12 Haziran 1934 Yazan» “Eyvah..! Batıyoruz..,, Murat ici top tecrübesinden sonra geminin metanetine diye- cek yok, diyordu. Sinan paşa: İki topu birden tecrübe ede- ceğiz.. Topçular hazır olun! Diyerek tekrar kaptan mahal- ine çıktı. Murat baş top başına gelmi: Topçular hazırdı. Kaptan paşa: i — Atecceceş Diye bağırdı, iki top birden ateş etmişti. | Bu tecrübede gemi biraz sarsıl- # mişsa da, bu sarsmtının zâhiren | zararı yoktu. Tam bu esnada elt sıradaki kürekçilerden biri bo- ir sesle bağırmağa başla Su. Sinan paşa: — Eyvab..! Balıyoruz... . £ Diyerek Murada haykırd Su alıyoruz! şi — Gemi su alıyormuş... Koş, bak! Bakalım doğru mı Murat kürekçiler içine in an, geminin dibinden sarsıntı ünden açılan bir delikten kol kalınlığında suyun yukarıya doğ- ru fışkırdığını gördü, Tayfaların hepsi aşağıya inmiş- erdi, Murat, geminin iki topun bir. den atılmasına tahammülü olma- dığını anlamıştı. Tayfalar derhal deliğe bir tı- paç uydurarak, bir müddet sonra suyun hızını kesmişlerdi.. Fakat kaburganın bir başka yerinden de delik açılması ve tahtaların ara- sından giren sızıntıların çoğal ması ihtimali kuvvetli Kaptan paşa tehlikenin muvak- katen olsun bertaraf edildiğini nce geniş bir nefes alarak: — Hemen İstanbula... Limana dönelim. Dedi. Ve gemi diz boyunca su aldıktan sopra hafif bir meltemle harekete başladı Murat, gemi Halice girerken kaptan paşaya anlatıyordu: — Bu tehlikeli tecrübe, bize, büyük bir muvaffakıyetin sırrını keşfettirdi, paşam! Gemi kabur. golarına çaprazlama tahtalarla bir kaplama daha yapılcak olur- sa, dört top birden ateş etse de tekneye bir zarar gelmiyecek. — Hakkın var, Murat! Büyük bir tehlike atlattık amma.. Mü- him bir şey keşfetmiş olduk. Maa- mafih geçirdiğimiz bu tehlikenin. padişahın kulağına gitmemesine dikkat edelim. Malüma ya.. Seni bu gemiye zorla aldım. Böyle bir tehlike geçirdiği e, be- ni tekdir eder.. Ve bu suretle seni cek Sinan paşa bu vesile ile Mura- 'da, ibrahim beyi padişahın yanın- da nasıl tahkir ettiğini anlatarak: — Bu herifi mutlaka saraydan uzaklaştırmak lâzim, dedi, hün- kârın zihnini çelmenin yolunu bi- diyor. Murat, Sinan paşaya teşekkür ettikten sonrat AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN (Marmara Kartalı) nın içi su dolmağa başlayınca, Sinan paşa telâşa düşmüştü. Murat, böyle dibi çatlak bir gemi ile Mısır sularında korsanlık mı yapmak istiyordu? Tetrika No. 80 — Onun İstanbuldan uzaklaş- ması için bir kestirme yol var, paşam! Diyerek, kaptan paşaya şöyle bir teklifte bulundu: imdi saraya gidince söyle- diğim ufak tadilâtle yeni gemile- Tin inşasına başlama fermanını al- dıktan sonra, padişaha (Marmara Kartalı) nın - tarassut yapmak ere - Karaman sahillerine gön- in çok muvafık olaca- Zam söylersiniz! ni — Karaman sahillerine bir ge- mi ile gidilir mi, Murat? Sen çık dırdın mı? Hem de böyle dibi gatlak bir gemi ile. Murat sözüne devam etti — Bu geminin üç günlük bir ta- mire ihtiyacı var. Topların biri de fazladır. Kıçtaki toplar gene ye- rinde kalmak şartile baştaki iki toptan birisi çıkarı lığı biraz daha hafiflemi Uç topla Mısır sularında bu gemi ile mükemmel korsanlık yapılır, paşam! Sinan paşa gülümsiyerek Mu- radın yüzüne baktı: — istanbuldan kaçmak istiyor- sun, galiba...? — Hayır, paşacığım! İstanbul 'dan kaçmak değil, Padişaha ke, dimi tamtmak istiyorum. İki Beyazıdın da beni Fatih kadar islerim.. Bana donanma- da alelâde bir çımacı gözile bak- masına tahammül edemem. — Padişah senin iyi bir kaptan olduğunu anlamıştır, Murat! Me- rak etme! Gene eski mevki ve şe- refini kazanacaksın! Bu tek yabana atmıyacağım.. Saraya gi- dince padi kat, sen bu çatlak tekneli gemi ile Mısır sularında bir iş görebilece- Zinden emin misin? — Kendime ve gemiye güven- mesem size böyle bir teklifte bı lunur muyum, paşam? Ben etimi Mısır sularındaki köpek balıkları" nın ağzına atmak niyetinde deği- lim, — Demek ki (Marmara Kar- talı) nın ufak bir tamirle Akde- nizde bir iş görebileceğini umu yorsun, öyle mi? — Muhakkak, paşam... Ne ırlılarda, ne de Venedikdilerde le seri yollu bir korsan gemisi yoktur. Mademki Venedikliler şu sırada bize ve Mısırlılara karşı bi- taraf kalmaya karar verdiler. Kor- 'da bir şey söyli- teklifini | ehemmiyetle dinlemiş ve: — Çok muvafık olur, Mur: demişti - Fakat, padişah bilmem. ki bu teklifi kabul edecek mi? Murat cevap verdi — Padişaha işin iç lstırsak, teklifimizi kabul etme- mesine imkân yoktur, paşacığım! Çünkü, ibrahim bey benim Kara- man sahillerine gideceğimi tah- min ederek derhal hünkârın fikri- ni çelmeğe çalışır. Padişaha Ça makkale haricinde bu gemi ile bir tarassut yapmamız çok faydalı olacağını söylersiniz! Hattâ biraz da mübalâğa ederek, Venediklile- Sinan paşa Muradın Radyo 12 Haziran 934 salı İstanbul: 18,30 - 19 Plük nesriyati, 19. 19,30 Mesut Cemil bey tarafından gocuklere masal, 19,0 - 21,20 Türk musikisi pesriyatı (Keman Reşat bey, tanbur Mesut Cemil B. kanun Vecihe H. Muzaffer bey Vedin Riza hanım), 21,20 - 21.30 Ajans ve bora haber eri, 21,30". 22,30 Stldyo caz orkes tram, ve Tango orkestrası tarafından dans musikisi, Varşova (1414 m.) — 18,15 Balet musikisi plâklar, 19 konferan, 20,15. kafekönser, müzahabe, 21,15 «Fowgere Çiçeklerin iimli operet, 23,45. hafif musiki (plak). Bülereş (364.5 m.) — 133 her gün kü neşriyat: 19 Stüdyo orkertram, 20,5 plâk, 21,15 senfonik konser, 23 ha berlen, Prağ (470,2 m.) — 18.45 piyano, muhtelif nesriyat, 20,25 kansık konser: Zİ Ran musiki 21,30 orkestra, 2330 Budapeşte (550,5 m.) —19,30 Ma car havalar, 20,20 salon misikisi, 23. rg konseri, 24 çiyan takımı Roma (420,8 m) — 1815 hafif gmeciki, 21,45 örn 2215 «la motte Venezianaz isimli piyes, 22.50 senfo nik kenser, haberler Viyana (506,8 m.) — 20.10 Bet. boven konseri, 21.30 haftalık haber icmali, 22 karısık konser, 23 haberler, 23.30 orkesira 13 Haziran çarşamba 19 - 1930 Monolog Şehir t artiilerinden Möammer bey tarafından 19,30 21,20 Türk musiki mepriyal (Mesut Cemil B. Rüren B, Cevdet B. Mustafa EB. Vecihe H. Semiha H 21,20 - 21,30 Ajans ve bora haber: leri, 21,30 > 22,30 Orkestm konseri - karine programı Varşova (1414 .) — 18,15 solist, taganrili konser (piyano keman refaz plâk, mürahabe, ZİZ gitar 22,12 piyano, 23,15 dans mu Bükreş (364,5 m.) — 13 her erir kü neşriyat, 19 Çiğin Temeten takımı, 20,45 21,13 oda musikisi, 22 taanni, 22,30 keman konseri, 23 ha berler, 23,30 kafekonser Prağ (4702 m.) — 18,55 plâk, muhtelif neşriyat, 20,40 Popüler muz siki, 21,45 plâk, 22 orkestra komeri Budapeşte (5505 m) — 19.30 | masikili nesriyat, 22,40 Palesirima ko- orunun konseri, 23.20 gigan sarkıları, 24,25 dane mutikini Roma (420.8 m.) — 18,15 konser ve plâklar, 21,45 yeni İtalyan opera larından parçalar, (La ano nacelle della| fonlama) isimli birer perdelik munikili temsiller, | Viyana (500,8 m.) — 20,10 ban 'do müzika, aktüslite, 23 haberler, müz habe, 23,30 ork Halkevinden : Nisanda ( Ço cuk haftası ) münasebetile yapı- lan çocuk gürbüzlük, iyi okuma ve söyleme müsabakala- rında kazanan çocuklara verilecek takdirnameler | hazırlanmıştır. Arzu eden çocuklar veya velile rinin iki kıta (4,5546) büyüklü. Zünde fotografla birlikte hergün öğleden sonra idare memurluğuna müracaatları. YEN! NEŞRİYAT Bugünkü Iran Ahmet Ekrem bey tarafından yazılan bu kitap malları Ahmeb Halit kilapl nesi taraından resimli olarak meşredi miştir, in Kıbrıs limanlarında Mısırlılara. gizliden gizliye yardım ettiklerini duyduğunuzu söylersiniz! Padişah bunu işitince, beni tarassut yap- mak: üzere oralara göndermekte tereddüt etmez. Malüm ya kendi- si zaten Venediklilerle yapılan | sulh muahedesinin feshine vesile | arıyor. Bu teklif pa nederim ki - hoşuna gidecektir. Tersanenin önüne gelmişlerdi gemiden inerken: «Hemen yola çık- Sın!» derse, ne yapacaksın, Murat? Diye sordu. Murat: z — Gemi; yola çıkacağım, paşam! dedi - Kel lesi koltuğunda gezen adam başka bir korku tasavvur edilir miğ (Arkası yar), hemen tamir ettirip Ağır, sıkıcı bir süküt: Fırtına dan sonra ortalığı kaplıyan sü- kötlardan biri, Genç kadın, göz yaşları içinde, bir köşede, Erkek, sinirli, küçük odada aşağı yukarı dolaşıyor. Birdenbire, durdu, her kavgadan sonra varılan o şid- detli neticeyi ağzından fırlattı: — Ayrılalım! Genç kadın tekrar ett — Sahi, ayrılalım, Senin bu gürültülerinden bıktım. Canımdan bıktım. Fakat ne yapayım ki ce- saretim yok! Biraz sükünet bulmuş olan er- kek hayretli gözlerle ker baktığı için, ilâve etti: — Evet, cesaretim yok. Boşam mak o kadar uzun süren bir iş ki Bir çok uğraşmak lâzım, Düşün- dükçe peşinden üzülüyorum. Da- vadan ne kadar korktuğumu bi- Kocasi, biraz şüpheli, sordu: Yalnız bumun için mi ayrıl. mağa karar veremiyorsun? — Evet, yalnız bunun için. Delikanlı büyük bir yükten kur- tulmuş gibi görünüyordu. — Bana karşı samimi dayranı- yorsun. Ben de öyle yapacağım. Ben de senin gibi düşünüyorum. — Değil boşanmak, daha fena bir şey alsa da onu yapabilirim. Far kat birden olup bitmek şartile, Meselâ bir taahhütlü mektap gön- dermek gibi. Postahanede gidip | bir hayli beklemeli, Fakat niha- yet, insan mektubu verir, iş biter. Mektubun gideceğine emniyet ge- lir, Artık insan gidecek mi, git miyecek mi diye üzülüp durmaz. Halbuki boşanmak için o bir çok! muameleler... Ah başka bir çare bilseydim! — Ben anlarım, Belki kanun- de senin gibi mahkemelerde rünmekten hiç hoşl değilim. Biraz düşündükten sonra: | | — Nimet, dedi, madem ki iki- | miz de müttefikiz, bu kolay bir iş olur, — Evet, çok kolay olsun, Çar çabuk bitsin. Genç kadın ayağa kalktı. Yü- zünde artık ağlama eseri görül müyordu. Şimdiye kadar bir çek defa olduğu gibi, bu defa da biç yüzünden çıkan kavgayı unutmuş görünüyordu. Yirmi yaşında insan | ber şeyi çabuk unutur. Gayet tabii bir tavırl Azıcık sokağa çıkacağım, dedi, Sen çalış. ! şama görüşürüz. | Delikanlı yarım santtenberi kâ- öitlarnın arasında dalmış gilmiş- apıyı açarak bir'mi-) haber verdi. — Beni rahatsız etme diye tem. bih etmedim mi canım! Bu azardan sıkılan hizmetçi, | enile büzüle, gelen adamın bele. | diyeden bir memur oldu; deyince artık beyefendi yok dedirmek kabil olmadı. Memur, koltuğunda bir dosya, içeri girdi, Efendim, 1908 senesi eylü- ünün 18 inci günü İstanbulda te- vellüt etmiş olan Ahmet Rüştü beyefendi ile mi müşerref oluyo- umu söy) evde | rum? Delikanlı başile tasdik işareti verdi ve bir iskemle gösterdi. — Zabâlilerini tasdi etmeden meselenin neden ibaret olduğunu! | me arzetmişti Sahife 8... ay sonra | derhal arzedeceğim, Çünkü vuku | bulacak tebliğatı ücizanem epeyc$ haizi ehemmiyettir, Ahmet Rüşt — Beni korkutuyorsunuz! dedi; — Korkulacak bir şey yok efens dim, Vakıâ biraz can sıkıcı ise” de... Şimdi meseleye geliyorum efendim. Fakat daha evvel mü-| sandei âliyeleri ile bir sual irat edeceğim. . Çocuğumuz var m4) efendim? ia Delikanlı başile hayır işareti” yaptı. : — Yolda da yok mu? Âlâ, O” halde büyük bir müşkülât tahade düs etmiyeceği kanaatindeyim. Rica, ederim, vaktim kıy-' metlidir. Maksadınız neyse çabuli söyleyiniz, > — Beyefendi, zatıâlinizin iz- divacı muvafıkı kanun bir şekil de olmadığını maalesef arzetmek mecburiyetindeyim, — Çıldırdınız mı? — Hayır efendim. Hattâ kam nen zatıâliniz nikâhlı değilsiniz Nikâhınız keenlemyekündür.. — Bu nasıl olur? O zaman, memur sakin sakin izah etti: — On ay evvel, evlendiğiniz sax bah akitleri icra edilecek on iki gift vardı. Vakit kaybetmemeli için evrak evvelden tanzim edil mişti. Tabji bunlara nikâh me muru Abdi beyin ismi konulmuş” tu. Halbuki Abdi bey o gece kar? ciğer sancısına tutulduğu için sa bahleyin erkenden refiki Gıyased. din beye telefon eder, Kendi işi ne bakmasını söyler, Kalemde kimsenin haberi olmadığı için ev» rakta hiç bir şey değiştirilmez. Müdür bey tarafından imza edil. mek üzere tanzim olunan evreli Giyaseddin bey tarafından imza edilir, Binaenaleyh, yapılan akit“ lerin hiç biri kanun nazarında muteber olmamak icap ediyor. Maamafih, işi düzeltmek kolay, iki imza atmakla iş olup biter. Ahmet Rüştü işi karısına söye liyeceğini anlatarak memuru ba“ sından savdı. Nimet geldiği vakit Ahmet Rüştü vakayı anlattı: — iki gözüm, dedi, görüyorsun ya, artık boşanmamıza hacet kalk madı. Biz zaten evli değilmişiz! Genç kadın hayretle gözlerini, açıyordu. > — Böyle ellerini cel sokrmis,, oturuyorsun, hal Beni beklemeğ$ Tüzum var miydi? Bu ne fena bir vaziyet! Yarın sabah, bu gece, bir saate kadar belediye dairesine koşarız demeli değil | miydin? imdiye kadar belediyeye gitm: za için gün tayin etmek icap etmez miydi? Haydi, çabuk, tele fon et. > ikisi de üzüntüden çırpmiyor« lardı. Telefon ahizesi üzerinde elleri biribirine karıştı, Hikâyec Gedikli zabiller Ankara 10 — Teknüt kanunu- nun 13 üncü maddesinin gedikli zabitlere şamil olup olmadığının. tefsiri hakkında hükümetin talebi üzerine şu tefsir fıkrasını tesbi etmiş ve umumi heyetin tasvibis' «Ecnebi kadınlarile nikâhlı ve-” nikâhsız beraber yaşıyan hex iz tesfiye olunmıyan deniz ge- dikli zabitanı hakkında 1683 nu- maralı kanunun 12 nci maddesi hükmü tatbik olunur.»