18 Kânunuevvel 1931 Akşam. EN EY a O ri Sahife 5 Bütçede nakıl Gümrük muhafaza teşkilâtı Ücretten maaşa geçecek 41 zabıt ve kâtip Ankara 17 (Hususi) — 1931 Senesi bütçe kanununa merbut (D) cedveline dahil 41 zabıtın 1452 numerolu kanununa merbut (2) numerolu cedvele naklına dair bükümet Millet meclisine bir ka- nun lâyihası tevdi etmiştir. Bütçe encümenine havale edilen bu lâ- yihaya nazaran, gümrükler umum müdürlüğü muhafaza kıtatı ümera ve zabitanından kırk birinin güm- rükler umum müdürlüğü vilayet memurları kadrosuna nekli isten- mektedir. Bu 41 zabit ve kâtibin rütbe ve dereceleri şöyledir: Maaş Adet Derece 70 1 Alaykumandanı 6 (miralay) 20 1 Kâtip 14 45 3 Tabur kumandanı 8 (binbaşı) >5 3 Taşezabitimülâzim 12 35 3 Tabip yüzbaşı (o 10 17,550 3 Kâtip 15 35 9 Bölükkumandanı 10 (yüzbaşı) 30 9 Birici mülâzim oO1l 25 9 Mülâzim 12 Bu suretle ücretten maaşa naki- edilecek olan zabitan ve kâtip- lerin maaşları, maaşlı kısma nakl- edildikleri ay iptidasından itibaren verilecektir. Gümrük muhafaza kıtaatına tayininden itibaren işbu kanunun neşrine kadar geçen zaman zar- fında tahsisatını ücret olarak al- mış olan ordu zabitlerinin bu ücretli hizmet müddetleri tekaüt müddetinden tenzil edilmiyecektir. yılmaşı hediyesi Şirketlerin hediyelik eşyası gümrükte kaldı Memleketimizdeki ecnebi şir- ketleri (o senebaşı (o münasebetile müşterilerine cep defteri, takvim gibi hediyeler verirler. Bu hedi- yelerin ekserisi Avrupadan gelir. Aldığımız malumata göre bu eşyanın ekserisi, kontenjan liste- sinde olmadığı için gümrükte kalmıştır. Ecnebi şirketleri, bu eşya için harice para gitmedi- ğinden bahsederek ( bunların gümrükten çıkarılmasını istiyor- lar. Ticaret odası bu müracaatı haklı bulmuş ve iktisat vekâle- tine bildirmiştir. ——— GÜNÜN HABERLERİ Kitap günü Kitap sevenler cemiyeti diye bir cemiyet teşkil ediliyor Güzel sanatlar akademisi mu- allimlerinden Burhan Ümit bey ve arkadaşları “Kitap sevenler cemiyeti, odiye bir (cemiyet teşkiline (o teşebbüs (etmişlerdi. Cemiyetin gayesi, memleketimizde kitap okuma merakını artırmak, iyi eserleri halka tanıtmaktır. Cemiyet bu münasebetle halka konferanslar verecek, yeni çıkan kitaplar hakkında da halkın nazarı dıkkatini celbetmek') için ilânlar yapacaktır. Kitap sevenler cemiyetine aza olanlar, kitapçılardan ucuz kitap alacaklardır. “Kitap sevenler cemiyeti,, senede bir günün kitap günü olarak kabul edecektir, Kitap gününde gazetelerde halkı okutmağa teş- vik eden yazılar yazılacak, sine- malarda kitaplara dair ilânlar bulunacaktır. Kitap gününde kitap yazan “muharrirler, kitapçı dükkânlarında halka imzalı eserlerini satacak- lardır. Hindistanda Sui kasıtlar gün geçtikce çoğalıyor Hindistanda vaziyet gün geç- tikçe karışıyor. Yuvarlak masa konferansı o neticesiz (kaldıktan sonra her gün yeni bir sui kasıt vuku bulmaktadır. Bir çok yerlere bombalar atılmış, bazı ingiliz memurları öldürülmüştür. En son Bengale'de bir İngiliz (o hakimi katil edilmiştir. Hintliler bu cinayetleri muvafık görüyorlar. Bu vaziyet karşısında umumi vali şiddetli bir takım tetbirler almış, bazı gazeteleri tatlettirmiştir. Atinada yağmur Bir çok sokaklar göl halini oldı Atina, 16 (Hususi muhabiri- mizden) — Dün burada tufanı andı:ın gayet şiddetli yağmurlar yağmış, şehrin çaddeleri, sokakları meydanlıkları birer göl birer ırmak hâlini almıştır. (Omania meydanında, (Stadion), (Patria) caddelerinde akan şiddetli seller- den dolayı, münakalât kesilmiş, otomobiller işleyememiştir. Sellerin sürüklediği kumlar ve taşlar, caddelerde yığınlar halinde duruyor. Belediye, yağmur diner dinmez, amele gruplarını faaliyete sevkederek :sokakları (| temizle- meğe başlamıştır. İngilizler Fransaya gitmiyorlar Şimdiye kadar zengin lagilizler kış mevsimini geçirmek Üzre Fransanın cenubuna, Nice ve Canne şehirlerine giderlerdi. Bu sene lagiliz parasını korumak için bu zenginler İngilterede kalmışlardır. Iriandada ve İngilterenin cenubunda bazı yerler hava itibarile Nice ve civarıne çok benzediklerinden kibar halk kışı buralarda geçir- mektedir. Resmimiz uzun müddetten beri kışı Nicede geçiren dük de Connot'u İngilterenin cenubundaki kış istasyonlarından birinde Feyezan Garbi Trakyada nehirler taştı Bir çok köyler mahsur bir haldedir, zarar çoktur Selânik, 16 ( Hususi muhabiri- mizden ) Garbi trakyadan gelen haberlere göre, Arda ve Meriç nehirlerinin taşmasından dolayı Garbi trakya ahalisinin vaziyeti çok fecidir. Orestias (kazasına tabi olan köyler Sofilo, Dimetoka Fera kazaları arasında münâka- lât telgraf ve telefon muhaberatı kesilmiştir. | Coşgun sel “suları, köylülerin evlerine hücum eyle- mekte ve ortalığı şiddetli bir kar fırtınası (o kasıp kavurmaktadır. Seller altında -kalan köylerle temasa girmek için sarfedilen bütünmesai şimdiye kadartamamen akim kalmıştır. Bir çok halkın akibeti hakkında ciddi endişeler besleniyor. Orestias kasabası ahalisi, evleri suların hücumuna uğradıkları ci- hetle, şimendifer hattı güzergâ- hında toplanmışlardır. Şimendifer hattı 135 inci kilometro çivarında harap olmuştur. 80 bin dönüm mezru arazi, sel- ler altında kalmıştır. Bir çok köy- lerde ehali, evlerinin damlarına çıkarak “imdat, imdat, diye ba- gırıyorlar. Bir çok insanların da telef oldukları şayidir. Maamafih, seylâpzede köylerden ve yerlerden henüz bir haber alınamadığı ci- hetle, bu haberin ne dereceye kadar doğru olduğu malüm de- Zildir.Her halde bu seneki seylâp hasarat, geçen senekinden daha büyüktür. Hasarat miktarı, bir kaç milyon drahmi tahmin edil- mektedir. Çünkü sel haskınına uğrıyan (o tarlalardaki omezruat, hemen hemen mahvolmuş gibidir. Bütün Yunanistanda, şiddetli bir kış hükümfermadır. Şimali Yuna- nistanda kar fırtınaları devam ediyor. Iktisadi buhran Cenubi Amerika mahsulünü satamıyor Londra 17 — Iktisadi buhran dünyanın her tarafında şiddetle bissediliyor. Bu bubranın en ziya- de tesirini gösterdiği memleket- lerden biri de Cenubi Amerika- dır. Ziraat memleketi olan Ce- nubi Amerika yetiştirdiği buğday- ları, kahveleri satamamıştır. Bu yüzden bu memleketlerde büyük bir buhran hüküm sürmektedir. Ilâslar simdiye Okadar görül memiş bir dereceye çıkmıştır. Cenubi Amerika hükümetlerinin iktisadi o buhrana karşı aldığı tedbirlerin hiç biri şimdiye kadar tesirini göstermemiştir. Japon dampinği Londra, 17 — Japon parasının düşmesi dünyanın her tarafında büyük bir alâka uyandırmıştır. Bunun sebebi şudur: Japonlar son zamanlarda her tarafta ucuz fiatle mal ( satıyorlardı. Japon parası düşünce Japon malları daha ziyade ucuzlayacak ve satış artacaktır. Bu hal hicbir devletin işine gelmediğinden her tarafta tetbirler alınması (düşünülüyor. Bilhassa İngilizler, Hindistan pi- yasalarını ele geçirmeğe çalışan Japonlora karşı yeni tetbirler alacaklardır. Yugoslavyanın mali vaziyeti Paris 16 (Hususi) — Yugos- lavya Kıral ve Kıraliçesi Parise gelmişlerdir. Maliye nazırıda ge- lecektir. Bu seyahatin o Yugoslavyanın mali vaziyetile alâkadar olduğu sövlenivor, , yordu: iffatpenahim? AKŞAM'ın tefrikası: No 68 — m 18 Kânunuevvel 1931 KIVIRCIK PAŞA Büyük Milli Roman Müsllifi: Sermet Muhfar O Iri yarı adam paşayı muayene için gönderilen doktordu İşte çifliğin ihsanındaki başlıca hikmet bu ihtimal idi. Bu dört başı mamur inam ve ihsan ile paşanın ubudiyet ve sadakatini tarsin etmek, marazii hümayun | haricine çıkmamasını temin eyle- mek, elini, ayağını bağlamak. Kırk yil kalsa, paşanın değil Avrupaya, Bursaya bile gitmek hatır ve hayalinden geçmezdi ya; tavsiye etseler de gitmezdi ya. Vehim değil mi? Meydan geniş; düşün, düşün; icat et! Bu ihsanı Alül'al, hanımefendi de yelkenleri suya indirdikten sonra tekneyi bile batıracak hale getirmişti. Derhal lisanı değişti: — Ben de yalancıktan yapıyor, naz ediyor sanıyordum. Meğerse adamcağız sahiden hasta imişl demeğe başlamıştı. Ne diyeceksin? Allahtan hatu- nun şeytanatı galip. İçi olsun tek durmiyor. Kendi kendine kure- — Ister misin biti kanlansın da avurt zavurda başlasın? Kimseye belli etmeden usul usul selâmlik kapısının önüne indi. Şehriyi çağırdı; nefes nefese sordu: — Haniya (sırtımdaki gömleğim- den maadası hanımındır!) diye bir kâğıt imza etti idi. Şimdi bu çif- lik de benim oluyor mu? Şehri afallamıştı. Başını kaşıyor, yüzünü buruşturuyordu. Derin bir içini çekip cevap verdi: — Ismetpenahtan hakikati ketm- edecek değilim a. Senedi mezburda (fizemanina) kaydı mevcut oldu- Şuna nazaran... — Ey, ne demek? anlamadım. Hanım efendinin o kaşlarının çatıldığını görünce Şehride bet beniz attı; geveleyordu. — Tarihi senede göre kaydın makabline şumulü... — Ayol türkçe söylesene adam! Kazın ayağı anlaşılıp ta hanım efendinin cinleri başına öşüşmek üzere iken Şehri yetişti: — Müşarünhileyhin imzası ve yeni bir tarih keşidesile senedin zirine aynı yazıla iki satır yazı veririz; olur, biter velinimet! — Yani ya... Iyi söyleyorsun amma hiç birini anlamayorum. — Anlamayacak ne var a benim efendim | Rahatsızlığın bahane ederek yanına teşrif buyurunuz; muvakkaten © barışıveriniz. Hoş beşten sonra, ilâve ettiğim satır- ların altına imzalarını vaz buyurtu- veriniz. O dakikada mesele kal- maz. Sonra yine (odarğınlıkta devam edin.. Bundan âsan ne var Hanım efendinin ses çıkarmas dan boyuna burnunu çekmesi üzerine bir gözünü kırparak ilâve etti. — Amma diyeceksiniz ki ya et- mezse, yabut ben çekiniyorum. Estağfurullh çekinmez siniz ya; söz temsili. O'da basit. Geçen defa mühür de istimal etmişlerdi. Velinimetin size karşı nesi saklı, Bir kolaylıkla mühür alınıverir; varak temhir edildikten sonra" derhal yerine konur. Hanım efendinin bu işe aklı yatar gibi olmuştu." Das Sıcağı sıcağına senedi ve mührü — aramak için yukarıya, Şehri de (Ya dehre gelmeseydim, ya aklım* olmasaydı!) mısraı okuya okuya halâya koştu. ie — Dünya hakkı için ablacığım yayan kaldın. Sen beni hâlâ eski Veysel zannediyorsun amma geçti Bolunun pazarı. Yaş tahtaya basıyorsun. O fiyaka bize çoktan fertiği kırdı. Anzarota, Ata beye, Carmakcura mangır atmıyorum. Kendi ayağile gelirse eyvallahl Şimdi Çanakkalede tığ gibiyim. Mutasarrıfın gözünün bebeğiyim. Hele Gümrük müdürü yok mu, moruk bana kul, köle be. Aval sigarayı dayamadan tabakasını kapamıyor. Tahrirat, Malmüdürü, kâtibi, alayı beni görünce şebeke maymununa dünüyorlar; yerden temennahı basıyorlar . Hanımefendi köşeye kurulmuş, kendi elcegizile kahvesini pişiri- yor, binini bir paraya çene salla- yan kardeşi Veyselin palavralarını dinliyordu. Veysel ötüyordu : — Amma diyeceksin ki neden evlenmiyorsun ? Neden evleneyim be ablacığım ? Başka düşmanlar yetişmiyormuş gibi mutlaka birde kaşık düşmanımı şart? Enayi yok. Dur bakalım, biraz daha Kartala yaklaşalım. Bitpazarının yolunu tutalım. Daha ne gördük be ablacığım? Hürmüz, Hüsnücemal, Sürpik de odada idi. Hep kahkaha ile gülüyorlar: — A çocuk sen hiç değişmi- yecek misin? Eski huyundan vaz geçmiyecek misin? diyorlardı. Daima olduğu gibi hep Sürpik Dudu öne atılıyordu: (Devamı var) Trabzonda spor faaliyeti Trabzon 16 (Hususi) — Burada spor faaliyeti son günlerde can- landı. Bir kaç sporcu bu faaliyete önayak olmaktadır. çenebazdı; (o boyuna ilmi alimi mi nü döne a mi