilmesi hakkındaki erarini nazarı dikkate almıyan emlâki milliye idaresinin bu mal ve arsaları müzayede ile | satılığa çıkardığını söylemişlerdi İki daire arasında mevcut olan | ediği ve kendilerine mal ve- ği halde Dahiliye Vekâle- tince kendilerine tahsisi emredi- | len emlâk ve arsaların emlâki mil- liye idaresince satılması ve bu bi- şarelerin açıkta bırakılması, mu- vafık değildir se kili Fuat beyin bu satılmanın önü- ne geçilmesi için alâkadarlara emir vereceğini muhakkak adde- deriz. Fransada bazı vergiler azaltılıyor Paris 27 (A.A.) — Doumergue kabinesi dün vergi ıslahat mese- lesinde bir zafer kazanmıştır. Ka- bine, sosyalistlerin mukabil proje- sini reddetmişti, Meclis bu proje- yi 157 reye karşı 391 rey ile red- detmiştir. Vergi ıslahat kanunı hı sistemini sadele vergi tar- ekte ve varidat vergisinin azami nisbeti ni yüzde 36 dan yüzde 24 e indi: mektedir. — Kuzum, dedi, bu akşam simokinini bana ver, 7 — Dün akşam arkamda idi, da- ha süpürmedim bile, — Ali beylerde imişsin, Karım söyledi. | — Evet, Fakat müsaade et te bir şey sorayım. Neden bu akşam sen kendi simokinini giyemiyor- sun? — Hiç dirayetin kalmamiş, Nâ- zim. Elbette işin içinde bi olacağını. anlamalı ile çıksam karım kıyameti kopa- racak, Onun için, seninkini al. maktan başka çare yok, Bereket versin ki Sokratın sözünü tutmu- şum. Malüm ya, dostlarınızı iyi intihap ediniz, diye Sokratın bir nasihati var. Boyu boyuma uyan bir dostum olmuş — Biraz yavaş söyle, karım ev- de, Lâkırdılarını duyar. — Ben onu yok zannediyor. dum, — Giyiniyor. Bu akşam Kâzım! beylerde toplantı var, oraya gi- decek, Fazıl, e imokinin cebine sokmuş, giderken parmakları sında bir ki i. Tabi olduğuna bakmak için kâğıdı çı- kardı. Derhal benzi attı. Kendin- den geçer gibi oldu. Bu karısının Nâzıma yazdığı bir aşk mektubu. idi: «Bonjur' sevgilim, bu hafta se- ni o kadar çok seviyorum, seni © kadar çok düşünüyorum ki te- lefon etmeğe bile vakit bulamıyo- rum! Senin kalbinde öyle bir mev- ki tutmak istiyorum ki oradan beni çıkarmak kabil olmasın! Seni şapır şapır, binlerce, yüz binlerce öperim. Dün akşam sizden ayrı- lrken bütün ruhum se idi. Ah hayatım hep bi sut dakikalarla geçse idi. Fazıl ne yapacağını şaşırmıştı. Fakat artık Rüştüyü bulup onunla beraber kararlaştırdıkları eğlen- ceye gitmenin imkâni kalmamıştı. Hemen telefona koştu: — Rüştücüğüm, kabil değil bu akşam gelemiyeceğim. Her şey hazırlandı mı? Ne yapayım çok €sef ederim, fakat mazeretim bü- yüktür. Fazıl telefondan çıktıktan son-i Ta ne yapacağını zihninde kar: laştırmıştı. Kâzım beylerin evi pek yakında Derhal oraya doğru yürüdü. Salondan içeri gir- diği vakit kalabalıkta ilk gördüğü kadın Nâzimin karısı İşve hanım- siz misiniz? diye ken- Epeyce kalabalık vardı. Dans başlamıştı. Fazıl İşve hanımefendi ile bu vale oynadıktan sonra birlikte balkona | çıktılar, Fazıl hiç tereddüt etme den maksadına doğru yürüyordu. — Hiç bir zaman bu kadar gü- zel olmamıştımız, dedi, — Gözünüz hep başka taraflar da olduğu için, bana dikkat etme miş olacaksınız! Fazıl genç kadına pek fazla s0- kuldu. işve hayretle: — Ne yapıyorsunuz, Fazıl bey? diye biraz çekildi. — iki senedenberi sizin içi gık Xİ dırıyorum. Rica ederim, beni red- | tup yazınız. Akşama kadar tered- detmeyiniz. Emin olunuz ki ölür Tüm. Artık tahammülüm kalmadi! Eğer sizi'daha evvel tanımış ok. saydım o budalanın karısı olmazı dınız... . Bir saat sonra, bir kaç danstan” sonra, samimiyetleri ilerilemi Fazıl yalvarıyordu: — İki gözüm, artık duramıyacağ ım, Gideceğim, Yoksa herkesin içinde bir çılgınlık etmekten kor- kuyorum. Yalvarırım sana benin? gayet iyi bir yerde küçük tumanım var, Kimse geldi görmez. Yarın öğleden sonra seni beklerim, € Fazıl genç kadının cevabını bek- " lemeden apartmanın adresini ves riverdi. Sonra tekrar yalvardı: ; — Gelip gelmiyeceğinize dair yarın sabah bana bir küçük mek- düt ve şüphe içinde sizi beklerseni mutlaka çıldırırım. Beni hiç ol- mazsa bir kaç saat evvel sevin dirinizj teskin ediniz. Ertesi sabah, F: bırsızlıkla bekle: kavuştur «Fazıl, hiyanet adam, bugün sax na geleceğim işte. Beş dakika ev« vel sana bu satırları yazacağımı kim tahmin edebilirdi! Daha beş dakika evvel kendi kendime: Fa“ zıla cevap verme, Bir daha onun yüzüne bakma! deyip duruyor- dum. Fakat sonra senin üzülmen, bedbaht olman geldi. Sana çok yazık, Fazıl, ki yamadım. Bütün dünyada senin bir eşin daha bulunacağına iht mal veremiyorum, bekle beni. .. Fazıl dostu Nâzimın yatak odei sından çıkarak simokini bırakmış olduğunu haber verdiği zaman Nâzım: — Bari bir teşekkür et, ayol, des o kadar sax bu mektuba z ile değil fili- aptım, Simekini güzelce irdüm de öyle yerine koydumu Hem sen herkese nezaket der: receğine, bir kere şu aynaya bak- sana, Rengin ne kadar bozuk. Bu saatte bu ne yorgunluk... Dün akşam bir fırat bulup Kâzim beylere de gittim, Hoş bir gece geçti, — işveyi gördün mü orada — Evet, çok kalabalık vardı, uzaktan bir selâmlaştık. Nâzım kapıdan çıkarken kendi kendine Türkiye © Kenet SENELİK 1400 kuruş 2700 kurup 6 AYLIK 750 > 1450 » SAYLIK 400 > , JAYLIK 1503 — Yasta itlihadına dahil olmayan enebi memlakotlur: Senel si 3600, al aylığı 1900, 07 aylığı 1000 kuruştur. res tekli için yirmi beğ Kuruşluk pul göndermek üzimdir. “Tepialevvel 17 — Rumların £ 68 mak Göreç Öğle İlini Akşam Yala Epe Re dğr am 2 23 na 4A A7 Acamusluk Si, 180