31 Künunusvvel 1932 Sehife 8 Son vedi padissi Yazan: SULEYMAN KÂNI — Tercüme, iktibas halkı mahfuzdur — Müsahip havuza atıldı, padişah gülmekten katılıyordu, herkes: “Cümbüş olacak!, “ Hemen başımı yurunl!,, 1227 H. da idi. Bir gün Sultan Mahmut Dolmabaliçeye saltanat binişi tertibini emretmişti. «Haddını bilmez, fasık ve facir makulesinden», hefgün anasını dövmek ödetine müptelâ sarhoş - lardan Beşiktaşlı arabacı İbrahim bunu duyar. Arabasına bir kaç müşteri alarak biniş yerine gelir. Nezaretli mahal neresi ise araba- sını oraya çekmek için halk ile çekişir. Hazineli genç ve güzel 'dan topçu Mehmet efendiye: — Şu tarafa savuş! Kahpe, P...! Diye söver! Ki yerinde saray ağası kıya- feti üstünde iken bu zehir, zıkkım. sözleri bir rabacıdan işitmek Mehmet efendinin gücüne gider: kendisi arabacıya bir şey demeğe cüret edemiyerek ağalara şikâyet eder. Ağaların içi yanar; arabacıyat — Bre Beifi Rürüzeder otm maz, korkmaz mısın? Şu ağanın. hünkâr hizmetkârı olduğunu kı - yafetinden de farketmedin mi? Sen Beşiktaşlı değil misin? Hün- kâr hizmetkürlarını nasıl bilmez- —3i3? Fena sözler söylemişsin! Bu. ne cüreti Diye çıkışırlar. Arabaci: — Ben hünkâr ağası bilmem! İşte kolumda yirmi beşin - yirmi lar- canına ot tıkarım! Diyerek belindeki bıçağı çe - ker; Ağalar: — Vay, bre. Narasile arabacının üstüne va- nırlar; başına, gözü ak ndir m göre beyi ciler akın akın bu tarafa koşarlar, Sultan Mahmut ta köşkten dür. bin ile hal ve vaziyeti görür; tah- emreder; peşkir ağaları ne olup bittü ederler, Sultan Mahmut «ocağa mağrur; böyle kudurmuş bir köpeğin» gör. terdiği cürete kızar, herifin he - affını rica edenlerden yüz çevirir. Hasekiler herifi götürürler; o te başını vururlar! Herif boşu oyuna gider, Artık binişte zevk kalmaz. Halk ılaıntı içinde evdet ed-rler. Padişahı eğlendirmek içini 1227 H. ramazan mevacibi ve- rilecekti Sultan Mahmut salı günü seher vakti İstanbul Burada bir kaç sant kalacaktı, Silâhtar Ali bey padişahın eğlen in İstanbul sarayında kal. mış, yıldizı düşkün e İöyüFlükmmu ten ileri diyor! Topkapı sarayının kapısı dan yarım tabakalık bir kâğıt çıkardı; biperva okumağa ko- Yaldu Anadoludan saraya gelen ahçi- ların memleketlerine. yazdıkları mektuplardan, memleketlerinden kaba tabirler ve ilkap ile yazılmış tebriknamelerden, bunları dinli - yenlerin muhaverelerinden herze- Süyane taklitler yaptı. Padişah bunlardan çok hoşlan- dı, sarsağa bir çıkın altın gön - derdi. Bundan sonra iç ağaların: 'dan hazinede tiryaki sofu Mehmet ağa ve seferlide saltanat Mustafa. ağa isminde iki pek ihtiyar yadi- irade etti!Yerlerinden kımılda. yacak halleri olmayan bu derbe - derler bir tomak oyunu taklidi yapmağa mecbur kaldılar. yaşlar ellerine tomakları verdiler. Kambur Hafız tomağımı kaldırıp sofunun arkasına vurayım derken. suratım yapıştırdı; sofu şaşırdı: — Bre sakar, kör kambur! Gö- Zümü çıkaracaksm? Suratıma ne uruyorsun? Bizi yiğit deyu ba- şımıza çelenk takıp sefere gön - 'dermiyecekler a! Ne alila hizmet ettin de, böyle ettin? Şimdi kam - burunu... kırarım! » Sultan Mahmut gülmekten ka- tıliyordu! Sofuya ihsan gönderdi. Bu eğlenceden sonra arz odası. na giderek vükelâyi huzuruna kabul eti. Iyi cins olacak. reşlerini seyrettikten sonra erbabı meraktan musahip Abdi beyin havuza girip orada mizaç bi birisile güreşmesini irade et Abdi bey telâş göstererek, göz. vcile de etrafa bakınarı — Ben müddeti ömrümde suya girmedim! Çimen üstünde güreş- memize ferman buyurulu Ricasında bulundu. Fakat ricası kabul edilmedi. Nihayet çağla - yanların üst tarafındaki suların içinde yüzülmesine karar verildi. Hazinede müsteit bir diliz Bir kaç gün evvel ördüğü bir frenk 'n bunları padişah *tnele istiyor, mabeyincilere le ricalar ediyordu. Padişah işaretleri gördü. Dil - izin meramını sordu. Ne istedi - anlayınca yapmasına. müsaa- de etti. Diliiz hemen süratle Abdi Beyin yanına: geldi; muhkem. be:- line sarıldı; sürüye; sürüye havuza götürdü. Abdi bey görülecek halde idil Padişah mukarripleri: İyi cümbüş olacak!.... Diye kahkahadan katılıyorlar. dı. Nihayet suya daldılar. Abdi bey havuzun derin oldu- ğunu bir, iki kere dahnca anladı; boğulacağına aklı erdi. Dilsiz meydanda yokl — Dilsiz beni boğacak! Diye feryada başladı. Bu sırada dilsizin bir ayağı havuzdaki ej - derha resminin altında bulunan demir ızkaranın arasına geçti: Zavallı hayli uğraştı; fakat ba- n. kurtaramıyarak suyun di- binde kaldı. Abdi bey batıp çıktıkça yay - gara ediyordu. Herkes onun telâ. şına düştü; dilsizi iptida arayan, soran olmadı. Ağalar sade Abdi beyi kurtarmağa koştular. Havuz: kenarından uzanıp almak isti - yenler muvaffak olamadılar. gibi Abdi beye attı; fakat Abdi beyin aklı başından gitmişti; şalı tutamadı. Hemen can vereceği sırada Sultan Mahmut: — Bunlar boğulacak! Dilsizden hiç ses, sada çılimı - yordu. Abdi beyden sonra: — Aman! Dilsiz ne oldu? Diye biçare Hüseyin akla geldi. (Arkası var) Bu tofrikamız: Cumartesi, Pazar, Salı ve Perşembe günleri meşredilecektir. —— Miyon tacirleri Ankaradan dönüyorlar Bundan bir kaç gün evvel, il sat vekâleti tarafından Anka, davet edilen Afyon tacirlei birer şehrimize dönmektedirler. Afyon tacirleri, stok afyonlar hakkında vekâlete tekrar müra- | caat etmişlerdir. Tefrika Ni Küçük s4 | Nakili: Genç Kadimın. mantosu, cam | parçalarile doluydu. Lâkin, hiç bir yerine bir şey olmamıştı. Didar, heyecanla, Feride baktı. Direksiyon başımda, kımılda - maksızım oturuyordu. Alnından ince bir kam çizgisi sızıyordu. Genç kadin: — Ali, amam yarabbi! - diye haykırdı. Dehişetle geri çekildi. Sonra, birdenbire kocasına doğru atlayarak, onu, kollarile sardı. Ümitsiz bir sesli — Ferit? Ah Feritciğim! - diye bağırdı Gözlerinden yaşlar aktı ve bu yaşlar, delikanlımn kanlarile karıştı. Kolların daha fazla sıktı. Doğrulmak Bulundu. Gözlerini kapadı ve açtı. Yüz adeleleri mütekalli Dudaklarını ısırdı. Şüphesiz ki ıztırabı vardı. Bu ıztrabı son derecedeydi galiba. Ansızın, yüzünün yanında, Di- darın yüzünü hissetti, Kızın sol - gun yanaklarından yaşların indi- ğini gördü. Bunun üzerine, tatli bir tebes - sümle gülümsedi. — Didar... - diye mırıldandı. - Hiç, hiç... Hiç bir şeyim yok... Bunun üzerine, Didar, kollarını gevşetti, için bir. gayrette Artık, Fes muştur. > Elini midesi üzerine kaydın. — Direksiyon, fena halde mi - deme çarptı. - dedi. Çole ıztırap çekmiş olduğu, e- sinden belliydi Fakat, gene işi tabaflığa vur - male istedi — Bunca zamandır. otomobil kullanırım. Şimdiye kadar asla Knock-out (nakavt) olmamıştım. Didarm. elini. tuttu. Hafifçe sıktı. — Senin bir yerine bir şey ol- madı ya? — Hayır, hayır. — Oku, hele şükür. Elini, dalin yıktı — Fakat, çok korktun, değil mi7... Vah yavrucağım! Genç kadin, heyecanli naza - rını, erkeğin üzerine bir daha kak. dirdi. Ah, evet... - diye itiraf eti, - Cidden, pek korktum... Kork - maktu da hakiiyım... Zira, yara» landin; Ferit... Yaran ncaba hafi mi? Delikanli,e Tini alına götürdü. — Hiç bir şey değil... Sadece bir cam parçası derimi çizmiş. Sonra — Acaba otomobile bir şey oldu mu? — Hayır, hayır... Sadece cam karıll... Ekemmiyetli değil — Bali, car kıran ağaç dali ne şekilde... Dönemeci iyice sap- madan görünüyor mu?... İnsan, yürürken bile buna çarpabilir. in otomobil « araba yolu la gidilmeğe mahsus yol. da ayrıydı. Demir kapıdan içeri girdikten sonra; hizmetkârlar, kenar keçi yolundan çıkmışlardı. Şimdi, bun- lar, otomebil - araba yolununaL3 İm mm ayrı, a 31 Kânunuevwel 1932 ilânlar — Aşk, macera ve cinayet romanı — Gva - No) | ortasındaydılar. Konağı varmak için, Iâakal beş dakika yol yürü - meleri lâzım geliyordu. Otomo - bille gidilecek olursa, bittabi, bu yokuş, yarım: dakikada biterdi. Delikanli, otomobilin dışında makineyi işletmek: istedi Fakat, makine işlemedi. Zahir, deminki hadisede bir bozukluk hasıl olmuş, — Zaten beş dakikalık yoldur. Yürüyelim, Didarcığım... Şoför |, gelip:baksın:... Otomobili o alsın... — Fakat; alnından hâlâ kan akıyor da merak ediyorum... Asa- ba, geri. dönüp cezahameye mi gitsek? — Hayır tünde bir çiz şey değil Yalnız derimin bir Mideme inen direk - siyon darbesile sersemlemiştim. husule gelimi İşte o kadir geçti... Yürüyelim. Alay et — Hem, midemin üzerine Bir darbe indiği için, karnımda bir kımıldama oldu. Son derece acike m, Şimdi, ne iştihali yemek yi - yeceğim. Göreceksin, — Vallahi çok memnun olurum. Artık, vakit ezan vaktini geç - miş bulunuyordu: Bahçedeki ko - ruluk, karanlığı arttırıyordu. Didi — Bende de; otomobilde de bir Haydi, yürü... Feridin koluna girdi. Bütün mevcudiyetile sokuldu ve abundi. Ferit, bahçeye dair izahat veri- Yordu. orta - üzel, kaskatlı bir havuz İçinde minimini bir sandal ve köprüler vardır... Öyle güzel kırmızı balıkları: doludur ki... Es- kiden koğolarımızda ölüler... Didarcığım... kadar yürüyelim de, oradaki pı - nardan alhımı yıkayayım... Belki ufacık bir cam parçası girmiştir. Çıksın... Suyun kenarına indiler; Genç kadin bir kapının üstüne oturdu. Ferit, otların üstüne göktü. Bir kaç yudum su içti. De- minki heyeçan üzerine bu, cidden Tüzumdi. — Sen de iç, Didar! Korkun... Başını döndürdüğü saman, ka rısı, ona öyle muhabbetkârane gözlerle bakıyordu ki (Arkası var) Izmirde yeni yapılan mektepler İzmir 29 (ALA.) — Vilüyetimi de inşa edilmekte olan 325 mek - tepten 200'ü çatı ve kiremit alt alınmıştır. Bunların iç kısımlarının. ve diğerlerinin de diş kısımlarının. ikmali için hararetli surette çalişıl- maktadır. Bu inşaattan başka bu sene umumi meclisin bütçesine de 100 muallim tahsisatı konmuştur. Köylere kadar vilâyetin her & fında maarife ait hummalı faali » yet devam etmektedir. Şiddetli bir zelzele Meksiko 29 (A.A.) — Geç kal. mış olan telgraflara nazaran Ju - Visco eyaleti dahilindeki Tamatlin gelen zelzele yüzünden harap ol - muştur. 27 kişi ölmüş, 50 ki di kasabası 19 kânunuevvelde vukun