21 Eylül 1932 Tetrika No. 41 Ingiliz polis hafiyesi Nevyorkta üç sene hapis cezasına mahküm olmuştu. Halbuki onu hâlâ Londrada arıyorlardı. Iki memleket zabıtasıda büyük Şaşkınlık içinde bocalıyordu. Inigiliz polis hafiyesı Üç seneye mahküm oldu! Amerika zabıtası, son günlerde, Nev Yorkta kadın ticareti yapan gizli bir şebeke tekip ediyordu. Tim - Tom'un mubakem esni sında zabıta memularından biri mahkede şu ifadeyi vermişti : im elendi! Bundan ta- ir ay evvel, bir gece şehir baricinde bir noktada nöbet bek- lerken, karşıdan bir kadın sesi işittim : “İmdat. Imdat.., diye iki defa haykırdı ve bunu mütex- akip gözümün önünde süratle bir hayvanın geçti gördüm. Üzerindeki — süvariyi gölgede İâyikile teşhis. edemedim; fakat şekil ve kayafeti bu adama çok benziyordu. ve kucağında. bir kadın vardı. Biraz sonra, bağıran kadının sesi kesildi. Süvariye dü- dükle dur işareti verdim. Dur madı. Silâh attım, biç bir kurşun isabet etmedi. Vicdanımda hiç bir azap duymadan diyebilirim ki, bu adam tam bir kadın kaçak gasdır! Bütün tesadüfler ingiliz polis bafiyesinin aleyhinde tecelli edi- yordu. Amerikan polisinin mah: kemedeki beyanatı hâkim üzerinde kâfi derecede tesir yapmıştı. Son celsede mazuna bir diye- ceği olup olmadığı soruldu. Maz- Dun sadece başını sallamakla iktifa etmişti. Samiin arasında bilâ istisna herkes maznunu telin ediyordu. Hâkim halkın. galeyanından o kadar çok korkmuştu ki, bir aralık celseyi tatil ederek, mah heme koridorlarının zabıtaca İn- zibat altına alınmasını emretmeğe izum gördü. Son celse açılınca hâkim ayağa kalktı ve mazmun hakkındaki hükmü kısaca tebliğ etti. Tim - Tom bu hükme göre üç sene hapis cezasına mahküm olmuştu. Maznun, halkın nihayetsiz ha- karet ve galeyanı arasında kolla- rna kelepçe vuruldu ve mahküm. arabasına bindirilerek hapisane- ye götürüldü. O akşam Nev Yok gazeteleri baştanbaşa bu hadiseden bahse- rlardı. (Kadın kaçakçısı) nın mahkümiyeti, ajanslar vası bütün cihan matbuatıma bildiril mişti. Bu hadise, Nev Yorkta, kadı kaçakçılığın büsbütün arttırmışt Hergün bir taraftan şikâyet geli- yor, kimi — Kaç günden beri karım mey- danda yok. Kimisi de: — Saf ve tecrübesiz kızımı ka- gırmışlar... Diyerek (zabıta sıkıştırıyorlardı. Nev York polis müdürü hayret we merak içinde, her bir başka tedbir ittihaz ediyor, her tarafa ve bilhassa sahillere sivil zabıta memurları gönderiyordu. Nev York zabıtası, son kaçak- çının mahkümiyetinden sonra kadın ticaretinin tavsıyacağını ümit et mişti. Halbuki, hakiki kaçakçılar fırsattan istifade ederek, o gün- lerde beş allı kadın kaçırmışlardı. Bunların aileleri polis karakol *a ağlaşıp duruyordu. memurlarını AŞK DİLENCİLERİ Nakleden; IBKEKDER. FAHRETTİN 21 Eylal 1932 Halk, kendi kendine şu hükmü verenişti » “Kaçakçıların elebaşısı yaka- landığı için, avenesi intikam ak mağa kalkıştı. Hükümet, mahküm kaçakçıyı tazyik ederek digerlerini de elde etmeğe çalışmalıdır. Halk, hükümetten bunu istiyordu. halbuki Amerika kanunları ber hangi bir mahküm ve maznun üzerinde en ufak bir tazyik ve tehdide bile müsamaha edemez: Hapisane gardiyanları, mcahküm- lara karşı, otel garsonlarından farksız muamele | yapıyorlardı. Hapisanede | hiç bir mahküm, her hangi bir sebepten dolayı tazyik ve tehdit edilemezdi. Zabıtanın kuvveti ve zekâsı bu takibe müsait ise, takip eder, izler bulur, kaçakçıları meydana çıkarır ve kanuni delâil ile bun- ları mahkemeye tevdi edebiliri, Yoksa gizli bir kaçakçı şebeke- sini meydana çıkarmak için hapishanede yatan bir mahkümu tazyik: etmek, bilhassa dört tarafı meçhul bir mundeleyi bile kolay- hilla balletmekle meşhur Ame- rika zabıtası için bir güçlük demekti. Tim- Tom bapisanede (94) mu- maralı gömleği giymiş, sanator- yomda nekahat devresini geçiren sıbhatli bir adam gibi rahat ve endişesiz. yaşıyordu. Nev York zabıtasına gelince, bul hâdiseden eden zabıta memurları tarafından tarassut ediliyordu. (Torino) vapuru bütün yöl boşaltmıştı. O gün, gece yarısından sonra Nev York limanını terkedecek olan (kaçakçılar kralı), bir gün Garip bir adam Bedava seyahat için neler yapmış? Bernar isminde Amerikalı bir profesör, beş para sarfetmeden kendi itimat mevkiile mü: bir surette Avrupadan Amerikaya önmeğe | muvaffak olmuştur. Bernar, Pariste İngilizce profesörü idi. Fakat son zamanlarda bir müddet için Londraya gitmek mecburiyetinde — kaldığı cihetle, bütün derslerini kaybetmiş, Lon- dradaki Amerika sefarethanesine müracaatla memleketine gönderil- mesini istemiştir. Sefarethane bu talebi reddet- miş, profesör yeni dersler bula- cağı ümidile, elinde kalan son paraları da tüketmiştir. Amerikalı profesbr, sefarethaneye vaki olan ikinci müracaatının da isaf edilmedi- fini görünce, sefarethane binasına tecavüzlere başlamış ilk gün sefi rethane — önünde gürültülü bi nümayişte bulunmuş, ikinci gün yalın ayak başı kabak sefaret- haneye gelerek elindeki sopasile camları kirmıştır. Profesör, derhal yakalanarak karakola götürülmüş ve macı sını İngiliz polisine nakletmiştir. Bu muannit adam, muhakeme edilmek | için mahkemeye sevk edileceği sırada Amerika sefaret- hanesi tarafından istenmiş ve biletile Nev Yorka inderilmiştir. Erkek muallim mektebi Bu seneden itibaren erkek allim mektebinin ilk üç senesinin nehari orta mektep haline kondu: ğunu. ve Çemberli taştaki orta mektp erkek talebesinin tatbikat mektebine © nakledildiğini yaz- mıştık. Erkek muallim mektebinin orta mektebi müdürlüğünü erkek mu- allim mektebi müdürü Saffet bey deruhte etmiştir. Ancak bu mek- tebin idaresi erkek muallim mek- tebi idaresinden. müstakil olduğu için orta mektep baş müdür mu- avinliğine erkek muallim mektebi fransızça muallimi Fuat Naili bey Mahküm edilen kaçakçılar Sirt 19 ( Husus ) — Siirdin evvel Londrada bir dostuna çek- tiği telgrafa gu cevabı almışız. | “Bugünkü gazeteler Mis Barne- yin Londrada saklandığını yazı yorlar. Polis. hafiyesi Mister | (Hopkins) e gelen imzasız bir mektubun o Barney | tarafından gönderildiği (parmak izi) şube. since tesbit edilmiştir. Buhrimu- hitte vaki olduğu Bildirilen ka- | zanın aslı olmadığı anlaşılmıştır. Londra zabıtası Londrada hem Barneyi, hem de polis hafiyesi (Tim- Tom) w aramakla meşgul. | dür. Size gelince, Londraya av. deti izde hiç bir mahzur yoktur... Eşmede büyük bir mektep yapıldı Manisa 19 (Hususi) — Eşmede köylüler tarafından yapıldığını bildirdiğim tam devreli büyük mektebin küşât resmi vali Fuat, maarif müdür vekili Rahmi ve baş mühendis Behçet beylerin huzurile yapıldı. Maarif müdürü beyle Rahmi bey | cumhuriyet hükümetinin maarife | ve hassatan köy mekteplerine | verdiği ehemmiyeti izah ederek | köylülerin vücuda getirdiği bu mektepte çocuklarının ilim ve irfandan © müstefit olacaklarını söyledi. Kaymakam Ferit ve Rahı maarif işlerinde gösterdiği alâkadan dolayı maarif vekâletince takdirname ile taltif olunmuştur. Bizde kendisini takdir ederiz. | memura 50 mad (Hiyert) köyünden kaçakcı Reşidin. evini arayan takip memuru Kab- raman efendi ailesinin kaçırmak: İ ta olduğu 24 defter sigara kö | ğıdın müsadere ederek kaçakcı karı kocayı Sürde getirirken i mecidiye rüş- vet teklif edildiğinden tutulan zabıt varakasile beraber teklifte bulunanlar ihtisas mahkemesine verilmişlerdir. Duruşmada kaçakçı Reşit bir seneye ve 125 lira para cezasına ailesi Emine de on beş güne mahküm olmuşlardır. Rüşvet teklifinde bulunanlara üçer ay habis cezası verilmiştir. EMLÂK SAHİPLERİ! Kira konlratları tecdit zamanı yaklaşıyor! Kiracılarla münakaşa ve pazarlık her vakit müşkil ise de bu sene ahval dolayı- sile daha güç olacaktır. Bu nahoş münakaşalardan kurtulmak isterseniz EMLÂKiNİZiN iDARESİNİ Bahçekapı Taşhan No. 20- 21 - 22de mukim UMUM EMLÂK ACENTESİNE TEVDİ EDİNİZ! TELEFON, 20907 Her akşam bir hikâye de, Hali, Sör dırmak istiyor. Makendı, kel gantasını ona. sürmek, ve onun içinde esham olan çantasını almak. Halit — Her halde, ne yapıp Yapıp şu eshamı bankaya yatı mak. istiyorum. Insan yanında 25000 ira ile gehrin ortasında dolaşamaz. Bu, tehlike teşkil eder. Servet — Bakın, ben de sizin vaziyetinizdeyim. — Çantam da 12 bin liralık esham var. Halit — (Düşünerek) 12000 lir Fena değil. Haydı, buyurun...B kın garson bize ne iyi şeyler ge- tirdi. Şerefi âlinize içiyorum. Üçerler ve yerler.) Servet — Hem sizin , hem de yarın alacağınız. güzel hanımın şerefine |... ( içerler ve yemekte devam ederler.) Halit — Mersi.. Düğünümüze gelir misiniz?... Servet — Maalmemnuniye.. Ba- kın, ne iyi, bir arkadaş sabi oldum... Halit — Evet, öyle efendim... Fakat a... OF, of, of. Servet — Ne var?.. Ne oldu- nuz, sevgili dostuml... Elinizle karnınıza basıyor ve kıvranıyor- Halit — Kum sancılarım tuttu. iki kadeh içtim. Gene başladı.. Bir an evvel evime gitsem. Fakat bankaya şu esham yatırmadan da gitmek istemiyordum.. OE, of, of, böbreklim.. OF, of, böbrek- lerine, aman.. Servet — (Mütereddit) vallahi, aziz dostum, şayet bana 25000 liranızı emniyet edeceğinizi bilsem, çantanızı alır hankuya parayı ben götürürüm, Halit — Sizin gibi bir dosta 25000 lirayı emniyet etmemek ne demek... 250,000 lira olsa, gene maalmemnuniye | emniyet ederim,. Hâttâ iki buçuk milyonu Ne namuskâr bir şahsiyet , masiyenizin ecabetin- siz bana eli- nizdeki çantayı emanet edemez misiniz? Of, of, of.. Böbrekleriml., Sabı, isterseniz, elinizde nahak yere iki çanta olmaması iç onu bana bırakında öyle Ah, böbreklerim fena sancıyor... Servet — Vah kardeşim vah... Ne yapsak, bilmem Evet, doğru söyliyorsunuz.. Size ben çantamı bırakayım, sizin çantanızı alarak bankaya götürüp yatıra- yım., Bir çeyreğe kadar geliri Kendi namtma yatırayım da, sonra muameleyi tashih ederiz. Nasıl olsa, bundan böyle, ebedi dos- tuz. Halit — ( Çantanın kapağını aralıyarak: ) Esham işte bunların içinde, biner | biner paket edil miştir. Servet — Peki kel Benim çantamı, azi Buyurun! im dostum... rum. Sonra, avdet eder, otomobile bindirir, evinize götürürüm. Ya- na kadar mutlaka iyileşmeli! Düğünüme davetlisiniz, unutmayın. Halit — OK of... Tabi, tal Zaten, kum sancısı dediğiniz bubrandan ibarettir. Geçe of İServet çıkar, Halit de etrafına bakınır. Hesap görür arkadaşının arkasından o da fırlar. Bittabi, içinde 12000 liralık esbam bulu- nan çantayı da beraber götürmeyi unutmaz.| | Servet — (Kaçarken) yaşadım. İ| Bugüne bugün 12000 liralık ada- mum... Bravoo bana... (Çıkar sahne azıcık boş kalır. yalnız, garsonun dolaştığı görünür.) Amca paşa — (içeri girerek) Burada da yok yahu, Baksana a, garson. Sen Servet beyi tanır mısın?... Hani banka memuru. Elinde bir çanta ile dolaşır... Garson — Yarın evlenecek, değil mi efendim 7... Amca paşa — Evet. Nerede o.. Aman yarabbi... Ne aptal #ey.. Eshamları alda bankaya yatır diye tenbih etmiştim. Eshamı alıp götüreceğine, kıymetleri asla almamış eski Alman markları kalmıştı. Onları çantaya koymuş; götürmüş. Halbuki, O mukavele mucibince cshamı bu gün ban- kaya yatırmak lâzm geliyor. Eğer, esham yerine marklar giz derse bize zerre kadar atları kalmıyacak” Bu kadarcık bir işte yanlışlık yapıyoruz sanacaklar... Eshamı cebime aldım, geldim... Nerede bu oğlan. Aman, ban- kaya ondan evvel yetişeyim. Servet — (Girerek) A... Amca paşa... Burada mısnız.. (Şaşırır. Etrafına bakınır :) dostum ne rede 7... Burada bir arkadaşım oturuyordu. Garson siz çıkar çıkmaz o da hesabı gördü. Hemen arkanızdan fırladı. Servet — Garip şey. Bu nasıl iş, Amca paşa... 12000 liralık eshamla dolu çantamı emanet aldı. Bana, içinde 25000 liralık esham olması lâzım gelen çantasını bıraktı. Halbuki, banada, çanta- Yı bir de açtim ki, zarfları içinde eski mektuplar, kâğıt parçaları var... (Nihayet anlayarak:) dolan- dırıldım, dolandırıldım! (Hâlid'in çantasını yere atar.) içindeki kâ- ğit parçalari ortalığa dağılır.) Ah, ben One | yapacağım, amcal ömrümün sonuna ka- dar çalışsam sana 12,000 liralık eshamın bedelini ödeyemiye- ceğim.. . İzdivacımdan bir gün evvel böyle bir felâketin başıma gelmesi | Ne uğursuzluk, ne uğur- suzluk... ( Amcasının yere eğile- rek dökülen kâğıtları karıştır. dığına hayretle bakar.) Amca! bana ne söylerseniz hakkınızdır. Dolandırıldım... Fakat beni niçin azarlamıyorsunuz, dövmiyorsunuz, kovmuyorsunuz. Amca paşa — Yere dükülen kâğıtların yanından elinde bir iki kâgit parçasile kalkarvk) dövmek, koğmak şöyle dursun bilâkis sâna yarın mütbiş bir düğün hediyesi alacağım, evlâdım. Zira, sen dolandırılmadın... Esbam bendi Sen, eski Alman mark- larını almışsın. Seni dolandıran adamın zarflara kâgıt parçaları diye doldurduğu şeyler arasından. üç tane pul çıkt. o Maurice adasının 1847 senesine ait pullar. Bunlardan sade bir t i üç se- ne evvel 9800 liraye satılmıştır. Diğer bir pulda 5470 lira üçün cüsü bunların hepsinden kıymet- lidir... Yaşadık, yürü oğlum. Dolandırıcı, kendi kendini dolan- dırmış oldu. (Amca yeğen, mem un, çıkarlar.) Nakili: Sanatlar mektebinde ucretsiz leyli talebe Istanbul sanatlar mektebinde ücretsiz leyli talebeden sınıf dö- Benlerin ya ücretli olarak mek tepte kalmaları, yahut da meccani olarak mektebe kabul edilmeme- leri kararlaştırılmıştır. Mecani leyli talebeden münhal kalan yerelere ücretli olupta fakir, fakat imtihanda fevkalâde muvaf- fak olan, talebe meccani olarak e (Hatice Süreyya)