A A SULEYMAN KÂNI Abdülhamit istibdada aleyhtar, Mithat paşa ise taraftar!. rasimin hitamindan s0n- azırı Saffet paşa İs- tanbulda kalmış olan sefaret mas- lahatgüzarlarıma: — (Padişah na- mına mühim bir tebliğde buluna- cağı) beyanile tercümanlarını ha- | riciyeye göndermelerini bildi Bir saat sonra tercümanlar ha- riciye neraretinin büyük kabul sa- lonunda toplandılar. Saffet paşa salona girdi. (Padişahın memleketin ne po- litikesına, ne de idaresine! hiç bir #aallüku olmıyan bazı sebepler. den dolayı sadrrazam Mithat pa- | yayı bu sabak azil il yerine Ethem paşayı nasbettiğini, Mithat paşa” ın güneş batmadan eyvel payı- tahttan tebidile Avrupada kendi istediği bir yere isali de padişahın iradesi iktizasından olduğunu) s0- Şukkanlılıkla tebliğ etti. Tercü- manlar da bu tebliği süküt ile din- ledikten sonra çekilip gittiler, O vakte kadar ahali gazeteler. 'de resmi yalanlara. alışmamıştı; halkın bir çoğu gazetelerin yaz- dıklarına inandi; bir kaç gün bu- mun lâkırdısile oyalamıldı. Fakat bu isnatların aslı olmadığını uzun üddet gizlemek mümkün olama- dı. Ecnebi memleketlerdeki Os manlı sefirlerine Mithat paşanın at şahaneye karşı muhalefet tav- "rı takındığı için bu akibete uğra dığı bildirildi. Mithat paşanın hiyanetini isbat edecek tutulmuş evrak bulunmadığının anlaşılması üzerine halkta itirazlar. çoğaldı. © Gazetelerde (ibat mı, tebit mi?) yolunda tarizli makaleler çıkmağa başladı. Efkâr teskin için yeniden bir şey yapmak lâzım idi. Mithat paşanın İzzeddin vapuru» na irkâbından sonra askerle sarı- Jan Tavşantaşındaki | konağında taharriyat yapıldı. Fakat ehemmi- yetli ve kendisine isnat edilen ta» savvurları müspit evrak buluna- madı. Kanunu esasinin ilâtindan son- Fa en nazik bir zamanda Mithat paşanın saderetlen azlinden baş- | ka böyle memleket haricine tebidi | sebeplerine halkın şiddetle merak ebmemesi mümkün değildi. Gazinoda güya söylendiği yazir lan lâkırdılar resmen halka ilân olunan bunun garabeti bittabi dik- kati celbedecekti; buna raahal kal mamak üzere gazetelerle yapılan ilânlarda Mithat paşanın huyane- tine müteallik evrakı tutulduğu, azil ve nefyi bundan neşet et Küçük Soit paşanın meşrutiyet” ten sonra Sabah gazetesinde neş- rettiği bir mektupta beyan eyledi- ğine göre Mütercim Rüştü paşa Mithat paşa hakkında daha ağır bir muahazenin ilâmını bile tav- siye etmiş. Kanunu esasinin vazindan hop- mut olmıyan bazıları ağızlarında | bir vakittenberi Mithat paşanın | maksadı kendizi padişah olmak, yahut devleti cumhuriyet yapmak olduğu gibi sözler dolaştırıyorlardı. Bu sözler de gazetelere geçi yordu. Mithat paşayı hiç çekemiyen Ali > Tareime, Süavi efendi paşanın memleket- ten ihracı üzerine Avrupaya (Mit- hat paşa nefyolundu. İmparator- luk kurtuldu) diye telgraflar çek- 0) Ancak Bu gayri resmi ganda kâfi görülmedi... Halkı teskin için gazetelerle şu mealde bir resmi ilân da neşro- larda: (Padişahımız mücerret tebaal rının saadetlerini zamanın ih yaçlarına muvafık surette temin buyurmak gibi adaletperverane niyetle ve arzuyu hümayunla- rile kanunu esasiyi vaz ve tesis ey- Temişlerdir; bu kanun mukt sınca umum için hukukan müsa- , istibdat usulünü weret kaidesine tahvile kati müsaadei şahanelerini ilân buyur- muşlardır. Bu madelet esası devlet ve tebaa âlemine girmenin mebdeidir. yolda görülecek terakkiyatın bü- yük ve küçük bütün memurlar ve tebaa tarafından gene kanunu esa- sinin tayin eylediği hudut ve va- zifeye riayetle istihsaline çalışı. ması farzolduğu halde sabık sad- rıazam Mithat paşa kanunu esa- sinin hakikat ve mahiyetine mü- nafi bir hattı hareket ittihaz eyle mişti. Mithat paşanın padişahımı- zn kendi hukuku hükürmranilerin- ce imha buyurduğu istibdat usulü nün icraatta başka elden devam ve bekası rengi leleri zuhura gelmeğe başlanmıştı. Bu meslekten intifa muradın da bulunan bazı boş kafalıların padişahın zat ve hukuku, memle- ketin asayişi aleyhinde gizli ve sa- hif tasavvurları, bunu teyit ede cek fili teşebbüsleri de işitilip gö- propa- vat ihsan et alacak muame- ni tedbirler ittihaz eyliyecek yer- de imaz ve müsamaha ile mus mele eyliyordu. Mithat paşanın bu hareketleri ve metruk istibdat usulünün diğer mana. ile istimalini müeyyet hal Teri sebebile hakkında kanunu €sa: sinin 113 üncü maddesinde muay- yen tebit muamelesinin icrası tiza eylemiştir. Şu muamele kanunu esasi hak- kında padişahın tam ve kâmil hi- mayesi. asarı mahsusasından ve onun mukaddes hakları cümlesim | dendir. Keyfiyeti malümu olmak ve bir takım yanlı manalar verilmemek için ilânına iptidar kılındı.) Bu ile Abdülhamit istibda- dm mahisi, Mithat paşa ise mü- zevvici oluyordu! Abdülhamit ka nunu esasiyi muhafaza ediyordu; Mithat paşa ise bu kanunu bozu- yordu. iline bakılınca roller tamamile berakis olmuştu! Abdülhamit «Mithat paşanin efkâr umumiyesilen eğleniyordu! Padişahı hareketinde mazur gös- termek içi ortaya bazı rivayetler lü hakikati herkesin | SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ iktibas hakkı mahfuzdür — | etmiş; Müthat paşa Abdülhamidin. | hünkürdan istemiş, hünkâr da bu- 7 ika No. 2 Güya Mithat paşa Avrupa dev- letlerine verilecek bir notada ga- yet şiddetli bir lisan kullanmağa Saffet paşayı icbar etmiş; Saffet paşa Avrupayı daha ziyade kızdı- racak zaman olmadığını söyliye- rek muvafakat etmemiş; ihtilâfın halini hünkâra bırakmış; padişah a hariciye nazıçının filerini tasvip hükümet işlerinde tecrübesizliğin- den tutturarak yüzüne karşı ağ- zından bir hakaret kelimesi sar- işçi bunun üzerine Abdülha- | mit sadrazamı hemen huzurundan çıkarmış; Mithat paşa bundan son- | ya Babiâliye uğramamış, evinde kapanıp kalmış; ziyaretine gelen ulemaya, ricale padişah aleyhin- | de hürmeti muhil sözler söylemiş. | Artık sabır tükenen Abdülhamit te nüfuz ve kudretini muhafazaya | karar vermiş! | Bu yolda dönen rivayetlerin ar- | di, arası alınmıyordu. Bazıları Mithat paşanın Abdül | hamit aleyhinde ferin niyet besle- | diğini, gene Sultan Muradı tahta geçirmek istetliğini söylüyorlardı. | Diğer bazılarına nazaran da: | Abdülhamit hakkı olmadığı hal- de para istemiş; Mithat paşa ver- | medikten başka vükelâ ve ri huzurunda hiddetle Abdülhamid kanunu esasiyi kabulden sonra bu kanun ahkâmına riayette herkese nümune olması lâzım iken kamına muhalif para istemesi muvafık ola- mıyacağını ve kanunu esasinin mukaddes tamılarak ahkâmuna ilk evveli padişahın itaate mecbur ol. | duğunu söylemiş. Halk arasında şöyle bir rivayet | daha dönüyord Mithat paşa bir kaç gün evvel Sirbistana teklif olunacak sulh şartları hakkında kendisile hemfi- kir olmadığı Saffet paşanın azlini yen reddetmiş, Mithat pa- Şa evine çekilerek padişabı hal” için tertibat yapmağa, asker ara- sında taraftar bulmağa uğraşı işi zabıta haber alarak padişaha karşı bu hareketi islâm, hıristiyan ahali üzerinde mubtelif tesirler bırakmıştı. Herkes: — Şimdi ne olacak? Diye biribirine soruşturuyordu. Hükümet te boş durmuyordu. (Arkası var) Htiyat zabitan ve asker? memurların yoklaması Selimiye fırka askerlik dairesi riyasetinden: İhtiyat zabitan ve askeri memurlarının yoklamaları; kanunu mahsusu mucibince 1 ha- ziran 934 den itibaren başlana- .cağından alâkadaranın, askeri ve- sikaları, müfus hüviyet cüzdanı, hekim ve baytarların i kaları ile ikte mul kayyet bulundukları askerlik şu- belerine müracaat etmeleri ve bu müracaatı zamanında yapmıyan- lar haklarında kanunun 10 uncu | maddesi ahkâm tatbik olunacağı ilân olunur. Tetrika No. 3 Saatine baktı: — Benim konyak zamanım gel di, dedi. Ali, Necip beyin odasına girdiği zaman, Nuri bey de ora- daydı, birdenbire sözü kesme- lerinden, kendinden bahsettikle- rini anladı. balüğalı bir iltifat gösterdi. — Her halde istikbali parlak bir gençsiniz. — İnşallah iyledir efendim... Her halde sizin gibi bir kaç müş terim olsa, istikbalimden ben de emin olac. — Bu sizin elinizde, — Acaba? | — Elbette. Bir kere çok sevimli! adamsınız. — Beni mahçup ediyorsunuz... Kızarıyorum. İ Handan gülümsedi: ! — Çok mahçupsunuz beyefen- di. — iriraf ediyorum hanımefendi. Baronun haricinde ve mahkeme salonlarının dışında mahçubum. Sıdıka hanım: — Bu da büyük meziyettir, de di Akif Ali, bir hamlede kendi Beğendirmiş, sevdirmişti. Öğle ye meğine oturdular. Şadan, Akifin yanında oturuyordu. Babası tem- bih etmişti, Akif beye ikram et- mek: onun işiydi. Yemek eğlenceli geçti. Ali yedinci bardak şarabı içmi fikralar anlatıyor, başından ge- ANALIK | teşkil etme: çen tuhaf yakaları naklediyordu. Partiyi kazanmıştı, İ Handan, İstanbula bir daha | geldiği sefer, onu ısrarla davet Bu davete Nuri bey de can- dan iştirmke ediyordu. yle güzel geçen günler pek azdır, dedi. Akşamı neşe içinde buldular. Geç vakit Akif Ali Ankaraya ha- zeket etti. Akif Ali tende hem uyuklu- yor, hem de İstanbulda geçen gün) leri tahlile çalışıyordu. Neler olmuştu? Dosyayı almıştı, Şadani beğen- mişti ve Nuri beyle tanışmıştı... Ust tarafı, şarap, bira, rakı buha- 7 içinde kaybolup: gidiyordu. Ertesi sabah keyifli uyandı: Necip Saim bey mükemmel bir adam, Şadan hanım mükemmel bir kız. Bütün mesele davayı ka- zanmakta, İki ay bu dava üzerine çalıştı. Lâzum gelen bütün vesaiki topladı. Davayı kazandı. İstanbula geldi ve Necip Saim beye: — Şadan hanıma çeyiz parasi” ni getirdim, dedi. Necip Saim bey güldü: — Siz bu kadarcık paraya par va diyen birini tanıyor musunuz?! Akif başını önüne eğdi: — Bir kişi tanıyorum. Necip Saim bey genç avukatın iki elini tatta olmalı ban. özi şenel eli Yarın kızıma bundan bahsedece- öm. İkisi de heyecanlı idiler. Akif Ali Necip'beyin boynuna sarıldı ve ayrıldı. Necip Saim bey: — Gelecek hafta cuma beklerim, dedi, Nakleden: SELÂMİ İZZET O gün, Akif Ali yalnız üç kar deh rakı içti, Sıdıka hanim, kızimı Akif Ali- ye vermeğe derhal razı oldu... Ne cip bey, Şadi nasıl açacağını di i Sıdıka hanım: — Kolay, dedi, esasen ben onun bunu beklediğini sanıyorum, Eğer giydi, hayal karaca ga üba, — Seviyor mu? — Canım iki seferde bir insan sevilmez. Fakat her halde Akif beyi çok sevimli buluyor, ondan hoşlanıyor... Yalnız. içki vaz ediyor. Ben: «Mademki ten sonra yemek yiyor, korkma» dedim... Malümya, vaktile sen de çok içerdin amma, çol ta yer İçki, senin meseleyi yordu. Bu süz üzerine Necip bey kari- sım öptü. — Şadanı çağıralım mı? — Çağır. — Biz mutabıkız ya? — Henüz uzun uzun konuşma: dık. Maamafih yapacağın şeyi iyi yapacağına eminim. — Aferin, Necip bey kızi çağırdı. Şadan geldi. Babası, heyecanlı bir şef- katla kızını okşadı, sevdi, öptü. — Sana iyi bir haberim var yavrum, dedi. Akif Ali bey se ni istiyor. Şadan biraz. sarardı. Kalbi çarpmağa başladı ve bir an konuşamadı. Necip bey sordu: — Bir şey söylemiyorsun? Kız, güçlükle cevap verdi? — Bunu biliyordum. — Bizden neye saki — Biliyardum, yani hissettim- di... Akif beyi ilk gördüğüm gün, bir hissi kablelvuku, onun, hay tumda esaslı bir rol oyuyacağını bana duyurdu. Necip bey sevindi: Omu seviyor musun? Şadan açık söyledi: — Hayır, biç sevmiyorum... Belki severim, fakat şimdilik, kak bimde yeri bile yok. Ona tamami- le lâkaydim; i — Demek evlenmek istemiyor. sun? — Hayır, bilükis... Evlendile ten sonra ama olacak değil mi yim... Hayatta yegâne gayem bu. — öyleyse cuma günü geldiği zaman, onu öyle bir karşıla, ki daha şimdiden mesut olduğunu hissetsin. — Peki baba, Sıdıka hanım başıni salladı: — inşallah kızım. — Ne yapayım amme, istediğim. olmadı. - — istediğin neydi? — Sevdiğim ve sevildiğim biri- ne tesadüf etmek. yaracağım. Gayem ana olmaktır. Çocuğum olsun. İşte benim için yegüne saadet. Şadan kalkti: (Arkasi var),