Sahife 8 Masal olanlar : Hanımların huzura çıkışı Tiyatro yatsıdan sonra oynanır, bütün locaların hepsinin önü kafesli... “Gülmekten kırılacak ta olsan kıpırdamak kabil mi? Tantuna gittiğin g Eski büyük konakların iç yüz- lerine yakından agâh Dilâviz hanım da şu vadide suhbete girdi: Yalnız vükelâ, vüzera mıydı?.. Bunların aileleri, yani anaları, hemşireleri, hanımları, kızları, ge- linleri, torunları da alaylara iştirak ederler, bayramlarda, donanma- larda saraya” gidip huzura çıkar- lardı. Masal gibi anlatıyoruz a, ben gördüğümü, bildiğimi söyliyeyim de siz yazınız. Bayram alayları hemen daima Beşiktaşta, ekseriyetle Sinanpaşa . camii önünde olurdu. Önceden şehzadeler, damatlar, paşalar, bey- ler cami kapısından itibaren, dizilirler ve teşrifat sırasile mevki alırlar. Saray takımı kadinlar da feraçe- lerini giyerler, yaşmaklarını örtü- nürler, nişanlarını takarlar, ara- balarına binerle, perdeleri yarıya kadar indirirler ; onlar da alay yerinin yolunu tutarlar. Bu hanım arabalarının, paşa- - ların arkasına sıralanışı da teş- rifat dairesinde. En ileride Valde sultan varsa o, yok ise sultanların en yaşlısı; arkadan Başkadınefendi, onun arsından diğer kadınefendi- ler; daha geride yaş sırasile Sultanlar. Boru ve muzika sesinden ürk- mek ihtimali olan hayvanlar ara- badan çıkarılıp yedeğe alınır. Deli Fuat paşanın pederi, alayların Baş teşrifatçısı Incirköylü Hasan paşa ortada dolaşir. Hünkâr? gelirken hep selâma dorulur; marş çalınır Padişahım çok yaşa! diye bağırılır. “Şevketlü,, , arabasının etrafını yaveranı ve bendegânı ihate etmiş olarak, camiye gelir. Camiden çıktıktan sonra ayni minval üzere Beşiktaş sarayını boylar. Alaya iştirak eden ve kalbur üstüne gelen erkekler ve kadın- larda, arı kovanı gibi oraya üşüşür, Beşiktaş sarayında kısım kısım daireler, odalar mevcut. Herkes bir tarafa dağılır; kadınlar tabii harem bölüklerine yayılırlar. Iki saat kadar geçer. İstirahat edilir. Sigaralar, kahveler, çaylar, sütler, dondurmalar, kahvaltılar. Icabet eden süfera, banka direk- törleri filan da hep oradalar. Muayyen vakit gelir; muayede salonunun kapıları açılır; herkes buryal içeriye dalar. Ay vari bir vaziyet Ortada taht, Sağ taraf hanedanın ve damatların sol taraf vükelâ, vüzera ve ricalin. Sefirlerin, ecnebilerin mevkileri yüksekte; muzikanınki keza. Muayede salonunun harem ta- rafındaki kısmı kafeslidir. Kadın camaati o cihettedir. Hünkâr tahtına geçer; fasıl başlar: Teşrifat sırasile birbir Yanaşı- lir; “izbarı ubudiyet,, edilir ve saçak öpülür. Hanedan meyanında, veliahtın bulunması hemen hemen hiç vaki değildir. Malüm a, veliaht taun mikrobu makulesi; meuzübillah çehresini şeytanlar görsün; onun tehniyeti yerinde dursun. Ne Samın sekeri, ne arabın yüzül ie Dilâviz hanım Gözbebeği kimselere (iltifat olarak, estağfurullah! denilip saçak öptürülmez. Üç beş kelime sarfe- derek mevkileri ilâ ve kendileri ihya olunur!.. Erkeklerin muayedesi hitama erdikten sonra kadınlara sıra gelir. En evvel, Valde Sultan varsa o, yoksa hemşireler; (ardından kadınefendiler, daha arkasından sultanlar, en geride, babadan, amcadan kalma emektar, ihtiyar, bacakları romatizmalı, gözleri tavuk karalı saraylılar ve harem ağaları. Saray takımı nihayet bulunca vükelâ, vüzera aileleri: Sadraza- mın, Şeybülislâmın, Seraskerin, Kaptanpaşanın ilb... haremleri, kız- ları, gelinleri; hepsi yaş sırasile, Işte muayede böylece nihayete erdikten sonra her kes dağılır. Maamafih pek baş tacı kimse- lerin hanımları, paşalarına ayrıca bir lutuf ve cemile olarak Yıldıza da davet edilirlerdi. Yıldızda da, en itibarlısı baş hazinedarların olmak üzere müte- addit hazinedar daireleri var. Buralarda dahi yiyecek içecek gırla. Yıldızda huzura çıkmak daimi değil, yalnız o bilvasıta selâmı şahane sadır olur. Maamafih eltaf ve atıfetin gene tecelli ettiği de vaki idi: Akşam yemeğine alıkonmak ve tiyatroya çağırılmak. Tiyatro, gece, yatsıdan sonra oynanır. Tiyatroda bütün locaların önleri (o kafesli, (o hattâ hünkâ- rınki bile. İçinde İzmirde talebe bayramı Izmirde talebe bayramı çok eğlençeli geçmiş, mektepliler kırlarda bu günü tesit etmişlerdir. Resmimizde Sakarya mektebi son sinıf talebesi talebe: bayramı günü kırda görülüyor. çıt olmaz; | ün... Sinek kanadının sesi işitilmez. Patırdamak, dudağını oynatmak, öhöl demek bile memnu. Sigara içmek mi?llabi beyceğizim, hiç orada sigara akla getirilir mi? Oruclu gibi yutkunup duracaksın. Bazan, hiç hatır ve hayalde yokken, sıcak sıcak, yeni bir lutfu mahsus ta sökün etmez mi? Hazinedarlar, pürtelâş ve nefes nefese seğirlirler; gayet saklı bir şeyden bahsedecekmiş gibi, poz alarak ve hürmet kesilerek, heye- canla fıslayı verirler: Gene huzura davet. Hitap ve iltifatı şahane; akibinde gönülden kopan atiyeyi yani kırmızı atlas torba içine konmuş piril pırıl liraları Ihsan ve yahut kuyu fın- dığı iriliğinde inci gerdanlığı, at nalı kadar pırlantalı boroşu, manda gözü büyüklüğünde gök yakut yüzüğü bahşl... Bu saray tiyatrosuna sefirlerin ve ecnebilerin de davet edildiği, onların madamlarına da böyle mü- cevherler verildiği çok vaki imiş. Tiyatroda ne oynanıyor diye sorarsanız çeşit çeşit: Alafranga şarkılı oyunlar, ital- yanca operalar; alaturka komik oyunlar. Oyuncu Abdi de sonra oraya alınmıştı ya. Onun gibi, belki ondan üstün daha ne komikler, ne palyaçolar... Gülmekten kırı- lacak ta olsan kıpırdamak, çıtır- damak kabil mi? Tantuna gittiğin gün. i Alafranga opera oynarken or- kestra, alaturka kısımlarda ve perde aralarında ise muzika veya incesaz çalar. Gece yarısı olmadan tiyatro biter, Misafirler, gene hazinedar- lar vasıtasile teşyi edilir. Herkes arabalarına biner, evli evine, köylü köyüne gider. Sermet Muhtar yasanan İlân tarifemiz 1 Teşrinievel 1931 tarihin- den itibaren gazetemizin ilân tarifesi şu suretle (tesbit edilmiştir : Santimi Sahife kuruş 100 60 30 İç sahifelerda Son iki: sahifede — ——— Tefrika No 24 14 Mayıs 1932 BEŞ YÜZ MİLYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve macera romanı (va-Na) 14 Mayıs 1932 — Anlaşıldı! - dediler. - bizi, nereye götürün. Bir kaç dakika sonra yüksek mücrimlere mahsus zındanın kapı- sından içeri giriyorlardı. Kapı, üzerlerine kapandı. Kilidin dön- düğünü doydular. Artık, dışarı çıkmak yoktu. Zira, bu zındanın kapısından içeri bir kerre giren- lerin bir daha dışarı çıktığı görül- memişti, Kat'i diktatörlük Ertesi günden itibaren, Impara- toriçeler, büyük şürada, meşhur sarı perdenin arkasında ahzi mevki ettiler. Yerlerine oturdukları vakit, meclisin müzakeratı başladığı ilân olundu. Ilkönce prens Kuong yerinden kalktı. İnmiş perde önünde o rüküa vardı. Müteakiben, büyük şüranın diğer âzaları onu taklit ettiler. Imparatoriçelerin yanında bulu- nan haremağaları merasimi sey- rediyorlar. Olup bitenleri, bütün tafsilâtile kadınlara haber veri- yorlardı. O gün Ngan-Te'nin neşe ve gururuna payan yoktu. Mukaddes imparatorluğun yegâne hâkimi sanki bizzat o olmuştu! Hakikaten de kelleyi küçlükle kurtarmıştı. Zira, mukabil parti şayet iş başına geçseydi, sade mevkiini değil, kafasını da kaybedeceği muhak- kaktıl Meclis açılır açılmaz, o prens Kuong, iktidarın iki imparatori- çeye tevdiini teklif etti. Bu teklif derhal kabul olundu. Ye-Ho'ya şark imparatoriçeliği, zevce (—imparatoriçeye de garp imperatorluğu tevdi edildi. Ikiside ayni zamanda niyabeten icrayi saltanat edeceklerdi. Prens Kunng onlara yardım edecek; imparatorluğun umuru cariyesine o bakaçaktı. Lâkin, hakikatte, herkes, bütün iktidarın Ye - Ho'ye intikal etti- ğini biliyordu. Zira, onun iradesi, kuvveti, arkadaşlarınkine nisbetle katkat faikti. Işte o günden itibaren, hüküm- dar kadın, tam mansile diktatör ve hükümdar oldu. Şayanı dikkattir ki, bütün bu hâdiseler, ancak on sene kadar kısa bir zaman zarfında olmuştu. Odalık, ancak on sene evvel, saraya biçare bir kız olarak in- tisap etmişti. Tarih, bu suretle favkalbeşer bir kadın siması kazanıyordu. elimi ei e kad zi götürmek © istiyorsanız Ikinci kısım Iki intihar bir idam Imparatoriçe Ye - Ho 'nın |(1J ilk işi sahte naiplerin davasını bü- yük Şüra'ya seketmek oldu. Fakat, bu noktada gayetle bü- yük bir dirayet ve kiyaset gös- terdi. Muarızlarını mahkeme huzuruna sevkederken, (onları, kendisine sui kast yaptıkları için itham etmedi, Bu suikazt noktası tamamile mesküt geçti. Muhakemeye bir intikam çeşnisi vermek isteme- mişti, Hükümranlığının ilk gününden itibaren, kendi şahsını değil, dev- letin ve sülâlenin menafiini sıya- net ediyormuş hissini vermeğe çalıştı. Binaenaleyh, muarızlarını, hiya- neti vataniye cürmile itiham ede- rek mahkemeye verdi. Bu iki prensin, sabık impara- toru sakim âdetlere nasıl alıştır- dığı iddianamede bir tafsil anla- tılıyordu. Bu suretle imparatorlu- gun işleri tavsatılmış, düşmanın memlekete girmesine, ötede be- ride isyanların çıkmasına göz yumulmuştu. Nihayet, barbarlar, payitahtın kapısına kadar (dayanmışlardı. Buna rağmen, bu adamlar, impa- ratorun hafif ve hasta dimağı üzerinde tesir icra etmişler; onun kaçmasına sebebiyet vermişlerdi. Bu adamlar, vatanlarına karşı hiyanette bulunmuşlardı. Hüküm- darlarına karşı hiyanette bulun- muşlardı. Hattâ, damarlarında cevelân eden esalet kanına karşı hiyanette bulunmuşlardı. Bütün bu yaptıkları işlerle de iktifa etmiyerek daha ilerisine varmışlardı ve naipliği, hiç hak- ları yokken ellerine geçirmeğe çalışmışlardı. Bu suretle, az daha Mukaddes Imparatorluğu batıra- çaklardı. Işte, iddianamede bütün bu cihetler uzun uzadıya şerh ve izah ediliyordu. Büyük Şüra azası, meseleyi uzun uzadıya müzakere ettikten sonra, ittifakı âra ile kararını verdi. Şu suretle karar bhulâsa edildi: (1 Tam ismi Ye - Ho - No - la olan Imparatoriçe, bu tarihden itibaren Tsen- Ki unvanı almıştır ki, manası «şimdiki valde lınparatoriçe» demektir. (Arkası var) Bugün de Diyorlarki... Edebiyat Anketleri Muharriri : Hikmet Feridun Neşreden : Remzi kütüphanesi Yakında çıkıyor