! ti li I İN 1 h | ahiie © Roman tefrikamız: 68 18 Teşrinievvel 1931 HİNT YILDIZI Yazan: İskender Fahrettin İ Lamaya, vekilhafcı kendi elile öldürmüştü. Halbuki, Bombaydan : gelen gazeteler, onun, hayatta oldüğunu yazıyorlardı... | Al sana bir havadiş ; daha : — Mehracenin vekile “ harcı üç günden beri uyuduğu uykudan an cak bugün uyanmıştır. Halbuki , Lamaya;© vekilharcı kendi elile öldürdüğünü söylemişti İnsan bu habere inani mak için mutlaka bu: dala olmalı. Vekilharcın muzuz, bir adam olduğunu, Mehracenin bu meyanda alıkonulmasına ( vekil- harç sebep olduğunu bana Lamaya söyle: mişti. Eğer vekilharç ölme mişse halimiz yamandı. Üçümüzün birden orta: dan kayboluşu evvelâ onun nazarı dikkatini celbedecekti. Vekilharç, (Lamaya) nın Muya ha- vesilinda himaye yöre- ceğini ve onun yardımile bizimde Muyalılara iltica etmemiz ihti- malini düşünebilirdi. Mihrace yaşayorsa, günün birin- de (Bombay)a gitmemiz bile çok müşkül ve tehlideli olâcaktı. Gazeteleri; kucağımdan attım. Evimizin etrafında oynayan ço- cuklardan birile Lamayı buldur- dum. - Bak gazete neler yazıyor? Dedim ve vekilharce ait satır- lari okudum. Lamaya evvela fena halde hid- detlendi. Benim onunla alay etti- gime, onu öldürdüğüne inanmadı- gıma zahip oldu. Fakat, bir müd- det düşündükten sonra gülerek yere oturdu, bacaklarını 'uzattı: — İngilizler yaman adamlardır, dedi, hasımlarını daima hile ve hut'a ile mağlüp etmek isterler. Vekilhârcın ölümü onlar içim mü- him bir ziyadır. Mehraceyi sıkı bir tarassut altında bulundurmak lâzım. Mehrace, İngilizler için çok tehlikeli bir adamdır. (Harbin hitamına kadar Büyük hazretin Bombaydan ayrılmasına oimkân yoktur. Vekilharç gibi efendisine ihanet edecek bir başka hintli bulmak ingilizler için çok müşkül olacaktır. — O halde: mehrace: harekâ- tında serbest kalıyor, öyle mi? — Zannetmem.. Yeni'bir vekil- harç bulmuşlardır. ” Tefrika numarası: 29 | Denizlere dehşet salan tahtelbahir Bir Alman bahriyelisinin hatıvatı Muharriri : Max Valenitiner Karargâhta ilimle ve sporla uğraşıyorlarmış. En istedikleri şey hürriyetmiş. Gece gündüz, bu karargâhtan kaçmanın kolayını düşünüyorlarmış. Böylelikle, bir düşünmüşler. Bu tonel bütün karargâhı, allın- dan kat'ediyormuş. Kırların vrte- sına açılıyormuş. Üsera karar'gi'inın esas binasında küçük Xir oda varmışki, içine kovaları, süpürge- leri ve diğer buna veümüâsil eşyayı koyarlarmış. Bu sdanın zemininde ince bir testereyle murabba şekilli hir methal testeleyip (o açmışlar. tünel açmeağı Kabile reisi bana ufak iki tekerlekli bir araba hediye etmişti. (Muya) mabedine bu araba ile gidiyordum... — İngilizler mi? — Evet.. Ölen vekilharcın çok samimi dostu olan bir kahve ta- ciri vardır. Buadam Mehraceyide tanır. Bu hadise üzerine heman Mihraceyi ziyaret etmiş ve eski vekilharcın yerine yeni bir adam tavsiye etmiştir. Mehrace; kendisine lâzım olan adamı tedarik edemez mi ? — İngilizlere karşı o mumaşat etmeğe mecburdur.. Günün birin- de memleketine gitmek, ailesine, servetine kavuşmak ümidi var. — Mehrace şimdi arzu etse kendi ölkesine gidemez mi? — Bir defa nasılsa Bombaya gelmiş ve İgilizlerin tuzagina düş- müş.. “Artık, harp bitmeyince, Mehracenin böyle bir teşebbüste bulunması kendisi için çok tehli- keli olur. (Lamaya) ya vakayi tekrarlat- mağa lüzum gördüm: — Vekilharcın dirilmesine imkân yoktur, değil mi? Lamaya hiddetle burnunun de- liklerini açıp kapamağa başladı: — Bana itimat etmiyor musun, Seyyit? Ben size yalan söylemeğe cesaret edemem. Vekilharcın ce- sedini bodrum katına indirdiğimi babam bile görmüştür. Melunun mülevves vücudu soğuyu 18 Teşrinievvel 1931 Ifitercimi : (Vâ - Nü) Bu methal okadar iyi açılmışki, hiç b): suretle (o keşfolunmasına imkân yolmuş. Kapalı bulunduğu raman, o derece belirsizmiş. Duliğin mehen altına, derin bir çokur açmışlar, tünele buradan giriliyormuş. Tunelin açılması, muazzam bir ameliye imiş. Tam altı ay sür- müş. Karargâhın altında, zemin, kayalıklı imiş. Buna mukabil, üse- ranın kullandıkları alât ve edevat son derece iptidai imiş: Çakılar, bıçaklar, kaşıklar, çekiçler, ke- serler, bir iki tanede çapa... Buna rağmen, büyük bir gay- Akşam Rus donanması Bir İngiliz tahtelbahrı kızıl donanmaya ilhak edildi 1919 senenimie Bolşeviklere | karşı yapılan İngiliz bahri harekâtı esnasında L 55 işaretli İngiliz tahtelbahrı Kronstatal açıklarında Ruslar tarafından batırılmıştır. 1928 senesinde Bolşevikler bu tahtelbahiri çıkarmışlar ve içinde buldukları İngiliz bahriyelilerinin cesetlerini ingiltere hükümetine teslim etmişlerdi. Şimdi Bolşevikler bu tahtelba” hiri tamir etmişler ve 9 teşrini- evvelde gemiyi Leningrat'da res- men Kızıl donanmaya ilhak eyle- mişlerdir. Bu münâsebetle yapılan | merasimde en maruf bahriye zabitleri tarafından nutuklar irat | edilmiştir. Boks müsabakaları Boks heyetinden: 30/10/931 cuma günü Beşiktaş kulübü sa- hasında saat 15 te mıntaka boks teşvik müsabakaları cektir.: Mıntakamızda (bulunan amatör boksölerin bu müsabaka- lara iştirak etmek üzere 28/19/931 çarşamba günü akşamına kadar Istanbul Merkez rıhtım han 9 numarada mıntaka boks heyetine tahriren müracaatla kayıt olmaları ve müsabaka günü tartılmak üzere saat 12 ye kadar Beşiktaş kulübünde hazır bulunmaları teb- liğ olunur. * Türk kadın birliği kâtibi | umumiliğinden: Türk kadın bir- liğinde muktedir bir alman mual- lim tarafından Almanca dersi verilmektedir. Ders meccanendir. Arzu eden her türk hanımı devam edebilir kayıt için her gün öğle- den sonra müracaat edebilir. * Hilâliahmer cemiyeti Kadı- köy merkezinden: Istanbul Elek- trik ve Havagazı şirketi tarafından dispanserimiz namına bir buçuk ton kok kömürü itası suretile yapılan muavenete alenen teşek- küratın neşrine delâletlerini rica ederiz. dar başında bekledim. — Baban, Mis Lili'yi gözümün önünde dirilti de... — O henüz ölmemişti. Dirile- bilir... Fakat, benim Vekilharcın ensesine yapıştırdığım zehirli iğ- nenin tesiri çok iyidir. Bu iğneyi yiyen bir kimsenin on dakikadan fazla yaşadığı görülmemiştir. — Vekilharcın iyice öldüğüne kanisin demek..?! Şüphesiz, seyit! Vekilharcın di- rilmesine imkân: yoktur. — O halde ingilizlerin bu neş- riyattan maksatları nedir? (Arkası var) retle çalışmağa başlanılmış. Delik kadar ben- bir adamın geçebileceği açılıyormuş. Bir tilki inine zeyormuş. Bu işin “mübdii,, , yani bu firar pılânını Odimağında hazırlayan bizzat Hennig değilmiş Symons isimli biriimiş. Şimdi, bu tüneli kazma işinin ne muazzam iş olduğunu anlayor- sınız. Böyle bir teşebbüse girişmiş olmaları bile, bizim tahtelbahirci- lerin azim ve iradesindeki fevkal- âdeliği gösterir. Tünel bittiği vakit, artık, firara hazırlanmış bulunuyorlarmış. 22 Ağustos tarihi yaklaşmış. Lâkin, bir mesele ortaya çıkmış. Hangisi ilk önce kaçacak. Bittabi, içlerin- den herbiri, ilk önce kendi kaç- mak, Almanya'ya bir an evvel kavuşmak isteyor. Hem, bir tah- telbahir içindeki yerlerin ne kadar icra edile- | ! jestler soğuk. Muntazam bir çıkış. | — Benim için bir mektup yok mu Matmazel? — Hayır Matmazel. — Benim için bir şey yok mu Matmazel? — Hayır Mösyö.. Bir portföy cepte kayboldu. Bir çanta kapandı. İki nazar tesadüm etti. Titremeler. Dört eğilmiş göz kapağı. Canta açıldı;'nazarlar yine tekatu etti. Bir titreyiş daha. Methale istical. — Affedersiniz Mösyö. — Rica ederim matmazel. Saat 18. Takip. Ertesi gün aynı saat. — Benim için bir şey yok mu Matmazel? — Hayır Mösyö — Benim için birşey yokmu Matmazel;? — Hayır Matmazel. Bu defa nazarlar daha cali; Otobüs, Ertesi gün aynı saat. — Bana da, sizede bir şey yok galiba Matmazel? — Öyle, Mösyö. — Bu mukayyit ne sevim siz şey. — Allah müstahakkını versin! Yirmi yaşın iki gülüşü. — Kapıya kadar refakatinize beni kabul eder misiniz Mile? Bir kahkahacık.Basmakalıp sözler; — İsminiz? — Mişelin. Sizinki? — Rene. — Ne işle meşgulsünüz ? — Hesap memuru. Siz? — Satıcı. — Hayatta neyi seversiniz ? — Parisi, dansı, Gabbi Morlay'ı, siz? — Post Restantı, yeşil gözleri... — Sizi tekrar görebilir miyim? — Belki. — Yarın? — Olur. Otobüs.. Ertesi gün ayni saatte. — Benim için bir şey var mi Mile? Biraz sıkılmış: — İki tane. — Benim için bir şey var mı Mile? — İki mektup var, mösyö. Kapının önünde: — Biraz kederlisiniz. — Siz de pek şen değilsiniz.. — Hayret! Halbuki, işte, mek- tuplarınız da var. — Sizin de var. — Aşk mektupları mı sizinkiler? — Evet. Sizinkiler? mahdut olduğunu da biliyorlar. Bir nöbette, kaçsa kaçsa, ancak üç kişi kaçabilir. Uzun uzun omünakaşalardan sonra, en eski tahtelbabircilerden üçünün ilk önce kaçmasına karar verilmiş. Şayet (o muvaffak O olurlarsa, diğerleri onları takip edecek. Filhakika, karar, mükemmelen muvaffak oluyor. — Yalancı. — Ben sizi seviyorum. — Yalancı. — Sevdiğimi bu mektuplarla isbat ederim... : erseniz, postrestanttan al- dığım iki mektubu da size okuta- yım Buyurun. Delikanlı zarfları uzattı; İçlerinden © çıkan (o kâğitların üzerinde: “Hâlâ gelmedi, hâlâ gelmedi, hâlâ gelmedi. Bir saattir bekliyorum. Bir saattir bekliyo- rum.,, diye lâyuat defalar yazılı. Gene aynı zarfta, diğer bir | kâğıt parçası üzerinde: “ Bu mukayyidin karşısında ah- mak gibi duruyordum; ertesi güne gelmeğe bahane olsun diye bu mektubu yazıyorun. Bu gün he- saplarımı bile şaşırdım. Onun iri gözlerini hatırladıkça ne gaflar yapıyorum. ,, — İşte diğer: “..Bir saat var ki onu bu pos- | tahanede bekliyorum. Gelmeye- ceğini aklıma getirdikçe titriyo- rum. Muhayyel teyzeme müthiş bir mektup yazdım; telefon kata- loglarını belledim; can sıkıntısını gidermek için bunları yazarım. ,, — Bir diğeri daha... “Mişelin... Mişelin sizi seviyo rum.. Siz postrestant mektüp bek- liyorsunuz. Mutlaka bu beklediğimiz aşk mektuplarıdır. Demek başka- sını seviyorsunuz. Beni sevmiye- ceksiniz?,, Genç kız, delikanlının kendi- kendine ve gönderdiği bu mek- tupları okuyunca bir kahkaha attı: — Demek siz ne benim gibi?. - dedi. - Bakın bana gelen mek- tuplara. Zarfları uzattı. İçlerinden boş kâğıtlar çıktı. Boş olmalarına rağmen, gene aşk mektuplarıydı bunlar. Zira, gençkiz: — Buraya ogelmeğe o bahane olsun diye.. - diyip izahat verdi. İnce bıyıklı dudalar manikürlü zaif elleri öpü Bir otomobil. — Sinemaya mı? — Evet. Nâkıli Hüseyin Necmeddin Bir katil yakalandı Bakırköyüne tâbi bir köyde Bedri isminde birsi Hasan isminde birini öldürmüştü. Vaka zabıtaya aksetmiş ( tahkikat (neticesinde Bedri yakalanmıştır. Mahalli za- bitası ve istintak hâkimi, Bedri hakkında tahkikatlarım ikmal ede- rek katili evrakile birlikte mah- fuzan Istanbula göndermişlerdi, rinde bulunuyorlarmış. Orada durmuşlar ve beklemişler. Tahtel- bahiri görememişler. İhtimal ki, tahtelbahirin orada bulunmadığını zannetmişler... Her halde, bu derece zifiri karanlıkta, yalçın kayalardan suya kadar inmenin imkânını bulamamışlar . Gün doğunca, kayaların bir tarafına gizlenerek beklemeleri İngilizler hiç birşeyin farkına İ lâzımdı. Böylelikle, deniz üzerin- varmayorlar. Hattâ tüneli keşif bile edemiyorlar. Bittabi, üsera, cıvarı hıç tanı- mayorlardı. Üzerlerinde harıta da yoktu. Buna rağmen, mevzuubahs fenerin yanına kadar gitmeğe muvaffak olmuşlar. Tam randevu | mahaline ulaşmışlar. Oraya geldikleri zaman, benim fikrimce, 'bir yanlışlık yapmışlar. 22-23 gecesi, üçü de kayanın üze- | cede ufki surette bakılsa, de, U 38'in kendine has olan siluetini o farkedebilirlerdi. Zira, U 38, haykırsalar seslerini işitti- rebilecekleri bir uzaklıkta bulu- nuyordu. Mücerrepdir ki, karanlık bir ge- belki bir şeyler görünürdü, yukardan aşağıya doğru bakılsa bir şey görülmez. Geceliyin gemi direğine çıkarak bir tahtelbahiri keşfet- menin imkânı yoktur. (Arkası var)