23 Teşrinisani Tetrika No, 41 iktih Yazan; ISKENDER FAHRETTİN ve tercüme hakkı mahfuzdur — 'Akat'lı bir tacir anlatıyordu : “Asırlar geçtikçe milletlerin hatıraları pas lanır ve herşey unutulur. Fakat, dikilen bir heykel ve oyulan bir taş binlerce Bilge o gece odasına geç vaki dönmüştü. Sokaktan geçen askerlerin — Yaşasın Sadaları işi i Bilge kapısını sörmeledi. O gece, odasında, ilk defa olarak mazisini ve istikbalini düşünmeğe başlamıştı. Bir sene evvel gençti..ne idi? Şimdi ne olmuştu? Yarın ne olacaktı? Sirtellaya döndükleri zaman halkın itimat teveccühünü kazanabilecek miydi? Ecdadından birinin uzun zaman Kımık tabtında oturduğunu söy- liyorlardı. Bilge Sumer tahtına oturursa, Sumerliler ilk defa bir kadın hükümdara biat etmiş olacaklardı. Sumerlilerin çok iyi dosta olan (Akat) lar, acaba, Bilgenin bu muzafferiyetinden memnun kala- caklar mıydı ? Mezopotamyada, Akat kınığı emkiasını şiddetle menet- mişti. Sumerlilerin bile son za- manda Mısırllarla artan cari münasebatına muarız bulunmuş ve Kınık Azakı bir kı Halbuki Sumerler Mısırllarla aliş verişi ilerletmişlerdi. Her iki millet arasında sıkı bir münasebet ve temas vardı. Sirtellalılar iç bir zaman Mısır- larla menasebetlerini kesmek istemezlerdi. Bilge, ö gün, dolaşırken — Akatlı raslamıştı. Bilge bu adamla konuştu, Aka- talılarn son vaziyet hakkındaki lerini öğrenmek istedi. — Akat dan buraya ne almağa geldin? Dedi. Tüccar Bilgeyi tanımıyordu. — Buraya inci satmağa geldim. Giderken deri götüreceğim. Diye cevap verdi. Bilge bu tüccar: mübadeleden Akat'ta ne çıkdığını ve Akatlı- ların neye ihtiyacı olduğumu an- Jamıştı. Tüccara sordu: Sizin memleketinizde inci çok mu çıkar? — Hayır.. Bizde inci çıkmaz. Fakat Akatlılar inciye çok düş- kün oldukları için, Hindistandan memleketimize (fazla 'mıktarda inci gelir. Buna mukabil halımı: zn deriye ihtiyac çokdur. Suz un da derisi meşhurdur. Buradan memleketinize baş- ka bir şey götürmez misiniz? — ipekli örtüler götürürüm. Suz çarşısında bir tüccara Kızlarımız on beş yaşına gelince ipekli kumaşlara sarılıp gezmeği severler. — Sumerlilerin ipekli kumaş- lara ye renkl şalları dah meş. i bur değil — Doğru alış veriş eti rınızı çok pahalı cuz mal ararız. Siz Mısırllarla iz için, kumaşlar tayorsunuz! Biz — Sur şebrinin o Sumerlller eline (o düştüğünden (o müteessir misin? — Hayır. Çünkü Sumerlerle biz kardeş gibiyiz, Eğer Sumer ordusu Alamlara mağlüp olsaydı, biz gelip sizi kurtaracaktık! — Demek ki Sumerlilerin bu sene yaşar ! muzafferiyetinden öyle mi? Tüccar gülerek genç kızın yü- züne baktı: — Elbete.. Sen memmun değil misin? — Memnunum. kesten fazla. — Niçin herkesten fazla..? — Çünkü Sumer ordusunun başında bir kadın vardı. O, A Jam hükümdarını da esir aldı. — Ha,. Bilğeden mi bahse diyorsun ? Eh... Ne kadar olsa .kadınsınız... irinizi daba çok ver ve korursunuz ! — Haydi canım... Ben kadınım amma, kendimden başka bir kadını hiç bir zaman sevemem. — Dişiler hep öyledir. — Ben Bilgeyl dişi olmadığı için. seviyorum. Hem de ber- güldü: — Biz Bilgeyi o kadın olarak tanıyoruz. Uzun saçları varmış. Memeleri varmış. — Doğru. Uzan saçları var. Memeleri var.. Ve bıyıkları yok. Fakat, erkek kadın. — Buda ne demek.? — Neye şaşıyorsun?! Sen hiç, okuz bin kişilik bir orduyupeşine takıp © düşman — memleketlerini baştan başa istilâeden, bir kartal gibi uçarak Surları aşan, hainlerin rır gibi koparan kadın gördün mü? — Hakkın var, kızım! Bilge tam Mısıra hükümdar olacak bir kadın. — Mısıra mi? — Öyle ya... Çünkü, Mısırlılar, kahramanlarını, gelecek nesillere tanıttırmak için, onların heykek lerini yapan ve kahramanlarına tapan bir millettir. — Bizde kahramanlarımızı takdir ederiz. Onların geçtiği yollara su yerine şarap döker ve hatıralarını hürmetle yadederiz. bir canavar ağzına benzer, her şeyi yutar, mahveder. Asırlar geçtikçe milletlerin hatıraları pas- lanır, yosunlaşır ve herşey unutur lur. Fakat, dikilen bir heykel ve oyulan bir taş nesilden nesile ve devirden devire intikal eder ve binlerce sene yaşa, Bilge odası aralarında geçen bu muhavereyi düşünürken, (Firat) sahili gözünün önünde canlandı. Acaba, Mısırın, (Nil) kıyıları da, çocukluğunu geçirdiği o sahiller kadar yeşil, cazip ve esrarenğiz miydi? (Arkası var) Kitap, ve sair tap KIZI| memnunsun, | Akatlı tüccar göbeğini tutarak | kafalarını ağaçtan portakal kopa- | o gün Akat'lı | AKŞAM Matbaacılık şubesi Rekabet kabul etmez derecede ucuz fiatlerle iş yapar. bastırmak isteyenlerin bu ucuz fiatlerden istifade etmelerini tavsiye ederiz. Bundan başka en müsait şeraitle kartvizit, mektup we zarf başlıkları, makbuz, Telefon: 21434 Mançuri meselesi Milletler cemiyeti dün raporu tetkik etti Cenevre 21 (A.A) — Milletler cemiyeti. meclisi, bugün saat 1, 15te M. Valera'nın umum bir a Bu içtima. M. Boncour, sir John Simon ve baron von Neurath ile Lytton komisyonu Azası da hazır bulunmuşlardır. M. de Valera, mesi çetin vazifesinden takdirle bak- settiği Lytton komisyonunun. te- şekkülü tarihi ve sebebi teşekkülü hakkında izahat vermiş, bu ko- misyonun yaptığı tecrübenin atide takip edilecek usul ve muâmele tarzının düzelmesine hizmet etme- sini temenni eylemiştir. M. de Valera, bu komisyonun ne gibi şarait dahilinde toplan- ettiğini izah etmi Bundan sonra Japon mümessili, hükümetinin noktai ma: kında izahat vermi; edecektir. i Kongre şehri! Viyanada kırk kongre toplanacak Viyana ötedenberi cihan kongre beldesi olarak meşhurdur. Harp- ten sonra Viyananın bu cihetten bir kat daha ehemmiyeti artmış- tr ve atlıyor. Gelecek sene Viyanada beynelmilel kırk kongre toplanacaktır. 1933 senesi rekor yılı olacaktır. Bu kongrelerin sahaları gayet muhteliftir, Ruhiyatçılardan Ase- tilen mütehassıslarına kadar çeşit çeşit mevzular üzerinde kongreler toplanacaktır. Bunların arasında elektrik tek- milkçileri, . cam mütehassıslar, siniciler, madesiciler kongreler vardır. © Kongrelerin en gi beynelmilel otel kapıcılar kon- gresi olacaktır. Almanyada zelzele Berlin, 21 (A.A) — Ba gece, şiddetli bir zelzele, garbi Almanya ahalisi arasnda hakiki bir paniğe sebep olmuştur. Telefat vuku bulduğuna dair bir haber verilmemiştir. Sarsıntı, Belçika talik Sahipleri! EMLÂKiNiZiN iDARESİNİ UMUM EMLÂK ACENTESİ Müessesasine tevdi ediniz | BAHÇEKAPI TAŞ HAN No. 20-21-22 TELEFON 20807 Yosta Kutusu 568 Mecmua adres kartı, fatura, sirküler işleri yapılır. Ye Telemenkte dahi bissedilmiştr. | — Bu kafi değil, kızım. Zaman, | mmm > | | bi Her akşam bir ir |1921d Tillisten hareket etmiş, bin bir | üçüncüsünde, | yataklı bi la Moskovaya gid Iktilâi ve kıtlık samanı... toftan sonra, rd Ro uçlarla dolu bir zam- tâkadan geçiyoruz... Ormanlarda tevakkuf ederek, Tokomotif için izan mahrukalı, odun olarak kesip kendimiz tedasik ediyoruz. 'Tcenin içi o derece kalabalıktı ki bir müddet, damada seyahat mecburiyetinde kaldık Fakat, Harkola indiğimiz vakit gece yarısı, yağmur yağıyor vagonun Harkof, ihtildlin adetâ sahnesi olmuş şehirdi. Heman biç bir duvarı yoktu ki, kurşun yaraların- dan eleğe dönmüş bulunmasın. Buraya, menşevikler, bolşevikler, “5, R., denen iktilâlcrlar, “Yeşil ler, ve çar taraftarı bir çok def alar birbirlerini yenerek girip çıkmışlardı. Harkof, yirmiye ya- kın sefer, muhtelif kuvvetler tarafından işğal olunmuştu. Şebir, haç kereler sokak muharebesi görmüştü. Hele bir yerde ibtilâlcr narşist Malıno vardi ki, köylüleri arkasına toplamıştır. Eşkiya ile anarşistin ortası bir şeydi. Bu Malıno, şehri işgal ettiği esnada, askerine | geçit resmi turmalk, kendi de caddelerden, söyle bir, şahane geçmek, boy göstermek istemiş. Bir otomobil aranmış, herkes bu ihtilâl şehrin- den arabasına binip binip kaçtığı tomobil bulamamışlar. Aral tenezzül etmemiş. Zaten iyisini bulduramamış. Bu esnada, bir bozuk otomobil ele geçirmişler. Makineyi işletmek mümkün olma" dığı için, otomobile bir dingil takılmış, at koşulmuş, Mahno, buna binerek geçit resmine iştirak. etmiş... Harkof'a, gece yarısından sonra, yağmurlu bir havada vasıl olmuştuk. Elektirikler yanmıyor. Mabno'nun geçit resmi için raba (Obulamamasına mazaran, izim de otele gitmek için bula- madığımızı tahmin edersiniz. Seyyahat arkadaşımız. Ahmet Cevat bey, istasyondan sordu; Takat, ne günü hangi trene aktar- ma etmemiz mümkün olacağını bir türlü öğrenemedi. — Aman bir otel. — Otel yok. Şehrin bazı yer- lerinde yatakhaneler vardır amma, onlarda da yer bulabilir misiniz, bu saattan sonra, malüm deği Beş kişilik kafilemez içinde bir de kadın olduğunu söylemiştim. Onu, sokak sokak yürütmek iste- 'medik. İçimizde Rusca bilen sade Cevat bey vardı. Binaenaleyh yatak- haneyi ancak o arayıp bulabilirdi. Fakat, bize nisbetle yaşlı olan bu | zatı yatacak yer bulunduktan sonra, haber vermek için gerisin geri istasyona kadar yürütmek iste- medik, Bu va ben deruhte ettim. Nazım, Şevket Süreyya, Leman hanım garda kaldılar. Ben, Ahmcı Bevat beyle yatacak yer taharrisine gittim. Meşakkatli yolculuktan, gayet yorğunduk. Altı gün, sarsıla sarsıla bin türlü meşakkat içinde seyahat ettikten sonra, bir yatakta uzanıp yatmak ne saadeti, Bunun haya- İlle dumağım meşguldü. Sokaklar, zifiri karanlık... Ya bazı binalar önünde, tek tük petr lâmbaları yanıyor. Çifte kuleli bir muazzam kil nin karşısında bir umumi yatak- hanede durduk. Ahmet Cevat bey, burada yatacak yer sordu, Yok dediler. Başka — bir yeri sağlık verdiler. Orada da yer yok. Fakat, Rusya seyahati. r isünde, “çok gökür dört oda bulabildik. Tam bire göre. tam, Eşyalarımızı da hamala vere- cektik... Artık uyku... Oh, yarab” bi. Uzamatak, upuzun yatarak, k, © uyandırılmıyarak Demin geçtiğimiz köprülerden birini aştım. Sağa saplım. Işte Çifte, kaleli Önünde Sakın yanlış | gelmiyeyim?... Sakın yolumu şaşırmayayım?ı. Üzerimde beş para yok... Vesil Jarım, müsaadenamem, biletim, her şeyim Ahmet Cavat beyde... Rusça bilmiyorum... Yanlış yere geldiğimi anlayınca kilisenin önün- den geri döndüm... Köprüyü geç tün Sağa saptım... Düüüt... Mütbiş bir düdük karanlık s0- kakta bir gölge kımıldadı ve bir ışıldadı. Sivri külâblı bir ordu neferi, rusça bana bir şey- ler söylüyor. Silühına davranıyor. “Geçilmesi memnu bir yere gel diğimi anlıyarak geri döndüm. Sağ taraftaki bir sokağı mü- nasip görerek, demin geçtiğim köprü tarafına ilerledim. Sonra, sola saptım. Megerse bir çıkmaza girmişim, Geri döndüm. Karşımda gene tek kuleli kilise, Yağmur şakırşakır.. içimde müdhiş bir korku: parasızlık, — vesikasızlık, Hsan bilmemezlik, ihtilâl şebri, kıtlık, bu tarafa doğru ilerleyor, vesaiti nakliyesizlik.. arkadaşlar mı kayıp edersem beni bulama yırca yala devam mecburiyeti kalacaklar. Çünkü biletlerinin zamanı bitecek... Şehirde bir kaç gar var. Bizimkinin ismini bilmiyorum... Arkadaşlarımı yar nn sabah bile bulacağım şüp- beli ve yarın sabah onların hare- ket etmeleri, belki de mecbı Yarebbil... Yoksa, okıtlk müpte- lâsı 8 sefil insanlar arasına ben de mi karışacağım?... Ben de mi demir yollarına düşeceği Karanlık sokaklarda, çamurlara batarak, © obüslerden açılan çokurlara düşerek, taşlara çarparak yürüyorum. Sağa sapıyorum, solu #apıyorum, köprüyü bulamıyorum. Nereye gitsem, karşıma, mütema- rusça küfürü savuruyor. Elile işaret ediyor. Kaçıyorum. Ya, şüphele- nirler de tevkif ederlerse? Vesikası. bir cenebi olduğumu anlarlarsı Marko paşayı bul da derdi anlat... Kaçıyorum.. Yağmur yağı- yor. o Tek kuleli kilisede saat çalıyor: Iki... İki buçuk. buçuk.. Dört. Ve ben. senin, bu sokak benim. leli kilise merkez, ben Etrafında dön, dön, dön.. bir türlü bulamıyorum... Vallahi dört buçuk | miydi, neydi iyice hatırlamıyorum; artık yorgunluk ve ümitsizlikten yere yıkılmak üzereydi uzağa ismimin çağırıldığını işi tim, Nazımın ses... Arkadaşlarım, benim kaybolduğumu anlamışlar; hattına yayılmışlar ve tesa- düfün gayet büyük bir lütfü olarak beni Nâzım buldu. Yoksa, ihtilâl ve açlıktan ölen milyonlarca insanların rakkamına birde ben şahsen bir tek adet ilâve edecektim... Ve bu, bir tek adedi ihtilâlin dişinin kovuğuna bile gitmiyecekti şüphesiz (Va - Nü) a EŞ v7 17 yn eee aramama dozu şpüğaNEMEE SESE EE SEREN