e Sahife 6 Dün Ayasofyanın karlı hali - Gülhane parkında Isviçreyi andıran Ikl manzara ve karda ayak izleri Ibtiyar kış, uzun beyaz sakalına bakmadan dün Istanbul halkına bir sürpriz yaptı. Evvelki gece geç vakte kadar ortalıkta kara dair hiç alâmet filân yoktu. Fakat dün sabah etrafı bem beyaz bulduk. oDamlar, otumobillerin tramvayların üstü hep beyazdı. Tepebaşı (o bahçesinin (çamları kardan muazzam birer Noel ağacı haline gelmişti. Çam dalları karın ağırlığıyle sarkmış garip bir şekil almıştı.. Tramvaylarda bahisler hep kara ait... Uzunca boylu bir adam boynundaki kaşkolu düzeltti, paltosunun sol yakasını kaldırıp . sağ yakasının altına soktu : “ — Vvziyet fena.. dedi. 28 deki büyük karı “hatırlatıyor.. Acaba © belediyenin kar ;makinesi “ne “© alemde?.. Öteki kafasını kabuğunun içine sokan bir kaplumbağa gibi pal- tosunun içinde büsbütün büzüldü: — İşin mi yok a birader?.. Bu karda kıyamette zavallı belediye- nin'ne büyük meşguliyetleri var- dır kim bilir?, Belki de bu daki- kada deniz hamamları, yahut buz meselesinin halli ile meşguldur.. Tramvayda herkes endişeli göz- lerle yağan karı seyrediyordu.. Fakat yalnız bir yolcu, şişman, pırasa bıyıklı, patlıcan burunlu esmer bir yolcu gayetle memnundu, Memnuniyetinden ağzı kulaklarına varıyordu. Ara sıra ikinci mevki beyaz tramvay biletile vagonun camın- daki boğuyu. siliyor ve dişarıya uzun uzun bakarak memnun mem- nun söyleniyordu: — Yağ be mübarekl. Yağ be mübarek. Yağ mübarekl.. Ara sıra sesini yükseltiyor: — Hay gözünü sevdiğimin. Atılmış pamukmusun?. Lüle ucun- dan kesilmiş kaymakmısın.. Hay gözünü sevdiğimin.. Yağ be mü- barek... Herkes bu adamın sevince hayretle bir azda hiddetle yaki- yordu.. Nihayet birisi dayanamadı kardan memnun adama açıktan açığa çattı; — Yahu herkes tiril tiril titri- yor.. Sen neler yumurtlıyorsun?. Sonradan anlaşıldı ki: Istanbulun dünkü karlı hâli Şişman adam memnun memnun gülüm- sedi, kara bakarak“yağ mübarek!,, dedi Gülhane parkı kutup cıvarı gibi.. Karların üzerinde | hiç bir insan izi yok, yalnız bir kenarda.. — Yağ mübarek yağ!. Diye iz- harı şadimani eden zat bir kömürcü imişl, Hemen Avrupada meşhur zen- ginler İsviçre'de spor yapacakları için karı dört gözle beklermiş.. Kar ve kış onları pek sevindir- miş.. Avrupanın meşhur zengin- leri yerine bizde de kömürcü- ler aynı vaziyette... a Kos koca gülhane parkında in yok cin yok... Bem beyaz yollara baktım : Bir tek ayak izi görmek imkânsız... Bizden başka insan ayağının - değmediği “bu kar, topraklarda o kutba seyyah kafilesi - gibi ilerliyoruz. Park kutüp: civarında bir yer halinde .: Gözlerimiz kutüp sey- yahlarının “gözleri mütemadiyen etrafta insan izine ait emareler arayoruz.. Fakat bulmak kabil değil... Yürüdük yürüdük.. Birdenbire karşımıza iki ayak indi çıktı. Balonu patlayıp kutupta kalmış bir seyyahın havada imdat tay- yaresi görmesi gibi bu hal bizi şaşırttı.. Ayak izlerinin biri bir kadın iskarpine, biri. de bir erkeğe aitti.. Izleri - sanki buzlar arasında kalan bir seyyahı kur- taracakmışız gibi - takibe başla- dık:. Küçük kadın. izleri erkek izinin yanında epi ilerlemişti. Parkın : deniz tarafına doğru bir kanapenin önüne kadar geliyor ve burada duruyordu.. Bu kana- penin üstünde de iki iz vardı. Belliki . burada oturmuşlar. Yerde söndürülmüş iki tane sigara... Sigaraların birinin ucunda kırmızı bir dudak boyası göze çarpıyor. Ayak izleri buradan da hara- ket ediyordu.. Biraz sonra kadın iskarpinleri bir tarafa gidiyor. Erkek iskârpinleri bir tarafa.. Yerde yarım, bütün kar topları var.. Aşıklar burada kar topu oynamışlar.. Biraz sonra kadın ayak izleri sola doğru kaçıyor, büyük izler küçük izleri kovalı- yor.. Demek maçtan sonra bir kovalamaca oyunu olmuş.. İzler tekrar birleşiyor., Gene bir kane- giden bir . Akşam ZA ARİ penin önünde izler duruyor.. Fakat garip işte.. Kanepenin üstünde bir tek gişinin oturduğvna delâ- let edenbir iz var.. Halbuki yerdeki ayak izleri iki.. Acaba aşık oturmuş ta sevgili ayakta mı durmuş?.. Bilmem ki.. * “ Kışın park, her halde yazdan çok'daha güzel.. Çocuk bağçesinin bulunduğu tepeye çıkıp te aşağıya baktınız mı ayaklarınızın altına bir çam ormanı seriliyor. Uzaktan çam ağaçlarının seyrekliği gâip oluyor o ve karşınıza mevhum bir çam ormanı çıkiyor.. Kendi- nizi bir ande müthiş sürati olan bir eksprese binmiş dişli tekerlekle Isviçre ( tepelerine çıkmış nedersiniz. zan- * .. Gülhane ( parkından (o çıktık, önümüzden bir otombil geçti. içinde vali Muhiddin bey vardı. Üstat, etrafı telâşlı gözlerle seyir ediyordu. Gözü semada ve yağan karda idi.. Kendi kendime: — Hele şükür, dedim. Bu da- kikada belediye reisi 'değiliml. Ne endişedir 0?.. Ha yağdı, ha ziyadeleşti, eyvah yollar ka- pandıda.. Kar makinesi işlemedi de.. Muhiddin bey bundan sonra allah yardımcın olsun.. Hikmet Feridun Slavya - Muhtelit maçı Müsabakamız 8 kânunuevvel 1931 tarihli nüshamızdan itibaren başlıyan Hediyeli müsabakamızın ir Sualini sorduk. Sualler bitti. 5 sualin cevaplarını, cevap varakasına yazın ve beşini birden kesip: 24 Kânunuevvele kadar Akşam spor müsabakası dairesine gönderiniz. 23 Kânunuevvel 1931 Kıbrıs mektupları Kıbrısta eski âdetler hâlâ aynen bakidir Bugünkü Kıbrıs Abdülhamit zamanının İzmirine benzer | Bi Kıbrısta Mağosa şehrinden bir manzara Lefkoşa 11 (Hususi) — Ingiliz- lerin omüstemlikelerinde tatbik etlikleri bir siyasetleri vardır. Bu siyaset muhafazakârlıktır. Ingiliz- ler girdikleri yerlerde mevcut âdet ve ananeleri tetkik ederler, bunların aynen muhafazası için ne lâzımsa yaparlar. Ingiltere Kıbrıs adasında da aynı sistemi takip etmiş, burada Osmanlı idaresi zamanında mev- cut âdetleri, hattâ kanunları ay- nen muhafaza eylemiştir. Kıbrıs adasında asayiş yerli polisler vasıtasiyle temin edilir. Bunlar halk arasından seçilir. Tabii vazi'yette asayişi pek güzel temin eden bu kuvvetlerin ihtilâl zamanlarında bir faydası olamı- yacağı ancak son hadiselerde anlaşıldı. Bunun üzerine İngiliz komiseri polis-teşkilâtını değiştir- meği kabul etti, Türklerle Rumlardan terekküp eden yerli 'polis kuvvetinin resmi rerpuşu evvelâ sarık ve kavuk idi. Bu serpuş Osmanlı devletinde ilğa edildikten çok sonra, ve ancak yerli ohalkıin mütemadi ricaları neticesinde - kaldırılmış, onun yerine. polis serpuşu olarak fes kabul edilmiştir. Yerli Rumlar şapka giydikleri “halde, rum polis- ler fes taşımak. mecburiyetinde- dedirler. Aynı vaziyet polis ku- mandalarına da şamildir. İngilizlerin eski âdetlere olan ria- yet derecesine bir misal daha: Kıbrıs, eski Osmanlı kanunları esas itibarile baki kalarak idare edilmiş, icap eden vaziyetlere göre yeni kanunlar kabul olun- muştur. 'Eski kanunlar mucibince Osmanlı saltanatının bazı hak- ları da baki kalmıştı. Ikinci Abdülhamit bu hakkı bir defa küllanmıştır : Bir cinayet yüzünden idama mahküm bir gencin affi için ailesi Abdülhamide (o yalvarmış, oda affetmiştir. Af kararı, mahküm, siyasetgâha götürülürken gelmiş, ve eski ananelere riyayet eden Ingiliz idaresi bu affi infaz etmiş lâkin bir daha bu kabil tatsız sürprizler olmaması esbabını da temin etmiştir. Idare eski itiyatları himaye ettiği için halk arasında teceddüt hareketlerine rağmen bir çok eski âdetler kalmıştır. Öyle ki insan Kıbrısa geldiği zaman, eski Os- manlı idaresi vilâyetlerinden biri- ni, ve daha fazla, Abdülhamit zamanındaki İzmirişhatırlar. Bir çok aileler Yunanistana hicret ediyorlar Atina 21 (Hususi) — Kıbrıstan bugün yeni bir muhacir Kafilesi gelmiştir. Bunlar Kıbrısta, vazi- yetin ayni halde devain ettiğini, ahaliden. büyük bir kısmının hic- rete karar vermiş. olduğunu, Ingiliz komiseri sir Ronald Storsun bir çok defalar Türk ve Rum unsurları araşına nifak sokmağa teşebbüs etmiş. ise.de Türk unsu- rupun rumlara karşı kardaşçe bir vaziyet muhafaza etliğini hattâ, takibata uğrayan .rum unsuru lebine olarak bir cok defalar Ingiliz makamatı nezdinde teşeb- büste bulunduğunu söylemişlerdir. 0: İngilterede bir kadın klübü Londranın kibar kadınları Monkey Club namı altında yeni bir teşkilât vücuda getirmişlerdir. Bu klübe dahil olanlar sabahları riyaziyat ve tabiiyat, öğleden sonra yemek pişirmek ve dikiş dikmek gibi ev işleri dersleri almak, akşam üzeri birlikte çay içmek ve eğlence yapmak mecburiyetindedirler. Bundan başka bu teşkilâta tabi kadınlar muntazaman maruf adamların konferanslarını dinlerler. Resimde görülen kadınlar Lord Breutford tarafından bir dahiliye nazırın ne gibi içtimai vazifelerle muvazzaf olduğu izah için verilen konferansı dinliyor.