cr Sahife 6 e Akşam Yangın yerlerinde yaşayanların hayatı “Şimdi bu burhanlı devirlerde 75 lirayı bir arada kim goruyor ki 9 99 Karanlık mahzene baktı: «A kardeş, dedi, bunun da aportamandan farkı ne ?.» Büyük nanım odunları getiriyor, yangın yeri sakinlerinden iki tip: Hemşire hanım ve arkadaşı Harpte iki düşman cephesi ara- sındaki (sahaya: No man'sland derlermiş. Güllelerden delik deşik | olmuş yıkık dökük arazi kemseye ait değilm. Bu terkedilmiş arazi- | nin ismi de onun için No man'sland | mış yani insansız arazi... Noman's landlara yalnız harp cephelerinde rast gelinmezya.., Bunlardan şehir içinde bol bol vardır. * *»» Yıkık bir minarenin, kubbesiz bir camiin önünden geçtik.. Yan- mış bir medrese harabesinin ya- nında durduk.. Etraf baştan aşağı “insansız bir arazi.,, Medrese harabesinin duvarları (arasında tahta parçalarından, tenekelerden garip garip evler kurulmuştu. Ara sıra bu garip meskenlerden birinin kapısı açılıyor, dışarıya bir baş uzanıyordu.. Bunun için buralara tamamile “insansız arazi,, denilemez.. Istanbulda garip bir yangın yeri hayatı var.. Teneke kapıyı yumrukladık.. İçeriden bir ses yükseldi : — Kim o000?.. Beni buraya getiren arkadaş | cevap verdi: — Aç hemşire hanım aç... Teneke kapı tıngırdayarak açıldı.. Ve açılmasile beraber de burnumuza koyu bir yağ kokusu çarptı.. Mahzenin içi karanlıktı.. Duvara telle raptedilen bir idare - kandili etrafa pis, kirli bir ziya saçıyordu... Hemşire hanım. Ar- kadaşımı görünce misafirperverlik | gösterdi.. Içerideki kerime hanıma © seslendi: ! — Kapının önüne iki iskemle ' at da efendiler otursun!. Dedi.. Biz iskemle bekliyorduk. Küçük bir kız teneke kapının önüne iki taş getirdi.. Taşların i ikisi de kemali itina ile düzleş- tirilmiş, Ooturulacak bir şekle sokulmuştu.. Hemşire hanım: — Otursanızal. I Diye ikram etti.. Oturduk.. Döz taşlar bir çok kübik kol- tuklardan daha rahat. Kadıncağız da karşımıza otur- du.. Açık kapıdan eve bakarak: — A kardeş dedi, burasıda | aportaman gibi. Bu teşbihten hiç bir şey anla- mamıştım .. Buyanmış mahzenle apartıman arasında ki münasebet? Sordum: — Yani ne cihetten?. — Karanlık!. Lambasız oturul- muyor.. — Haaaa.. tıman.. — Amaaaaan kardeş.. Azıcık aşım kavğasız başım.. Herkes bu- I nuda bulamıyorya.. Hiç değilse benim başımı sokacak bir çatım var. Parmağıyla karşıdaki mahzeni işaret etti: — Bak' dedi,'Sabbek mollaya. Kiradan emdiği süt burnundan geliyor zavallı kadıncağızın. Hem evde ev olsa yüreğim yanmaz... Bizimki Oonun yanında saray ayol.. Hakikaten hakkı vardı.. Karşı- Evet.. Tıpkı apar- | çakılmış, daki mahzen haydi haydi yarım metre irtifaında kaplumbağa gibi alelâcaip bir şeydi. — Ne kadar bunun kirası ?. Gözlerini dehşetle açtı: — Tamar 751, — Ne?. Liramı?.. — Canım delirdin mi sena kardeşim,. Kuruş kuruş!, Şimdi bu burhanlı devirde 75 lira kimde var. — Peki kim alıyor bu kirayı?. — Evkaf.. Evkaf.. Kim alacak? Hem bizim evin mutvağı var, suyu var, traçası var.. — Efendim?. Traçası mı? — Öyleya baksana dama.. Hakikaten dama üç tane direk bu direkler arasına ip gerilerek çamaşırlar asilmiştı.. — Hamdolsun yanımızdan su boroları geçiyor, onlardan biri de her nasılsa patlamış, ara sıra su geliyor.. Evin bir tarafınıda mutfak yapdık.. Ooooh!. Geçinip gidiyo- ruz işte.. Bu burhanlı devirlerde geçinmek kolay mı a kardeş.. Val- lahi: bir ev on lira ile küç dönüyor.. Gazı var, tuzu var, ekmeği var, yağı var, sabunu var, birde kira olsa başa çıkar mı hiç... Oduna da para vermeyiz.. şimdi yangın yer- leri moda oldu.. Akardeş herkes buralarda aportuman yaptırıyor.. Onlardan kalan tahtaları da biz topluyoruz.. Bu esnada büyük hanım tahta- ları toplamış geliyordu.. Bize | bir temenna ederek içeri girdi.. Bir az sonra elinde ne olduğunu anlıyamadığım bir kaşık yemekle dışarı çıktı, arkadaşıma uzattı? Arkadaşım:! — Yiyemem!. Diye nazlandı.. Büyük banım : — Aaa.. Çapkın.. Dedi. Ben seni şu kadarcıktan tanırım.. Bez- lerini yıkamışımdır. Tırnaklarımın arasında kirlerin vardır. Ye baka- yım.. Büyüdüm, adam oldum diye mi bu kibarlık ?. Arkadaşım sıcak yemeği ağzı yana yana yedi, sonra sıra bana geldi.. Bir aralık büyük hanım: — Ayol içeri buyursanıza|. Dedi.. Bu şayanı dikkat mes- keni görmek için can atıyordum. Girdik.. Ortada bir mangal. Üstünde fıkır fıkır kaynıyan bir tencere.. . Köşede iki minder. Öbür köşede bir salıncak. Dö düncü köşede de bir su küpü. Duvarda Şarlonun bir resmi.. bu mahdum beyinmiş... Bir duvarda da Billidov..Bu da kerime hanımın.. On lira ile idare edilen bu mes- kenden çıkarken gıpta etmedim desem yalan olur.. Öyle ya bu burhanlı zamanlarda kira ver- meden on lira ile idare olunmak!. Hikmet Feridun 12 Kânunuevvel 1931 Askeri hahisler Hava maniaları Tayyare hücumlarına karşı yeni çareler düşünülüyor Karada nasıl düşman kuvvet- lerini muayyen yerlere hücum- dan alıkoymak ve denizde meselâ tahtelbahirlerin nasıl bir mınta- kaya girmesini güçleştirmek için maniler yapılıyorsa Ohavada da düşman tayyare ve balonlarının muayyen yerlere hücumunu men- etmek veya hiç değilse zararını tahdit etmek için maniler yapıl- ması düşünülmüş ve hattâ umumi harpte bir çok devletlerce tat- ! bik de edilmiştir. Gerek umumi harp esnasında ! ve gerekse ondan sonra kat'i ne- ticeler . alınamadığı için leh ve aleyhinde beyanı mütalea edilen bu tertip muhafaza keyfiyeti Al- manların son defa memleketi hava taarruzlarından korumak ( için almaya çalıştıkları şumullü tedbir- ler dolayısile yeniden münakaşa edilmeğe (o başlanmıştır. e Çünkü muahede mucibince müteaddi ta- haffuz vasıtalarına malik olmayan bu memleket için passif vasıtaların ehemmiyeti büyüktür. Hava maniaları daha 1914 de Almanyada tatbik edilmeğe başlan- mıştı. Bu senenin kışında Obrendorf ve Ratweil'da sabit balonlara asılan çelik perdeler ile hayati ehemmiyeti haiz fabrikalar muha- faza altına alınmıştı. Fakat o sıra- larda henüz havai taarruzlar büyük mikyasta icra edilmediğinden 1915 yazında bu tesisat (lüzumsuz ad- dedilerek kaldırılmıştı. 1917 de hava taarruzlarınin artması dolayı- sile 7 müfreze teşkil olunarak sanayi mıntakalarında faaliyete geçtiler. Bunun için almanlar 300 - 400 metro aralık ve 2500 metro irti- fada ufak balonlar arasına perde- ler germek suretile yapıyorlardı. Halbuki Ingilizler buna mukabil gayet büyük kıt'ada iki balon arasına teller gererek perdeleri bunlardan aşağı sarkıtıyorlardı ki bu suretle elde edilen maniin irtifaı ancak 1500 - 1800 metreye baliğ oluyordu. Fransızlar daha büyük irtifalara vâsıl olmak için birbiri üstünde iki balon perdesi yaparak 3000 metro irtifaa kadar çıktılar. Her şeyde olduğu gibi hava manialarının da bir çok mahzurlu ve zayıf tarafları vardır. Ez- cümle rüzgârdan çok müteessir oldukları gibi düşman tayyareleri balonları çabuk tabrip eder ve nihayet tesisleri pahalıdır. Fakat buna mukabil iyi bir hava rasat hizmeti balonların rüzgârdan müte- essir olma derecesini tahfif edeceği gibi bunun istimali taraftarı olanlar hava manialarının daha ziyade gece istimalini ileri sürü- yorlâr ve binaenaleyh düşman taarruzu içinde bir hedef göster- mezler. Fiat ciheti için de harpte asıl olanın muhafaza ve muvaffa- kıyeti teminden ibaret olduğu beyan olunmaktadır. Bu sebepledir ki bu sene Fransada yapılan son hava manevralarında bu ka- dar müteaddi vesaite rağmen Fransızlar bile hava manilerini istimal etmişlerdir. Her şeyden evvel gerek müte- arrızlar ve gerekse muhafaza altına alınanlar üzerinde bu ma- nilerin büyük manevi tesirler yaptığı şüphesizdir. Büyük harbin son senesinde Ren mıntakasında esliha imal eden bir fabrika mü- dürü hatıratında bu maniler hak- kında şöyle diyor: “1918 senesi şubat ayında fabrikanın bulun- duğu mıntakaya vaki olan gece (o taarruzları (O(© kadar sıkışmıştı ki, ameleyi iş başında bulundurmak hemen de (kabil olmayacak bir hale girmişti. Bu taarruzlar haylı insan zayiatını da mucip oluyordu. Bunun üzerine müfrezelerden birini celbederek fabrikanın üstünü setretmek zaru- reti hasıl oldu. Vakıa bu bize 100,000 altın marka mal oldu ise de ben bunun iki misline de razı idim.Cünkü o tarihten sonra düşman tayyareleri taarruzlarına nihayet verdikleri gibi ameleyi de huzuru kalple çalıştırmak mümkün oldu. Bu tarihten sonra tayyare taarruzuna uğrayan fabrikalar için ilk tavsiyem hava manileri tesisi oldu.,, Yukarıki hatıra bü manilerin ehemmiyeti hakkında bir fikir verebilir. En zayıf yeri pervanesi olan tayyare bu çelik ağlardan uzak durmak ister ve altındakilere bir emniyet ilka eder. Yalnız bunların da gene tek başına-iş görmiyerek toplara ve diğer müda- faa vasıtalarına ibtiyaç göster- dikleri unutulmamalıdır. M. Ş. Evvelâ kadınlık, sonra fırka.. ingilterede bu defaki intihapta kazanan mebusların bir resmini dercediyoruz. Son intihap, muhtelif fırkalar arasındaki zıddiyeti son derceye getirdiği halde ayrı ayrı fırkalara mensup kadınlar biribir- lerile çok iyi anlaşıyorlar. Bu hal, siyasi akideleri başka başka bile olsa kadınlar arasında her şeyden evvel bir “Kadınlık fırkası mevcut olduğuna delâlet etmez mi?