e KKK KK 12 Teşrinisani 1932 Bir fabrika nasıl havaya uçuruldu? Doktor Mabüzün vasiyet- namesi filminden bir sahne Berlin 4 (Hususi) — Son za manlarda burada Össo ve Nero şirketleri tarafından “doktor Ma- büzün vasiyetnamesi,, isminde bir filim. çevirilmektedir. Bu filmde bir fabrikanın havaya uçurulması sahnesi vardır. Bu sahne bir kaç gün evvel filme çeki vadan, tahtadan değil, bir fabrika, bir barıt fabrikası berhava edildi. Iki şirket bu muazzam sahnenin filme çekilişini görmek için gaze- tecilere, sinema mensuplarına da- vetnameler göndermişlerdi, Muay ünde filim şirketinin mer inde toplandık. Iptida bize birer senet uzattılar. Bu senette başımıza bir felâket | gelecek olursa film şirketinin bundan do- layı hiç bir mesuliyet kabul etmi- yeceği yazılı idi. Hepimiz senedi imzaladık ve otomobillerle yola çıktık, Davetliler, Nero filim * şirketi tarafından hazırlanmış olan bu senedi imzalıyorlardı. Bu & mucibince | başlarına her hı bir felâket gelecek olursa, filim şirketi hiç bir mesuliyet kabul etmiyordu. Ben de bu senedi im- zaladım. Mevzu bahs olan çey Osso ve Nero filim teri k- layozun vasiyetaamesi, n- filimde mevcut olan bir aya uçurulması sab- vanlı fabrikanın bi mesinde hazır bulunmuştu. Spandan da muattal bir bant fabrikası Iki filim şirketi hükü- mete müracaat ederek bu bant fabrikasını satın almışlardı. ında | Spandanda şimdi işlemiyen bir barut fabri- kı İki filim şirketi bük müracaatla bu fabrika; uçurulacak, bu sabnenin filmi alınacaktı, Fabrikaya vardığımız. zaman orada daha yüz kadar davetli bulduk. Fabrikadan biraz ötede, tribün gibi bir yer hazırlanmış O yerden fabrikanın havaya edecektik. Sinema fabrikaya, işliyen bir fabrika manzar vermek için lâzımgelen malzeme; nakletmek üzere iki şimendüfer battı. inşa; etmişlerdi. Getirilen malzeme, fabrikanm önünde yı- ğınlar teşkil ediyordu. Malzeme arasında barutlar da bulunuyordu. Fabrikayı ateşlemek için alkole batırılmış samanlar, öteye beriye serpiştirilmişti. Yangının. tedrici bir surette © genişlemesi için tertibat alınmış, havaya uçurula- cak fabrika dairesi, dıvarlar ile üç kısma tefrik edilmişti. Ateşin nasıl tevessü edeceği dıvarların. hesap, durduğumuz yerden bir az ötede sinema opera- Bizim iy olunmuştu. #örlerile, projektörleri için mu azam İskeleler kurulmuştu. Kartaca mubasarası filminde görülen iskeleler, şimdiki gördü- Şümüz iskeleler yanmda, oyuncak kabilinden bir şeydi. Önümüzde ve arkamızda tam yüz sekir projektör var. Bu pro- jektörlerin bile kâfi gelmediğinden jiküyet edenler bulumyor. Mubte- if yerlerdeki seyyar fotoğrafçı lardan başka bant fabrikasnmn havaya uçurulması sahneyi filme çekecek © operatörlerin U adedi on ikidir. Herkes hazırlanmıştı, ortalık yavaş yavaş kararmağa, karanlı gökmeğe başlad. Fabrikanın içinde ve içinde yığılanş infilâk Sevimli sinema yıldızı it kıyafet ve baş tuvaletile ir güzellik vermiştir Lubitsch geldi Üç ay kadar Avrupada kalacak Meşhur sahne vazii ve rejisör Lubitseh , Avrupaya gelmiştir. Lubitsch, 29 teşrinievvelde Europa vapurile' Nev Yorktan | hareket etmiştir. Meşhur rejisör iptida Londraya gitmiştir. Orada on gün kadar kalacak, sonra 15 teşrinisaniye doğru Parise gele- cektir. Lubitseh Pariste de bir hafta kadar kaldıktan sonra Berline ktir. Sahne vaz Almanyada İki ay kadar kalacaktır. Lubitsel aslan Alınan olduğu malümdur. On seneden beri memleketini görmemiş olan sanatkâr Berlinde we Almanyanın diğer şehirlerinde istirahat edecektir. Mamafih bu müddet zafında Emil Yanningse yeni bir filim çevirtmesi ikmali maddeli pillerile uzaktan ateşliyecek itfaiye efradı, maskelerini takmış bekliyorlar Ansızın yüzünüz projektörün korkunç birer devin gözleri; andıran beyaz ışıklar, fabrikanın üzerine tekâsüf ettirildi. Dirken, fabrikaya, ilk kundak konuldi bafif bir çıtırdıy, yüksek kıvılcım, kıvılcımı da müdhiş taraka takip etti, tarakaler, infi- lâkler birbirini takip ediyo Binalar, bacalar, infilakların te- sirile havada dağılarak yakılıyor, ortalığı kıp kızıl bir renk kaplar mış bulunuyordu. Bir korkunç manzaranın filimi infilâkların şid- detine rağmen kazasız ve arızasız çekildi. Bu sahneden sonra yanına gittiğimiz sahne vazı Friç Lanğı tebrik ederken, kendisi, ihtiyar edilen bütün fedakârlıklar, çekilen zahretlere filimin ibtimaline edelimki yalnız bu sahneler için iki milyon frank masraf edilmiştir. Jeanette Mac Donaldın yeni bir resmini dercediyoruz. Bu resimde artist Fransada, görülmektedir. Bu tur imparatorluk devrine let artiste başka Atlantid Filmden bir sahne | Bu hafta Glorya sinemasında meşhur Atlantid. filmi gösteril mektedir. Pierre Benoitın oma- mından evvelce gene bu isimde bir filim daha çevrilmişti, Bu sefer- ki Atlentidin sesli nüshasıdır. Filim Brigitte Helm ve İlan Anjelo tarafından çevrilmiştir mevzu şudur Bir fransız müstemleke zabiti gölde bazı arkadaşların esrarengiz. bir tarzda kaybolduğunu görmek- tedir. Genç zabit bunu tahkik etmeğe karar veriyor. Ve tesadüf ken: Antinea isminde bir kadının sarayına doğru götürür. Antinca dünyanın en esrarlı bir kadınıdır. Genç zabitin arkadaş- ları bu kadının cazibesine kapı mış ve esrarenğiz saraya girm lerdir. Antinea bu genç adamlarla sarayda bir müddet yaşadıktan sonra onları hapsetmişlerdir. Ge- pçler Bu sarayın kalın duvarları arasında gözlerini dünyaya yum- muşlardır. Genç zabit de bu sarayda Antinca ile uzun ve tatlı günler geçirir. Fakat nihayet arkada arı gibi sevgilisinin eline e: düşer. Fakat bir tayyareci, genç zabiti kurtarır. Lâkin zabit Antineaya o kadar undurki, esareti gözüne alır tekrar sevgilisinin sarayına yani gençler mahpushancsine Yollanır. Tefrika No: 23 Nakleden: Farkına bile varmadan yı dım. Bu işi görenler gölüyorlardı. Galiba ağırlaşmıştım! Hattâ omuzlarımı tutan ahıçıbaşı ağız dolusu bir küfür | savurdu. Sağ olsaydım ona dolgun bir bahşiş verirdim. Bu işlerin uzun sürmesini temenni <diyordum, Çünkü bundan sonrası Artık bir şey duyamıyacaktıml, Duyamıyordum da, kulaklarıma Ah ahli sağır da pamuk tıkamuşlardı. sızlarl, Nihayet beni etmişlerdi. Girtlağım hiddetten düğüm dü- Züm oldu: — Bumu öyle © gösterdiğiniz hörmeti,, Hiç olmazsa ölüyü bir hamlede öldürünüz.. Daha iyi etmiş olursunuz! Eğer o rahat döşeğinde ölme- Yip de bir vapurda gebermiş ol- saydım, hakkımda daha hayırlı olacaktı, denize atılacalıtım: Bu işkenceye nihayet veriniz! ittabi bu sözlerin hiç biri umdan çıkmıyordu. Pakat öyle sıkılmıştım, ki. tahammül edem yeceğimi anladım. Beynimde kalan hayat unsurunu bir araya topladım. Avuç içi kadar bir yumru oldu. Son bir gayretle yumruşu patlattım. Hayat unsurlarım bütün vüçuduma da ği Mükemmel bir. gayreti bul Bacaklarımı gerdim, kollarımı açtım. Kefeni yırttım. Yatağımın işinde doğruldum. Gözlerim açıldı. Güldüm. Soluk aldım. Öylesine soluk aldım, ki ayakucumda yanan mum söndü. Emektar hizmetçim ölümü bek- liyormuş... Benim doğrulduğumu görünce, çıldırmış gibi, yarı emekliyerek kendini odadan att, “Arkasından seslendim: — Kaçma yahul, Fakat kime dinleti dunsa bull, Bu akla gelmez hâi gördüğüm her ölüye, kadere rıza gösteriyorlar diye, hem kızdım, hem acıdım... Onlara yaklaştı pasıl öldüğümü, sonra nasıl imi. anlattım. Fakat ne söyle- dimse fayda etmedi. Ölülere söz geçiremedim. Bunun üzerine dirilerle konuş- tum: — Ta toj kadar ölülerimizin ayrılmayın. Bilhassa ölenlerin göz- lerini kapamayın, yüzlerini örtme yin.Sanki yatakta yatıyormuş gibi, onlarla konuşun. Yanlrında ber şey konuşulur zannetmeyin. Söylenmesine ihtiyaç duyduğu" muz münasebetsizlikleri ba: odaya gidip, ya niz. İçinizden biri ölenle, mütema- diyen meşgul olsun. Ona verdiği kitaplardan parçalar okusun, resimler göstersin. Hattâ, sırasında, istikbale ait projeler yapın, onu da aranıza alın. Ölüler de ne hayaller kurarla temin ede- ,a gömülünceye başucundan Si Fakat diriler de, sözlerimi ölü ler gibi dinledil Si Biraz evvel; henüz uyanmıştım; odama hiç danımadığım üç kişi girdi, üzerime atıldı, beni sarıp | Selâmi İzzet Sarmaladı elimi, bağladılar. Kapalı attılar, buraya getirdiler. Dört duvar arasında, batıralarımı yaz yorum, Beni bu bilmediğim yere neden getirdiler? Beni bu adamlara kim ayaklarımı otomobile teslim etti? Neden evimdekiler beni kurtarmadılar? Neden bu taarruza müdahale | etmediler? Bağırdığımı. işitinediler ? Bunları izah edemiyeceğim. Esasen hayatım öyle gayrı tabi hadiselerle dolu, ki artık hiç bir şeye şaşmıyorum. Neyse, ben hatıratıma geleyim. -— Bir gece, yemekten sonra, oturmuş kahve içiyorduk, Sağfur da vardır. Bütün neşesi üstüm deydi. Durmadan konuşuyordu. Karım kanapeye uzanır gibi olurmuş ayak ayak üstüne atmıştı. Dizinin biri görünüyordu. Bu husustabir şey söylemedim. Daha esaslı ve umumi bir ders bazır Şa rdum. Hatice Sağfuru dinliyordu. Sağ- fur da, revaşta, güzel bir doktor talâkatı ile, bilâfasıla anlatıyordu, dedikodu yapıyordu. Yüksek mu- hit kadınlarının, ahlâksız macera larını anlatıyordu. Nihayet karım itiraz etti. Amma söylediklerinin sahte olduğu, göz- lerinin ışıltısından belliydi: — Sağfor, bu dedikoduları bilir- ralarını anlatıp durma. Dediğiniz. şeyleri kim görmüş? Bapa gözü ile görün bir şahil gösterebilir misin?... Cösteremezsin Sır, daima ser olarak kalır, Halk biliği yalandır, if Bunun üzerine Sustu Mendili ile tek gözlüğünü sildi ince bıyıklarının uçlarını büktü kızdığı zaman böyle yapardı. Ben müdahale etmedim, etmek istemedin; etmiyecektim de... Fa- kat Hatice teşvik etti, Sordu: — Öyle yokm mu? — Hayır yok... — Nasıl yok ? — Basbayağı yok. değil, — Bana şahit gösterebilir misini — Gösterebilirim, — Kim? — Ben, Evet, bizzat ben. Karımın gözleri dört açıldı: — Sen ha? - Sen gözlerinle böyle bir şey gördün mü? Doktorla bakıştılar, Sağfur gü lümsedi — Öyleyse anlat bakalım! Biraz düşünmek için omu time — Anlatacağım da ne olacak? Ve, gene omuz silktim: —'Mahaza anlatayım! Bu müddet zarfında merakı artmıştı. Onlu değil mi? Hakkır Iş öyk in de sonuna kadar alâkadar edeceğime emin dim. Sakindim. Sağfura dedim, kiz — Vaka, anlatılması münasip, Hatice doğruldu — Münasebetsiz, açık bir şeyse ben gideyim. Mani oldum; — Otur... Meseleyi bü te ferrüatı ile anlatacak” değilim, Eğer bir az ileri gi edersin, (Bitmedi )