AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Tefrika No. 40 “Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Türkler ailesini donanm kale Trabzon hüküümarı malyetlile bei Sli, Trabzonu işgal ederek, hükümdarı ve a ile İstanbula a e enin tepesine çıkarak, gemileri selâmlıy uzaktan, limandaki ordu m olmuştu nefasetini lc ede: cek ve re- den, muharebed. yağma gibi — EN felâkete dü- çar olacaksın ükümdar ee ağır teklif f karşi kip, şehrin ileri gelenlerinden on sekiz kişilik bir | heyet teşkil ede- rek otağı Me göndermişti. t ve yakından gören Fatih, son sene- ler içinde zaptettiği sayısı çi vi ve kaleler arasında bu kada ik ve mamur bir beldeye ayak ez düşünüyordu. Kâ beye: — Çok zengin ve mamur bir memleket. Diyerek, denizde sıralanan de- nanmayı uzaktan elile selâmla- mıştı. Mehmet o akşa donanma kumandan ve eğ bir yn hediyelerle taltii Donanmanın limanda mi m ve ihtişam Fatihin gurur cesaretini bir kat daha arttır. m Kâzım beyin ısrarına rağmen yi Trabzon sarayında ge- girmek istemiyen Fatih yatsı za- Hekim öğütleri “(Baş tarafı 6 ıncı sahifede) ierik v e kapalı odalara kapatır baren, bu in şekilli çocuk ve insanlara, albea az elik et- ekteyiz sinin kıymefi anlaşıldığından iti- çirkin şekilli çocuk Caen sonra, güneşin şuala- ii ü ilm si olu: nm Böyle- na a ce kış aylarında kem talık- larını, sre ile leşi etmekteyi Yal WE çan unutmamalı ki hastalığa tesir eden sırf güneş a saf h di e n yanma ve sarfiyatını ço- irk iştihayı tadır. 2 suni ale vice tedavisi, en ık havada yapılan e Mi kadar müessir olam maktadır. Tabii veya suni ulira-viole zi- yasile, kemik hastalığından baş- ka, yukarıd a da yazdığım gibi, veremin ii şeşid ini, kansızlığı ve iştihasızlığı iyi etmek mümkün- dür. Nitekim Viyanaya ey gım rinde, seyahatlerin bi: üniversite- nin çocuk kliniğinde, veremli ç ukların kışın bile b üst ka- t luman tarasa bırakılmak- ında bul ta ve burada saf hava ile güneş- ten istifa, ii e edilmekte allik gördi mabel ee - ei biri top güllesi gibi Bu heyet padişahın huzuruna | manı tekrar ordugâha dönerek ça: Şimdiye eb açık hava ve çıkarak arzı ai at eyledikten | dırına “ t üneş tedavisinin faydalarını an- sonra, teklif edildiği veçhile şeh- Sul ece donanma lattım; yarınki yazımda da gü- rin bilâkaydü şart re tes RM kdanlağıdan Yakup beyi eşin muzır tesirlerinden bahse- limine dair tanzim ve imza edilen | yanına e ece ı Ahmet Asım mukavelesi e Simi Mr mbar ve hazinelerin- a Bilir i h da cesaret ğa kalkarak, birer birer - Yada k ü m d idetleri veşhile - - padişahın buzu. tevabiile senin bulunduğun gemi- | let ii Hisdicerek ista ubula oğlürünü Kâzım bey, Fatihten icap eden bnn Sultan same sadık ka- lacağı: er ve tekrar le: si nd şehri tesel- lime memur olan Mahmut paşa muhafız la ile Trabzona © gir- mişti, Hükümdar bu vazi; sarayında daha fazla duramadı.. Derhal ailesi ve maiyeti ile saray- dan çıkarak Türk ordugâhına geldi. Sultan Mehmet, Trabzon hü- kümdarını huzuruna kabul ederek «hakkında müşfil muamele ifa ve kendine ve evlât ve ayaline he- diyeler ihsan eyledi.» z a o ün rsi e eti görünce Artık e burada kalma- sına lüzum yol Bu sırada iin kumandan- larından Kâzım bey de padişahın yanında bulunuyordu. Fatih; Kâzım beye dönerek: — Bu havalinin idaresini se- Bin null iyakatine vi <ttim. kişi ve kalenin muhafazasına dahi bin silâhtar bırakıyorum» dedi. Ertesi gün Türk donanması ha- rekete Ka a Hükümdar ve ailesi donan- maya nakletmişlerdi. Padişah ay. rıca Trabzon şehri dahilinden v ve etraftaki köylerden bin beş yü Kn genç seçerek, İstanbula MR vi » Bye esi yanına alarak ikindi vakti şehir kapısından içeriye girdi. Trabzon o vakit şark i nin en ma biri id Fatih şehir dahilini dola çarşi ve pazari i kalabalığı ve sokaklardaki inti talimat ve salâhiyeti ti aldıktan son- ra, sabahleyin enden hassa ef- ağla yn ve eşra- fını yanına Da la Kâzım Dak dahilinde ve etrafta vaki Sai en ufak tahri- kâttan L temin? 1 a larını söyliyerek: — Ben adaleti, doğruluğu ve bir yüzlülüğü çok severim. Eğer içinizde (Uzun Hasan) ın iğfalâ- tına kapılarak el altından tahrikâ | Her akşam | bir hikâye Rakısını bir hamlede yuvarla- dı. Bir kırmızı turubu tuza ba- tırdı. e ex yedi: üçük bi se . Böyle halde m ER - mev- simine göre - ya koskocaman bir krizantem, ya kırmızı ya bir hercai menekşe. Her akşam Beyoğl di çöbirle - pili Müdü: v bir gül, a - ken dalgın silen meşhurdu.Bekârdi. m ii Hiç te gelince me - Müdür be- ii yan cebine dikkat edin... der — Nev emdi Me eği bir ka- ın Giiebi sokmu: Bu haber üzerine il beyti bi- rer bahane ederek birer birer mü- bind bazen t« rengi, bazan kahve rengi, bazan bal rengi ipekli bir adi çorabı sarkardı. ve zaman bizim irsalât salonun- da toplanır, müdür bey hakkında konuşurduk: — Bu gece gene âlem varmış!, — Zavallı lere gorakmın tekini kim bilir ne kadar mıştır. — Amma ne dalgınlık... Sen mendil yerine tut ta hanımın ço- rabını cebine sok... — Dalgınlıktan değil... Acele- cilikten.. — Bu k açınci oluyor yahu Müdürün cebinden her gün bir ipekli çorap sarkıyor... Bazan ba- eli baza m baget tsiz, bazan gri, — Kadın sar kolleksiyonu yapıyor SAP Şirkette bir 0 vardı. ünevver hanım... Ne ciddi, ne- İ, ne cana yakin, ne can çe- kici, ne kütür kütür şeydi yahu. Ona bey EN daktiloya ai yaka- cak diye de ödüm patlıyordu... Fakat Münevver - diyorum e amma çok vakur kadri... Hiç kimseye a vermiyordu. a tün şirket memurlarına karşı, dürlerine karşı yi kalbinin hapları 5 etmekte B «kadn kalan sileleri ne para ve erzak tevzi ettirdi. Dedi. an valinin karşısında Fatihin bu gençleri ea şehrin bütün âyan ve eşrafı sada- göndermekten een , çok kala- katlerini yem ile e teyit. edere 'k, balık olan hep k kesafetini azaltmak ve eri — Türk hükümetine v ve onun e ibai İonanma yük binaları ayrı ayrı ve Trabzondan sre < ra, kaleye ini ordu ağırlığının bir kis- e ği ri yüksekten temaşa eyledi. Trabzon kalesinin metanetini Aİ kağ ai 5 leki * ufak bir hareketimizi görürseniz, derhal boynumuzu vurdurmakta valisi olan Kâzım e biri rum- BEAM öğ yapacak sağ varsa, şimdiden | pı sıkı sıkı sürme! meydana Ç . Onları affede- sıkı sıkı Kalanı. ceğim. Fakat, bilâhare kendilerini mi kaman sonra bu kalb em ka- alir > ağ mn tatbik vi “e. ie s onunla beraber çıkar, bir Ze yari lâf atardık. Fakat çok çekinird — Aman ii ek görür... vallı... e Vİ bir yaz akşami soğuk m deler yanal sonra pansiyonume gelme, şa silekikdim. Geldi. — dar (Arkasi var) madı. Az- kaldı amma Ipek çoraplar ) dünyanın en mesu! adadı ben ok dum... Saat yedi buçukta çıktı, Vi m. aşk, i insa) se ek yoruyor. ie an 1 ai ki sa- nabildi rım gibi giyindim, Şirkete koştum. üdür be; zalatacağım bazı evri vi İçeri girdim... Masasının karşısm- da duruyordum. Birdenbire hid- detle âyağa kalktı: — “Ne iii Bu ne cüret?... Utünminzi, Kep: Şaşırmıştım. Ne uye ilesi de benim aldığım ço- raplar.:. €evverin çorabı... Şöyle yan gözle ceketimin yan bine baktım... Eyvahlar o ten rengi ipekli bir çorabın ucu! Müdür küplere biniyordu: a ehe — Gidin... de hesa- bınızı görün.. öyle memur istemi yeke sein Hesabımı te an “ 4 yeklen balya Faki . Mühim bir e iü > Se Re yan cebinde yalnız ve yalnız mendil ti; taşıya- caksımız... — ü . dedim. efendim!. Bir yıldız em a Posta Yinemi dahil as an mleketler: Seneliği 3600, al aylığı 1000. üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş göndermek lâzımdır. 3 Mayıs tanbul : 18,30-19,20 sak — 19,20-19,30 ajans haberleri, 30-21 alaturka ymsiki m yo 8. mu“ | sikisi (Feriha Tevfik hanımın iştirakil 2d Bükreş (364.5 m.) — 18 orkestra, | 20,30 opera. Budapeşte (550.5 m.) — e “o 30 Zan orkestme, 20,15 siyasi — opera, 24 isi, Prağ (470,2 m.) — 19 Alman yosu, 20,05 gramofon, havadis, 20, yakı 20.55 konser, 23 havadis, Brüne nal, 22 İk 23,15 radyo 23,30 gramı ği Er leşi ni