Yazan: SULEYMAN KANI — Teretme; -iktibas hakkı mahfuzdur — Tofrika No. 246 Abdülhamit, biraderinin Çıraganda mevcut olduğunu anlamak için her hafta gece vakti adam gönderirdi! Sultan Muradın baş kadını | Mevhibe hanım anlatmakta devam etti: Sultan Murat daha pek genç iken yala ağ muztarip idi. Elinde, ayağında ekzema da var idi. Babası il (iyi ge- lir) diye işret etmesine müsait | davranırdı! Bir gün Ziya paşa bir kâğıt gön- dermiş. Sultan Muradın bir cüce hademesi var idi; kâğıtları o okur- du; Behice adlı bir kız bazan padişahın NN yazardı. Sul- tan Murat — Ne yapayım, Ziya. paşanın havadisini! Diyerek kâğıdı attı. Abdülâzizin gönderdiği mek- tup bende idi. Abdülâziz bu mek- tupta (beni Sultan Selime benze- tiyorlar; seni'de Sultan Mustafa yaparlar). Diyordu. Sonra bu mektubu ben şehzade Salâhattin efendiye ver- dim; onda kaldı. Sultan Muradın yazdığı cevabı görmedim. Sultan Murat amcası Abdülâ- zizi severdi. Bir gün, önünde yi ei yemekte iken — Efendim! amcanız kendi makasile kolunu kesti! Diye haber verdi. Sultan Mu- mek, mercimek olmuştu. Yatağa yattı, Atşeli idi. Hasta iken kardeşlerinden bi- rinden bir kâğıt getirdiler. Oku- du; memnun olmadı. — Fam şık değilim! i. (0) zama Murat Yıldızda dolaşır. dı amma yüzü hep pul, pul idi. Bir defa ağa ayağında be- ni gördüğü gi — Çok ledi Dedi. Son günlerde saraya iki güzel kız alınmıştı, - Birinin adı Navi- kendaz idi - Sultan Murat o gün- e bunlara bile bakacak halde değildi. Mithat paşa bir ls Yıldıza geldi. Biz «bucakta» Yani sultan tan Muradı tedavi ediyordu. Ayağına sülük yapıştırırdı. «Vü- kelâ hocası» doktor Akif paşa bir defa bana dedi ki: — Bana pr er ku- apıştırı! diye Sultan Murai pek bir şey vermezdi. eT Murat Mi defa Yıldızda kendini havuza Yıldızdan bra Akif p — Kanı devrolursa iki senede iyi olur! da ilâç namına d n manasını anlıyamadık. Şık elime acaba 0 zaman şimdikinden baş mı kullanı ve Muhibe kadin da (i ih sü Diyordu. Kapolyon “ise * ağlı- yordu. A ea gelen hekim Kapol- ona — İK önlinn! ölmez! Dedi, Hamit efendi Sultan Murat için bir odalığına: — Evvelce bir kaç Eri gördüm; e idi; ml bozuktur « Odalık ta di; bana Bile Sultan Murat hal'olunduğu va- kit asabı gergindi (1). Biz «zül. a Sultan Murat habinin ikinci se- nesinde tamamen iyil. Bir age Akif paşaya: ümran ver de bana Li mi, bakayı di, Akif paşa “de verdi. Sul- tan e giydikten sonra çıka- np üniformayı iade etti. Elbise- nin cebinde bir mendili kalmıştı, İade ettikten sonra: — Mendilim sizde kaldı! Dedi. Akif paşa Sultan die ia hafızanın tamamen avdet e; rita gördü. Sultan ri rahatsızlığı 'esna- sında yıkanmazdı. Bir defa hama- ma konmuş idi de BER yi Aklı başına geldikten sonra mü rn banyo ederdi. inci sene Abdülhamit Sul- ğa be e. ve sair taraflara gön- VA lide Şevkefza sultanın kâ- tibesi Sezaren kalfanın bu me- yanda Mekkeye gönderildiği, ken- disinde Sultan Murat ahvaline da- mızıkadan mütekait Cafer . ve matbuat mümeyyizliğinden müte- kait Şemseddin beylerin beyana- tından anlaşılmıştır. | Altı aydan sonra dairemize hiç doktor gelmez oldu. Abdülhamit her hafta biraderi- nin Çırağanda mevcut olduğunu anlamak için “ ekseriya gece vak- irdi larda | tan ret nezdinde itibarda idi; dairenin işlerine ben bakar, Suk. “imiş, tan Muradın çamaşırlarını ben ve- rirdim, amma yanında hep o bu- lunurdu. Sezaren kalfa ile Şayan kadın sekiz kişilik oyun takımında be- psi kadını em. sonra peni? onun çocuğu da Abdülhamit kei gelen- lere: — Ayol! Karısile yatıyor! Denilirse de bunlar — Olmaz, göreceğiz! Derler, Sultan Muradın elek odası ERP ELA işe içeriye bi i lardı! Bu her defa böyle tekerrür ederdi. Sultan Murada ve bizlere iki senede bir elbise verilirdi Sultan Murat şarap ve konyak kullanırdı. Sekiz ayda bir bir kasa şarap, iki şişe konyak tayinatı var idi. içeride şarap ak diye üzümü az verirleri , Valide Şevk ködiğği maaşı var idi. (2) Bunu al dıkça kalfalara da bundan hisse ayırırdı. Abdülhamit istediğini Cevher ağaya irade eder, ö da gelip bana söylerdi. Sultan Murat Abdülhamidin adamlarını görmek istemediği için ben arada tavassut ederdim Maaşlar gittikçe seyrekleşiyor- du. Beşinci senede kesildi bile, Ben her kapıya bi rur, ma- aşlarımız sadaka imiş gibi para isterdim de ancak böylelikle ye- di, sekiz aylık alabilirdim. Benim bu sözlerime bizim içe- ridekiler kızarlardı; (biz sadaka değil, hakkımızı isteriz) derlerdi, amma parasız yaşamak: ta kabil olama a Abdülhamit cülüsundan beş se- > sonra Sultan Murat haremiri- “ Birader hangi gün aklını kay- betti? Hattı hüma: ya yaz- dı?) diye dak ie ttirdi. Itan Murat Çırağanda beni hep yük hanım) diye yade- erd Bir defa : camlıktan . geçerken i gördü. — O! Büyük hanım burada * imiş! Dedi. Diğer bir defa b — Benim Ma çağırdık ları vakit icabet edişi Demişti, Sul M lafı 1 Si zisyonlar yapardı. Keman ve viyo- lonsel çalardı. Notaları Fatma sul-, tan nezdinde “kalmıştır. (Onun kulağı var!) diye bunları ona ve- rirdi. Jöntürklerin' ateşli . günlerinde idi. Sultan Murada bir kâğıt geti- rildi; Bunda: ne istenildiğini bil- miyorum, Ancak; (Sultan Murat razı olmazsa biz bunu nihayet Sultan Hamide yap- tırıriz) mealinde bir şey © yazılı “ Sultan Murat: — Onların işte padişahları var ya'-Ona yaptırsınlar! demişti. (Arkasi var) — öy Üssü inkilâpta beş yüz gösterilir. En | ee 18. a! yh üleyman isminde birisi dolan- siyle Hi zorla almak su nunen yakalanarak mahkemeye teslim edilmiştir. Ağır e etice leymanın suçları sabit olduğundan on sekiz ay müddet hapsine karar vermiş. Mahküm dolan- dırıcı bu kad: Meli çemmiet öm eek altında bulun- durulacaktır. . 5 n ihhiye otomobi- e konuyordu. Kolordu kuman- lin danlığı “dairesi önünden kalkıp gelen bir motosiklet bütün tayya- durdu. Nöbetçi b 78 sikletten atladı, Keskin bir selâm verdi: — Kumandan paşanın müsta- cel bir ecir dedi. Binbaşı emirnameyi © açarak okudu ve hemen erki. doğru döndü, SE bağırdı — Dikkat!,. Filo şimdi, (sy mıntakasına rezan hareket ede- cektir. , Asilerden muntazam ve bü- vve bütün bu mınta- Bir dakika Pala derhal hareket!.. Aradan iki dakika geçmedi. Biraz evvel bombardımandan av- den eden. filonun kumandanı yüz- başının, -sesi kulaklarda çınladı: Silâh başına ;marş!.. Bir kargaşalık ve sonra bir gü- rültü oldu. Bütün gökyüzü sarsılır gibi uğuldadı. e motörünün bir- den kaldırdığı hava sütunu mey- danı tozu dumana kattı. Yükseli- Senle Bir kartal sürüsü gibi arka arkaya dizilerek (yeniden yükseldiler. Şimdi, bulut renkli, bulut sesli, 9 Türk tayyaresi, şehitlerin me- zarlığına doğru ileriliyen bir — hiye otomobilinin üzerinden çerek, dağlarin “karli Kalite doğru gözden alimli, gidiyor- lardı.. vee Akşam oluyor, m kopu; YOr a sess lerine, kasabanın sokak- larında başıboş “dolaşan: büyük çoban mönnmmii haykırışları karışıyı e taburu kumandanı bin- başı İhsan bey masasının başın- da... Asabiyetle önünde duran kâ- gıtları fırlatıp yere koşun eh ir, yor... da acı bir tebes- süm.. Ben gıcırdadığı işi- ZE m tiliyor: — — Lanet olsun fırtına!.. “Birdenbire kapı er Nö- betçi Mrk içeri girdi: — Binbaşım, birinci'mülâzim Adnan bey ei Di — Adnan bey de kim — Bir hafta evvelki Girüzdn ehit olan yüzbaşı Nuri beyin 8 gönderilen ve şimdi otomo- bilinden i inen mi eee vada e Genet mi nasıl kur — Pel a yorgun ve bitkin bir hal de. Fakat evvelâ kumandanı gör- mek, sonra istirahat etmek iste- diğini söyledi: DAĞLARI BEKLİYEN KIZ Yazan: Esat Mahmut Binbaşı telâşla masası: ru ileriledi. doğ- > ; 13uMart1934 - m m 3 Mart 934 — Söyle gelsin, dedi, Sen çabuk iz Mir istasyonuna -koş. buk filodan bir haber var m. Başçavuş çıktı, Bir di ra kapı tekrar açıldı, içeri dü bir mülâzim girdi. Esmer, uzun boylu yyl bir delikanlı! Adnan. Emrinize verildim İşte emirnamem efen- zabit kestane renkli göz- lerinin üzerine o düşen, adım attı, cebinden çıkardığı mü- hürlü bir zarfı binbaşının masası > ko; .. adl yi rar si Ayakta eh keskin bir ses çıl — Emrinize m kur- mandanım!., Binbaşının gözleri hâlâ pence- rede..:: İsteksiz bir tavırla mülâ- zimin yanına doğru geldi — İsminiz Adnandı değil mi? — Evet binbaşım, Elini genç zabitin omuzuna koy- — Çok sikımtr içindeyim dedi. Arkadaşlarınız şakilerle dövüşü- «Filo kumandanından ze son telsiz de müsademi imi şiddetile devam ettiğini ibi diriyordu. er saatler: geçti, hâlâ bir haber m yaklaş- karan- rek haykırır gibi dedi ki: — Buranın yalnız insanları de- gil, havası da vahşi. hi söylenmeğe — Peki hâlâ niye gelmediler. Bu kudurmuş havada çakallar ininden çıkamaz. Zile bastı. Nöbetçi başçavuşu içeri girdi. — Çavuş hâlâ bir haber yok u? 2- Hayır m — Telsiz Falay Fakat hiç | ie cevap istasyonda bekle, Veri- eğ ik haberi durmadan getir. Ben sabaha kadar buradayı ka çıktı. Binbaşı ile sizin karşı karşıya kaldılar, Sözi ülâzim açtı: — Kumandanım arzu ederlerse ametinde uçma- azırım. Bu suretle belki bin- Din meraktan kurtaracak bir aber getirebilirim dedi. Binbaşı gülümser gibi oldu. Yüzünde bu sözden memnun kal- dığına delâlet eden bir iki çizgi > Fakat sonra: şu: cevabı — Oğlum dedi, halkedildiği gün- denberi, üzerinde felâketin eksik olmadığı bü dağları, gece yarısı bilmiyenler için bir tayyare ile eğmek muhakkak bir ölüme atıl maktan ba: ir şey değildir. hiti tanıma ğe yapmağa ba ei ayınız da sonra düşünürüz.