Sahife 8 Eski defterdekiler Akşam On ikiler zamanın en ileri gelen kabadayıları idi, astıkları astık.. Kadın her şeyden evvel meclisara olmalı... Narin yapılı, orta boylu, sarımtırak... Cihangirin üstünde, Firuzağa- daki bir apartımanda Vefalı Galip Paşayı ziyaret ettim. Arada kaç senelik hukuk varl.. Galip paşa, merhum babamın çocukluktan mektep arkadaşıdır. Kendisinin bana, hakiki bir amca kadar muhabbeti, ailemizin ise eski ve mütekabil bir sami- miyeti vardı.r Gripten omuztarip, yatağının içinde idi. Beni karyolasının ya- nındaki sandalyeye oturttu. İstif- sarı hatır, âfaki söz derken “Akşam,, daki yazılarımın lâfı açıldı. Ricam üzerine, suallerime cevap lütfunu esirgemiyerek an- latmağa başladı: — iyi boş amma biz Galip pie bir kaç taneyiz; birbirine ırışmasın: o Topçu livalarından Beşiktaşlı, (Gerdan kıran) lakaplı Galip paşa. Erkânharp Jivası, ( Okurda yazmaz ) denilen Galip paşa. Askeri divanı temyiz azası olan Trabzonlu Ferik Galip paşa. Mirliva ve hâlâ müstahdem olan Galip paşa. Bir de Vefalı Galip paşa yani ben. Daha mektep sıralarında iken askerliğe, harp ve darba son derece hahişger idim. Bir misal söyliyeyim: Rusya ile muharebe açıldığı vakit biz, Harbiye birinci sınıfında talebe idik. Bilâhara Erkânıharp miralayı olan Rifat bey ( Rüştü Paşanın biraderidir), Hilmi Beya- zıt ( senelerce yüzbaşı olama- dığı için Mabeyne bir arzuhal vererek: Ya beni terfi ettirin ve yahut bir camiye imam yapın! diye müracaatı üzerine yüzbaşı olmuş, sonra vefat etmiştir), Osman Trabzon (babriye sınıfına ayrıldıktan sonra kolağası iken irtihal etti), bir de ben, dört arka- daş birleşerek mektepten firar ettik. Harbe iştirak için Taşkışla- daki suvari kıtaatına iltihak ettik ve doğru Sohuma sevkedildik. Sohumun tahliyesinden sonra Batumda, Husuban tepesine gel- dik. Bizi oTirebolu O taburuna verdiler. Arkadaşlar, bölükemini, çavuş, ben de başçavuş oldum. Isimlerimizle ve Mektebiharbiye talebelerinden kaydile muharebe madalyaları aldık. Harbin sonunda Çatalcaya döndük. Muharebe bittiğinden taburu- rumuzu Giride gönderiyorlardı. Biz talebeyiz, daha okuyacağız dedik. Bizi mektebe sevkettiler. Nizam yerini bulsun diye bir hafta hapis yattık. Biz cephede iken sınıfta ne kadar ders okunuyorsa kitaplarını ve notlarını sınıf arkadaşlarımız rahmetli pederinle Mahmut Şevket paşa merhum bize muntazaman gönderirlerdi. Harpte bulunduğu- muzdan yalnız ikisinin malümatı vardı. Sınıfta, oldukça ele avuca sığ- mazlardandım da. Bir misal de buna söyleyim : Bizden bir sınıf aşağı, Sokollu- lardan bir Kâmil bey vardı; bir de, Abdullah ağanın oğlu, kay- makam hoca Kâmil bey. Hoca Kâmil bey, bir gün derste, çocuk- ların gürültülerinden hiddetlenerek talebe Kâmile bir tokat vurur. Bu çocuk, pek nazik! çelebi, dilber bir gençti. Son derece mütecssir olup hastahaneye gider. Üçüncü günü vefat eder. Nazır Galip paşa merhum, mektep müdürü, zabıtanı çok müteessif olurlar, Cenazesine tekmil talebe iştirak eder. Sokolluların okonağı Sultante- pesi'nde olduğundan Harbiyeden z Galip paşa Üsküdara geçtik. Kimseye bilet parası verdirilmedi. Karacaahmede cenazeyi defnettik. Avdette vapura geldik. Bizi hiç ipleyen yok. O za- manlar bilet vapurlarda alınır. Kim- sede, para pul yok ki bilet alsın. Işi, iskeleden çıkışa bıraktık. Vapur köprüye yanaştı. Bilet toplayan memurun yanına yaklaştım. Arka- daşlar çıktıkca, bileti bende! Bileti bende! diye hepsini savdım. Ni- hayet memura, benimki de sendel diyerek caddeyi tuttum. Gelelim gezme ve yerlerine: 1 — En eğlendiğimiz yerler eğlence Beyoğlu taraflarıydı. O vakıt, Pirinççinin (o gazinosu, Alambra, Kafe Flam, Lüksemburg gazino- ları vardı. Buralarda biranın ka- dehi 20 para. Her kadeh, altnda bir küçük tabakla gelir, her kesin önünde tabaklar yığılırdı. Taksim çeşmesinin su memuru meşhur bir su yolcu Tahsin vardı. Beyoğlu'nun en hatırlılarından, kaba dayılarındandı. Fakat para kabadayısı. Öyle kavgası, gürültü- sü, vurması, kesmesi yok. Çok yakışıklı idi. Hazır yer, içer; Adamakıllı para tutar. Öteki, be- riki parasız kaldı mı ona koşarlar. Firuağada oturur. Paçavracının kızı Şahin ismindeki Ermeni dos- tunu da Ağahamamında oturturdu. Tahsinin Mehmet bey isminde bir akrabası da vardı. Eski hovar- dalardan olan bu zat, levazım ikinci şube müdürü iken tekaüt olmuştur ve Bostancıda ikamet eder. Çeşmemeydanlı arap Reyhan da Galata yakasının yamanların- dandı. O vakitler, Beyoğlunda, Galatada, herkes öyle bildiği gibi gezip tozamaz, caka satamazdı; çünkü dayak hazırdı. Beyoğlunda, her akşam, dört beş arkadaş Kafe, Flamı ve sair eğlence yerlerini dolaşırız. Pirinç- cide, hanende Beşiktaşlı Sofi ile yahudi: Sara şarkı söylerler, gazino hıncabınç dolardı. Bir de meşhur piyanist ve mu- ganni kara Katina vardı ki Ara- boğlu derlerdi. Sesine uyar yoktu. Udu, piyanosu emsalsizdi. Uzun boylu, kara kaşlı, kara gözlü, çok cazibeli birşeydi, Bey- oğlunda Hamalbaşında ,ofururdu. Söylediğim, 300 tarihlerinde fi- lândır. Balkan harbinde Selâniğin tah- liyesinden sonra, Atinaya gider- ken, Pireye geldiğimiz gün, bu Katina karşıma çıkmaz mı? Bizi evine misafir götürdü. 90 vapur sahibi Embrikos namında, çok yengin birile evlenmişti. Bu gün beş, altı yüz bin liralık bir ka- dındır. Geçen sene bizi yene hatırla- yıp bir mektup gönderdi. Bir seyahat yapıp bize misafir buyur- sanıza, diye yazıyordu. O devirde, bir ser yaver Halil paşa vardı. Ehli keyf ve işret; padişahın göz bebeği. Şimdi tütün deposu olan Kabataştaki konağında oturur, işsiz güçsüz, hırlı hırsız ne kadar ipten, kazık- tan kurtulmuş varsa evine toplar, daima selâmlığında, bu makule eşhastan 30, 40 kişi bulunurdu. Kandiyeli Ismail paşanın Sul- tanabmetteki konağı bir gün so- yulmuş. Zabıta hırsıları bulamıyor. Ismail paşa Halil paşaya müracaat eder. Paşa tevabiini toplayıp emri verir. Bu herifler derhal eşyaların yerini bulup meydana çıkarırlar. Bu Halil paşa (on ikiler) i de himaye ederdi. (On ikiler), zamanın güya en ileri gelen kabadayıları idi. Bunları büyükler tutar, yaptıkları vuku- atları örtbas ederlerdi. ( On ikiler) bütün sefahet yer- lerini ve meşhureleri bilirlerdi. Onlarla ara yolunda değilse bu gibi yerlere olur olmaz girile- mezdi. (On ikiler )in makarrı Çukur- çeşmedir. Başları Kahraman beyle Arap Abdullahtı. Kahraman bey vurulunca reis Arap Abdullah kaldı. En ileri gelenlerden bir çerkez Mehmet vardı ki, Arap Abdullah onu gafil avlıyarak Direklerara- sında öldürdü ve kâzaen dedir- terek kurtuldu. ( On ikilerin ) hatırımda kalan- ları: Kadayıfcı Ali, tütüncü Tev- fik, İstinyeli Salih, Sakızlı Yusuf, Şahap bey ( gümrükte katipti ), Kanbur Mebmet, Kazasker Ah- met efendi, Şemseddin... Bir de elinde asa ile Fatihte dolaşan meşhur bir Molla vardı. Aksi seytan, herifin ismi hatırıma gelmiyor. Kılık kıyafet, cüppe, müppe yerinde. Herkes içyüzünü bilmez, gidip elini öper. Halbuki bu da Halil paşanın ve (on iki- lerin ) adamı. İşi, gücü sefahat vasıtalığı... Müşkülünüz olursa mollaya gidin! sözü ağızlardan eksik değildi. 2 — Bizim semtimiz malüm, Vefa. Orayı severim. Yangından sonra bu Firuzağa tarafına geldik. Mevkiinden, havasından memnu- num, 3 — Başlıca merakım asker- likti. Dediğim gibi daha talebe iken Rusya harbine gönüllü olarak kaçtık. Tekaüt olduktan, saçı sakalı ağartıp yaşlandıktan sonra bile, vatana ve memleketime hizmetten geri kalmadım. İstiklâl harplerinde, Anadoluya benzin ve bir çok eşya naklettim. 4 — Benim fikrimce kadın, ber şeyden evvel meclisara olmalı. Narin yapılı, orta boylu, sarım- tırak olursa şimdiki zamana da uygun olur. O moda geçiyor değil mi? Kadın güzelliğinden bahs açıl- dı da hatırıma geldi. 40 sene evvel, Istanbulda Bah- çelinin küçük kızı isminde bir hanım vardı. Fevkalâde hüsnüane malik, sarı, mavi gözlü, sülün gibi bir kadındı. Lokman hekimin ye dediği nevidendi. Şehzadebaşına J/çıktığı (| vakit edalı edalı yürüyüşünü seyreden- ler âdeta divana dururlardı. Istanbul jandarma kumandanı Çerkes deli Ali paşa, kaymakam- 19 Mark 19.y Almanya mektupları ö.l is Berlin 9 (Hususi) — Kış ve kar sporlarına (Almanyada (büyük ehemmiyet verilir. Bir çok kar sporu meraklıları Desengebirge'nin kızaka ile kaymağa pek müsait olan gayet tatlı meyilleri vardır. Burada mükemmel kış sporları yapılabilir. Burada ski ile pek güzel kayılabilir. Bir kaç gün evvel ben de De- sengebirge Odağlarma gittim. Bu havali bir çok hususiyetleri itibarile bir gazeteci için çok şa- yanı dikkattir. Burada en evvel göze çarpan şey karın fevkalâde bolluğudır. Fakat bu sene kış ve kar pek geç kalmıştır. Nihayet geçen ay şiddetli karlar başladı. Herkes kar ve kış sporu yapmak üzere bu havaliye koştu. Oteller kiralık evler, pansiyonlar “doldu. Herkesde bir sevinç vardı.. Fakat bu sevinç çok sürmedi. lık Oohavalar Ove yağmurlar başladı. o Ortalık Ocwik ocıvık oldu. Buraya gelenlerin bir kısmı, fena halde canı sıkılmış oldukları halde geri döndüler. Bir kısmıda her şeye rağmen beklemeğe karar verdiler ve kaldılar. Nihayet şubat sonunda bol bol kar yağmağa başlayınca, yine herkesin yüzü oştular. Hakikaten ski dünya- daki sporların en zevklilerinden biridir. Hele skiyi bir parça iyi öğrenenlerde bu âdeta bir iptilâ haline girer. Ski ile bir orman içinden kay- mak hem fevkalâde zevkli, hem de o nisbette tehlikelidir. Derin karlarla örtülü ormanda yola çıkar ve büyük bir süratle ilerlersiniz. Her saniye büyük bir ağaca çarpıp (oparçalanmak (tehlikesi karşısında büyük bir çeviklikte hareket etmeniz lâzımdır. Yerine göre kâh sağa, kâh sola sapar- sınız. o Arkadaşlarınızı gözden kaybederseniz iş fenadır. Orman içindeki bin bir tehlikeden başka sizin için yol kaybetmek felâketi de her zaman hazırdır. Fakat skinin asıl zevki gece kaymaktır. Şimdi bu civarda bazı ski sahaları geceleri açık bırakıl- maktadır. Bu sahalar kuvvetli elektrik lâmbalarile gündüz gibi lığında bu hanımı sever, gözümün kökü derdi. Hattâ bir gün, aklına esmiş, Yıldız sarayına bile götür- müş. Mabeyn müşürü Osman paşa hiddetlenmiş; bu rezalete taham- mül olunmaz diye şikâyette bu- lunmuş. Neden sonra Ali paşa Erzincana nefyedildi. Bahçeli hanım, Bakırköyünde, Erzincan (o eşrafından (o merhum Şevket beyi de sevip senelerce beraber oturdular. Onu da iflâs ettirdi. 5 — Gençliğin hasretini çeki- yorum. Ormanda Ski ile kayan bir kadın dağlarına çıkarlar. Desengebirye'nin ya Skilerini omuzlayanlar dağa Almanyada kış sporları bu sene geç başladı Şubatın sonunda bol mıktarda yağan kar herkesi sevindirdi aydınlatılmaktadır . Elektriklerin ışığı altında, saha kar ve buzlar garip, esrarlı bir renk almakta- dır. Bu kuvvetli elektriklerin, projektörlerin içinde çiftler mü- temadiyen kayarlar ve dansederler, Son zamanlarda geceleri açık olan ski meydanlarına büyük bir rağbet gösterilmeğe başlanılmıştır. Gelen malümata göre Avrupa- nın şimal memleketlerine de bol miktarda kar yağmıştır. Bu mev- sim bilhassa geyik avı mevsimi olduğu için ski meraklıları ile beraber avcılar da faaliyete geç- mişlerdir. Kar fazla olduğu için av hayvanlarının izini takip etmek de pek kolay oluyor. Her kış olduğu gibi bu sene de Al- manyada geyik, ceylân, karaca gibi hayvanları avlamak için gün- lerce onların izi üzerinde koşan meraklı avcılar vardır. Almanyada şehirliler ski kaya- rak, ava çıkarak spor yaparlarken köylüler de boş durmamaktadır- lar. Bilhassa Bavyera daha ziyade kayalık ve dağlık olduğu için bura köylüleri dehşetli kar spor- ları yaparlar. Bavyerada köylüler arasında kış ve kar sporları âdeta milli bir an'ane halini almıştır. Bilhassa yukarı Bavyerada köylü- ler donmuş buz üstünde müsaba- kalar, türlü türlü yarışlar yaparlar. Bunlardan biride şu müsabakadır: Köylüler birer uzun tahta alırlar, bu tahtaların altlarına ikişer beygir kemiği çatarlar. Bu suretle tahta- lar âdeta birer kızak halini alır. Bu tahtalarla saatte 30 kilometro süratle kayanlar vardır. Bu tahtalarla bazı marifetler de gösterilir. Buzun üstüne iki tane gayet büyük bira bardağı konur. Bu iki bardağın birinden ötekinin üstüne kadar uzanan bir çubuk konur. Kızak ile kayan, büyük bir süratle çubuğun önüne gelir ve çubuğa yaklaşınca sıçrar, ken- disini ileri atar, kızak da kendi- kendine çubuğun altından geçer. Bu sıçrayış o kadar hesaplı yapıl- mıştır ki sıçrıyan tekrar yere düş- tüğü zaman, çubuğun altından geçen kızağın üstüne oturur ve yoluna devam eder. İşte buna “kral atlayışı, derler. 6 — Şimdi 25 yaşında olsaydım gene asker olurdum. O sayede geçindim, o sayede feyiz aldım. Netekim Anadoluya benzin götür- meğe çıktığım gün damadıma yaz- dığım vasiyetnamemde dedim ki: Şimdiye kadar, barpte şehit olmak, hiç değilse bir yara almak için çalıştım. Muradıma nail ola- madım. Belki bu defa olurum. Benim naktim, servetim yok. Çocuklarım var. Onları, evel Allak sonra sana emanet ediyorum. Sermet Muhtar EE EKREN