21 Teşrinievvel 1293. ife 3 “AKŞAMDAN AKŞAMA A Son haftaların biricik mevzuu Son haftalar zarfında, bu sütunda “dil meselesinden gayrı mevzulı da temas edeyimi, diyorum; bir törlü kabil olamıyor. Zira, evvel emirde kendi dimağım mütema- diyen bu işle meşguk saniyen karilerimden boyuna mektuplar alıyorum. Sualler soruyorlar; fıkraları tasvip yahut tenkit | orl Bugün de, — karilerime © cevap verirken iyice izahı edemediğimi gördüğüm bazı noktaları. tekrar- ıyacağı Ben, “cak, , yını ele alarak, bunlardı “durmak, dan “durak, » den “elek,, gibi bazı müstesna ahvalde değil, tekmil mastarları- mızdan - kıyasi ismi mekân ve aletler» yapılmasını. söylemi * Alibey köyünde Mazhar oğlu Muammer bey , karim © fikrime | tiraz ediyor li kelimeleri, aletten başka kullanırlar: Meselâ : “ haif , manasına suretle de (“korkak gelir; “ korkulan yer , manasina gelmez. “Islak, , “yaş, demektir; “ ıslatılan, ıslanan yer, demek değildir. İlb..) diyor. $ “Bu korkak adam, hikâyede anlantığınız şekilde bir korkağa düşse ödü patlar. . $ “Fabrikanın kumüşları 15- latmağa mahsus olan ıslağında ıslak kumaşlar. duruyor. Denirse, gayet anlaşılmaz cüm- eler husule gelir! diye ilâve ediyor. Karim Ali beyin fikrince, bu iltibaslardan dolayı kıyasi ismi mekânlar yapılamaz. Halbuki, ayni surette sun'i cüm- leler yapayım: $ Kipiden yılan (— yani kor- kon) bu yılan (— yani malüm hayvan ) mıdır? “Yılan” keli in iki mana; filinden * fail yapılmasına mani Böyle” müteşabi olmuyor. nice kelimeler var manaya gelen *hal,, gil Şu ki, türkçenin, behemehal, kaya ismi mekân ve bir dilh vardır, Artık, “ mesa, , nevinden üreyen yoktur. Bundan sonra, i alet yapabilen Türkçe asıllardan mekân ve alet isimleri yapacağız. Göçebelikten çok uzak bulunduğumuz bu asırda mekân ve alet isimlerine çok ihtiyacımız vardır. “Islak , hem yaş, hemde (iayasi olarak ) “ıslanan yer manasına gelse me çıkar? Diğer bir karim de Türkçede ismi âletlerin sade “, saki, ve “..ek,, Jâhikasile yapılmadığını “keser, “tıkaç, “keski, “burgu,, “silgi, “süzgeç, “kasnak, kelimelerinde © oldı i geçnak,gef, ilh ilh suretinde de yapılabileceğini söylüyor. Daha iyi yaz Bu, Türkçe için k mazbariyettir. Demek ki, ileride türk milletinin atılacağı muğlâk sarayi hayatında, aletlerin muhtelif © nevileri | fabrikalara girince, bu biribirine benzemeyen yaba a el hemenal leri, yektiğerinden tefrik le "kesmek, biçmek doğ” ramak, dilmek, parçalamak ih ilb,, mastarlarından “keser, kesgi, keski, kesi, kesgeç, kesmek, kesgef Biçer, biçki, biçi, biçkiç, biçnek, biçgef... İlh ilb. kelimelerini ya ratabileceğiz.. ve mademki ismi alet için bunca lâhikamız var ıstılahlarda, *..ak, ve “ek, lâ hikasını sade ismi mekânlara basredebiliriz. Türkçenin çok zengin, çok yas ratıcı bir lisan olduğu elle tutu- lacak gibi anlaşılıyor. Bu zengin madeni işlemeliyiz. Su derdi Belediye dava açmak için hazırlanıyor Terkos şirketi, su miktarını çoğaltacağı hakkındaki vaitlerine rağmen gene ara sıra İstanbulu susuz bırakmakta devam ediy Yaptığımız tahkikata göre yeni tesisata ait inşaat © bitmişti Fakat yeni tesisat ile eski şe- bekeyi bağlamağa imkân olma- d şaattan henüz bir Diğer taraftan beledi susuz kalmasından dolayı terkos şirketi aleyhinde dava açmak için başlıyan tetkikata, Beşikteş, Ortaköy! ve civarındaki bazı, ticarethal fırın ye evlerin suyu kı için, Beşiktaş belediye zabıtasının yaplığı zabıtlar. esas teşkil edi yordu. Fakat belediye hukuk işleri bu zabıt varakalarının davaya &sas teşkil edemiyeceğine kanaat getirmiştir. Hukuk işlerinin noktai hazarma göre, terkos su şirketi nafaa ile mukavele yapmıştır. Şirket taahhütlerini ifa etmedi takdirde davacı mevkiine geçmesi icap eden nafaa vekâletidir. Bundan başka Terkos şirketi, kendi abonelerine su vermiyorsa, ancak aboneler kendi namlarına dava açabilirler. Belediye, şehir halkının hususi vaziyetlerini müda- faa için vekâleti haiz değildir. Bu mutalâaya göre belediye balk namına dava açamıyacaktır. Ancak, belediye müesseselerinde ve yangın musluklarında su bu- lunmadığına göre belediye şehri yangın tehlikesine bırakan su buhranı için bir dava açmak flrindedir Bu maksatla belediye, günler ve hangi saatte KR AY Yan musluklarında su bulunmadığı haline bildirilme bir. cetvel ve zabıt tutulmasını emret: Genç bir ressam tablosu Beyoğlunda İstiklâl caddesinde yeni resim sergisi müessisi genç ressamlarımızdan Ömer bey Gi Türkiyesi isminde bir tablo yap- mışkır. Tablo Türkiye haritasının ortasında, Gazinin portresini gös teriyor. Ömer bey tabloyu Reisi- .cumbur hazretlerine taktim etmi riyaseti cumhur kâtil tarafından osanstkâra takdir ve memnuniyet beyan edilmiştir. ŞEHİR HABERLERİ Doğru değil Durmuş bir tramvaydan inen neden ceza versin? Evyelki gün Galatasarayında bir vaka * olmuştur. Fatihten Harbi- yeye gitmekte olan bir tramvay arabası Galatasaraya gelince Şiş- liden gelmekte olan arabaların otomobillerin geçmesi, için işaret memuru tarafından durdu- Yulmuştur. Bunun üzerine acele işi olan bir takım yolcular araba: dan inmişlerdir. Bunu gören bir belediye zabıta memuru hemen gelerek ken polis merkezine götürmüş, orada yüz küsür kurş ceza almıştır. Bu cezayı verenlerden Muzaffer Rami bey isminde bir zat mat baamıza gelerek bu hadiseden şikâyet etti ve tramvaylar yürür. ken binip inmenin yasak oldu- gunu, halbuki kendilerinin tram- vay “durduğu esnada indiklerini söyledi. Tramvaylardan atlıyanlardan ce- za almak çok lüzumlu bir tedbire dir. Ve maelesef belediye zabıtası bu tetbiri nadiren tatbik etmek tedir. Fakat durmuş bir tramvay- dan inenlerden para cezası almak dünyanın hiç bir tarafında görü meyen garibelerdendir. Bazen elktrik cereyanı kesilir, tramvay dakikalarca — durmağa mecbur olur. Yolcular, neden tramvay içinde durup beklemeğe mecbur olsunlar?.. Alınan tetbir- lerin yerinde tatbiki lâzımdır. Alâ- kadar makamların nazarı dikka- tını celbederiz. ABONE ücretleri Türkiye © Eenebi SENELİK 1400 kurup 2700 kuruş SAYLIK 750 >“ 1480 > JAYLIK 400 » 800 > JAYLIK 150 > 21 8 Abone Geretleri doğrudan doğruya AKŞAM idaresi namına gönderilmelidir. Ares tebdil için. yirmi baş ke raşlük pul göndermek zmdır Cemazilahır 20 — Ruzubuzır 160 5. melik Güneş Öğle Ikiadi Akşam Yata EL alaz 1248 Gy 97 OE a Va. 48 GAZ 1S TAARE Idarehane: Babıdli civarı Acımusluk 8 okağı 18 No. a Kokmuş balıklar Haliçte palamut kokusundan geçilemiyor Haliç vapurları yolcuları, palamut kokusundan şikâyet etmektedi Kokmuş, bozulmuş ve para et meyen balıklar balıkhaneden deni- ze dökülmektedir. Bu balık sürü” sö, suların / akıntsile köprünün dubalarına doğru sörüklenmek- tedir. Balık sürüsü etrafa taham- mül edilmez derecede koku saç- maktadır. Haliç şirketi de, bu kokmuş balık Sürüsü hakkında balıkhanenin nazarı dikkatini celbetmiştir. Bundan bir iki ay evvel, kavun bolluğunda Haliç çürük kavanlarla dolmuştu. Bu çürük kavun sürüsü, köprünün e dubalarını yığılmışt O zaman, Haliç vapurları yolcu- ları, kavun kokusundan şikâyet ediyorlardı. Hasılı, her bolluk olduğu zaman, bunun çürük ko- kusundan, Haliç yolcuları rahatsız olmaktadır. Belediye dairesi, her gürüyen şeyin Halice atılmaması için, balıkhaneyi ve meyva tacir- lerini şiddetli kontrol etmelidir. Telefon şirketinin işle! Telefon şirketinin işleri | gül geçtikçe karışıyor. Şirket, abone- lerine, her vesile ile müşkilâ çıkarıyor. o Şehrimizde şirketin muamelesinden Omemnun olan hemen hemen hiç bir abone yok- tur. Hemen her gün bir iki kişi nin şikâyebini dinliyoruz. Daha mükâleme yapılmadar avans olarak para istiyor, tesisat masrafını keyfemayeşa alıyor, yer değiştirmeyi, bir çok müracaatlara rağmen altı günde ancak yapıyor. Telefon havayici maduttur. zaruriyeden Hükümetin şirket mukavelesi ile yakından meşgul Hukuk olmasını temenni ederiz. çularımızm söyledikleri bu dertten kurtulmak velenin feshi lâzımmış. Herhalde Telefon şirketinin ıslahı çareleri aranması zamanı artık gelmiş Vü-Na Avrupada genç, ihtiyar herkesin tesbih gibi elinden düşürmediği Yo-Yo nun şehrimize de geldiğini yazmıştık. Resmimizde Beyoğlu caddesinde Yo-Yo ile oynıyanlar görülüyor. Ders alalım Geçenlerde yazmıştık. Bir Ame- rikalı “yo-yo, diye bir oyuncak yapmış. Şimdi bütün Avrupada herkes bu oyuncakla oymyormuş.. Yoyo Avrupada bir hastalık : e ba yapan merikalı evvelâ Fransaya gitmi; kendisine İle seente aranıp — Amerikan garabeti diyip burun kıvırmışlar. Amerikalı niha- yet bir. acente bulmuş.. Yo-yo bastalığı bütün Avrupayı sarınca. oyuncağı yapan da, acenteleri de az zaman içinde milyonlar kazan- mışlar. Şimdi bu hastalık Ameri- kadan bütün dünyaya geçiyor. Beyoğlu sokaklarında bir çaklar rnin elinde yo:yo'lar görüyoru Hattâ bazı sigara tiryakileri bi — Acaba şu Yo Yoya alışlırsam sizarayı bırakabi yim?. diye düşünüyorlar. Vaziyet böyle iken dün bir okuyucumdan aldığım mektupta şunları okudu! “ Amerikalıların Yo-Yo ismini verdikleri bu oyuncak çok eski- den beri memleketimizde dur. Teak olunduğu yer G: taptır, Oradaki Yo-Yolara “Çıka çıka, derler. 15-20 sene evvel Gaziayınlaptan geçtiğim zaman bu oyuncaktan bir tane alıp oy- namıştım. Amerikalılar fıstık mak için Gaziayıntaba çok gidip gelirler. Herhalde Çıka çıkayı orada görüp benimsemişler ve “Yo Yo,, diye bütün dünyaya yeni bir Ameri- kan oyunu (i) tanıtmışlardır. Hât- tâ şunu da söyliyeyim ki Ayıntap- taki “Yo - Yo, ların ipi o kadar uzundur ki bazıları alçak evleri nin damına çıkarlar. Yo-Yolarını oradan aşağı sallandırıp öyle oy- okuyucumun. imkân yoktur. Çünkü aynı mev- 2u etrafında gazeteye bir kaç “Ayıntaplı kariden daha mektup Amerikalı Yo:yo nun ibti- yazıbanesinin divarına asıp dolarları kasasına yerleştire- dursun... Biz şu Yo-Yo mesele- sinden bir dersi ibret alalı Eğer Yo- Yoyu bir Amerikalı değil de bir Iitanbullu Avrupaya tanıtmış olsaydı şimdi hiç değilse vatandaşımız bugüne bugün. milyonerdi.. Belki bu biraz fantazi gibi gelir. Fakat şurası muhak- kak ki biz elimizde enfes malımız olduğu halde satmasını. bilmiyo- ruz. Eger satmasını bilseydik şimdi Yo - Yonun ihtira berat bizim cebimizde, doları da bizim kasamızda olacaktı. Daha bunun gibi satmasını bilme- diğimiz neler var... Tütünleri cirleri, üzümleri, fındıkları, tiftik- leri Yo - Yo meselesinden örnek alarak satmanın yolunu Yo- Yo işi harici ticaretimizde kulağımıza küpe olmalıdır. Bir malın müşterisini bulmakta sıkın tiya düşüncez — Aman Yo-Yoyu unutmıya- hml., diye dört el ile Amerikalı gibi reklâma, mal satiak için çalışmağa başlıyalım... Mal satmak; işinde bilhassa reklâmn ehem- miyetini unutmamalı. Bizim kırk yıllık çıkaçıkayı Avrupaya tanıtan onu Yo-Yo yaparak binlerce dolâr kazandıran kuvvet reklâm ve malı tanıtmak meselesidir. Ame- rikayı Kristof Kolomh keşfet ipiştir amma. yeni kıta Amerik Vespuecinin ismini taşımaktadır. işte bazan insanın len böylece eserini alıp dünyaya başka türlü de tanıtırlar. Yo- Yoda böyledir. Yavaş yavaş meşhur Türk halıcılığı, Türk tü tünlerinin şöhretini de başkaları benimsiyor. Aman Yo-Yo yu unutmayalım. Hikmet Feridun