15 Kasım 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

15 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Teşfinisâhi 1952... İngilterede, Londra civarında mektepte erkeklere ev işleri hasta veya meşgul verenler tabii kadınlardır. devam ediyorlar. Ri dirileceği am. Viyana mektupları Müthiş bir cinayet Viya- nayı heyecana düşürdü , B (Hususi) — Burada görülmemiş bir müthiş ve vayet olmuş, bu cinayet halk srasında büyük bir heyecan uyandırmıştır. Cinayetin © faili Güstav Verfel isminde bi Bu adam bir müddet evveline kadar Viya pastahanesinde, garsonların üzel servisile, nazikâne wameiesile, bütün müşterilerin muhabbetini kazanmıştı. Bilhassa genç ve çok güzel olması, zengin fakat biraz yaşlıca Viyanalı ka- dınları, genç ve güzel kızları, pistahaneye çekiyordu. Bu güzel garson pastahaneye gelip giden yüzlerce kadın ara- vdan Miçi | Stinmer ismini kendisi gibi genç ve güzel bir daktilo ile sevişmiş ve kızçağız garsonun metresi olmuştur. Gar- son, iptida — zannedildiği gibi fakir bir aileden değil, fakat Frsukfurtta çok zengin bir ailenin çocuğu imiş Büyük servetini, sefahet âlemin- de eritip tükettikten sonra Viya- gelmiş ve temiz kıyaf kibarlığı, — güzelliği | sayesinde, Avasturya payıtahtının en büyük yazıhanesinin şef garsonu ol- muştur, Güstav daktilo Miçiyi metres tutmakla beraber, pastahaneye gidip gelen, zengin fakat başlıca kadınların da paralı âçıkı olmakta devam ediyordu. Genç kız, âşıkının diğer kadın- ila da münasebette bulunduğunu wince ağlayıp sızlamış, mü sıran kendisile meşgul olmasını ve'diğer kadınlarla münasebetler vini kesmesini istemiştir. Güstav meiresinin bu talebini ddetmiş, genç kar bir aralık derin bir ümitsizliğe kapılarak hayatına ayet vermek istemiş isede inin vaktinde yetişmesi saye- »de, muhakkak © bir ölümden urtulmuştur. kanı çıldırasıya sevdik den başka, hamile de bulunuyordu. Pu sebeple güzel garsonu kendi- sile evlenmek için. sakıştı amıştr. Garson metresinin gebe oldu Bunu görünce, kadın ortadan < olduğu zaman çocuğu bakmak, imizde çocuğa nasıl bak en görülüy Olen zavallı Miçi Stinner kaldırmağa o karar © vermiştir. Bunun için kendisini, adliye- in eline düşürmeyecek bir şekil bulmuş ve metresine güler yüz göstermeğe ve çok mültefit davranmağa başlamıştır. Bir Tarftanda kada getirdiği pastaların içine tifo mikrobu k Tıştırmıştır.. Zavallı kızcağız, sap- sağlam iken, hastalanmış ve ateş- ler içinde yanmağa başlamıştır. Getirtilen doktorlar, genç kızın tifoya yakalandığını teşhis eyle- mişlerdir. Kızcağız az bir müddet sonra ölmüş, meselede kapan- mıştır. Cani garson, zavâli metresini ortadan kaldırdıktan sonra başka bir kızla, münasebet tesis etmiş ve Onu metres tutmuştur. Bu | kızcağız, âşıkının evinde, bir gün bir dolabı karıştırırken, aşk mek- toplarının desteleri arasında tifo wikroplarile dolu bir tüp görmüs, birden bire dehşetler içinde ka larak bunu derhal karakola teslim etmiştir. Zabıta, garsonun şüpheli hareketlerinden zaten kuşkulan- dığı cihetle, derhal © kendisini celp ederek saatlerce sorguya çekmiştir. Garson kendisine tifo mikrop- ları tübü gösterilince, itirafata başlamış, ve metresi olan dakti- | loya yedirdiği pastalara tifo n roplarını karıştırmak suretile öl | döredğünü söylemiştir. Katil tabii derhal tevkif edümistir. Şimdi garsonun bu mikropları nereden ele geçirdiği araştınlmaktadır. | yemek pişirmek, gibi şeyler vardı Bir çok kocalar veya evlenmek arzusunda bulunanlar bu derslere alâka ile ,0 yapılacağı ve banyodan sonra çocuğun nasıl kurulanıp i , açıldığını yazmıştık. Bu Ev işleri arasında, zevce Bu dersleri Yeni gemiler Silâhları azaltmak isterken yarış devam ediyor Terki teslihat konferansı Ce- nevrede bocalayıp dururken bahri devletler arasında yeniden silâb- lanma yarış başlamıştır, Bilhassa tem gayet kuvvetli harp gemileri icat etmekte hararetli eimbike verde Deri dpf gazetesinin bahri mubar hususta şu tafsilatı veriyor: Harp gemilerine yeni bir sistem bir gemi ilâve olunuyor. Bu “ tayyare krovazör,, dür. Bu ge, sürat ve top kuvveti ve diger bir gok hususlar itibarile bir krava- zördür. Fakat aynı zamanda bir çok tayyare taşımaktadı Yeni gemiyi ilk defa üç bahri devlet yani Amerika, Japonya ve Isveç inşa ettirmektedir. İlk denize indirilecek yeni gemi İsveçin inşa ettirmekte olduğu Gotland gemi- sidir. Bu gemi bir kaç aya kadar denize indirilecektir. Japonyanın inşa ettirmekte ol- duğu bu yeni tip gemi İsveç ge- len daha büyüktür. Ameri- kanın inşasına hazırlandığı tayyare kıravezörü diğer iki gemiye faik olacaktır. Ingiliz bahriye mütehas- sısları bahri İafilelerin himayesin- de tayyare kıravezörlerinin takdir edilemiyecek kadar hizmet ve fi idesi olacağı fikrinde ise de Ingiliz bahriyesi henüz böyle bir gemi | inşasına bazırlanmamıştır. İsveçin inşa etirdiği Gotland | tayyare gemisinin hacmi 5,260 tondur. Sürati saatte yirmi yedi | mildir. Eslihası taretlerde altı adet 6 pusluk ve dört adet 14 | librelik tayyare topu ile altı tor- pito kovanıdır. Geminin silâhlarının en şayanı dikkat aksamı taşıdığı on iki tayyaredir. Tayyareleri indirmeğe | mahsus kızaklar vardır. Tayyare- ler doğrudan doğruya merkeze inerek kendi motörleri ile de yükselebilir. Gotland hacminin küçüklüğüne | adım | geç vakit sobacıya gittim. Buhuri rağmen mütbiş bir gemidir. Çün- kü çok enginlerde olduğu halde düşman limanlarına ve karadaki üssül hava baskınları yapabilir. Ayni zamanda İsveç donanmasına keşşaflık vazifesini | yapabildiği gibi düşman tahtelbahirlerini dabi abilir. Japon tayyare kruvazörü 9000 ton olup sürati saatte 32 mildir. Eslihası on iki adet 5 pusluk 12 tayyare taşıyabilir, Amerikanın tayyare kruvazörü 10,000 ve surati gayet yüksek olduktan başka 12 adet 6 pusluk top ve otuz tay- yare ile: mücehhez olacakür. Nakleden: Selâmi İzzet Ve birden hatırıma Buburi | Hepsi var. Bu defterde tam elendi geldi. Sobacı meydana | iki yüz ailenin namusu lekelene- çıktı. Ne olacaktı? Ya erkek aldırış etmezse ? Kadın Buhuri efendiye esir mi olacaktı ?. Buna tahammül edebilir miydi?. Ya firar eder, ya intihar... Bunu dü- günüp kocasına acıdım... Ne ya pacağımı şaşırmıştım... Karşımda, eflâlun © perdelerin — arkasında, âşıklar sevişiyorlardı.. Hafta 80- nuna eriyordu. Ben hâlâ müte- reddittim... | Bu esnada, onlara doğru bir attım; yüzlerine pek mi ters baktım nedir?.. Sağfur ye- rinden fırladı, karım haykırdı. Korkmuşlardı. Ben devam ettim: — Kararımı verdim, — Akşam efendi, kepenklerini kapamışl. Beni fena karşıladı. Elektrik bile yakmadı. Bir kaç defa tecrübe ettikten sonra, beni müşteriler defterinden silmişti. İçimden herifin gırtlağı | mak geçti. Fakat yapmadım. Rica ektim: — Bana odanı Ben plânımı hazirlamıştım. Sordum: — Dükkânın bodrum katı var- m? — Var. — Amma dar bir yerdir. Bense, | büyük bir fıçı şarap koymak istiyorum. Hemde eski şarap, sekiz on lira eder. #fak olmuştum. Her şeyden puhu kuşu gibi ışıldadı: Sahifeleri birer birer yırttım, sonra hepsini ayrı ayrı parçaladım, mırıldanarak kapının eşiğine gel dim — On beş gündür sobacı dük- kânı kapalı duruyor. Sabah ak- şam, başım yukarda, alnım açık, önünden geçiyorum... Bir ses, b inilti varımı deye yere kulak veriyorum. Hiç bir ses yok... Elimin tersile alnımın teri dim ; pencereye bir göz atım: — Ne güzel bir gecel, Efli- tun perdelerden, kimbilir mehtap ne güzel süzülür. Birden döndüm. Sağfur hâlâ olduğu yerde, kımıldamadan du- ruyordu, Birden haykırdım: — Onlardan mı bu herifi, Halâ burada ne 'duruyorsun?. Üzerine atıldım, Güldü, Sanki beni parçalamak istiyormuş gibi, oluz iki dişini gösterdi. Fakat korkak köpek gibi, hırlayıp kaç- mak istedi. Kısa bir mücadele oldu. Caket yırtıldı, bir şey koptu ve Sağlur, bir ucunda, “eflâtun odanın altın anahtarı sarkan kordonu benim | elimde bırakıp kaçtı. Şimdi, bir. âşık hezeyanına tu- tulmuştum. Yalvararak karımın ayaklarına — kapandım. Eflâtun odanın artık benden başka sa” bibi yoktu... Eflâtun perdelerin, Haticenin dudaklarına. vereceği İ rengi tâ ölünceye kadar mest | olarak görmeği kuruyordum. Karımın sivri tırnaklarını şakak- larıma sokup çıktım: kendimi © kaybettim, — İsterseniz size bodrum katını gezdireyim? Lâkayt davrandım: — Eh. Gezeyim bakayım. Bodruma inen , merdivenin ba- şında çakmağım yoktu: — Buyurun! — Yok, sen önden yürü. Dönemeçli, dar kapkaranlık taş bir merdivenden indik, demir bir kapıdan indik, Otur bösamak vardı. Karşısına küçük demir bir kapı çıktı. Buhuri, kocaman bir anahtarla kapıyı açtı. Küf kokulu, penceresiz, havasız bir delikte, bir mağarada, bir kabirdeydik. Buhüri ilerliyor, çak- mağını küflü duvarlara totuy. — Nasıl diyordu, burası değil mi? Geriledim: Halhal hal, dedim, mükem- meli, Capon! Caponl. Sen bürada kal, İşte intikamım, Hâlâ Caponun, çakmak ışığında hayret ve korkudan gözle unutmam, Çakmak söndü, kapıya gelebilmek için koca göbeğini sallıyarak koşar gibi yaptı. Fakat ben çıkmış, demir kapıyı kapamış, basmıştı, Yalnız derinden derine bir inilti duydum... Taş merdivenleri geçtim. Sobalar- | dan birinin üstünde duran küçük defteri aldım. Çıktım. Dış kapının | kepengini indirdim. Kilitleri ki ledim, anahtarı birlâğam deliğine attı Bunları tam bir soğuk kanlılıkla söyleyip cebimden Buhuri efendi. Bin defterini çıkardım, sahifeleri karıştırdım: — Bu defterde bütün isimler, adresler, para miktarları, tarihler. | | adam dı — Kalbimi parçaladığın gibi, yüzümü de parçala... Içim rahat ediyorl, Hatıra defteri burada bitiyor. Son kısım Doktor Karun bey derin bir nefes aldı Çok şükür Beyfendi uyuştunuz mu? Yorğunluktan ve heyecandan uyuşmuştum, Elim titriyor, fakat bir türlü kalemi bırakamıyordum. Amma asıl istırabım beynimdeydi. Müfekkiremi harekete getirmek, dimağımı işletmek için beyhude zahmet çektim, Bu garip mace- rana, kaip eşhası, uyanık bir rüyada imişim gibi, gözlerimin önünden gitmiyorlardı. Ve daima, aynı feci neticeye irdiniz... varıyorum. Eger, bana gördüklerini ve hissettiklerini gösterip hissettiren ise, ben de deliyiml düşüncen Karun bey, sanki okumuş gibi müdahale etti — Haydi haydi, kendinizi top- layın. Bunlar hezeyandam. ibaret. Ne aslı var ne faslı, Saçma şey- ler. Masanm üzerine baktım. Kanlı bir gömlek parçası duruyordu. Elimi uzattım, Karun bey mani oldur — Canım efendim, siz de deli olmayın!.. Kiğitlarla kanlı bez parçasını o almak istedi. Bu sefer ber mâni oldüm. (Bitmedi )

Bu sayıdan diğer sayfalar: