<U WAYIs 17. mp ganne 7 Yazan : AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Tefrika No. 63 Jüzetta .o sabah yataktan çıkmamıştı. Murat uzaklaşınca, Venedik dilberi pencereden başka bir erkekle konuşmağa başladı. Murat bunu görünce.. Alibey köyü civarında at beyin yeni aldığı çiflikte oturu- yorlardı. Çiflik hayatı şehir kadar eğlen- asına yorgun ordu. Bazan Jüzettayı da bere götürüyor, bağda ve hay- 1 di yam bir likte vakit geçiriyorlardı Murat bey, Venedik dilberine; — Du hayattan memnun değil mi- sin wi sordukça, Jüzetta: — Memnun değilim.. Diyemiyorsa da, hoşnutsuzluğu: nu tavırları ve iç lantilesife ifa deye çalışıyordu. Mr Mİ lı kuyı Muradın yerinde başka bir erkek olsa, Venedik dil- beri şimdiye kadar her halde tek- rar şehre inmek için kocasını ik- naa muvaffak olacaktı. Fakat, Murat bei öyle her şeye ve hi ya akeklrden değildi. Jüzetta Mura ve tabi- atini ani kavr. b Murat bey tahakküme hiç gelem. ei Bi hassa kadın tahakkümüne. kadar, ila için, uzunca zaman ir yayabiliş Son za- larda kendisi kii ve hayat arkadaşı olabi- leceğine kani olmuş ve Venedik e ami itimat etmeğe başlamışi ii hiç inmemek taraftarı değildi. Fakat çifliğe ge- leli henüz üç ay bile olmamıştı. Jüzettaya: az mevsimini çiflikte ge- çirelim, Kışa doğru İstanbuldaki evimize ineriz. İt rdu. Zaten kışı çiflikte ge- yip içmek tedariki gayet olacağı gibi, kimsesizlikten Mur din da i 2 sıkılacaktı. Mura — kin şehre indiğimiz Mısır harbi de umarım ki bitmiş olur. a sevgilisini iknaa ça- ıyoj İzer çiflikteki sessizlikten ip olduğunu Murat ta aiyami Artık Venedik dilbe- rini ve e yalnız bırak- or, hergün a, bahçelere ve a ras gidiyieleii Murat bir sabah erkende uyan- işti. O gün yeni satın aldığı Kırım ineklerinin sağılışını seyredecekti. Haydi beraber gidelim, Jü- Murat, sevgilisinin oalnindan ii kapıyı örtüp çıkmıştı. t köşkün m G Pei her zaman söylediği çok sevdiği türküyü il rdu: > i Sevdiğim benimi vere ir gönlü Yar geli ımda Mı Zevkim artar, çe pin beri, üz in Li Bir: ç kalmıştı. o inekleri tali Otlağına götü- rüyorlardı. Murat bey kendi kendine: ” — Yarın sabah daha erken ge- irim, Diyerek bir ağacın dibine otur- du. O sabah içinde garip bir coş- kunluk vardı. Gn in günleri hatırlıyarak diyen türkü söylemek istiyordu: Deli, gönül gezer gezer Sonra kendi kendine gülerek: Santur mu istersin, saz mı istersin? rdek mi istersin, kaz mı iste “Tomurcuk memeli kız mı istersin? senin kahrını çekemem gönül! Anadol a köylü kızları: çatarak, kendini tekdire başladı: Çikap, yücelere bakmak intern, Coşkun sular gibi akmak ister: Her we Ki kalkmak Bike, Ben nı çekemem gönül! Hileli o ei çok neşeliydi. M3 binde fazla'dı d Olüuği yerden fırlayıp kalktı: en Jüzettayı zorla uyandı- “Diyerek köşkün kapısına doğru — birdenbire duralamıştı.. Pencerenin önünde bir erkek var- dı.. Ve Jüzetta başını uzatmış, bu erkekle konuşuyordu. urat bey gözlerine inanama- ı.. Bir iki adım daha ileriledi.. Sevgilisle konuşan erkek, geceleri çiflikte bekçilik yapan Yusuf is- minde ve yirmi beş Ki wa bir köle idi. Yusuf, İsmi n ve- fatı üzerine Ge iboludan e 2 la Gelelim sonra, yeni çiflikte Murat beyin emrile bekçilik yapan yakışıklı ve nişanci bir delikanlı idi. Murat, Yusufu ve ne de kullanıyordu. baha kadar çiflik siir del tığı için, sabahley kuya iyor, aaime bali yüzünü kim se görmüyori Jüzetta, ml ne çabuk ve nasıl ahbap olmuştu. mek si kulak ri sade ahbapça bir koni ret değildi. ae çok samimi gö- rünüyor.. Jüzetta da pencereden bülbül gibi Di Keyfi ne çabuk ta yerine gelmişti! Yusuf telâşla geli — Kapı açık mı güzelim? Bu temas uşmadan iba- — Her zamanki gibi... Sür- mesiz. i Murat bey taflanların arkasın- da sie gibi sinmişti. anki gibi ha...2! Dpi a mırıldanarak dizlerinin üstüne çöktü... (Arkası var) Her akşam bir hikâye Mesuttu, Leylâ ile evlenecekti. Son luştukları zaman açık elilşblamt ki ben g yinmeği; tuvale leti, şik gezmeği, çalışmalısın, Ku cını artt lısın. Ayda hiç değilse elimize ye- di ki lira geçmeli Fe- rit, Sonra evlenmek te bir mas- raf kapısi. Bunun R Leylâya o derece bilindi ki ki: . Bütün iş- dee senin istediğin Ein tan- zim eğim Sevin: ti eler zil si Hakikaten Leylâ makul dü — Peki Leylâcığım.. . demişti, parayı nereden bulacaktı, Oi silkti: — Adaaam sende... Biriktiri- Dişimden, tırnağımdan art- tırır biriktirizim s3 # Saate baktı, On ikiye on vardı. On dakika sonra öğle paydosu, Yemeği nerede yemeli? di- ye düşündü? Bazı günler bille eve gider, dönerdi. İçinden: — Bir lira ll bir e Mr yl lira... Pahi m v leg yı a olur. Her gün gittiği endarlar lokanta- da yemeğini yese Garsonlar onun ğndiliiğii Kn ir bardak şarap, kompostod sonra meyva filân lie gene 20-150 kuruşun içindeydi. Bu da ucuz bir yerde ye- Karşısında saçlari iki tarafa sarkmış, harıl a al genç dektilaya bali baktı, Sord ibe Hükmi Söyle ucuz bir yemek nerede yenir?, ibe al ri bir iki mürekkep damlası bulunan beyaz ellerile kulağının arka- sma a — Ucuz yemek mi?. Parkta ye- Ar... Parkta yemek yenildiğini de hiç işi çer — Nasıl . diye sordu. Genç kız limişiie Babı erdi: kın baarazlaaki Bir çeyrek kilo. âlâ kireş alırsınız. On beş ş. Kocaman bir Gi Yüz pa- ralık ta taze francal Hepsi on bir kuruş on para eder.., Parka le Ada vapurlarını sey- mea hem de yemek yeriz. 'allahi mükemmel Şekibe Kiraz zamanı j “hanım... Amma park çok kala- li midir? — Yooo. Öğle üstü kimseler ur, Şekibe beresini giydi. Şirket- ten beraber çıktılar, İri iri kiraz satan bir satıcının yanında Şe- — Sen çıldırdın mı?.. kuruşa kiraz var mı?.. Şekibe öyle bir pazarlık ediyor- du ki Ferit hayrette kaldı. Aklına Leylâ geldi. pazarlığı ayıp sayar, kaç ku- ruş derlerse hemen verirdi. Deli- kanlı emi a Sie on beşe inmişti. Şekibe s: — Siz de Biyorlunaz a mi? Tabii tabii. Yirmi Genç kız iağiya döndü. — Bize yarı yedin, ben az yedim!» diye kavga etmiyelim.. Kirazcı da, Ferit te Li ee a güldüler, Bundan sonra » iki ri re ettiği gibi tam 11 ra harcetmişlerdi. Parka lm Sahiden pek ten- bahçesinde güldür gül- mek kiraz mevsiminin iyor alüm ii rdu. kirazla m iyi gider... 11 e ruş 1 ya mükemmel kalori... ildir domalan rai tabli- me rini üc e mahsus tablidotları Sin de kirazla süt gibi be- Z peynir ve taze francala çok iyi gidiyordu. Şekibe o derece mek e eği kahkahadan kı- np geçiri u. Müdürü umum! ş umi- e mürakiple- rin, şeflerin Gi ae Yemekten sonra — Şimdi, dedi, ği birer tarafa a da beşer kuruşa kr- yabilirsek mükemmel eğleniriz.. di. Beş kuruş ve elli lira!, Ne garip tezat, — Bu beş kuruşluk eğlence na- sıl şey?.. rkecidi z kimsenin bildiği çınarlı teri Bi bahçe.. yazin altında, şıkır şıkır akan kenarına oturur, birer kö- aya kahve içeriz. Üstelik bir de tavla getirtiriz. İşin mükemmel resi biliyor mi kuruşun içinde. Kahve de, tavla da.. ükemmel.. İşte beyefendi. Biz böyle kahve keşfederiz. Ben şirketteki bütün kızları bahçede tavlada yendi: ... Bak söy- liyejim, Tavlada yenilen kahve paralarını verecek... m ia ER | / 6 Hayın cama cum 3 18, 0-19 ye ders, yatı, (Refik bey, Fahire hanım, Nev- bey, Fikret bey, Safiye hanım), 21» 21,23 ef Şefik bey tarafından kon- ferans, 21,25-22,30 Necip Yak: Varşo — 21 piya 2145 konser, 23 sui ALE 12,05, * Vilnadan nakil. Adres "tebdili için yiri kuruşluk pul göndermek imar Safet! 12 — ii elan 21 £. İimenk Gözek Öyle İkioi (Akşar Yı E 653 905, 442 12 148 Va. 2,22 4,34 12,1 16,10 19,19 21,25 İdarehane: Babıâli civarı süyile k Sk. 1SN: SURP AGOP HASTANESİ muayene Giereri Cumhuriyet caddesi No. 7. Türk ermeni katolikleri I teshilât göstermeği ele başhekimi taahhüt ve ilân e 'umartesi * Saat Te iz. Kaya has talıkları mütehassısı Bey tarafından. Cumartesi : Saat 9-12. Di PE lıkları mütehassısı baj ipyi ser Cumartesi : Saat 10-12. Nisaiye ve ve- lâdiye mütehassısı Dr. Mukadder Bey tarafından. Pazar :Saat 11-12. Röntgen mütehas- / ss Dr. en Em Bey tarafından «röntgen mi Pazartesi £ Salt 10-12. Asabiye ve ak- a Dr. Ethem Vessaf Bey Sir: m 10-12 Bakal hastalıkları mütehassı: tarafından. Salı : ri 10-12. “Bakiye e ai mütehassisı di im sapyan imdi e Bakr 10.15. Asabiye ve akliye ime 1 Dr. Ethem Vessaf Yeni tarafını Perşembe eri 10-12. Hariciye tehassısı Manara Bey tarafı dil .. ie BANANA mızıkçılık yok... rit gülümsedi: Beş dakika sonra karşılıklı zay Ma Şekibe ile daireye döner- kadar sene lik memuriyet hayatında böyle nes şeli bir öğle tatili yaptığını ha- meri ıyordu. Yemiş, içmiş, kak- esini höpürdetmiş, tavlasını oy- namış, denize karşı hava almış ve bütün masrafı yirmi kuruş bile del — ören hanım... dedi. Ucuz ikisini sonra peyis ogi ya nizi seli. Iİ bırakmam., ız gülümsedi... s.# «Muhterem Leylâ han 1mefendiş - dilerim muhterem hanımefendi Hürmetkârmız: Ferit» iL