27 Haziran 1934 AKŞAM AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN “Tefrika No. Köycük kalesinde bacağından zincirle bağlı bir deli (Fatih )i kendi elile öldürdüğünü iddia ediyordu. Murat reis bu deliyi görmek için kâleye gidecekti. (Marmara Kartalı) Köycükte. Bir kaç günlük sıkıntılı bir yol. Guluktan sonra Köycüğe varmış. lardı. , (Marmara Kartalı) limana gir- (diği zaman kale muhafızı Hamza bey telüşa düşmüştü. O günlerde sık sık görünen Ve- medik korsan gemileri Köycük li- Mmanina uğramağa cesaret edemi- yorlarsa da, etraftaki sahil köyle- rine uğramaktan çekinmiyorlardı. Hamza bey, limana giren (Mar- imara Kartalı) nın Türk sancağını taşıdığını görünce hayrete düş müştü. O günlerde tek bir geminin Köycüğe gelişi çok mevsimsiz bir eesaret sayılırdı. Çünkü Venedik korsanları Kıbrıs anlarından çıkarak sık sık etrafa saldırıyor- lardı, ” Hamza bey, Muradın Köycüğe geldiğini anlayınca çok sevinmiş- ti. Hamza bey, Ödelek Ahmedin dediği gibi hiç te fena ruhlu adam değildi.. Ve Karaman beyi nin tahakkümü altında yaşamı- yordu. Köycükte tamamile hür ve serbestti. Köycüğe geldiklerinin günüydü. Karaman beyinden hâlâ bir ha- ber yoktu. Kale muhafızı Hamza bey bir sabah gemiyi gezmeğe gelmişti. Baş güvertede konuşuyorlardı: — Buralara ne cesaretle geldin, Murat reis? — Ne var?! Buaralarda dolaş- mak tehlikeli m — Limanda bir tehlike yok am- ma.. Venedik korsanları Adalar arasında sık sık üyorlar. On- larla karşılaşmanı arzu etmem! — Ben de bilâkis bunu çok arzu ediyorum. Bütün emelim onlarla deniz üstünde kavgaya tutuşmaktır. — Neye güveniyorsun? Bir ge- mi ile kavgaya tutuşulur mu? — Onlar da birer gemi ile do- Jaşıyorlarmış. — Seni görürlerse birleşirler. Bir kaç gemi birden toplanıp hü- cum eder. Limandan sakın ayrıl: maa, Muratçığım! Murat reis yapacağı işler hak- kında kimseye fazla izahat ver. — Karaman beyi buradan mi geçecek? — Adamları karşılamağa geldi- ler., Kendisi hâlâ meydanda yok. Zannederim buraya gelecekmi — Burada çok kalır mı? ” — Alı aydanberi memleketin- den uzak kalmıştı.. Burada bir ge- ceden fazla eğleneceğini zannet- mem, — Ahali kendisinin tekrar ge- leceği haberinden memnun mudur? — Farkında değilim. Fakat, kendisinin çok memnun olduğunu söylüyorlar. — Ona şüphe yok. Sultan Be- Yazıdı kandırdı. Tekrar Anadolu ya dönmeğe muvaffak oldu. Fa- kat, halk kendisini istiyor mu aca- b Bunu anlamak isterim, — ibrahim beyin karısı çok zen- gin ve ti Halk, bu ailenin hatırı için, İbra- him beye de hürmet ederler, mış bir ailenin kızıdır. Murat reis düşünmeğe Başlar işti. Hamza bey: > — Korahim beyin karisi çok zen- gin olmasaydı, diğer kabileleri el de edemezdi, dedi, para ile ihti- ların önüne geçti ve vaziyetini kurtardı. Murat reis, İbrahim beyin ken- di karısında gözü olduğunu söy- İiyerek: — Bu adam çok vicdansiz bir aile reisidir. Onun buraya ayak bastığı gün ben bu limandan uzak- laşmalıyum., Dedi. Hamza bey, Muradı kaleye da: vet ediyordu: 4 — Bu akşam bize geliniz de lok- mayı birlikte yapalım, olmaz mı? Diyerek kalenin uzaktan görü e baktı: simdiye kadar gezmedin, değil mi? — Hayır.. Ve gezmek te iste- Hamza bey hayretle kaşlarını ka — Nicin? Kale halki seni gör- mek istiyor... Kaç gündenberi halk senin eski zafer destanlarımı biribirine anlatmakla mesgul. * . — iyi amma,, Ben gemiyi yal niz bırakamam. — Gemide çekindiğin bir kim- se mi var? — Hayır.. Kimseden çekini yorum. Gemicilerimin hepsi uysal ve bana çok sadık adamlardır. Bu Iâfı kapıyalım, Hamza bey! Hamza bey israr ediyordu — Canım, ben seni kaç yılda bir defa ele geçirdim.. Kolay ko- lay bırakır mıyım? Kalenin yü sek burçlarında seninle karşı kar. şıya oturup bir akşam yemeği ye- mek niyetindeyim. Haydi, beni kırma! Beraber çıkalım... Senin için kuzu çevirtiyorum, Halk sa- hile toplanmış. Seni bir defacık olsun görmek istiyen bu zavallıla- zın ellerini böğründe mi bıraka- cağız? Hamza bey bu sözleri söyler. ken, Muradın kulağına eğilmişti: — Kalemizde görülecek bir adam vardır, dedi, bu vesile ile onu da görmüş olursun! — Görülecek bir adam mı de- din? — Evet, Çok akıllı bir deli. Akıllı diyorum.. Çünkü, onun aklı hepimizin aklından fazla ve yük- sek, Konuşulacak bir adam. «Fa- tihi ben öldürdüm!» diyerek saç- malamağa başlayıncıya kadar din- lenebilir. Bir müddet doğru dürüst konuştuktan sonra sapıtmağa baş- iyor. » — Kimin nesi imiş bu adam? > — Etraftaki köylerde dolaşır- ken, yakalayıp getirdiler. Nereli ve kimin nesi olduğunu henüz an- Uyamadık. Hattâ adını dahi bil miyoruz. Deli deyip gidiyoruz. — Sapıktığı zaman ne yapıyor? — Etrafa saldırıyor.. Eline ne geçerse üstümüze atıyor. Çok azı- yor. Sonra bayılıp yere düşüyor. Bir kaç saat ayılmadan yatıyor. — Akıllandığı saatlerde kaçıp gitmek istemiyor mu? — istiyor amma,, Bacakları zen- Radyo » 21 Haziran Çarşamba ” İstanbul : 18,30 fransızca ders, 19 mponoloğ. şehir tiyatrosu artnlerinden Muammer bey tarafından, 19:30 Türk musiki neşriyatı (Mesut Cemil bey, Ru ven Ferit bey, Cevdet bey, Vecihe haz gum, Semiha arım, Muatafa bey), «bu akşam Münir Nureddin bey de iş deeri. 20.20 ajana ve born Benleri, 21,30” orkestın konser, karık) program. > Ea Varşova (1414 me) 2 18415 bağl si 1835 piyane konan, müskübe 19,15 oda musikisi, 20,15 plâk, haber- İerv. 8, 21,17 kare iştimkile hafif Ge Kestra mask, haberler, 22.12 tagarni (piyano refakatle), 22,30 piyana kon seri, 23,30 dama müsikisi, Bükreş (264,5 ma) — 19 orkestra (Popüler şarkılar), 20,45 plâk, 21,15 musiki parçalar, 21,45 tagannili bey- zelil” münkii 2248 görür hmvayen | ak e (550.5 me) — 21 opera | orkestra, 22,15 cenebi haberleri, 22,30 Sisam takımı, 23,15 car takımı Viyana .(500,8 m.) — 20,10 Ope- yalardan aşk şarkıları, 22.10 aktünle, 22,25 mandolin konseri, 23, haberler 23,45 manedelin orkestrası, 24,45 dans mss, 1 dans 28 Haziran perşembe İstanbul 3 18,20 plâk neşriyatı, 19,20 ajana haberleti, 19,40 Türk musiki net viyatr, (Kamal Niyazi bey, Hayriye hac nem, Örki bey, Müzeyyen hanım), 21 Selim Sını bey tarafından konferans. 21,30 Nezihi beyin öştirakile stüdyo cazbant ve tango gikestrne, dans mu. Varşova (1414 m.) — 18.11 Solistler konseri (taganni, piyano), 19 kadına bahieler, mülsahabe, 20.21 oda muz i, 20,50 spor ve snire, 21.12 bafif senfonik. popüler 13 hafif konser, 24,05 dans musik Bükreş (364,5 m.) — 19 orkestra (tagannili), 20.30 plak ile Verdinin (La Trayika) operası, haberler, Roma (420.2 m.) — 21,45 tagamnili könser, müteakiben neseli konser Budapeşte (350,5 m.) — 20 keman konseri, 20,30 amele neriyatı, 21 (Gel leri) tiyatro, 22,40 opera orkestrası, 24 giğan tak. Viyana (506,8 m.) — 19,45 radyo kabaresi (filim yıldızlarının iştirkile), 21.10 radyo. orkemtran, 22,10 (Dis Selıvamnerunn'n) isimli temsil, 22,25 nereli musiki, 23.10 haberleri 23/40 yane komüci, 2420 pk, 1 dans m Bükreşte talebe nümayişleri Bükreş 25 ( A.A. ) — Talebe evinin temel utma merasiminde şist talebenin hasmane nüma- yişleri karşısında kral muta nut- kunu söylemeden derhal saraya dönmüştür. Zabıta nümayişçileri | dağıtmıştır. | Abone Ücretleri 7 Türkiye SENELİK 1400 karş 2700 kura SG AYLIK 750 > 1480 >. SAYLIK 400 2 800 Rİ JAYLIK 180 » *— © Pasta ittihadına dahil olmayan seneki memlekotlur: Senel 9600, alt aylığı 1000, 5 yl 1000 İkruştür. Ares vebali çin yirmi bep Kuruştuk pal göndermek Hzımdır. 7 Zeneti Febinleyvel E 15 — Ruzihizır : 68 ark Güney Ole ii Alam Ya 605 BAS 482 832 AZ 203 Ve 20 480 AZ 1618 1S Tüarehane; Babel civ Acımusluk Se. 1 Ne cirli, Onu bu halde nereye bıraka- bilirim? — Fatihi öldürdüğünü söyler. ken, başka bir mevzua temas et miyor mu? — «Fatih namusumu ayaklar altına almak istedi. Karıma göz | koydu. Namusumu kurtarmak için, padişahın kellesini kendi. elimle uçurdum!» diyor. Murat kaşlarını çattı | — Gene kadın meselesi... Diye mırıldandı ve başım Ham- za beye çevire — Peki, dedi, bilhassa hu deli- yi görmek için kaleye kadar gele- eğim. (Arkası var) Çok sevişirlerdi, O kadar sevi- şirlerdi ki bir çoklari onlari kari koca değil de iki çılgın üşik zan- nederdi. Halbuki Nahide hanım Hiç güzel bir kadın değildi. Gü- zellik! şöyle dursun adamakıllı girkindi de... Fakat iyi kadındı, doğru kadındı, evine dört elle sa- nilmişti. Yalnız bir zayıf tarafi yandı: Güzel olduğunu zanmedi- yordu, W” , , Kocasi Selimin kendi güzelli- inden bahsetmesine çok memnun olurdu. Selim ona: © — Sen dünyanın en güzel ke- dinisin!... derdi ve bunu o kadar çok söylemişti ki Nahide de inan- mişti, «Dünyanın en güzel kadı. .» Ne güzel bir cümle Dünyanın en güzel kadını... 1ş- te bu da kendi Selimin, kendi güzelliğinden bahsetmesi Nahide için âdeta bir ihtiyaç haline girmişti. Selim; # — Güzelsin... Dünyanın en gü- zel kadınisın!, demediği günler âdeta kendisinde bir boşluk hi seder, kahvesini içmemiş bir tir. yaki halini alırdı. Selim de bunu bildiği için mü- temadiyen tekrar eder dururd. — Sen dünyanın en güzel ka- dinisin Nahide. Bu sözü işittikten sonra Nahide memmun, © O günkü gıdasıni almış bir adam gibi rahat, her şeye «peki kocacığım!a diyen bir kadın olurdu... « Bir gün Selim hastalandı. Kari- sinin kollarında öldü. Son sözü. — Sen dünyanın en güzel ka- 'dimisin!... oldu. Nahidenin kederi büyüktü. Dünyanın en güzel kadını kosko- &n yer yüzünde yapayalnız kak. işti, e “Aradan aylar geçti. Artık biç kimse ona: — Sen dünyanın en güzel kadı nisin!, demiyordu. Niçin bunu #öylemiyorlardı?. Madem ki gü- zeldi. Bundan bahsetmeleri lâ- zumdı. , Bir gün fevkalâde bir şey oldu. Misafirleri gelmişti, İçiçe iki sa- londa oturuyorlardı. Nahide bir aralık sağdaki salona geçti. Mi- e Alman mektebi talebesinin spor bayramı evvelki gün Taksim safirler içeride konuşuyorlardı. — Ne çirkinleşmişi... Nahidenin içi cız etti. Acaba kendisinden mi bahsediyorlardı?, Öteki misafir cevap vere — Zaten ne idi ki en çirkin kadını! Nahidenin başı döndü, düşme" mek için duvara dayandı. : — Güzel olduğuna da kail?. / — Tuhaf şey... Misafirler gittikten sonra kal 8. Aynaya yaklaştı. Yalan değil- di, hakikaten çirkindi. Koskoca man burnunun delikleri dışarıya' fırlamış gibi idi. Dapdaracık bir alnı vardı. Gözleri kopça kadardı, Ağzı çok bü 5 Aynadal yüzüne karşı — Evet çirkinsin!. Çirkinsin!, Dünyanın en çirkin kadını sen- sin diye avaz avaz bağırıyor gibi idi. Birdenbire duvarda asılı duran bu acayip hayal onur kocasının gülümsiyen — resmine baktı. O hâlâ — Sen dünyanın en güzel kar dınısın!.... diyor gil Nahide fotoğrafa yaklaştı; 24 senelik evlilik hayatlarında hiç kavga etmemişler, bir kerecik ol- sun biribirlerine fena söz söyle- memişlerdi. Kocasının resminin gözlerinin içine bakarak ilk defa ona bağırdı: — Yalancı!... Tamam 24 sene beni aldattım durdun. Resme bir yumruk attı, Çerçeve yere düştü. Camı kırıldı, Sonra pişman oldu. Bu yalan ne tatlı yalandı. Onu en tesirli, en uyuşturucu bir ilâç gibi 24 s€- ne tatlı bir rüya içinde yaşatmıştı. Elbette Selim de onun çirkin ol. duğunu, fakat güzellikten hoşlan- dığını biliyordu. Ve 24 sene bu tatlı yalanı onu memnun etmek için uydurmuştu. 24 sene onu düm Yanın en güzel kadını olarak ya- #atmıştı ya... Bu kâfi idi. Yerden fotoğrafı aldı, Çerçeveyi elile dü- zeltti, Onu göğsüne bastı: --. Sen dünyanın stadında yapılınıştır. Statta Alman konsoloshanesi erkânı, Alman talebe velileri e birçok davetliler bulunuyordu. Yarışlar çok merak ve heyecanla takip edilmiş ve muvaffakıyetli olmuştur. Resmimiz yarışa iştirak eden kız talebeden bir kısmını ve bir yarışın başlangıcını gösteriyor.