Sahife 6 TE AŞ 4“Haziran 1934 —————— — Cemal Nadir, küçük otomobi- line çi saatte kırk kilometre ile, Büyükdereye doğru gidiyordu. rkasında bir klakson * öttü. Bir daha, bir daha öttü. Cemal Nadir biraz sağa aldı ve başını çevirdi. Arkasında, saatte yüz elli kilo- metre gidebilecek mükellef bir otomobil vardı. Bu otomobili kul- lanan sordu: — Büyükdereye nereden gidi- İK, Cemal Nadir güldü: — Gene taliiniz varmış, ben de oraya gidiyorum, peşim sıra ge- liniz! Huy Köyde bir hana girdi. Kekikli bir horoz yedi ve yattı. Ertesi hancıyı yakaladı: ün gece yediğim kekikli YE fena “eğildi, dedi, hoşuma gitti, iştiha ile yedim. Fakat haz- Saat dörtte beni uyandırdı. Hancı güldü: — Ne yapalım, dedi, bunda ho- ozun kabahatı yok. Di öyleydi. Kelikieden evvel saat dörtte peililikdiğ ır Başçavuş nefere seslendi: — Ahmet! — Efendim. —Sen okumuşsun yazmışsın öyle mi? — Öyledir başçavuş. — Git, zabitanın odasındaki kütüphanenin kitaplarını sıraya koy. Yerleştir. — Nasıl sıraya koyayım başça- vuş. — Bu da söz mü: Boy sırasile! işan Fransada, Lejyon donör nişanı, Bir irin satılmam! mek bizim yaptığımız vesile gibisin? be: Bütün bir ömür YİNE BENİMSİN .. Kiş bahar olsa da, p solsa da, anarken gözlerim a da, Yine benimsin.. Kış bahar olsa da. sali Yine beridir Kış bahar olsa da, Muvakkar Ekrem bekçisi, lütfen ışığı bu tarafa tutunuz, — Feni Slam, yüzüğünü kaybetti! yenik NR n gece yarısı sün, ye se UN bakiğin çırağı gelmiş, gece yapacaz sonra sıcak — Yarın imei bana öğle emeğine & Yy Bu tıraşçının eleği Öteki at- l Tüyüm. — Öyleyse salıya. Çaresiz — Maalesef, salıya davetliyim., — Çarşambaya gelir misin? — İşim var o gün. > — Öyleyse perşembeye gelir- — İmkânı yok; başka yere söz- | sin. ü — Perşemibeye misafirim var. — Ya cumaya? — Cuma günü tatildir, geze- el m. i — Şu halde cumartesi beklerim. Elinden kurtulamıyacağını an- layınca boyun büktü: — Bari pazartesi geleyim de, olsun bitsin! Maryüs dedi ki — Ben size daha şaşılacak bir şey söyliyeyim. bir kara arslan vardı. —Kara arslan olur mu? Evvel zamanda zünün en vahşi, en kuvv. lüku idi. Fakat yemek Gri Tini pençesile, diylerile tehdit et- m uzaktan görenler, kaçıyorlar. Nihayet t olan oldu. oldu? — Açlıktan öldü. Tamam Bir dişçi muayenehanesinde. — Bana üç tane takma diş yap- nız, Dişçi tastik etti: — Evet. u takma dişleri takarken, sahici ibi farkı olmiyacağı- nı söylediniz. — Evet. — Amma takma dişlerim üç gündür ağrıyor.. — Tamam. — Nasıl tamam... — Tıpki sahiciler gibi, dan farkı e işte, sahici dişler onlar- ağrımaz mı? Bakış Çirkin bir kadın karşısındaki beye çıkıştı: — Gözlüğünü dikmiş neye ba- kıyorsun? Hakkınız var, gözlükle de- Ha dürbünün tersile bakmalıyım! Fransanın genç ven en yaşlı aktrisi Sesil Soreldir. Bir Fransız yazıyor: — Tutankamonun mezarı açr- lir a Tutankamon sordu: il Sorel ne âlemde?.. ii RAN. bayıldı, “Yaser. Murat taşı bir kayık. Kendine gelir orda, | Sevdalısından cayık. «ULUDAĞ» MANİLERİ Kirazlı yaylaya çık. | Murat taşında murat.| Murat taşı eş taşı Alanlara lâzım at. At bulamaz olanın, Sevgisi ona kanat, Gidenin kalmaz yaşı Hür hava isteyenin, Yeri «Uludağ» başi, > a To 2 0 pağan — m bana yemek odasında bisküvi gi LE öl mai A bağırırımı AŞİ AE EET Li ik NE, erregil bal eye giderse diy maka 5