Algan 27 Kânunusani 1923 İKTİSADİ KIESI Cihan iktisadiyatı Altın ve kâğıt para müca mali mütehassısı Rist Ingiltereyi ittiham ediyor Ingiltere altın mikyasını terket- tiğinden beri iktisat sahasında en büyük mücadele ve münakaşeler altın ve kâğıt para etrafında cereyan ediyor. Daha doğrusu kâğıt ingiliz lirası ile dolar ve frank arasında bir hayatu memat mübarezesi cereyan ediyor. İngilizler bundan sonra kâğıt isterlinin cihanın ticari ve mali muamelâtı umumiyesinde vasıtai tediye ve hesap olmasını temine çalışıyolar. Amerikalılarla Fransızlar ise bütün cihanın tekrar altın mikya- sina avdetini temine çalışıyorlar. Fakat iki taraf ta maksadını te- minde o kadar şiddet ve azim gösteriyor ki oObu mübarezede nihayet bir tarafın cidal meyda- nını bırakması ve diğerinin vazi- yete hâkim olması zaruri olacaktır. lngilizleri iddiasına göre cihan altınlarının tevziinde hasıl olan müvazenesizlik harp borçları ile tamiratın altın olarak tediyesinden ileri gelmiştir. Bu tediyat daha bir zaman devam edecek olursa dünyanın mevcut altın istokları bile kifayet etmiyecek ve ergeç milletler iflâs edecektir. Altına nisbetle zaten pek çok düşmüş olan eşya fiatleri bir kat daha düşecektir. Fakat altın mik- yasını terkeden milletler altına nisbetle fiatler, ne kadar düşsede bundan müteessir olmıyacaktır. Bu gidişle Fransa ile Amerikayı altınlarını ne yapacakları düşün- mek mecburiyeti karşısında kala- caklar ve hattâ bu yüzden felâ- kete uğrıyacaklardır. Her devletin gümrük tarifele- sini yükseltmiş olamasından dolayı sşyanın mübadele edilmemesi altın azlığının sebep olduğu “buhranı bir kat şiddetlendirmiştir. Bugün altın tedavül ve tediye ve hesap vasıtalığından çıkmış “ve ticari “bir eşya mahiyeti almış, neticede beynelmilel muamelâtta bir mikyas ve vasıta kalmamıştır. Bu sebeple bütün dünya çin zeni bir hesap ve tedavül vasıta- sına ihtiyaç hasıl olmuştur. İngi- izlerin kanaatına göre bu vasıta ya kâğıt “ingiliz lirası ya gümüş olacaktır. e Bunlardan O bangisi olursa “olsun “yakında ingiliy imperatorluğu, Cenubi Amerika, Çin, Japonya, Hindistan ve Asya- un “diğer “yerleri, Almanya, Italya ve Iskandiya bunu kabul edecek- ar. Bu grupa karşı Fransa ve müt- tehidei Amerika ile bir iki küçük memleket altın mikyasını muhafa- saya devam etmeye çalışacaklar- dır. Bu iki grup arasında kambi- ,onun fahiş farkından dolayı vasi nikyasta ticarete imkân kalmıya- saktır. Fakat birinci grup yani tâğıt isterlin grupu arasında tica- set, kambiyo farkı olmadığından son derece inkişaf edecektir. M. Rist Ingiltere aleyhinde İngilizler) cihan iktisadiyatının isini oOkâğıt ingiliz larasında ve yahut gümüş mikyasında gör- dükleri ve şimdiki felâketten Fransayı ve Amerikayı mesul tuttukları halde Fransızlar Ingil- tereyi mesul addetmekte ve ciha- nın âtisini gene altında görmek- tedirler. o Abiren meşhur fransız mali mütehassısı M. Rist Ingilte- renin nakdi siyasetine şiddetle hücüm etmiştir. M. Rist (Bal) da toplanan bey- nelmilel Omaliyun Oo komitesinde Fransayı temsil etmiş ve Osmanlı borçları xeclisi ile çikan ihtilâfta Türkiyenin maliyesini tetkik için Ankaraya gelmişti. M. Rist Fransa ve Amerika bankalarında cihan (altınlarının toplanması ile tamirat ve harp borçları arasında bir alâka ve münasebet bulmuyor ve aksi fikri İngilterenin kısa gören nakdi siyasetinin neticesine atfediyor. İngiltere, çok çok mikyasta harp borçları olduğu ve evrakı nakdiyesini artırmağa mecbur ol- duğu halde başabaşa altın mikya- sını kabul etmekle kendi felâke- tini hazırlamıştır. Ingiltere bankası köhne bir mir mikyasın fevkalâde fiatla altın satın almaktan imtina eylediğinden geçen beş sene için- de cihan altınları Fransaya ve Amerikaya akmıştır. Amerikada toplanan altınlar yüzünden bu memlekette kredi hadden fazla tevsi edilmiş ve esham fiatları fırladilmış ve Al manya'ya ve merkezi Avrupaya hadsız hesapsız sermaye veril- miştir. M. Riste göre İngiltere şimdi isterlinin altına nisbetle kıymetini istikrar ettirecek yerde (impra- torluk parası ) namı altında muhayyel bir para icadma kalkış- makla ikinci bir yanlışlık yapıyor imiş. Fransız 'mütehassısına 'nazaren Ingiltere bütün dünyaya karşı basiretsizliğin muhteşem bir misa- lini arzederken Cemiyeti akvamın mali komitesindeki mümessili va- sıtasile cihan bubranının hakiki mesulü Fransa ile Amerika oldu- ğunu iddia ediyor imiş. Fransa altınlarını çekiyor Fransa bankası hariçteki bütün altınlarını çekiyor Bu bankanın Amerikada (o 25,000,000 İngiliz liralık altın vardır. Bunlar on parti olarak geri alınmaktadır. Mahaza bundan Amerikadaki evrakı nakdiye karşılığı olan altın miktarı müteessir olmıyacaktır. Almanyanın harici ticareti Almanyanın 1932 senesi zarfın- daki harici ticaretinin neticesi şimdi ilân sedilmiştir. Almanya ibracât cihetinden birinciliği Otemin edememiş ve Amerika Almanyadan 139,000,000 dolar kıymetinde fazla ihracat yapmıştır. Filvaki senenin ortala- rmda bazı aylarda Almanyanın ihracatı Amerikayı geçmiş ise de malüm buhrandan sonra Almanya geri kalmıştır. Fakat Almanya İngiltereyi çok geride bırakmıştır. 931 senesinde Almanyanın ihracatı 9,298,000,000 mark yani 470,000,000 altın ster- line balig olmuştur. İngilterenin ibracatı ise mükerrer ihracat ile birlikte ancak 389,000,000 ingiliz lirasına baliğ olmuştur. 1931 senesinde Almanyanın ithalâtı 6,721,000,000 mark oldu- ğuna göre ihracatın fazlalığı 2,877,000,000 marka baliğ olmuş- tur, | Almanyanın harici ticareti par- delesi - Fransız Odundan şeker! Bu şekerden insanlar istifade edemiyecek Son zamarlarda gazeteler odun- dan şeker yapılacağını yazıyorlar. Odundan şeker çıkarılması fikri yeni bir şey değildir. Senelerden beri bazı Alman âlimleri, bilhassa profesör Bergins bu mesele ile meşgul olmaktadır. Yapılan tet- kikat iyi netice vermiş ve şeker de istihsal edilmiştir. Fakat bunu bizim kullandığımız beyaz şekerle karıştırmamalıdır. Bu, “büsbütün başkadır. Elde eldilen şeker in- sanlar için değil, hayvanlara gıda olarak kullanılacaktır. Meseleyi bir parça izah edelim: Profesör Bergins senelerdenberi odundan şeker çıkarmak için çalı- şıyordu. Nihayet 1928 de buna muvaffak oldu. Profesör odundaki sellolozi şekere tahvil etmekte, sonra bu şekeri diğer maddeler- den ayırmaktadır. Bu suretle ko- yu renkli şekerli bir mayi elde ediliyor. Mayiin rengi “siyaha ya- yakındır, kıvamı da ağdalıdır. Profesör tetkikatını daha ileri götürerek odundan çıkan bu şe- keri hususi bir surette eritmiş ve havasız bir yere püskürterek kurut- mağa muvaffak olmuştur. Bu suretle elde edilen mahsul gayet hafif, ince toz halinde, siyah renkte ve ağaç kömürü tozuna benziyor. Almanya'da şeker pancardan yapılır. pancarda pek boldur. Buna rağmen odundan şeker çır- karmak için bukadar uğraşılması- nın bir sebebi vardır: Hayvanlara gıda temin etmek.. Hayvanlarla çok muhtaç olduğu karbonlu, müvellidülmalı gıdalar Almanya'da pek azdır. Bu yemler umumiyetle yağlı, şekerli maddelerdir, Alman- ya bunları hariçten ithal eder. Profesör Bergins yeni keşfi ile bu yemlerin yerine ikame edile- cek bir madde bulmuştur. Çünkü 1928-1929 senesinde Rostok şebri zirat istasyonunda hayvanat mü- tehassısları (o tarafından © yapılan tecrübeler hayvanların gerek koyu ağda, gerek toz halindeki odun şekerini hayvanların yediklerini ve bundan istifade ettiklerini göstermiştir. Bu keşfin ven mühim tesiri Almanya'ya yağlı yemlerin daha az ithal edilmesi olacaktır. Odun şekerinden insanların istifade et- melerine imkân yoktur. Zira yapılan tecrübeler bu şekerin beyaz ve billüri hale “getirilmesi mümkün olmadığını gösterir. e, lak olmakla beraber 1930 sene- sine nisbetle çok geridedir. 1930 senesinde ihracat 12,393,000,000 mark olduğuna göre bir sene içinde takriben iki buçuk milyar tenezzül etmiş oluyor. Ithalâtı da 10,393,000,000 marktan 6 milyar 721 milyon marka inmiştir. Eyşa mübadelesi Cihan ticareti para ile alım satım yerine aynen mübadele usülü- ne dökülmektedir. Macaristan İngil- terenin Lankaşayr ipliklerini do- muz, sucuk ve buğday ile mübadelesini teklif etmiştir. Bu teklif esas itibariyle kabul edilmiş ve tatbiki için alâkadar İngiliz kooperatif | tesisatı tetkikata başlamıştır. Zekât ve Fitrenizi Tayyare Cemiyetine veriniz. tarafından | MACERALARI, Mürüvet hanım öldü mü, öldür Sıra numarası; .. Biri mürüvvet hanımın sesi idi... sonra yavaşladı, daha sonra kesildi... korktum, kaçtım, AHMET CEZMİ rüldü mü? 16 Evvelâ haykırdı, Ben odama kapandim... — insan “karanlıkta sahi'böyle yürür. Cezminin (kendine görünce sordu: baktığını — Öyle değil mi Cezmi bey? — Öyledir... diye hanım. — Bir aralık elimle duvarı tut- tum... İlerledim. Kapıyı buldum. Tokmağı çevirdim. Girdim. Oda kapkaranlıktı. Elektrik düğmesini çevirdim. Oda aydınlandı. Hâlâ uyku sersemiydim. Fakat bir anda uyandım. Hemen elektrik düğme- sini tekrar çevirdim, elektriği söndürdüm. Bu esnada gözüm ancak saati görebildi. Olduğum yerde hareketsiz kaldım. Hem korkmuş, hem de şaşmıştım. Odanın öbür ucunda... Daima kilitli duran kapı açıktı ve hir ışık görünüyordu. Mehlika yerinden kalktı, heye- canlı bir sesle haykırdı: — Ara kapı açık mıydı?.. Nasıl olur? Cezmi sordu: — Kapının üstünde anahtar var mıydı? — Hayır yoktu. — Öbür tarafta, Mürüvvet ha- nımın odasının tarafında yok muydu? — Bunu bilmem. — Hiç görmediniz mi? — Hayır. Mürüvvet o hanımın odasına girdik amma, o odadan Mehlikanın odasına geçmek için, arayerde bir oda daha vardı. Bu odaya hiç girmezdik. Çünki bu odanın kapıları, yani Mürüvvet hanımın odası ile, Mehlikanın odasma açılan kapıları daima kapalı dururdu. — Mürüvvet hanımın buhranı geldiği zaman hizmetçi bu odada yatardı değil mi? — Evet, Ahmet Cezmi Mehlikaya döndü: — Yengenizin vefatı günü, kapı açık mıydı? Mehlika kaşlarını çattı: — Hatırlıyamıyorum. Abmet Cezmi Hadiyeye sordu: — Işık bu küçük odadan mı geliyordu, yoksa Mürüvvet hanı- mın odasından mi? Hangi oda aydınlıktı? — Mürüvvet hanımın odası ay- dınlıktı zannederim, ağır aşık Devam edin Ha- küçük odada olaydı, Mehlikanın odası fazla aydınlık olurdu. Hal- buki hafif ziya süzülüyor, şömi- neyi aydınlatıyordu. — Odada şömine mi vardı?.. Şu şömineyi görmek isterdim. Neye, demek aydınlık Mürüvvet hanımın odasından geliyordu? — Evet, hem aydınlık hem de sesler, Hadiyenin sesi titredi Ahmet Cezminin gözleri dört açıldı.: — Sesler mi? Mehlika sapsarı oldu. Ahmet Cezmi ayağa kalktı: — Sesleri tanıdınız mı? — Biri Mürüvet hanımın sesiydi, buna eminim. Evvelâ sert sert çıkıyordu. Sonra yavaşladı, inilti haline geldi, kesildi. Öteki sesi yalnız bir defa duydum. Daha sonra... Hareketler oldu. — Ne gibi hareketler? Hadiye sarardı, gözlerini elle- riyle kapadı: — Korkuyorum,. Bugün, mız- rTağın ne işe yaradığını söylediği- niz zaman anlamıya başladım.. Kabahatliyim.. Beş on adım öte- deydim.. (Karanlıkta dururken Mürüvvet hanımı katlediyorlardı.. Şimdi anlıyorum.. Sesi kulakla- rımda: “Ben sana gösteririm.. Bunu senin yanına bırakmam... ,, diye haykırdı. Sonra acı acı güldü. Daha.sonra sesi kesildi.. Ölmüştü. Öbür ses mırıldandı: “Ha şöyle,,.. Ben karanlıkta kıpırdamadan dur- dum. — Bu sözleri işittikten sonra da mi? — Yavaşça odadan çiktım. Ka- pıyı kapadım. — Nereye? — Hizmetçileri uyandırmadınız mı? — Hayır. — Olur şey değil!.. Peki, son sözü söyleyin: Ha şöyle!. diyen ses kimin sesiydi? — Bilmem, Fısıldıyan sesleri birbirinden tefrik etmek kabil değildir. Fısıldıyan sesle birbirle- rine benzerler. — Her halde birinin olduğunu tahmin etmişsinizdir. — Hizmetçinin sesi zannettim, Abmet Cezmi başını salladı. — Buna inanmıyacağım. (Bitmedi ) iii ve çoğaldı Bir kaç sip beri havalar soğuduğu için açıkta çalışanlar birer agzi tedarik içinde tahta parçası yakmaktadır. etmeğe başlamışlardır. Ekseriyet yarım teneke Resmimizde bir kadın sebzeci böyle bir mangalda ısınırken görülüyor.