e Sahife 6 7 Akşan —— iğ we Dondurmaya, dondurmacılara dair.. Hanıma ağzıağzına dolu bir dondurma — —— bardağı getirdiler. Beye de bir su.. Bizim kerimelerden birini kömürcüye birini de dondurmacıya tenkih etmek istiyorum Şu son iki üç günlük soğuglar beni iyiden iyiye sevindirdi. Sıcakla başım hiç de hoş değildir. Geçen haftanın ilk günlerinde birdenbire bastıran sıcaklar beni epice telâşa düşürdü. Duvarlarda ayın yirmi- sinde açılacak olan plâjların ilâninı, gazetelerde Bursada sıcaklardan mekteplerin kapandığını okudukça | buram buram ter döküyordum. Alnımda ter damlaları toplan- mış Sirkeciden Babıâliye doğru giderken dondurmacıların bağrış- ları bana en güzel bir müsiki gibi gelir. Hemen bütün sokak * dondurmacılarına en kıymetli tenor, # en kıymetli bariton, en kıymetli basso nazarile bakıyordum. Haziran gelince insan bir don- durmacı dükkânına kapanmalı... Ta Teşrinievvel on beşe kadar... Buzlu limonatalar' bir tarafınızda, vişneli, kayısılı, limonlu, çilekli, kaymaklı, portakallı, vanilyalı, çi- kolatalı, dağ çilekli dondurmalar bir tarafta... Sabahtan akşama kadar dondurmacı dükkânının loş * ve serin havası içinde, şerbet şi- şelerinin yanındaki müşteri çağıran zilin tatlı sesini işidirsiniz... Haziran sıcağında kızğın güne- * şin altında asfaltları erimiş köp- rüden geçen bir yolcu için Gala- taya gelince bu zil sesinden daha cazip bir ses olamaz... Sizi bu zil sanki eteklerinizden tutup çeker.. kendinizi bu sesin cazibesinden kurtaramazsınız. Artık hızla akan . bir nehrin cereyanına kapılmış gibi can havlile dondurmacı dükkânın- dan içeriye odalar, mermer masalardan birine (oçökersiniz... Önünüze getirilen dondurmayı sanki arkanızdan dört nala atlılar kovalıyormuş gibi yersiniz.. Ooh biraz serinler gibi oldunuz.. — Baksana buraya.. Bir sade daha.. Ikinci dondurma nisbeten daha ağır, daha aheste mideye iner. Kalın küçük bardaktaki su size âdeta - kendi tabirile- hamam suyu gibi gelir... * Istanbulda turşü meraklısı, nar- gile meraklısı, kahve merakılısı, kebap meraklısı gibi bir de don- durma meraklıları kafilesi var... Nasıl turşu meraklıları yedi ma- halle aşırıda Obulunan meşhur turşuculara koşarlarsa, nasıl nar- gile meraklıları nargileleri okkalı olan kıraathaneleri ararlarsa, ke- bap meraklısi nasıl iyi kebap yemek için kapalı çarşıya, boza meraklıları Vefaya giderlerse bu dondurma meraklıları da her semtteki meşhur dondurmacıları | em ezberlerler.. Ben Istanbuldan kalkıp iyi dondarma yemek için Pangal- tıda meşhur bir dondurmacıya gidenleri bilirim... Istanbulda meşhur bir dondur- macının dükkânı kadar da şayanı dikkat bir yer voktur. O iki gün- lük meşhur soğuklardan evvel ben bu dondurmacılardan birine gittim... Bir köşede bir ermeni ailesi Pederin pek cömertliği üstünde.. Zevcesine mütemadiyen ısrar ediyor: — Ka Hayganuş her zaman Çarşup kapıdan zabahın karanlı- ğında kalkup buralara kadar ge- lecek değiliz ya... Bir tane daha yuvarla... Kız Siranuş sen de bir tane yuvarla.. Haydi haydi yut baban “görmesin. Bir dondurmacı dükkânı Peder ikramda devameda dur- sun içeriye pohlaya pohlaya bir hanımla şişman bir bey girdi. Hanım maşallah topaç gibi idi.. Yanakları pancarları kıskandıra- cak derecede kızarmıştı.. Masa- lardan birine geçtiler. Kadın mütemadiyen: — Ay öldüm, bittim, oğlum bana bir sade. Garson erkeğe baktı. O: — Bana da.. diyecek oldu.. Hanım ısrar etti: — Yooo. Sen terlisin. Buronşit : olursun.. Sen bir su iç.. Biçare adamcağız boynunu büktü. Hanıma ağzıağzına dolu bir dondurma bardağı geldi. Beyin önüne bir bardak su sürdüler. Fakat talisiz adam bunu da rahat içemedi. Hanım; — Aman arkam sırıl sıklam olmuş. Üşüyeceğim.. Şu mendili enseme sıkıştır, diye emretti. Bey elinde mendil zevcesinin işi ile meşgul olurken hanım mütemadiyen atış- tırıyordu. - Biraz sonra tezgâha bağırdı: — Bir dondurma daha.. Zavallı beyin içi gidiyor amma neylesin ?.. İkinci dondurmada mideye indiği zaman bey su bar- dağını eline almağa vakıt bula- bilmişti. Lâkin zavallı bardağı yarılamadan hanım bağırdı: — Aaaaa.. Hepsini içme buron- şit olursun.. Bana bak oğlum.. Bana bir buzlu limonata.. Bey sakın suyun hepsini içme emi?.. Köşede oturan iki genç kızdan biri başını çevirip bu manzaraya gölümsediler. Arka masada iki nükte merak- lısı mütekait: — Birader.. Havaların şu sicak- lığına bakıp ta neye karar verdim biliyor musun?. — Hayirola... — Bizim kerimelerden birini kömürcüye, birinide dondurmacıya tenkih etmek... Nasıl tasavvur?.. Enfes değil mi?, Kışın kömürcü damatta mangal başında demğüzar ol, yazın dondurma kotusunun önünde... Bu esnada dondurmacı dükkâ- nının manzarası halka daha serin, daha cazip görünsün diye önü peştemallı dondurmacılardan biri küçük hortumile dükkânın önünü ta karşiki kaldırıma kadar solar. Etrafınıza dikkat ederseniz çeşit çeşit dondurma yiyenleri görür- sünüz.. Hani “her yiğitin bir yoğurt yiyiş var.,, derler. Bunu “Her- kesin bir dondurma yiyiş tarzı vareır.,, şekline de sokmak kabildir. Kimi dondurmaya başlamadan evvel kaşığını su bardağının içine daldırıyor, Hattâ tuhaftır dondur- mayı üfleyerek yiyenleri bilirim... Her halde bunların sütten ağzı yanmış olmaları lâzımdır. Istanbul sütleri de hani ağız değil can bile yakar ya.. Oda başka bahis.. Üç genç... Üçü de kaymaklı dondurma istedi. Dondurma ge- lince bir tanesi bir kaşık aldı: — Yahu bunda süt müt na- nay... Dondurulmuş su mahalle- bisi gibi... Hakikaten doğru... Bu sene kaymaklı dondurmalara her ne hikmet ise bir hal oldu. Biz eve den sütlere terkos nazarile ba- kardık. Şimdi de dondurmalar önümüze dondurulmuş su mahal- lebisi gibi geliyor. Maamafi iyidir. Bu sıcaklarda su elbetteki sütteh daha (hafiftir. £ Galiba süt yavaş yavaş efsanevi bir madde haline girecek. “Ismi var, cismi yokl,, diye bir bilmece sorarlarsa hiç düşünmeyin: Süt.. Karşı köşede iki genç kız otu- ruyor.. Gözler kapıda,. Dondur- macıya : — Şimdi bir şey yemiyeceğiz.. Biraz sonra.. Kızlar telâşlı telâşlı aralarında konuşuyorlar. Derhal vaziyeti kav- radım. Bunlar buraya gelmişler, paraları yok.. Şimdi bekledikleri gelmezse buradan nasıl çıkacak- | larını düşünüyorlar. Hakikaten tahminim doğru çıktı. Biraz sonra içeriye iki genç girince, derin bir nefes aldılar. Ondan sonra gelsin dondurmalı sütlâçlar, gelsin dondurmalar.. Bu iktisadi buhran dünyayı da şaşırttı galiba. Ben bunları yazar- ken önümde duran gazetedeki havadisi okuyorum: “Anadolunun bir çok yüksek yerlerine kar yağmıştır |, Hikmet Feridun kızlar | 14 Mayıs 1932 Askeri bahisler Başlıca zehirli gazler ve bunların tesirleri Zehirli gazlere karşı korunma tedbirleri alabilmek için evvelâ | bunların tesirlerini bilmek lâzımdır. Şimdiye kadar kullanılan ve kullanılmağa elverişli olduğu harp tecrübelerile | anlaşılan (| başlıca zehirli gazler tesirleri itibarile üçe | ayrılırlar. 1 — Boğucu gazler ( tesirleri münhasiran teneffüs cihazları vası- tasiledir.) 2 — Yakıcı gazler (hem tenef- füs cihazını hem de gözleri ve cildi yakarlar.) 3 — Tahriş edici gazler ( gözü, yüzü ve teneffüs cihazını tahriş eder, öldürmez.) Birinci nevi, yani boğucu mad- delerin başında (Klor) gelir. Bu gaz gerek istihsalindeki - kolaylık, gerekse havasının çok eski za- mandan beri malum olması dola- yisile ilk zehirli gaz olarak kul- lanılmış ve harbi umümide gerek itilâf devletleri ve gerekse Alman- lar tarafından mebzulen istimal edilmiştir. Bu makalenin muharriri dahi bir kaç defa yeşil sarı renk- teki klor dumanları < arasında kalmak felâketine maruz bulun- muştur. Fazla teneffüs edildiği takdirde insana boğulma hissi vererek öldüren ve gözleri derhal tahriş eden bu gaz açık havada ancak 5-30 dakika kalabildiği için tehlikesi nisbeten az olmak- tadır. Gaz maskesi klora karşı tamamen korur. Boğucu gazlerden en çok kul- lanılan diğer birisi de ( Fosgen) dir. Bu gaz çürümüş meyva veya kuru yaprağa müşabih bir koku neşreder. - Bu da tıpkı klor gibi boğulma hissi verir ve gözleri tahriş eder. Bunun arazi üzerinde kalma müddeti daha fazladır, arazide de bir saat tesirini gös- terir. Maske bunun mazarratını de tamamen: izaleye kâfi gelir. Harbi umumide fazla mikdarda kullanılmıştır. Yakıcı maddeler: Bunların ba- şında ve halen en müessir gaz addedilen Iperit (Hyperit) gelir. lperitin en fazla tesiri mayi ha- linde iken elbise, ayakkabı, hattâ maske kumaşı gibi şeylerden geçmesi ve bunlara rağmen tesi- rini göstermesidir. İlk teneffüste bir şey hissedilmez. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra gözlerde ve ciğerlerde veca ve hastalık başladığı gibi cilt de evvelâ kıza- rır, sonra yanar ve büyük yaralar hâsıl olur. Eğer gaz kâfi kesafette ise ve vücutta çok temasta bulunmuşsa derhal ölümü intaç eder. Bundan başka iperitin diğer bir tehlikesi de tesirinin çok uzun Zahmetsiz müddet devam etmesidir. Bomba veya merminin düştüğü yerde günlerce hattâ haftalarca zerrat halinde iperit bulunur. Bu zerratın vücuda veya elbiseye teması (çünkü elbise iperitin geçmesine mâni değildir.) vücutta yaraları mucip olacağı gibi, (bilâhara hararetle bu zerrelerin tebahhu- rundan. çıkan gazler (o teneffüs edenleri zehirler. Gaz maskesi yalnız teneffüs cihazlarını ve gözleri korur. Cildi korumak için ayrıca elbiseye ve kireç kaymağı sürmeğe ihtiyaç vardır, Kokusu hardala benzediği için buna (hardal gazi) de denir. Harki umuminin sonlarına doğru kullanılmağa başlanmıştır. Fakat müstakbel harplerde çok istimal edilecektir. Iperiti bir az tadil ve tesirini bir parça daha tezyit eden Ame- rikan kimyakeri yüzbaşı Levis kendi adına izafetle gene yakıcı gazler nevinden ( Levizit ) icat etmiştir. Bunun tesiri ve kokusu iperi- tinkinin tamamen aynıdır. Tabriş edici maddeler: Harbi umumide en çok kullanılan klor ve fosgenin tesirleri maskeler ile obertaraf edildikten sonra .bu maskeleri baştan çıkartacak vasıtalar aran- dı, Bromasetan, klorasetofenon gibi arsinikli gazler istimale başlandı. Bu gazler eski maskelerden ge- çerek gözden yaş getirir. Ve boğazı tahriş eder. O derecede ki maskeyi hamil olan bunu başın- dan atamağa mecbur kalır. O vakit de asıl, zehirli gaz atılarak tesir yapılır. Maamafih bilâhara bu gazlere karşı koyan süzgeçler yapılmış ve mahzurları bertaraf edilmiştir. Halen daha ziyade dahili isyan- larda halkı öldürmemek ve fakat kaçırtmak için istimal olürimiak- tadır. OÂdi derecei bararette tesirleri bir (Okaç saat devam edebilir. Bunlardan başka boğucu tesir- leri olan ve fakat kâfi derecede teksıfleri çok müşkül olduğu için tatbikatta revaç bulamayan Ha- mızı Kiyanosuma ve Hamızı Karbon gazleri gelir. Bunların her ikisi de gayet tayyardır. Açık havada hiç tesirleri yoktur. Yalnız humzu karbon kapalı mahalde olursa tesirini gösterir ve böyle yerlerde maske de muhafaza ede- mez, müvellidilhumuza cihazları vasıtasile (o musaplar (o kurtarılır. Tıpkı kömür vurması gibi açık havaya çıkmakla kurtulunur. Belli başlı gazler bunlardan ibarettir. M.Ş. irat almak için Emlâkinizin idaresini UMUM EMLÂK ACENTESİNE Havale ediniz. Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon : 20307 — Posta kutusu 568 İstanbul