SUMER KIZI | | m | hakk mah O gece herkes uykuya dalmıştı. Efsar, yuvasında vakitsiz öten bir baykuş gibi, (Bilge)nin odası önünde dı Yerliler kendi aralarında ne yapacaklarını düşünürlerken, Tan- zer sarayım zindanında ağlıyordu. Eisardan hâlâ bir haber yoktu. Acaba Bilgeye kendisinden bahsetmiş miydi? Elfsar gündenberi o meden görünmüyordu. Alam sarayında Efsarın oyna mak istediği rolü kirese bilmi yordu. Efsar sabiren Bilgenin Sumer kızının kölesi biliyordu. Fakat, Efsar, Nipur da yanmağa başlayan aşkım bir türlü söndüre- memişti.. Bilgeyi elde edemiyece- ğini, onun kalbine giremiyece- ini de anlamıştı. Hiç olrmazsn, Alam hükümdarının vadettiği iye sahip olmak için, onu (Beklan)m tuzağına düşürebilseydi. Bütün bu ırtırap ve işkence ile geçen günlerin acısım çıkarmış olacaktı. Bige, Efsardan uraklaştıkca, Elsarın hırs ve kini artıyordu. (Beklema) yardım etmek ve genç kırı tuzağına düşürmek arzusunu yenemiyordu. Bilgeye — Bana itimat ediniz! - diye söze başladı - eğer Beklan'nın ka- adığınızdan dolayı onun kiymetli ta- em derhal oğtonun başma geçi” Finiz! Biraz sonra Beklan nın ölüm haberini alacaksmız! Çünkü (Tan- Zat) babasınm tavma ve saltana- tma bir an evvel kavuşmak ister ve bu sevinçle (Beklan)m nerede olduğumu söylemekden çekinmez, Bu Fikir Bilgeye çok makal göründü, zabitlerle istişmre ederek hepsinin ayrı alda. Efsar, Bilgenin kararım Tan #ara şu şekilde haber vermiştir — “Bilge seni çağırdığı zaman babanm tacın ve taktım sana vereceğini ve seni Alam hüküm- darı olarak ilân edeceğini söylü yecek Sakın inanma. Bu suretle babanın yerini öğrendikten sonra senin derini yüzdürecekt Tanzar ba haberi alınca kor kusundan tütremişti. Efsarm evvekce söylediklerinin tamamile | zıddı olan bu haber karşısında Tanzar a yaplan hş verde mak. Tarzar, kendisine her husasta yardın vadeden Efsar'a sordı — Beni bu gece buradan ka- çarabilirmisin 2. — Saray haricine çıkararak kaçmak mümkün değil Eteafımız Sumer askerile kuşatılmıştır. — Babamın kaçtığı yoldan ka- gar — Sen © yeki biliyormusun? — Bilmermiyim? Hepimiz ora” dan kaçtık. — O halde bu gizli yolu kaç gündenberi bana meden söyleme din? Bir an evvel kaçmış olurduk. — Sana itimat © edeyim mi, Efsar?O yol, babamın evine mün- #chi olan gizli bir yaldur ki, ka- pağını benden başka kimse bik mez. — Size ÇEnbil) üzerine yemin ederim ki, o yoldan beraber ka- çacağır ve bizi biç kimse gür miyecek — Ya söbetçi.? olaşıyordu. — Kapıdan uzaklaşınca arka: | sından hançerle vurup öldürürüz. Tanzar sevindi. — Bu gece kaçabilir miyiz? — Şüphesiz... Bilge uyaduktan sonra, ben yavaşça buraya gelir ve kapıya üç defa vururum. Sen hazırlanırsın! Nöbetçi kapıyı açar ve yanımızdan uzaklaşınca hemen öldürüp kaçarız. —Senin bu fedakârlığın ölün ciye kadar unutmıyacağım, Etsar! Senin, beni | kaçıracak oka dar cesur bir erkek olduğunu daha evvel anlasaydım, kaç gün- den beri bu azap ve işkenceş çekmezdim. kaçtığı katta mıdır? — Evet. Bire © kadar yakın ki. Kaçtığımın rüzgârlar bile sezmiyecek. Ah, bu gece babama kavuşabilsem... — Hiç merak etme, yavrum! Yanmda benim gibi, bir hamılede devleri paralıyan bir aslan bulun- dukça, yer yüzünde sırtın yere gelmez! Bilge ertesi sabah ordu rücse- | sm saraya topkyacak ve esir Tanzarın resmen Alam hükümdarı ilân edilmesini teklif edecekti. Bilgenin maksadı hem halka, bem de Tanzar'a karşı bir emri vaki yapmaktı. Tanzar bu müspet haber karşı- imda mütteheyyiç olacak ve babası” mn tahtına oturunca Bekların nerde bulunduğumu. söyleyecekti, Bilge gibi bütün Sumer zabitleri de b fikir ve kanaatte idiler. Saray etrafında nöbet bekliyen Sumeraskerlerinden maada herkes uykuya dalmıştı. Vakit gece yarısını geçmişti. Bilge odasında yatıyordu. Esfar, yuvasında vakitsiz öten bir baykuş gibi, Bilgenin odas | önünde dolaşıyordu. | (Arkası var) Kanyada muallim © Memduh Yavuz bey Koçhisara ait ufak bir kitap çıkarmıştır. Bu kitapta, orta Amadulumm tarihine, köy iktisadiyatma, tuz istihsalâtama | | dsir kaymetli tetkikler ei | Muallim Memduh bey, ufak kit, bile bulunduğu mubitin, içtimai ve iktisadi şartlarını, Adetlerini, ananelerimi canlı bir surette izah İ | etmeğe muvaffak olmuştur. UMUM EMLÂK ACENTESİ Müessesesine tevdi iz! BAHÇEKAPI TAŞ HAN Ma, 20 - 21 - 22 TELEFON Posta Kutus ! a ee Bizi. vap « Sarhoş olup ta sızan bir adam olsam!... » içkiden gözleri kan çanağı gibi kıp kızıl olmuş, burun mosmor, paltosunun yakalarını şapkanın kenarına kadar kaldırmış, kendi kendine söylenerek polis karako- Oda kapısından ayağını atar iddet bağırmağa baş — Her şeye eyvallah ederim, amma buna tahammülüm yoktur, şimdi. isterim cüzdanımı, Hani, içinde yalıız para olsaydı ne ise; fakat küçük kerimenin bileziğini tamirden aldım, onu da cüzdana komuştum. Sabahleyin evde kıyameti ko- pardılar, © çaldırdığıma kimseyi inandıramıyorum. Komüser sordu: — Efendi, ne istiyorsun, anlat- sana, Sesi bir perde daha yükseldi. — Ne östiyeceğim, cüzdanımı Komiser tekrar sordu: — Eendi ifadeni ver bakalım. Cürdanın ne oldu, nerede kay- betin ? Derin bir nefes aldı, yumruk” larını sılda, — Ah - dedi -bir bilsem. Onu aşıranı bir görsem. Gecenin ka ranlığında, o kalabalığın arasında nasıl bilirsin kim işledi bu haltı... Li herif ammada açıkgözmüş b ceketimin iç cebinde cüzdan olduğunu nasil bildin? Akşam üzeri “şöyle bir hava alayım, dedim. Galatada birka eski dost meyhameci vardır. He, ziyacet, hem ticaret kabilinden birer, ikişer tek attıktan sonra Kalyoncuya çıktım, orada da bir kaç dosta uğradım. Eh, şöyle böyle biraz çakır keyf oldum. Artık oldu olacak, buraya kadar çıkmışken Harbiye- deki ahbaiı çiğneyip geçmek olmazya, İşte ne olduysa ondan sonra oldu.. Galiba arada bır az fazlaca kaçırmışım. Şöyle bir kendini © yakalayın, dedim, birde baktım Şişliye gelmişim. Yorgenilek da canıma tak demişti. Duvara yaslanayam da bir ar dinleneyim diyeerk oldum; Eh, imezm haki bn, şöyle hafif bir malrmurkik başmış. Sarhoşluktan zannetmeyin ha, Kendini metetmek gibi olmasınya, iki elem öçsem maşallah kalım bile kıpırdamaz. Ömrümde defa bile sarkaç olduğumu bik mem. Burnumun ucunu göremiye- cek derecede içerim de gene çıt dersen uyanırım. Ne ise uzatmıya- hm, duvarın dibinde hafifçe bir şekerlemeye dalmışım. Sabaha karş görünü açınca bir de ne görsün, yakalarım açıp cüzdanı aşırmamışlar mi?t, Vay açıkgöz herif vay. Cebim- deki cüzdanı masl anladı, buda bir şey deği; asl mesele, duyurmadan düğemeleri çözüp te koynumu açması Hani, sarhoş olup ta sızam bir adam olsam ne Bana Adamcağız. bir türkü sarhoşluğu kabul etmiyor, tekana tıkana yan- kesicinin ustalığını anlatıyordu. Komisere, allah kolaylık versin, dedim ayrıldım. DR Derede müsamere olduğunun far: kına bile varmaz... Halbu ki, mat- buat klübünde ki balonun dedi kodusu, daha © geceden, ayuka | çıklış çalkalandı; gazetelerde ve salonlarda günün mevzuunu teş kil etti, reisicumhur ailesi, nazır aileleri, sefirler, bir çok prensler, dükler, ve bu meyanda prens Von Hüller ile zevcesi. Evet, prens zevcesi. A.. Kendisini tanımayor musu- nuz?.. Öyleyse, Almanya'nın en zengin insanını — bilmiyoreumuz. Hayır, Hügo Stines, müttefikimizın kronu . O, sanayi sahasında temayüz etmişti; (hoş, serveti sam radan parçalandı ya.. ) Almanya" nn asil zengini bu Von Hüller - Fakat onun servetinin esası, menbalarından gelmiyor; demirden daha sağlamdır, zamane! daha mukavimdir; taştır. Hem de taşların en sağlamı: Pırlani Evet. Prens Ven Hüller sade Almanyanın değil bütün dünyanın mürevherat — kıralıdır. Büyük elmas, ini, | zümrüt, yakut, zebercet | kataloplarını açım Bu kataloğlarda gösterilen kı mettar taşların ekserisi, bel devletle, müzelere aittir. Lakin, fert cihetine gelince, bütün dün- yada, bu prens Von Hüller kadar zenğin bir kıymetli taş kolleksi- yoncusu yoktur. İşte Berlin matbuat balosunda bu zatın zevcesi, en meşhur ger danlığını takacaktı. Herkes, balo derecesinde, bu gerdanlığı gör meği istiyordu. Rivayete nazaran, karsı me zaman kıymettar bir mücevher takarsa, Von Hüller hususi poli hafiyeleri kullanırmış. Mücevher- lerin ve karısının taarruza uğra maması için, böylece tedbir alır mm Ba wkşamki gordanlığın muh” arası içim, her halde, böyle bir Von — Hüller'le bekçiye hüzum vardar. Zira, ger İ danlık, tam manasile tarihiydi. İ Von Hüller'im ecdadı, Garbi | Alrikayı Alman o müstemlikesi İ baline getirdikleri zaman bu gerdanlığın — esasını dcşkil eden | İ kayamctitar taşı, oradaki bir kabile | İ reisinde bulmuşlar; ona hediye | ettikleri çanak çömlek, boncuk | mukabilinde «almışlardı. Esasen, | ailenin pırlanta kolleksiyonu, yapmak merakıda bu tarihi başliyor. Çünkü aym östlâ | eenaznda pek çek kaymetlar | taşinr daha ele geçirmişler... Şim- | di, bu pırlantalara paha biçilmiyar. Siz deyin milyon, ben deyeyi İ mülyar.. Ve bunların fiatın Kiranbahalik, ağızdan ağıza efsane | gibi dolaşıyor... bir çığlık kaptı. Herkes, çığlığın geldiği tarafa i Prenses Van Hüller: İ — Gerdmekiğın! gerdanlığı — diye haykımyar. - vi | İ “Ve eler, havada, suya düşüp | 4 boğulanlara hac bir işaret yapıyor. Her ker, hayretle hakıyor ki, hakikaten genç kadının boynunda gerdanlık yek. Kaşuşmalar, bağrışmalar.. Gerdasliğin — kaybolmasından dolayı telâşa düşen, çırpınan adam, hususi polis hafiyeliğini derahte eden, güya gerdanlığı mubafaza altında bulunduran her Niptondur. Bu adam, ne kanar yolunsa, paralanaa hakkı değil mi, mesleği peer kemali Ti itibarı bir paralık oldu. Dlşünün: o ir Gerdanlık Yarın, gazetelerde basılacak... Beceriksiz diye ismi çıkacak... Biçare Nipton ! Füc'eten ölmek ismi, resmi üüzreydi. Bereket versin ki, bu €smada, omzuna bir el dokundu. Temir giyinmiş bir delikanlı: — Gerdanlık aşırılrken göre düm... Benimle beraber geliniz. İşte şurada, şu kadının çanta sanda .. Sahiden de, kadının çantasında gerdanlık zuhur ediyor. Esasen, onu, polis hafiyesi Nipton derhal teşhis etmiştir. Beynelmilel yan- kesici kadmlardam bi Gerdanlığı alıyor. Hırsız kadını muavinine teslim ediyor. Doğraca, yon Hüller'in yanma. — Efendim. Gerdanlığı buk- a Elini cebine sokuyor. Mücev beri sahibine iade edecek.. Fakat, gerdanlık, cebinde yok... Mesele anlaşılıyor. Biri kadın, öbürü erkek iki meşhur yankesici, gerdanlığın pe- şindeymişler. Kadın bir daha atik davranmış. Onu kıskanan erkek, bem rakibini yakalatmak, onun elinden bir türlü. aşıramayacağı gerdanlığı başkasının cebine gir- dikten sonra aşırmak için böyle bir hileye müracaat etmiş. O akşam, ortalık allak bullak edildi. e Yankesici o delikankdan eser yok... Balodan çıktıkları esnada Von Höller, polis hafiyesine: — Yarım sant sonra sizi evimde bekliyorum! - dedi. Mütebessimdi.. Hiç te heyecan asarı göstermiyordu. Prens, polis hakiyesini hususi zaman da mütebe) — Ah, öyle mahmur ki, Mab- suldum... — Hiç üzülmeyin... Von Hüller, mütebessimane bir kasa açtı, Bir mabfaza çıkardı. Pali hafiyesine mater. — Işte gerdanı hi. - bul ie söyler karıma izde edersiriniz... Matbusta da böylece boynundaki gerdanlığı, sahici diye beliye em. Halik, böyle yel e Me taklidini yapkarmışar. bam- şimdiye kadar tam altı tanesi Alı tane daha Ve kasasından damla se utu ve İ Nakıli: (Hatice Süreyya)