” Sahife 5 Gençlik hastalığı! Akşa DE İZL Ka lil oi - Manzum hikâye - Yaşıyordu (Ferit) le- (Muallâ) Tarapyada, Onların saadeti bulunmazdı dünyada : Sevgili karısına Ferit düşkündü düşkün, Ömrü zından olurdu onsuz geçerse bir gün! Gerçi dolduruyordu bu sene kırk beşini, Fakat bırakmıyordu bu son sevda peşini! Gönlünü ısıtan bu saadetin hârı! Yaz gibi geçiyordu ömrünün son baharı! Yaşı yarım asıra yaklaşıyordu, lâkin Kalbi çırpınıyordu,: duramıyordu sakin | Muallâ hayatında en büyük bir emeldi, Bir gün ondan ayrılsa, ölümü mubtemeldi | * Kadın da kocasına fazla düşkündü, amma Şefkate kalbolmuştu aşkın verdiği humma | Onu âşıktan fazla, kardeş gibi severdi; İşte böyle bir hisle ona ömrünü verdi! Onun her bir arzusu yerine gelsin yeter, Bilirdi ki kocası iyiliğini ister|... * Gerçi mesuttu amma bu ailenin içi; Eğer dinlemiş olsak bir kerrede harici, Bahtiyarlıklarına biraz şüphe ederiz, Onlar bedbahttır!. diye, hüküm verir giderizl Herkes bu aileden tehlike seziyordu, Bu şayia aylardır dillerde geziyordu: Bir mikrop geçirmişti Muallâyı dişine, Gençlik hastalığının düşmüştü. müthişine! Bu hastalık gençlere korkular saçıyordu, Hepsi de Muallâdan uzağa kaçıyordul * Bir gündü, ağustosun ılık, baygın bir günü, Kırlarda oluyordu yazın en son düğünül Hava öyle güzel ki'ne sıcak, ne serindi, Ferit bey odosındâ tatlı tatlı gerindi| Sokağa çıkmak için bunu etti vesile, Dışarıya fırladı gezinmek hevesilel Vakit ne fazla geçti, ne de pek fazla erken, Böyle, sahil boyunda, tek başına gezerken, Bir eski arkadaşa birden bire rast geldi, Ansızın bu tesadüf doğrusu ne güzeldil Ikisi de atıldı, ikisi de sarıldı, Ferit “vefasız...,, diye önce biraz darıldıl Köşke doğru götürdü onu güle, sevine, Bu gece kalmak için, davet etti evinel * Arkadaşı Feridin ısrarına uymuştu, Lâkin o da dolaşan şayiayı duymuştu! Bir müthiş düşünceyle, oldu âdeta alık, Mutlak kocasma da geçmişti bu hastalık! Nasıl, bir ahbap için, sıhhatinden geçerdi: Evde nasıl bir şey yer, nasıl bir şey içerdil Temiz olabilirdi yatacağı yer ancak, Kirliydi. hastalığın mikrobile kap kacakl Bir düşünce: sarmıştı artık adamcağızı, Birşey: söylemiyordu, kirlenmişti ağızı! Gülmek, eğlenmek nerde, üzülmüştü büsbütün, Vakti bu üzüntüyle geçti evde bütün günl Omzuna abanmıştı ıstırabın yığını; Lâkin, Ferit gördükçe onun: sıkıldığını Kendine bir eğlence buluyordu âdeta, Dostuna gülüyordu bıyık altından battâl * Yemek faslı bitmişti, konuşurlarken gece, Hâlâ sıyrılmamıştı misafirden düşüncel Ferit onu kederden halâs etmek istedi: “Dostum! Ben biliyorum bu düşünceni, dedi, “Bana da geçer.. diye, hiç üzülme nafile, “O haberi ortaya yaydım ben bile bilel “Sebebini söylesem sen de elbet şaşarsın: “Aziziml.. Bu muhitte nasıl mesut yaşarsın? “Sevimli bir karın var, genç güzel bir kızın var, “Onların etrafına örsek bile dört duvar, “Ateş dolu gözlerden bir lahza kurtulmazlar, “Gençlerin takibinden bir an rahat bulmazlar! “Ben de bugün evliyim, mesudum, babtıyarım, “Bir parça yaşım geçkin, bir parça ibtiyarım! “Bugün hayatımdan çok seviyorum karımı, “Onunla yaşıyorum mesut zamanlarımı! “Bir genç onun aklını eğer birgün çelerse, “Bir yabancının aşkı kalbini pençelerse, “O zaman ben karımı kaçırırım elimden, “Onsuz mahrum olurum en büyük emelimden! “O gün benim örmrumde en feci birgün olur, “Ferit dünyaya düşman, hayata küsgün olur. “En nihayet aklıma güzel bir çare geldi, “Bir ümit hayatımda güneş gibi yüceldil “Göğsümde kaybolmuştu kıskançlık denen belâ: “Kimsenin olamazdı ebediyen Muallâl “Ben gizli gizli yaydım etrafa bu haberi, “Karımdan kaçıyorlar: gençler o gündenberil “Böyle şey insan için: gerçi lekedir.. Amma “Halloldu bu kıskançlık denen müthiş muamma! “Şimdi mesut yaşıyor iki canda bir sevgi, “Öyle bahtiyarım kil., Öyle bahtıyarım kil.. ,, Necdet Rüştü Venedikte bir gondol alayı ve parlak mehtap âlemleri Resim sergisinin açılma resmine kral ve sefirler gondollarla gittiler Geçen hafta Venedikte büyük bir resim sergisi açılmıştır. Serginin acılma resminde kral, kraliçe, bir çok sefirler bulunmuşlardır. Bunlar sergi binasına büyük bir alayla gitmişlerdir. Alay hep Gondollardan mürekkepti. Alayın geçişini seyretmek üzere iki tarafta binlerce halk toplanmıştı. Gondollar arasında 6, 8, hattâ on çifte olanlar vardı. Bunların ekserisi çok süslü idi. Alayın büyük kanaldan geçişi bilhassa şaaşaalı olmuştur. Venedikte havalar ısındığı için artık Gondol âlemleri başlamıştır. Gondollarla doluyor. Mehtaplı gecelerde büyük kanal 15 Mayis 1932 Tefrika No 25 15 Mayıs 1932 “BEŞ YÜZ MİLYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve Nakli ; İnanılmaz: bir çok mefsedetler irtikâp temiş, hiyaneti vataniyede bulunmuş, hükümeti ele geçirmek istemiş olan prens Tsai-Youan ve Youan-Hea'lerin yavaş ölümle idam edilmeleri hakkında başı- mıza emir verilmiştir. e Gerek bunların, gerek hain şeriki cü- rümleri olan Chouen'in daha canlı iken etleri bin parçaya ay- rılacaktır. Prenslerin gerek kendi isimleri, gerek şecerelerinin isim- leri esalet kütüğünden silinecektir" Cümlesinin malları müsadere olunacaktır.) Bu şiddetli ceza, diğer kimse- lerin kulaklarına küpe olmalıdır. Imperatoriçe, bu suretle bütün intikam hislerini tatmin etmiş bulu- nuyordu. Eğer isteseydi, büyük şürâ'nın verdiği hükmün olduğu gibi tatbik edilmesine göz yuma- bilirdi. Lâkin müşfik davranmağı siya- sete daha mutabık buldu. Hükümde değişiklikler yaptı: Evvelâ, hükmün çok doğru, çok isabetli olduğunu tastik etti. Fa- kat, yeni imparatorun kalbinin ne derece rakik ve hassas olduğundan bahsetti. Onun için hükümleri daha ziyade hafiflet- mek istediğini söyledi. Imparator ailesine mesup bulu- nan iki prens, cellâda teslim edilerek ağır ölümle idam edil- miyecekti. (Kendilerine intihar etmek müasaadesi verilecekti. Süt biraderleri ise, geza, ağır ağır öldürülmeyecekti. Cellât, onun sadece kafasını kesecekti. İşte o kadar.. Sonra, bunların malları gerçi müsadere edilecekti. Fakat, hısım akrabalarına ilişilmeyecekti. Imparatoriçe, bu suretle, gadire uğramaktan kurtulan akrabanın şükranını kazanıyordu. Diğer ci- hettende, hazinesini, zengin mah- kümlerin müsadere olunan malları dolduruyordu. Mahkümler, bu sirada, zındanda ve işkenceli idam cezasının üzer- lerinde tatbik edilmesini bekli- yordu. Imparatoriçenin hükmü tebdil ettiği kendilerine bildirildiği vakit son derece sevindiler. Iki prense, güzel bir kotu derununda sarı ipekten ipler me- rasimle verildi Bu iplerin bir ucunu tavana astılar. Diğer ucunu ilmik ederek boğazlarına geçir “diler. “Cezalarını tahfif eden Impa- ratoriçe. Ye-Ho'ya teşekkürlerini gönderdikten sonra, intihar ettiler. Zahmetsiz macera romanı (va -Na) Süt biraderleri Chouan da; keza, son derece sevindi. Vücudunu, canli iken bin bir parçaya parça- lanmak nerede, kafasını bir satır- da uçurtmak nerede?.. Elbette ikincisi mürehcabtır. Onun için, o da, Imparatoriçeye dua etti. Kellesini seve seve cellâda uzattıl Neylersiniz: Her memleketin kendine göre garip âdetleri var! Asi Çinlilerle mücadele Mançu sülâlesinin içindeki keş- mekeşten istifade ederek, Çinli asiler işi azıtmışlardı. Asi Tai - Ping'ler Çinin merke- zinde şimdi, tamamile hâkim vazi- yetteydiler. Mukaddes kralları olan Kong, cenup paytahtı olan Nankin'de kendine âdeta imparator süsü veriyordu. Hükümranlığı ta Şanghay'a kadar O uzanıyordu. Düşünün: Aksayı şarkın bu dev- âsâ şehrine kadar. Demek oluyor ki, binnazariye değilse bile, hakikatte, hükümet içinde hükümet mevcuttu. Mukad- des imparatorluk dahilinde, esaslı bir emnüasayiş ancak bu vaziyetin yok edilmesile mümkün olurdu. Ye - Ho bu isyanlar bastırılmaz- sa sülâlenin hiç bir zaman rahat edemiyeceğini anladı on seneden- beri devam edip duran bu çinli isyanlarından artık bıkmış, usan- mıştı; asiler koskoca şehirleri yağma ve gartettikten sonra yakmışlardı. Tai - Ping'lerden korkan köylüler, evlerini, ( tarlalarını terkederek kaçışıyorlardı. hulâsa, her tarafta bir dehşet hükümrandı. Haydutluk, eşkıyalık o şaha kalkmıştı. Bunun önüne geçmek icap ediyordu. Âsilerin bastırılması için Ye-Ho nun gönderdiği kıymetli cenerallar, onların karşısında muzaffer olmak şöyle dursun, güçbelâ tutunabi- liyor, barınabiliyordu. Eşkıyanın satveti gittikçe artıyordu. Şa yet yeni bir unsur, kuvvet olarak işin içine karıştırılmıyacak olursa hü- kümetin muzaffer olmasına imkân yoktu. Bunu idrak etmekle, Ye - Ho, büyük bir nüfuzu nazar sahibi olduğunu “bir kere daha ispat etti. Gerçe o, beyaz yüzlü bar- barlara karşı son derece nefret duyuyordu. (Fakat, memleketin içinde asayişi temin etmek için onların yardımlarından istifadeyi muvafık buldu. Siyaset çevirdi. Çevirdiği siyaset, Avrupalıların da esasen işine geldi. (Arkası var) irat almak için Emlâkinizin idaresini UMUM EMLÂK ACENTESİNE Havale ediniz. Bahçekapı, Taş ilan No. 20-21-22 Telefon: 20307 — Posta kutusu: 658 İstanbul